Kayıtlar

Mayıs, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ÜNİVERSİTELİ MUZAFFER ABİ

Resim
  25 Eylül 1951 Salı, Ceyhan… Kantarda görev yapan, toplanan pamukların hane halklarına göre kayıt altına alınması konusunda patronun temsilcisi durumundaki Muzaffer Abiyi hem sevmiş, hem de saygı duymuştum. Üniversite masraflarını karşılamak için, yaz aylarında mevsimlik işçi olarak çalışan Muzaffer Abi Rol modelim olmuştu. Okullu olmak, üniversiteye gitmek ve ben de üniversite masraflarımı kendim karşılamak istiyordum. Kendisini rol model olarak gördüğümü anlayan Muzaffer Abi de beni sevmiş, şimdiden ortamın kültür kırıntılarını kulaklarıma üflemeye başlamıştı. Öncelikle demişti, mevsimlik işçiler yalnız pamuk toplayanlar değildir. Toplanan pamuğun işlenmesi gereken Tarsus ve Mersin’e götürülmesini sağlayanlar, işlenmesi için kurulan çırçır ve pamuklu dokuma sanayiinde çalışanların bir çoğu da mevsimlik işçilerdir. Ayrıca, Ceyhan’ın yaklaşık 50 km doğusundaki Osmaniye Türkiye’nin yer fıstığı ambarıdır. Pamuk toplama işi sona erdiğinde, mevsimlik işçilerin bazıları Osma...

HALİL DEDEMİ TOPRAĞA VERDİK

Resim
  22 Eylül 1951 Cumartesi, Ceyhan Adana… Ağıt sesleriyle uyandım... Bana mı öyle gelmişti. Doğru dürüst göremiyordum ama kulaklarım daha duyarlı hale gelmişti. Sanki çevremde bir matem havası vardı. Bu sabah da gözlerim çapaklı ve kapalı olarak, zorlukla kalkmıştım. Seslendiysem de duyan olmadı. Gözlerimdeki çapağı silecek anam de yoktu ortalıkta.  Zar zor bulduğum su ile yüzümü yıkadıktan sonra gözlerimi iyice temizleyip dışarı çıktığımda pamuk tarlasında kimseler yoktu. Nereye gitmiş olabilirler derken, çadırımızın arka tarafında hıçkırıklara karışan ağlama seslerine doğru hızla yürüdüm. Arkamdan Mustafa da geliyordu. Herkes Kurtuldu Dedemin çadırı etrafında toplanmıştı. Sessizce ağlayanlar, gözyaşı dökenler, büyük bir hüzün içinde başlarını avuç içine almış olanlar var dı… Neler oluyor diye kardeşim Mustafa ile ben de yaklaştım  Halil Dedemin çadırına. Kalabalık arasında çadıra girmek istedim. Bizi gören babam uzaklaştırmaya çalıştı ikimizi de. -Neden...

ÇUKUROVA AKÇASAZ BATAKLIKLARI

Resim
        16 Eylül 1951 Pazar, Ceyhan… Yatmadan önce babam tarafından alınan bütün önlemlere rağmen, gece sivrisinek ordularının hışmına uğramış ve gözlerim çapaklı olarak kalkmıştım yine. Kalktığımda anamın da babamla birlikte pamuk toplamakta olduğunu düşünerek, yanımda pamuk ve su bulunduruyordum. Islak pamukla gözümdeki çapakları sildikten sonra, Mustafa’yı da kaldırıp, dere kenarına gittik. Yıkanıp yunduktan sonra belimize bağladığımız torbalarla katıldık pamuk toplayanlara. Söylenmekte olan Rumeli Türküleri ile canlanarak, belimdeki pamuk torbasını hızla doldurdum. Torbamdaki pamuğu dolmakta olan harar adı verilen çuvalımıza boşalttıktan sonra, kardeşimin yardımıyla, sırtıma alarak kantara götürdüm. Kantar görevlisi  Muzaffer Abi güler yüzle karşıladı. Tartı sonucunu kayıt defterindeki Akıncı Ailesi bölümüne işledikten sonra bana dönerek, -Yine yüzün yara bere içinde, gece sivrisinek istilasından kurtulamadın herhalde Mehmet. Dedi. İlg...

PAMUK TARLASINDA GÜNDÜZ GECEYE DÖNDÜ

Resim
  5 Eylül Çarşamba 1951,Ceyhan… Sabahın Eylül serinliğinde, Rumeli Türküleri eşliğinde ve güzel bir günde pamuk toplamaya başlamıştık. Öğleye kadar her şey çok güzel gitti. Toplanan pamuklar göz doldurdu ve kantarda tartılarak, Muzaffer Abi tarafından hanelerine işlendi. Allah ne verdiyse öğle yemeğinde yenildi, saat 15:00’e kadar dinlenildi. Saat 15:00’de pamuk toplamaya başladıktan bir süre sonra hava karardı. Masmavi gökyüzünde gezinirken Çukurova’yı örtüp, serinlik veren kar beyazı bulutlar bir anda yok oldu. Gökyüzünün, Şimşeklerin, Gök gürültüsü ve yağmurların da tanrısı olan tanrılar tanrısı Zeus, bir başka tanrıya çok sinirlenmiş olmalıydı ki gökyüzünü karıştırmıştı. Kar beyazı bulutların yerini kapkara bulutlar almış, sanki güneş bir anda yok olmuştu. Gündüz geceye dönmüştü. Öyle söylemişti mevsimlik işçi olarak kantarda çalışan üniversite öğrencisi Muzaffer Abi. Hızla yanımıza gelerek, topladığınız pamukları emniyete alın, ıslanmasın da demişti. Rüzgâr şiddetini arttırır...

AMANOSLARIN İKİ YÜZÜ

Resim
  1 Eylül 1951 Cumartesi, Ceyhan… Elbistan Hasanköy’den Çukurova’ya geleli 8 gün oldu. İlk girdiğimiz pamuk tarlası hasadı bitti. Ceyhan’a doğru, diğer pamuk tarlalarına geçerek mevsimlik işçiliğimizi sürdürüyoruz. Bu süreç içinde doğanın zorlu ve apansız koşullarına uyum sağlamanın yanı sıra önce karpuz meyvesi ile tanıştık. Ardından domates, salatalık, biber, patlıcan …gibi sebzelerle tanışacaktık. Oysa Elbistan ve köylerinde bunlar bilinmediği gibi Bulgaristan Karagözler köyünde de bilinmiyordu. Bir sınır, Amanoslar da olduğu gibi, bazı dağlar silsilesi geçilerek bu sebze ve meyveleri tanımak, sosyo-ekonomik yapının değişmesine neden olabiliyordu. Göksun ile Maraş arasındaki aşılmaz sanılan Felaket Yolunu geçerken, unutulmazlarım arasına giren Amanosların, Bir yüzü Elbistan köyleri öteki yüzü ise mevsimlik işçi olarak bulunduğumuz Çukurova idi. Elbistan köyleriyle Çukurova arasında olanca heybetiyle duran Amanoslar; Yoksulluk ile varlık, kıtlık ile bolluk, yaşam ile öl...