Karahasanlılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Karahasanlılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Mart 2022 Perşembe

ELBİSTAN KARAHASANUŞAĞI KÖYÜ



18 Mayıs 1951 Cuma, Karahasanuşağı…

Halil dedemin köy muhtarından öğrendiğine göre Moğol istilasından kaçan Karahasanlıların ilk yerleşim yeriydi Karahasanuşağı. Elbistan'ın merkez köylerinden biriydi.

Köy, karasal iklimin etki alanı içerisinde olup, ekonomisi büyük ölçüde hayvancılığa dayalıydı. Ceyhan Nehrinin kollarından biri olan Söğütlü Çayı’nın iki yakasına kurulmuş olan köyün arazi yapısı, hayvancılık için elverişli ancak yok denecek kadar az olan tarım arazisi çiftçilik için uygun değildi. Sulu alanlar dışında kayda değer bir bitki örtüsü yoktu.

1951 yılında bu köylerin görüntüsü köy altı yerleşimler olarak bilinen mezralar tipindeydi. Mezralar genellikle küçük ve az nüfuslu olup, su kaynaklarına yakın olurlardı.

Dağınık dokulu yapıya sahiptiler. Evler arasındaki uzaklıklar 500 metre ile 1500 metre arasında değişirdi.

Elbistan köylerindeki Sosyo-ekonomik yapı bizlere her yönüyle çok yabancıydı… Kapana kısıldık duygusuna kapılmıştık.

İlk günlerde biraz meraktan biraz da Elbistan İlçe yetkililerinin direktiflerinden olacak, Karahasanuşağı köylüleri bize olabildiğince sahip çıkıp, yardımcı olmaya çalıştılar.

Ne var ki kendilerine bile yardımcı olacak durumları yoktu. Fukara köylülerdi. Bir süre sonra herkes kendi işine döndü.

Köyde yaşayanların büyük çoğunluğu hayvancılıkla geçimlerini sağlamaktaydı. Söğütlü Çayı yakalarındaki sınırlı tarım arazisi birkaç ailenin elindeydi. Yok denecek kadar hayvanları olan ailelerin yetişmiş çocukları yaz aylarında Çukurova'ya mevsimlik işçi olarak gidip, kışlık nafakalarını çıkarıyorlarmış.

Atalarımız ve babalarımızın çiftçilikten başka özel bir becerileri yoktu. Çevreyi gezdikten sonra, durum değerlendirmesi yapan Halil dedem” buralarda geçinemeyiz, aç kalırız” Dedi. İlk bir hafta içinde buralara uyum sağlayamayacağımız anlaşılmıştı…

Buralardan gitmenin, bu köylerden kaçmanın bir yolunu bulmalıydık. Bulmalıydık ama önce Edirne’deki hastanede kalan anamla babamın bizi bulması gerekiyordu bu kapandan kurtulmak için…

Edirne’deki Göçmen Misafirhanesinden ayrılalı neredeyse iki haftaya yakın bir zaman olmuştu. Halil dedemlerle geldiğimiz Elbistan’ın Karahasanuşağı Köyüne uyum sağlamaya çalışıyorduk.

Bu arada iki yaşını yeni bitirmiş olan kardeşim Şaban yolculuk boyunca iyice üşütmüş olduğundan öksürük nöbetleri de artmıştı. Her geçen gün durumu daha da kötüleşiyordu. ‘’ anamı isteriiiim, ille de anamı isteriiiim’’ diye tutturuyor, debeleniyor ve ağlıyordu…





BİR YIL SONRA ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU MİSAFİRİYİM

15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...