kumullar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kumullar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Ocak 2023 Salı

TARSUS TURAN EMEKSİZ AĞAÇLAMA SAHASI

 


23 Ocak 1961 Pazartesi, Tarsus…

İvriz'in kazandırdığı alışkanlıklar nedeniyle, gün ışırken kendiliğimden uyandım. Doğrulup etrafıma bakındım. Bu kez şaşırmadım. Tarsus Turan Emeksiz Ağaçlama Sahası'nda, ailemin yanındaydım.

Odamdan çıktığımda anam, günümüzde krep dedikleri, akıtmalardan yapıyordu. 'Hayırlı sabahlar anacığım.'' deyip ahşap evin içine göz attım. İki oda bir mutfaktan oluşuyordu.

Dikkatimi çeken diğer ayrıntıya gelince, Akıncı Ailesi'nde ilk kez yemek masası görmemdi. Yer sofrasından kurtulmuş  olmak beni mutlu etmişti.

''Kalktın mı Mehmet... Baban çevreyi kolaçan etmek için çıktı. Biraz sonra gelir, kahvaltı ederiz.'' Dedi.

Dışarı çıktım. Evin dışında artezyen kuyusu açılmış, akar su vardı. Elimi yüzümü yıkayıp, giyinmiştim ki babam da geldi. Kahvaltı sırasında okul ve başarılarım üzerinde konuştuk. Mutlu olmuştu, gözleri parlıyordu...

Kahvaltıdan sonra babam, orman muhafaza memuru olarak, sahayı dolaşmaya giderken ben de Berdan Nehri kıyısında yürüyerek Tarsus Plajı'na geçecek bir köprü aramaya başladım. 

Yürürken, istemsiz olarak zamanda geriye gittim...

*****

İvriz Öğretmen Okulu 20 Ocak Cuma günü birinci dönemi sonlandırmış ve yarıyıl tatiline girmişti. Her dönemde olduğu gibi bu dönem sonunda da karnemdeki bütün ders notlarım 10 üzerinden 10 olmuştu.

Çapa Müzik semineri hazırlıklarımı rahat yapabilmek için dönem boyunca müzikhane nöbetçisi olmuş, keman ve piyano çalışmalarımı da hızlandırmıştım.

Çalışmalarım oldukça verimli geçmiş ve Müzik Öğretmenim Kemal Çuhalılar’ın takdirini de kazanmıştım.

21 Ocak Cumartesi günü öğleden sonra bindiğim trenle, önce Ulukışla sonra da Adana Yenice istasyonlarında yaptığım aktarmalardan sonra, 22 Ocak Pazar günü öğleye doğru Tarsus’a ulaşmıştım.

Karabucak Okaliptüs orman Fidanlığı servis araçları Cleopatra kapısı civarında olurlardı. Belki saat 13,00 servisine yetişebilirim diye düşünmüştüm. Yetişmiştim de…

Geçen yaz mevsimlik işçi olarak çalışırken tanıdığım ve sevdiğim Mahmut Abi servis şoförü olarak gelmişti. Onu görünce dünyalar benim olmuştu. Okuyanlara büyük saygısı vardı Mahmut Abinin.

Sarmaş dolaş olduktan sonra babamı sormuştum.

Babamın, Tarsus’tan yaklaşık 18 km, Karabucak' tan 13 km uzaklıkta Berdan Çayı’nın denize döküldüğü yerde, kıyı boyunca bir şerit halinde uzanmakta olan bir kumulda, Turan Emeksiz Ağaçlama Sahasında Koruma memuru olarak görevlendirildiğini söylemişti.

Bu habere çok sevinmiştim Sürekli maaş alacağı bir işi ve ailesine tahsis edilen bir konutu olmuştu.

Babamın devlet memuru olarak maaşlı bir işe başlaması ailemiz için dönüm noktasıydı. Öyleydi çünkü Bulgaristan’dan ayrıldığımız 1951 yılından bu yana geçen 10 yıllık sürede sürekli yer değiştirmiştik.

Yolcularını aldıktan sonra Karabucak Fidanlığı ’na gitmek üzere harekete geçen Mahmut Abi’ye Turan Emeksiz Ağaçlama sahasını nasıl ulaşacağımı sorduğumda, ‘’Sen telaşlanma, ağaçlama sahasına giden çok olur. Olmazsa da ben seni götürürüm.’’ Demişti.

Karabucak sakinlerini bıraktıktan sonra, Özel-Bahşiş ve Kulak Köyünden geçerek ağaçlama sahasına girmiştik.

Ağaçlama sahası baştanbaşa kumuldu...

