çırçır fabrikaları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çırçır fabrikaları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Ağustos 2022 Salı

ÇUKUROVALI ELİYEŞİL VE KARAMEHMET AİLELERİ

 

15 Temmuz 1955 Cuma, Mersin…

Teneke Mahallesi olarak da bilinen Göçmen Barakalarında konaklayanların büyük bölümü Karamehmetlerin tekstil ve çırçır fabrikalarında çalışmaktaydılar.

Türk sanayiine, Eliyeşil ailesi ile birlikte Çukurova Sanayi İşletmeleri’ni kurarak giren Karamehmet ailesi, bölgede gayrimüslimlerden sonra sanayine adım atan ilk Türk ailesi olarak biliniyor.

Çukurova Grubu’nun kurucularından biri olan Eliyeşil  Ailesi Tarsus’ta büyük toprak sahipleriydi.

İki ailenin ilk ciddi girişimi, 1887’de kurulan azınlıklara ait Mavromati ve Şürekâsı İplik Fabrikası’nın 1925’te devralınmasıydı.

Tarsus’ ta 1890 yılında iplik ve çırçır fabrikası olmak üzere iki önemli yatırım yapan Konstantin Mavromati, aslen Kıbrıs’ ın güney batısında yer alan Baf’ tan gelerek mersin’ e yerleşmiş bir Rum’ du.

Mersin’ in sayılı tüccarlarından olan Mavromati’ nin asıl adı Karagöz oğlu Koskiki idi.

Zamanla Mersin’ deki Ortodoks Rum cemaatinin en zenginlerinden birisi olan Mavromati, gemi acentalığı, emlak simsarlığı, sarraflık, bankerlik gibi işlerin yanında özellikle tekstil sektörüne yönelik sanayi yatırımlarını da gerçekleştirmişti
.

Türkiye’nin en eski ve en büyük tekstil yerleşkelerinden biri olan bu tesisler, 1925’te sadece 50 çırçır ve 5 bin iğlik kapasiteye sahipti.

1932’de büyük bir değişim geçiren fabrika, Türkiye’nin ilk modern tesisi hüviyetini kazandı.

İki aile, 1940’lara doğru tarım araçları temsilciliği işine girdiler.

Asıl büyük atılım iş makineleri acenteliğiyle geldi. 1949’da işçi sayıları 3 bine ulaşmıştı.

Bu oluşumun tarihçesine bir  göz atalım.

Böylelikle, Beyaz Altın Pamuk ve hammaddesini oluşturduğu tekstil sanayiinin ortaya çıkışını anlamak kolay olacaktır.

Hammadde olarak pamuk ile mamul madde olarak iplik ve tekstil ürünlerinin dünyaya pazarlanması, bu da sosyal, ekonomik ve ticari dönüşümü gerektiriyordu.

Dönüşümde en büyük rolü pamuk üretimi ve Mersin limanı oynamıştı.

Giderek artan pamuk üretimine karşılık, liflerin tohumlardan ayılması işleminin elle yapılıyor olması pamuğun işlenip satılmasını çok yavaşlatıyordu.

Sonunda, 1793’te Eli Whitney adında bir Amerikalı mühendis “çırçır” denen bir makine geliştirerek pamuk liflerinin elle ayıklanmasına son verdi.

Tek bir kişinin çalıştırdığı bu makineyle 5060 işçinin elle yapabileceği iş kolayca yapılabiliyordu.

Whitney’in çırçır makinesi sayesinde pamuk üretiminin hızla artması, elde edilen pamuğu eğirmek ve dokuyabilmek için daha hızlı ve daha nitelikli tezgâhlara gereksinim doğurdu.

Bu alandaki  yenilikler ve buluşlarla pamuklu dokuma sanayisi dünyanın en büyük sanayi dallarından biri durumuna geldi.

Pamuklu dokuma sanayisi, İngiltere'de pamuk üretimi olmamasına rağmen, 18. yüzyılda İngiltere’de gerçekleşen Sanayi Devrimi’nin öncü sanayi kollarındandı. 

Türkiye’de ilk kez 19. yüzyıl başlarında Çukurova bölgesinde ilkel yöntemlerle başlayan pamuk üretimi, 1833’te Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’nın Çukurova yöresini ele geçirmesiyle gelişmeye başladı. 



Herhangi bir iskele olmadığı için gelen gemilerin kıyıya mümkün olduğunca yaklaşması ve denize giren taşıyıcı işçilerin sığ sularda gemiyle, kara arasında yük taşıması gerekiyordu.

