19 mayıs Gençlik ve Spor Bayramı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
19 mayıs Gençlik ve Spor Bayramı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Ocak 2023 Cumartesi

İVRİZ ÜÇÜNCÜ SINIF ÖĞRENCİSİ OLDUM

 

27 Mayıs 1960 Cuma, İvriz…

İvriz Öğretmen Okulu’nda 1959-1960 Eğitim ve Öğretim yılını tamamladık.

Genelde, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları ve etkinliklerinden sonra yazılı ve sözlü sınavlar bitmiş olur. Sonraki bir hafta on günde de kurtarma yazılı ve sözlüleri yapılır. Bu yıl da öyle oldu.

Amaç, kimseyi bütünlemeye bırakmamaktır. Hele sınıfta bırakmak düşünülemez bile.

Öğrencinin çok özel koşullarından ötürü istenen bilgi ve beceriler verilememişse sınıf tekrarının yapılması kararlaştırılır Öğretmenler Kurulu tartışmalarından sonra.

Okul Müdürü Kamil Açan’ın her yeni eğitim ve öğretim yılında özenle vurguladığı gibi temel amaç, öğretmekten çok eğitmektir öğrencileri.

Öğrencilere, öncelikle kendisine saygı duyması öğretilir verilen eğitimle.

Kendisine saygılı olanlar çevresine de saygılı davranırlar. İnsan olmayı, çevresindekilere insanca davranmayı, duyarlı olmayı, doğayı ve içindekilerin hepsini sevmeyi ve korumayı öğretebilmektir birincil amaç.

Ardından kurallar ve disiplinin önemi benimsetilir bütün öğrenci, öğretmen ve çalışanlara.

İyi bir eğitim, disiplin ve kurallar sonrasında öğrenmek kolaylaşır.

Gerek mevsimlik işçi gerekse simit ve tatlı sattığım yaz tatillerinde kurallar ve disiplin konusunda kendimi eğitmiş, eğitmek zorunda kalmıştım.

Öyle ki kurallar, disiplin ve verimli çalışmanın en önemli meyvelerinden biri ”kendi şansını kendin yaratmak” olgusuydu.

Bulgaristan’dan geldikten sonra, şansa yer olmadığını daha 7 yaşından itibaren öğrenen birisi olmuştum.

Ceyhan pamuk tarlalarında mevsimlik işçi olarak çalışan üniversiteli kantar görevlisi Muzaffer Abi’nin dediği gibi,

”…hazırlıklı olarak fırsatla karşılaşmak şans denilen olgudur.”

Şans denilen olguyu yakalamak için her an, her dem, her konuda hazırlıklı olmam gerekiyordu.

Üniversiteli olmak istiyorsan kitapların dünyasına gireceksin. Demişti arkasından. Muzaffer Abinin sözünü tutmuş, ilkokulu bitirmek için konaklamak zorunda kaldığımız 5 değişik il ve ilçede ilk uğrak yerlerimden biri kütüphaneler olmuştu.

İvriz, kitaplar dünyası için arayıp ta bulunamayacak bir yerdi. Kitaplar dünyasının Cenneti idi sanki.

Çevirileri yapılmış Bütün Dünya Klasikleri kütüphanemizde vardı. Her okuduğum kitaptan sonra dünya ve doğaya açılan yeni kapılar edinmiştim.

Bu edinimlerdir ki, hem ilkokul döneminde hem de İvriz’de okuduğum iki yıl boyunca bütün derslerimden tam not ve takdirnameler almıştım. Bir bakıma babamın beklentileri de yerine gelmişti.

27 Mayıs 1960 Cuma günü öğleden sonra karnelerimiz dağıtıldı. Resmen yaz tatiline girdik.

İvriz’de iki muhteşem yılım geçmişti.

Bakıyorum da, göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir süre gibi geliyor bana. Okul döneminin muhteşem olduğunu düşünüyorum.

İyi olmayan yaz tatilleriydi.

Misli’ de tatilimi geçirdiğim geçen yaz, burçak yolmuştuk anam ve kardeşimle. Bazen ücretli bazen de imece usulüyle çalışmıştık. Genelde iş olmazdı köyde. Bol bol okumuş ve kardeşim Mustafa’nın sınav hazırlıklarıyla ilgilenmiştim.

Mersin’de günübirlik iş peşinde olan babam, kardeşim Mustafa Konya Maarif Koleji parasız yatılı öğrencisi olduktan bir hafta sonra anamı Misli’den almış, Mersin Göçmen Barakalarına götürmüştü.

Ailemin yanına gitmek için bavul hazırlıklarımı yaparken, 1955-57 yıllarında, Göçmen Barakalarında konaklayarak ilkokul 2. ve 3. sınıfa giderken sattığım simitler aklıma geldi.

Bir ara ayakkabı boyacılığı yapmak istediysek de yılın 300 günü güneşli geçen Mersin’de ayakkabı boyacılığında iş yoktu. Yaz tatillerinde halka tatlısı yapıp satmıştık simitlerimizin satışı bittikten sonra.

16 yaşına girmiştim. Bu yaz tatilinde Mersin’de ne yapacağım konusunda kararsız kalmıştım.

İlkokul döneminde olduğu gibi yine simit ya da halka tatlısı yapıp, satabilir miydim?

Ayakkabı boyacılığı yapabilir miydim?

Bilemiyordum…

Her şey Mersin’e ulaştıktan sonra belli olacaktı.

