Cleopatra Antonius aşkı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cleopatra Antonius aşkı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Temmuz 2023 Pazar

ÜRETMEK VE PARA KAZANMAK HARİKA BİR DUYGU

 

2 Temmuz 1962 Pazartesi, Tarsus...

Dün Haziran ayı ücretlerimizi almak için, bütün mevsimlik işçiler için, bir günlük tatil verildi.

Ücretlerimizi almak için Karabucak Ormanı Fidanlığı'na gittik babamın bisikletiyle. Mevsimlik işçilerin günlük ücretleri 6 Lira.

Muhasebe şefi İsmet Bey güleryüzle karşıladı, al hatır sordu ve çay ısmarladı. Ardından bana 22 günlük ücret karşılığı 132 Lira, kardeşim Mustafa'ya da 15 günlük ücret karşılığı 90 lira ödedi.

İsmet Beye teşekkür ettikten sonra, ağaçlama sahasından sorumlu Orman Mühendisi Yaşar Bey'e uğradık. Okullarımız ve derslerimizle ilgili sorularına aldığı yanıtlardan memnun olmuştu. Ayrıca, Tarsuslu Derviş Çavuştan ''hakkınızda oldukça sevineceğiniz sözler duydum, memnun oldum. Böyle çalışmayı sürdürün lütfen'' dedi.

Ücretlerimizi aldıktan sonra bisikletle Tarsus'a indik. Marcus Antonius-Cleopatra aşkını betimleyen, tarihin en romantik kapısı, Cleopatra Kapısı'nın bulunduğu meydanda mola verdik.

Bizans Dönemi’nde inşa edilen kent surlarının Dağ Kapısı, Adana Kapısı ve Deniz Kapısı bulunuyordu. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Tarsus’u anlatırken bu kapı için İskele Kapısı ismini kullanmıştı. Yapımında Horasan harcı kullanılmış olan kapının kenarı at nalı şeklinde, yerden yüksekliği 6,17 metre derinliği ise 6,18 metreydi.

Tarsus’un, 18.’nci yüzyıl sonlarına kadar oldukça sağlam üç kapılı surları, 1835 yılında Mısır Hidivi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa tarafından yıktırılmış ve sadece iki ayak üzerinde tek kemerli Deniz Kapısı kalmış, günümüze Cleopatra Kapısı adıyla ulaşmıştı.

Kapının tarihçesini kardeşim Mustafa'ya anlatarak çevresinde dolanırken, birden seyyar satıcılardan biri dikkatimi çekti. ''Karsambaç'' satıyordu. Aklıma Mersin Göçmen Barakaları önünde yaz aylarında yediğimiz günler geldi. Seyyar satıcıSının tezgahını bir süre süzdükten sonra, Kendimizi ödüllendirmek için, birer porsiyon aldık.

Karsambaç ya da karlamaç, rendelenmiş buz veya temiz karın üzerine tatlı bir şurup konularak hazırlanan bu tatlı Türkiye'nin güney illerinde, özellikle Mersin ve Adana'da, çokça tüketilir.

Kendimizi ödüllendirmiş olmanın huzuruyla, bisikletimizi alarak, Turan Emeksiz Ağaçlama Sahasının yolunu tuttuk.

Dönüş yolunda, meltem rüzgarı Akdeniz'den Tarsus'a doğru estiğinden bir hayli zorlandık. Zoru kolaylamak için, 9 haziran'dan günümüze kadar geçen olayların muhasebesini yapmaya karar verdik.

Geçen süre içinde ellerimiz nasırlaşmış, parmaklarımız kütleşmişti. Mustafa için sorun yoktu, benim için vardı. Müzik Semineri öğrencisi olarak, okula döndüğümde, keman çalmakta zorlanacaktım.

Özel Bahşiş Köyü'nden geçerken, zamanda geriye, 1955 yılına gittik. Anamın Mersin Devlet Hastanesine sevki nedeniyle, ilkokul ikinci sınıfı okuduğumuz Osmaniye'den Mersin'e gelmiştik.

Mersin Kuvayi Milliye İlkokulu'na kaydımız yapılmış, üçüncü ve dördüncü sınıfları Mersin'de okumuştuk.

Başta İsmail Tunalı olmak üzere birçok arkadaşımız olmuştu. Bu arkadaşlarımızdan bir çoğunun aileleri Özel Bahşiş Köyü'nü yurt edinmişlerdi.

Bu nedenle, Kuvayi Milliye İlkokulu arkadaşlarımızdan bazıları da Turan Emeksiz Ağaçlama Sahasında mevsimlik işçiydi.