Kumullar, içerisinde humus, kil gibi bağlayıcı maddeleri olmayan, taneleri çok küçük kum taneleriydi.

Çoğunlukla akarsularla denizlere ulaştırılan kumlar, dalgalarla sığ sahil şeritlerine taşınıyor, kuruyan kumlar da hâkim rüzgâr istikametinde içerlere doğru, sahil hattına paralel silsileler oluşturarak dalgalar halinde ilerliyordu.

Gerekli önlemler alınmadığında önlerine çıkan her şeyi istila edip, bölgeyi çöle çeviriyorlardı.

Berdan nehri ve kollarıyla Akdeniz’e ulaşan kumlar başta Kulak Köyü olmak üzere, kuzeyinde bulunan verimli tarım arazilerini istila ederek tarımsal üretimi kısıtladığı gibi yerleşim alanlarını da tehdit eder hale gelmişti.

Yöre köylerince mera olarak kullanılan hazine arazisinin Orman Genel Müdürlüğü’ne devredilmesiyle birlikte kumulda ağaçlandırma çalışmalarına başlanmıştı 1960 yılı başlarında.

Mahmut Abi’nin söylediğine göre kıyıya paralel olarak 12 500 metre uzanan kumulun eni de 1 500 metreydi. Yaklaşık dikdörtgen şeklinde olan ağaçlandırma sahası boyutları (400 m) x (400 m) boyutlarındaki parsellere bölünmüştü.

Doğru dürüst okuma yazması olmayan babama, Karabucak Ormanlarında görevli mühendisler ve yetkililerin yardımıyla bir ilkokul diploması alınmıştı.

Babam ağaçlama sahasında aralık ayı başında koruma memuru olarak görevlendirilmişti. Mahmut Abinin babam ve kumullarla ilgili olarak verdiği bilgileri dinlerken zaman geçmiş, Turan Emeksiz Ağaçlama Sahası'na giriş yapmıştık.

Ağaçlandırma sahasında yaklaşık 1300 metre güneye gittikten sonra Tarsus Berdan Nehri’nin kollarından biri karşımıza çıkmıştı. Tarsus plajına geçişi sağlayan bir köprüsü vardı.

Mahmut Abi kumul sahasında güney-doğuya yönelerek yaklaşık 500 metre daha gidince kumullar üzerine kurulmuş tamamıyla ahşap bir yapı göründü.

Biraz daha yaklaşınca elinde bir çapa ile evin etrafında çalışan babamı görmüştüm. O da arabayı görünce elindeki çapayı bırakıp, bize yaklaşmış, sonra da arabada beni görmüştü.

Araba sesini duyan anam da evin dışına çıkmıştı.

Ansızın gelişim anamla babama sürpriz olmuştu. Arabadan inmiş, önce babamın sonra da anamın ellerini öpmüştüm.

Babam Mahmut Abi’ye teşekkür etmiş ve soluklanması için altına sandalye vermişti. Vaktin varsa çay demleyelim dediyse de Mahmut Abi izin istemiş ve Karabucak Fidanlığına geri dönmüştü.

İçine kumlar dolmasın diye babama tahsis edilen ahşap ev kazıklar üzerine oturtulmuştu. Birkaç basamakla çıkılan verandadan içeri girdiğimde iki odaya açılan bir sofa ile karşılaşmıştım.

Veranda dâhil olmak üzere evin bütün zemini tahtayla kaplanmıştı. Zemindeki tahta aralıklarından hava ve zararlıların girişini engellemek için hasır ve çaput kilimler serilmişti.

Babam ağaç ve tahtalardan sedirler yapmış, içine otlar doldurdukları yastıkları da sedirlere yerleştirmişlerdi.

Boş olan odaya tahta bavulumu koymuştum. İki arada bir derede anam de çay demlemiş ve akıtma olarak adlandırdığımız hamur işi yapmıştı.

Acıkmıştım, iştahla yemiştim. Yerken de babama okulum ve notlarımla ilgili bilgiler vermiştim.

Babam ‘’yorgunsun dur, yat biraz. Benim dışarda yapacaklarım var.’’ Deyip, gitmişti. Anam bulaşıkları toplarken ben de odama çekilip, yatmıştım.

Bir önceki geceyi trende geçirmiş olmamın da etkisiyle anında kendimden geçmiş ve derin bir uykuya dalmıştım.

Birden kendimi İvriz’de keman çalarken bulmuştum. Bulmuştum çünkü aklım fikrim İstanbul Çapa İlköğretmen Okulu Müzik Semineri sınavlarındaydı…

Rüyamda keman çaldığımın çok sonra farkına  varmıştım...





BİR YIL SONRA ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU MİSAFİRİYİM

15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...