Balkanlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Balkanlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Ağustos 2023 Çarşamba

CEBİR VE GEOMETRİ'DE OLUMLU GELİŞMELER


15 Mart 1964 Pazar, 2. akşam etüdü Ankara...

Demirtepe'deki kiralık yerleşkede bulunan Etüd sınıfımızdan Gazi Mustafa Kemal Bulvarı'na bakıyorum. Bakıyorum dediğime bakmayın. Zamanda geriye, 1951 yılı nisan ayının 24'üne gidiyorum. Bulvar yok oluyor. Kendimi doğduğum köy Karagözler'de buluyorum.

24 Nisan 1951, köyümüz, Bulgaristan Şunmu İli'ne bağlı Karagözle'den ayrılarak Türkiye'ye göç kervanını katıldığımız gündü.

Şumnu Tren Garı'ndan bindiğimiz kara ten vagonlarıyla, 26 Nisan 1951 Perşembe günü, Edirne Karağaç'tan Türkiye'ye Ahmet Mustafa Durgud ailesi olarak giriş yapmıştık.

Muhacir Misafirhanesi'ne giriş yapmadan sağlık kontrollerinden geçirildik. Anama ince hastalık-verem teşhisi konulunca bizden ayırdılar. İki yaşındaki kardeşimizin bütün ağlama ve sızlanmalarına karşın sonuç değişmedi.

Anamın babası Halil dedemler 4 erkek, 1 kız ve karı koca olmak üzere 7 kişilik bir aileydiler. Cemile Teyzem ile Fatma Ninem kardeşimizi korumaya aldılar. Özellikle Kerim ve Yusuf dayılarım Şaban'ın dikkatini başka yöne çekmek için ellerinden geleni yapmışlardı.

27 Nisan 1951 Cuma günü yeniden doğum kağıtlarımız verildi.

Balkanlardan gelen muhacirlerde, aile reisi babasının adını soyadı olarak kullanmaktaydı. Oysa Türkiye’de Soyadı Kanunu uyarınca baba adı soyadı otomatik olarak alınamıyordu.

Bulgaristan'dan kurtulmanın şerefine, Halil dedem ailesine ‘’Kurtuldu’’ soyadını aldı. Babam, Bulgar mezaliminden kurtulmak için yaptığımız göçü bir akın olarak değerlendirmiş olacak ki ailemize ‘’Akıncı’’ soyadını aldı.

Edirne'ye girdiğimizde ''Ahmet Mustafa Durgud'' ailesiydik.

''Baba, anamı görebilecek miyiz?''

Soruma yanıt beklerken birileri sürekli olarak omuzumu dürtüklüyordu.

Kim bu münasebetsiz diye geriye döndüğümde adeta afalladım. Edirne Muhacir Misafirhanesinde değil, Ankara Hazırlık Lisesi etüdündeydim. Başımda omuzumu dürtükleyen de Yaşar Samyeli idi.

Hayretle kendisine baktığımı görünce ''Öyle bir dalmışsın ki, birkaç dakikadır seni dürtüyorum. Yine nerelere gittin hayali yolculuğunda. İvriz'de de sıkça yaptığın hayali yolculuklardan biri mi Akıncı?''

''Sorma Yaşar, birden 1951 yılına, Türkiye'ye giriş yaptığımız günlere gittim. Bir şey mi soracaktın?''

''Evet Akıncı...Biyoloji ödevini bitirmiş miydin? Ben de bitirdim ama, seninle bir karşılaştırma yapalım.''

Ödevlerimizi bir kez daha gözden geçirerek, gerekli düzeltmeleri yaptık.

Bu arada, Cebir ve Geometri derslerimde gelişmeler oldu. Geçen hafta, salı ve çarşamba günleri her ikisinden de yazılı olmuştuk. Bu hafta sonuçlar okundu. Cebir'den 7 Geometri'den 8 almışım.

Yarıyıl tatilinde, ailemin yanında yaptığım sık çalışma ve tekrarların olumlu sonuçlarını almaya başlamıştım.

Mutluydum...

BİR YIL SONRA ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU MİSAFİRİYİM

15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...