555K etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
555K etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Şubat 2023 Çarşamba

555K VE SİVİL İTAATSİZLİK

 

5 Mayıs 1961 Cuma, İvriz...

Dün, 28 Nisan eylemlerini organize eden Sedat Ege Ağabey 555K eylemlerinin yıldönümü için idareye başvurdu.

İdare, ders yılının sona ermek üzere ve sınavların aksayacağı gerekçesiyle izin vermemişti.

Buna rağmen, beşinci sınıftan Sedat Ağabey, idareden ve nöbetçi öğretmenden habersiz, akşam etüt saatlerinde bütün sınıfları gezerek eylem kararını aldırdı.

Nöbetçi öğretmenin itirazlarının yanı sıra son sınıfların da olmadığı bütün öğrencilerle, öndeki davulun vurmaya başlamasıyla harekete geçtik.

Sabah kahvaltısından sonra beşinci sınıfların yatakhanesi önünde, son sınıflar hariç, bütün okul öğrencileri toplandık.

Bayrak yok, bando yok. Sadece Rahmi Ayaz ağabeyin davulunun eşliğinde yürümeye başladıktan kısa bir süre sonra son sınıflar da en ön saflarda yerlerini aldılar.

Neydi 555K?

555K, Demokrat Parti'nin oluşturdu Tahkikat Komisyonu sonrasında, öğrencilerin hürriyet talebiyle 5 Mayıs’ta düzenledikleri eylemin parolası, “5’inci ayın 5’inde, saat 5’te, Kızılay’da” ifadesinin kısaltılmış haliydi.

Herhangi bir eylem için bir araya gelenlere ateş açılacağının resmen duyurulduğu, 10 kişinin bile toplanmasının yasak olduğu bir dönemde kulaktan kulağa fısıldanan bu olağanüstü parola, eylemi gizli bir şekilde planlayabilmek için bulunmuştu.

Düzenleyenler eylemi başlatmak için meydana geldiklerinde etraftaki insanların tesadüfen mi orada olduğunu, yoksa eylem için mi geldiğini bile bilmiyordu.

Birçok ünlü siyasetçi, yazar ve sanatçının da aralarında bulunduğu gençler, “Olur mu böyle olur mu/Kardeş kardeşi vurur mu” türküsünü ıslıkla çalarak yürüyüşe başladığında peşlerinden yüzlerce kişinin geldiğini görünce anlamışlardı 555K parolasının ne kadar çok insan tarafından duyulduğunu.

Kızılay’da eylemcilerle karşı karşıya gelen Adnan Menderes ve Celal Bayar da büyük şaşkınlık yaşamıştı eylemcilerin direnci ve sayısı nedeniyle…

Menderes öyle sinirliydi ki, öğrencilere “Avradını s…. p.çleri” diye bağırıyordu.

Adını 5. ayın 5. günü saat 5’te Kızılay'da gerçekleşmesinden alan eylem Türkiye’nin Cumhuriyeti tarihindeki ilk ‘sivil itaatsizlik’ eylemi olarak da anılıyordu, anılacaktı.

Bizler de sivil itaatsizlik eyleminin yıldönümünde harekete geçmiştik.

Durlaz' a doğru harekete geçtikten kısa bir süre sonra müdür yardımcılarından Hikmet Göksel hızla yanımızdan geçerek kortejin önüne ulaştı. Ardından okul müdürü Kamil Açan ve diğer görevliler geldi.

Müdür Bey, geçen olayda olduğu gibi yüzü sararmış ve her tarafı sinirden titreyerek konuşmaya başladı. Olayın gereksizliğinden, sınavların ve okulun işleyişini sağlayan disiplin konusunun daha önemli olduğunu vurguladı.

Ardından Hikmet Bey '"Sizinki şaşkınlıktan ne yapacağınızı bilmemenin yanı sıra biraz da derslerden kaçmak. Anlıyoruz. Sınavlardan bunaldınız ama başka seçeneğiniz, seçeneğimiz de yok. Sınıflarınıza dönüyorsunuz." Dedi.

Hakkı vardı Hikmet Beyin. Sınavlardan ve okulun sıkı ve şaşmaz kurallarından.

Tamam da idare yol gösterip, kutlamanın okulda yapmasını sağlayabilirdi diye düşünenlerdendim.

Neyse ki idare ve disiplin kurulu yine devreye girmemiş, bizleri kazanmaya çalışmıştı ki olumlu sonuçları olacaktı gelecekteki yaşamımızda.




28 NİSAN 1960 OLAYLARININ YILDÖNÜMÜ

 

28 Nisan 1961 Cuma, İvriz...

Bugün 28 Nisan olaylarının yıldönümü...

