Düven ile danelerin ayrılması etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Düven ile danelerin ayrılması etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Haziran 2022 Perşembe

MİSLİ'DE DÜVEN İLE HARMAN

 


26 Haziran 1953 Cuma, Misli (Konaklı)…

Hasat zamanı gelmiş tahıllar imece usulüyle, ırgat tutarak ya da aile bireyleri tarafından yolunur ya da biçilirdi.

Biz ırgat tutamadığımız gibi, herkes kendi tarlasında olduğundan, imece’ den de yararlanamadık. Akıncı Ailesi olarak biçmiştik buğdayımızı.

Sıra harmana ve danelerin ayrılmasına gelmişti.

Harman, tahılların yolunmasından ve biçilmesinden sonra, destelerin üzerinden düven geçirilerek, taneleri başaktan ayırma ve saplarının da hayvanların kolay yiyebileceği saman haline getirme işlemiydi.

Bu işlemin yapıldığı düz ,dairesel alana da harman yeri denirdi.

Evimizi çeviren avlunun dışında, mağaranın üstündeki düz ve kayalık alan harman yeri için idealdi. Olan tümsekler de düzeltilmiş, taşlar ve kumlar önceden temizlenmişti.

Hafta başında harman yeri sulandıktan sonra, yaklaşık 100 kg ağırlığında taştan bir silindir harman alanı üzerinde gezdirilerek, zemin adeta betonlanmıştı.

Pazartesi ve salı günü geç vakitlere keder çalışarak bitirmiştik biçme işlemini.

Tarladaki biçilmiş buğday yığınları öküz arabasıyla, 4-5 sefer yapılarak getirilmiş ve harman yerinin uygun bir yerine yığılmıştı.

Çarşamba günü Harman yeri tekrar dikkatlice gözden geçirilip, var sa taş ve kumlar bir kez daha temizlendikten sonra, kenarına yığılmış olan buğday sapları harman yerine yayılmıştı.

Saplar dışarıda, daneler harman yerinin içinde kalacak şekilde, eşit kalınlıkta yayıldığına kanaat getirildikten sonra güneşte kurutulmaya bırakılmıştı.

Güneşte kurutulan buğday sapları kolayca kırılır ve daneler başaktan kolayca ayrılırdı. Babam öyle söylemişti Bulgaristan’daki deneyimlerine dayanarak.

Çarşamba günü kurutulmaya bırakılan daneli buğday saplarının kıvamına geldiğini gören Babam, düven koşma zamanıdır. Demişti.

Düven, önüne koşulan öküz ya da at ile çekilen, alt kısmında, keskin çakmak taşlarının dikine çakıldığı kızak biçimindeki aracın adıydı.

Yaklaşık 50x 250 ebadında yanyana bir çift sağlam ve kalın tahtadan yapılmış düvenin altında boydan boya 3-4 cm aralıklarla oldukça keskin çakmak taşları bulunurdu.

Yaklaşık 1 ile 4 cm ebadında sert ve kesici bir taş cinsi olan çakmak taşları, birine sürtüldüğünde kıvılcım çıkartacak kadar sertti. Çakmak taşı adı da çıkardığı kıvılcımlardan gelmekteydi.

Keskin uçlu çakmak taşlarının, başakları ve tahılların saplarını kesebilmesi, danelerin serbest kalabilmesi için düvenin üzerine 60 kg ve üzeri bir ağırlık yüklenmeliydi. Öncelikle çocuklar, bir kaya parçası yerine, ağırlık yapmak için gönüllü olarak düvene binmeye bayılırlardı.

Sıcakların kendini iyice hissettirmeye başladığı Haziran ve Temmuz aylarında, 20-25 metre çapı olan harman yerine dizilmiş tahıl daneli sapların üstünde akşama kadar dönülür de dönülürdü.

Akşama doğru harmandaki buğday sapları ve başaklarındaki daneler kıvamına gelmiş mi diye bakılırdı. Hafif rüzgarlı bir havada, yaba ile yukarıya savrulan karışımda, daneler olduğu yere düşerken saman haline gelmiş kısmı rüzgarla daha ileride bir noktaya düşüyorsa, kıvamına gelmiş demekti.

Perşembe akşamı harmanımız kıvama gelmişti. Rüzgarın durumuna göre harmanın bir tarafına yığıldı daneyle samanlar. Şimdi biraz rüzgara ihtiyacımız vardı.

Babam rüzgarın şiddeti ve yönünü kendince kontrol ettikten sonra, tatmin olmamış gibi, danelerle samanları ayırma işlemini bugüne, Cuma sabahına bırakmış ve harmanın başında yatmıştı.

Tanyerinin ağarmasıyla birlikte kalktığımda anam çoktan kalkmış, sabah kahvaltısını hazırlamıştı. ”Mehmet, Mustafa’yı da kaldırdıktan sonra, git babana haber ver kahvaltının hazır olduğunu…” deyince çabucak elimi yüzümü yıkayıp, Mustafa’yı da kaldırdıktan sonra harman yerine gittim.

Babam dane saman karışımını yaba ile havaya savurarak ayırma işlemine başlamıştı bile. Rüzgar da tam kıvamında esmekteydi. Rüzgar tam da babamın istediği gibi olduğundan, samanları bir tarafa doğru sürüklerken daneler ağır olduklarından oldukları yere düşüyorlardı.

Kolay gelsin Baba” Dedikten sonra kahvaltının hazır olduğunu söyledim.

Birlikte yaptığımız kahvaltıdan sonra yaba ile savurma işlemi akşama kadar sürdü.

Babam, dinlenmek için ara verdiğinde, daneleri tenekelerle çuvallara doldurmaya başlamıştık…


BİR YIL SONRA ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU MİSAFİRİYİM

15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...