Din ve laiklik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Din ve laiklik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Ağustos 2023 Pazartesi

AYVAZ GÖKDEMİR VE LAİKLİK DÜĞÜMÜ


3 Mayıs 1964 Pazar, ÜKD Ankara...

Sınavlar, ödevler, etüdler ve derslerden çok bunalmış biri olarak, manevi desteğe ihtiyaç duydum. Sabah kahvaltısından sonra, manevi dünyamız olarak tanımladığımız, Üniversiteliler Kültür Derneği'ne geldim.

Geçtiğimiz haftalardaki sohbetlerimizin önemli bir bölümü Din ve Dindarlık kavramları üzerineydi. Bu sohbetlerde ulaştığımız en önemli sonuç, karşılaştığımız problemlere çözüm arayışlarında, ilk başvuru kaynaklarımız Ayetler ve Hadisler olacaktı.

Bugünkü sohbet konumuz, İslama aykırı olan ''Laiklik'' kavramı üzerineydi.

Toplantı odamızda herkes sıralara oturduktan sonra kürsüde yerini alan Ayvaz Gökdemir, ''Sevgili Din kardeşlerim, ülküdaşlarım, kardeşlerim. Bugünkü sohbet konumuz ''Laiklik Düğümü''

Kafalarınızda bazı soru işaretleri kalmasın diye, önce Hristiyan Batı ülkeleriyle Amerika'da kabul edilmiş olan ''Laiklik'' kevramı üzerinde durmak istiyorum.

Batı’da hür düşünce, Kilise ve Engizisyon Mahkemeleriyle ile boğuşa boğuşa gelişti. Sonuçta Batılı, Kilisenin her türlü baskısını kırarak, Devletin Dini olmaz dedi. Kilise ve bağlı kuruluşlarını, inananların ahiret işleriyle görevli bir kurumu haline getirdi.

Böylece Din, sadece “Allah’la kul arasında bir vicdan meselesi” olarak görüldü. Laiklik; Batı ülkelerinde bilimin gelişmesinin hem sebebi, hem de sonucudur.

Öyledir çünkü, Bilim ve hür düşünce, kilisenin ve papazların kurduğu maddi ve manevi sultaya, zulüm ve batıla karşı laikliği savundu.

Laikliğin kabul ve yerleşmesi de bilim ve tekniğin gelişmesini sağladı.

Bu sonuç, Hristiyan Batı’nın, tamamen kendine özel koşularından doğmuş bir oluşumdu. Olumlu sonuçlar doğurdu.

Bize gelince, ilim ve tekniğine muhtaç olduğumuz, medeniyette örnek aldığımız Batı Laik olduğuna, dünyevi işlerinde dini kovarak geliştiğine göre, mede­niyetçe gelişmek için bizim de aynı yolu izlememiz gerektiği, başta Gazi Mustafa Kemal ve aydınlarımız tarafından zorunlu göründü.

Oysa Biz Hristiyan değil, Müslüman’ız. Bizim Dinimizde, Hristiyan Avrupasının olumsuz koşullarının hiçbiri, ne aslında ne de 1300 küsur uygulamasında, yoktur.

Hristiyanlık dünyasında “Allah’la kul arasında bir vicdan sorunu” olarak, tamamen kişisel ve uhrevi olarak görülmeye uygundur.

Ancak İslamiyet, “Bu dünyayı güzelleştirmek için bütün varlıklarıyla Ademoğullarını görevlendirmiştir.

Toplumu ve Anayasası Kuran olan ülkeleri refah ve saadete kavuştu­ran; sosyal, ekonomik, hukuki ve ahlaki en güzel hükümleri bildiren ilahi bir nizam” olması bakımından İslam, böyle bir dünya-ahiret ayırmasını kabul etmez, edemez.

İslami hüküm ve uygulamaları hem bu dün­yamız hem de öte dünyamız içindir. Bu nedenle, Batı anlamında bir Laiklikle İslamiyeti dünya işlerinde yok saymak kabul edilemez.

Batı anla­mında bir Laiklik Türk İslam Cemiyetinde uygulamaya konuldu mu, bu fiilen İslamiyetin, en azından bazı hükümlerinin, iptali anlamına gelir.

Oysa İslam imanı bir bütündür; Kur’an-ı Kerim’in bir hükmünü iptale kalkışmakla bütününü inkâr ya da yok saymak arasında bir fark yoktur.

Öte yandan bizim Laiklik uygulamamız, Batı’yı taklit gayretinden doğmuş olmakla beraber, her basit ve dıştan taklit gibi eksik, yanlış, gülünç kalmış ve zararlı olmuştur.

Laiklik düğümü çözülmeden Türk’ün Dini ve Manevi, yani İslami gelişmesi müm­kün değildir. Hâlbuki kaderimiz bu gelişmeye bağlıdır.

Annenin damarlarını zorlaya­rak coşkunca gelen süt, çocuk için ne ise bu toprakları bize vatan yapan imanın yeniden, damar damar, ana memesindeki helal süt gibi feyizle fışkırması da bizim için odur.

Çözülmesi gereken sorun Devrim niteliğindedir. Bunu kimden beklemeli?

İşte Türk siyasi hayatının yol ve yön gösterici ana ölçülerinden biri bu sorunun cevabındadır.

Dernekten ayrılıp okula dönerken kafamda ''Ayvaz Gökdemir ve Üniversiteliler Kültür Derneği'nin ''Atatürk Devrim ve İlkelerine karşı kurulmuş olabileceği'' kuşkusu doğduysa da dersler ve sınavlar bu kuşkunun yerini aldı.

Akşam etüdleri başladığında kafamda sadece yılsonu sınavlarının yanı sıra liseyi bitirme, üniversite giriş sınavları vardı.

Üniversiteli oluncaya kadar Ayvaz Gökdemir ve Üniversiteliler Kültür Derneği'nden uzak kalmalıydım.

BİR YIL SONRA ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU MİSAFİRİYİM

15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...