Mersin limanının ve iskelelerinin yapılmasıyla Mersin dünya ticaretine entegre oluyordu.

Bu sonuç yabancıların Mersin’e olan ilgilerini arttırmış ve onlarca konsolosluklar açılmıştı.

1864’te Fransızlarca kurulan ilk çırçır fabrikasını İngilizler ’in Adana, Mersin ve Tarsus’ta kurdukları öbür fabrikalar izledi ve daha sonra başka pamuk işleme tesisleri kuruldu.

6 Ağustos 2022 Cumartesi

BALIKÇI KÖYÜNDEN MODERN KENT MERSİN

 

Mersin, Haziran 1955…

1800’lerin başında bir balıkçı köyü olan Mersin Tarsus’a, Tarsus da Adana’ya bağlı birer yerleşim birimiydiler.

Bizler, Bulgaristan Muhacirleri, köylülükten modern bir kente dönüşmeye başladığı bir dönemde geldik Mersin’e.

1830’lardan sonra, Çukurova’da pamuk ekiminin başlamasının ardından ilk çırçır fabrikaları, ardından da tekstil fabrikaları Tarsus ve Mersin’de kurulmuştu.

Böylelikle hem tarımdan sanayiye hem de tarımdaki ırgatlıktan sanayi işçiliğine geçişin ilk adımları ortaya çıkmıştı.

Şadi Eliyeşil’in çırçır ve dokuma fabrikalarında yüzlerce sanayi işçisi çalışıyordu. Bunların bir bölümünü de Göçmen Barakalarında yaşayanlar oluşturuyordu.

Pamuk tarlalarından elde edilen sanayi ham maddesinin, işlenmesi için fabrikalara taşınması gerekiyordu.

Üretilen tekstilin de dağıtımı, pazarlara çıkabilmesi için ulaşım ağının genişletilmesi zorunluluğu vardı.

Arzu edilen ulaşım ağı Tarsus’tan sağlanamaz olmuştu.

Başlangıçta bir liman kenti olan Tarsus bu özelliğini kaybetmişti.

Bunun bir sonucu olarak 1886’da Bağdat Demiryolunun Adana-Tarsus-Mersin bağlantısının kurulmasını sağlandı.

Sağlandı çünkü Antik Çağ’dan 17. yüzyıla kadar bir liman kenti olan Tarsus bu özelliğini kaybetmişti.  

M.S. 5 yüzyılda Roma İmparatoru Justinianus, özellikle kış aylarında kentte su baskınına neden olduğu için Berdan Nehri’nin yatağını değiştirmişti.

Böylelikle bugünkü Tarsus Şelalesi meydana gelmişti. Gelmişti gelmesine ama kentin içinden geçen nehir yatağı kurumuş, bu suyun ulaştığı Regma Gölü olarak bilinen lagün, yeterli suyu alamadığı için, zamanla Karabucak bataklıklarına dönüşerek, liman olarak önemini yitirmişti.

Yeni bir limana ihtiyaç doğmuştu. En yakın liman da Mersin’de bulunuyordu.

Adana-Tarsus-Mersin Demiryolu ile Mersin limanının kurulması Mersin’e ticari önem kazandırmıştı.

1864 yılında Mersin, idari birim olarak, kaza olmuş, 1869’da Belediye Meclisi kurulmuş, 1888 yılında da Sancak olmuştu.

1924 yılında il yapılan Mersin 1933 yılında Büyük Mersin İlini oluşturmak için İçel İli kurulmuş ve ilin merkezi Mersin olmuştu.

1930’lu yıllardan itibaren başta Ankara olmak üzere birçok kentin şehir planını yapan Hermann Jansen Mersin Şehir planını da yapmıştı.

Böylelikle bir balıkçı köyü olan Mersin modern bir kent olma yolunda emin adımlarla ilerlemeye başlamış ve Mersin’de ticaret gelişmişti.

Günümüzdeki Atatürk Caddesinin devamı olan Uray Caddesi ticaretin merkezi olmuştu.

Tüccarların konaklaması için Azak Han, Taş Han gibi hanlar yapılmış, Müslim ve Gayrimüslimlerin nüfus olarak artması üzerine de kiliseler, camiler, sinagoglar ve konaklar inşa edilmişti.

1950’den sonra da Mersin nüfusu içinde bizler de yerimizi almıştık. Nusratiye Mahallesinin çekirdeğini de Göçmen Barakaları oluşturmuştu.



BİR YIL SONRA ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU MİSAFİRİYİM

15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...