Hem Tarsuslu Derviş Çavuş hemde Kuvayi Milliye İlkokulu arkadaşlarımız sayesinde, ortama uyum sağlamak kolaylaştığı gibi, çalışmaktan keyif almaya başlamıştık.

Zamanda geriye, 1955-157 yıllarına giderek, ilk simitleri sattığımız günlerin yanı sıra halka tatlısına nasıl geçiş yaptığımızı, Mersin açık hava sinemalarından aldığımız keyifleri konuşurken, Turan Emeksiz Ağaçlama Sahasına giriş yapmıştık bile farkına bile varmadan.

Çalışmak, üretmek ve para kazanmak harika bir duyguydu. Özgüvenimizi arttırıyordu, her koşulda başımızın çaresine bakabileceğimiz duygusu güçleniyordu...



22 Ocak 2023 Pazar

TARSUS CLEOPATRA KAPISI

 31 Temmuz 1960 Pazar, Tarsus…

Bugün yine, ikinci kez, ücret alma günü. 

5 Haziran'da geldiğimi Tarsus Karabucak Okaliptüs Ormanı Fidanlığındaki mevsimlik işçiliğimizin ikinci ayı dolmuştu.  

Sabahın erken saatlerinde Akıncı Ailesi çalışanları olarak fidanlık muhasebesinden 28’er günlük ücretlerimizi aldık. Muhasebeden ayrıldığımızda hepimizin yüzü gülüyordu.

Tavuk kümesinden bozma konaklama yerine dönerken babama ”Bugün Salih’le Tarsus’a gidebilir miyiz?” sorusuna olumlu yanıt aldık. Cumartesi günü sözleştiğimiz gibi Salih saat 09,00’da bisikletiyle geldi. Salih’e babamın bisikletiyle biz de eşlik ederek Tarsus'a hareket ettik.

Tarsus’ta ilk ziyaret yerimiz Cleopatra Kapısı oldu.  Anıtsal yapının çevresinde dolanırken aklıma, İvriz’deki tarih derslerinde tarihi adeta yaşatan, Hüseyin Seçmen öğretmenim geldi.

Antik Kilikya’nın başkenti Tarsus’tan söz derken, Tarsus biraz da Cleopatra Kapısıdır. Demişti.

Tarihin en romantik kapısıydı Cleopatra Kapısı. Anlatırken coşmuş, adeta kendinden geçmişti.

Antik dönemde, M.Ö. 41 yılında, Mısır’ın ünlü kraliçesi Cleopatra sevgilisi Romalı General Antonius ile buluşmak için, yelkenleri erguvan renkli atlastan, kürekleri gümüş, gövdesi altın yaldızlı gemisiyle uzun bir yolculuktan sonra, Akdeniz’in Tarsus sahiline demir atmıştı.

Hediyeleriyle değerli süs eşyalarını yanına alarak, büyük bir filonun eşlik ettiği pupası altın yaldızla kaplı, kürekleri gümüş ve yelkenleri erguvan rengi muhteşem bir saltanat kayığıyla Regma lagününün sığ sularından süzülerek Kydnos ırmağının içlerine doğru yelken açıp ilerlemiş, Deniz Kapısından geçerek Tarsus’a girmişti. 

Saltanat kayığından sayısız tütsülerin saldığı hoş kokular nehrin kıyılarına yayılmıştı. Tarsus halkının bir kısmı nehrin girişinden başlayarak her iki kıyı boyunca ona eşlik ederken, diğerleri de bu manzarayı görmek için, kentten koşarak gelmişti. Cleopatra o gün sadece Tarsus limanına değil, Antonius ’un kalbine de demir atmıştı.

Kente Deniz Kapısı’ndan girmiş olan Cleopatra’nın büyüsü nedeniyle, o tarihten sonra kapının adı Cleopatra olarak belleklere yerleşmişti.

Bizans Dönemi’nde inşa edilen kent surlarının Dağ Kapısı, Adana Kapısı ve Deniz Kapısı bulunuyordu. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Tarsus’u anlatırken bu kapı için İskele Kapısı ismini kullanmıştı. Yapımında Horasan harcı kullanılmış olan kapının kenarı at nalı şeklinde, yerden yüksekliği 6,17 metre derinliği ise 6,18 metreydi.

Tarsus’un 18.’nci yüzyıl sonlarına kadar oldukça sağlam üç kapılı surları, 1835 yılında Mısır Hıdivi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa tarafından yıktırılmış ve sadece iki ayak üzerinde tek kemerli Deniz Kapısı kalmış, günümüze Cleopatra Kapısı adıyla ulaşmıştı.



BİR YIL SONRA ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU MİSAFİRİYİM

15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...