Dün akşam 5. sınıftan Sedat Ağabey, ki oldukça iyi bir hatip ve başkan adaylarından biriydi, 28 Nisan 1960 olayları ile 555K olaylarını anlattı.

Okul idaresinin itirazlarına rağmen, okuldaki bütün sınıflarca yıldönümünü kutlama kararı aldık. Aldık çünkü,

Yaptığı ikili anlaşmalar nedeniyle, ekonomik, askeri ve sosyal yönden ABD'nin güdümüne giren Menderes Hükümeti ülkemizi iflasın eşiğine getirmişti.

Yapılacak yeni seçimleri kaybetme olasılığına karşı baskıyı arttırmış, muhalefetin ve muhalif basının sesini kesmek için, SİVİL BİR DARBE yapma yolunu seçmişti.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, 17 Nisan 1960’ta ilk adım atılmış, muhalefetin ve basının “yıkıcı, gayri meşru ve kanun dışı” faaliyetlerinin araştırılması için 15 milletvekilinden oluşan bir Tahkikat Encümeni kurulması kararı alınmıştı.

On gün sonra da, 27 Nisan 1960’ta da bu Encümen’in “Vazife ve Salâhiyetlerine” ilişkin kanun yayımlanmıştı.

Resmi gazetede yayınlanan Kanunun Birinci Maddesi; 15 Demokrat Parti Milletvekillerinden kurulacak olan “Encümen”e, hem askeri hem sivil mahkemelerin yanı sıra hem savcı hem de yargıçların hak ve yetkilerini veriyordu.

Dokuzuncu madde ise “Encümen” kararlarına karşı temyiz hakkı olmadığını belirtiyordu.

Tahkikat Encümeni Kanunu” ile SİVİL DARBE yapan Menderes iktidarına muhalefetin tepkisi sert olmuştu. Demokrat Parti dışındaki bütün siyasi partilerin yanı sıra üniversiteler, üniversiteli gençler, işçiler tarafından protestolar başlamıştı.

28 Nisan sabahı, öğrenci liderleri İstanbul Üniversitesi bahçesinde toplanan binlerce öğrenciye konuşma yaparken, Kapalıçarşı tarafından bahçeye giren bir grup polis yakaladığı öğrencileri coplayarak ve sürükleyerek polis otobüslerine doldurmuştu. 

Bir grup polis de ana kapıdan üniversite bahçesine giren İstanbul Üniversitesi Rektörü Ord. Prof. Dr. Sıddık Sami ONAR’a “....bütün bunlar senin başının altından çıkıyor....” diyerek tartaklanmış ve zorla polis aracına bindirilmişti.

29 Nisan 1960’da ise Ankara'da üniversite öğrencileri, üniversitelerde öğretim görevlisi olarak çalışan akademisyenlerin de desteklediği, protestolar için meydanlara çıkmışlardı.

Polislerin olaya müdahale etmesiyle 2 öğrenci polis ateşi sonrası hayatını kaybetmiş, 100 civarında öğrenci de yaralanmıştı.

Sedat ağabeyin duygusal ve heyecanlı konuşması etkisini gösterdi ve bu sabah bütün öğrenciler tören alanında toplanarak göndere bayrak çekildi.

Şiirler okundu, günün önemi üzerinde konuşmalar yapıldı. Çevre köyleri de bilgilendirmek üzere karar alındı. Okulumuz zaten Gaybi Köyü sınırındaydı.

Köy camisi önünde şiirler okundu, konuşmalar yapıldı. Ne var ki köylünün bizim kararlarımızdan ve 28 Nisan olaylarından fazlaca bilgisi olmadığından, pek iyi karşılanmadığımız gibi ilgi de görmedik.

Ardından yaklaşık 20 km güneyimizdeki Dede Köyü'ne gittik. Orada da hoş karşılanmadığımız gibi ilgi de görmedik. Yine de şiirler okundu, konuşmalar yapıldı.

Öğleden sonra okula döndük. Başta okul müdürümüz olmak üzere, öğretmelerimiz tarafından hoş karşılanmadı eylemlerimiz.

Elebaşı durumundaki ağabeylerimiz idareye çağırıldı. Okullarda yapılacak eylemler konusunda genelge bulunduğunu, kutlamaların salonlarda ve idarenin izniyle yapılması gerektiği konusunda uyarılmışlardı. Ayrıca sınav döneminde, bu tür eylemlere yer olmadığı belirtilmişti.

Eylemlerimiz idare tarafından görmezden gelindi. Herhangi bir soruşturma açılmadı...

BİR YIL SONRA ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU MİSAFİRİYİM

15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...