Her olumsuz durumu olumlu bir sonuca dönüştürmesini öğrenmiş biri olarak bavulumu hazırlamayı sürdürdüm…

 

22 Aralık 2022 Perşembe

EREĞLİ'DE 19 MAYIS ŞÖLENİ

 

19 Mayıs 1959 Salı, İvriz Ereğli…

Üç akordeon, iki klarnet, 15 mandolinle birlikte davulların vurduğu Ereğli stadyumunda yöresel ve ulusal oyunlarıyla İvrizli öğrenciler kıvraklaşırken, Ereğli stadyumundakiler, her oyundan sonra yeniden ayağa kalkıyor, yer yerinden oynuyordu.

Değişen müziğin değişen ritmine eşlik eden öğrenciler yeniden harekete geçiyor, çığlıklar yeniden yükseliyordu göklere… 

İvriiiz...İvriiiiiiz...

Alkışlar, alkışlar, alkışlar… 

Ancak bir tek eksik ve üzücü yanı vardı bu coşkulu gösterinin. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bunu görememiş olması…

Kendi sesimiz, ritmimiz ve kültürümüz karşısında duyulan bu ulusal coşku, Atatürk’ün en çok görmek ve yaşamak istediği, içinde kalan bir özlemdi. Gittiği yerlerde hasta olmasına rağmen Sarı Zeybek ve Harmandalı oyunlarına kalkması bundandı.

İvriz İlköğretmen Okulu öğrencilerinin Ereğli Stadyumundaki 1959 yılı 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarından söz ediyorum.

Başta Mehmet Karaman ve Müzik Öğretmenimiz Kemal Çuhalılar olmak üzere,  Spor Öğretmenimiz  Ali Orhan Bekar gözetiminde bir ay süre ile bu güne hazırlanmıştı İvriz İlköğretmen Okulu.

19 Mayıs 1959 Salı günü İvrizli ailesinin öğretmenleri, idarecileri, çalışanları ve öğrencileriyle Ereğli’ye inmiş, stadyumda gösteri yapacak yüzlerce öğrenci ve okul bandosuyla Ereğli Caddelerinde konserler vererek stadyuma girmiştik.

Mehmet Karaman’ın yönetiminde stadyumda yerini alan 200 kişilik oyun ekibi ve oyunların ezgileri Ereğli halkının ilgi odağı olmuştu.

Mehmet Karaman’ın işareti ve Rahmi’nin davulunun vuruşlarıyla akordeonlardan, zurna ve klarnetlerden arka arkaya boşalan müzikle birlikte Bengi, Arpazlı ve Dağlı zeybekleri başlatılmıştı.

Havalanan beyaz gömlekli, lacivert asker kumaşı pantolonlu kızlı-erkekli oyuncular, stadyumu dolduran Ereğli halkını kendi ritmine ve sesine ortak etmişti.

Ereğli halkı ezgilerin sesi ve zeybeklerin ritmiyle ilk kez böylesine bütünleşiyordu.  Büyülenmişlerdi…

Çoktan kaybettiklerini sandıkları bir şeyi bu oyunlarda buluşmuşçasına bir sevinç ve coşkuyla ayağa kalkmışlar, bağırıyorlardı. İvriiiz, İvriiiz…

Ereğli’de olduğu gibi diğer yörelerde de Anadolu Halkı, kuşaktan kuşağa aktardığı ama tam olarak kullanamadığı, ayıp bile sayıldığı bu öz ritim ve seslerin kenarda köşede unutulmuş olduğunu sanıyordu.

Hele okullarda tekrar yeşereceğini, yüzlerce kişiyle ve stadyumda davullu, zurnayla akordeonlu oynanabileceğini, oralara taşınacak kadar değerli olduğunu bilmiyordu. Bunu görünce yüzyılların özlemiyle durmadan bağırıyorlardı… İvriiiz… İvriiiz…

Ne gün dü? Ama…

Unutulmaya yüz tutmuş folklorumuz ve önemli bir yeri olan zeybekler, yöresel ve anonim ezgilerimiz Köy Enstitüleri ve ardılı olan İlköğretmen Okulları ve halkevleri aracılığıyla köylerde ve kentlerde su yüzüne çıkarılmıştı.

Enstitüler yalnızca ekip yetiştirmediği ve herkesin katılımını amaçladığı için yaygınlaşması da kolay olmuştu.

Öğrenciler gittikleri yerlerdeki şenliklerde yöresel oyunlarla çıkıyorlardı ortaya. Halkın geleneklerinden, geçmişinden süzülüp gelen ritim ve ezgilerin, ilginç folklorik motiflerin güzelleşmiş ve zenginleşmiş olarak ortalığı şenlendirmesi, herkesi şaşırtıyor ve onları katılıma çağırıyordu.

Folklor ve ezgiler denilince İvriz’de ilk akla gelen Mehmet Karaman’dı.  İvriz Köy Enstitüsünün ilk mezunlarından olan Mehmet Karaman İvriz’in taşında toprağında, havasında, suyunda, her şeyinde vardı. 

Bunu öğrencilerine de aşılamıştı. İvriz sevgisini yerel ve ulusal milli oyunlarla pekiştirmişti. Öyleydi çünkü ustaca zeybek oynayabilen Mehmet Karaman bu yeteneğini bütün İvriz’lilere aktarmıştı. 

Haftada iki gün, Salı ve Perşembe günleri sabah kahvaltısından önce bütün okul öğrencileri folklor oynardı. 

Müzik kolunda olanlar da mandolin, akordeon, davul ve seçilen zeybeğin türüne göre zurna ya da klarnet de bando ekibinde yerini alırdı. Ben akordeon çalanlardan biriydim. Bu gün de akordeon çalarak bandoda yerimi almıştım.

Kendi öz kültürümüz olan halk oyunları, yani folklorumuz ülkemizde, 1900 yılında, şair, filozof ve devlet adamı olan Rıza Teyfik Bölükbaşı tarafından yazılan “Raks” adlı ilk makalesinden sonra, Türk aydınları tarafından, Anadolu Folklorumuz olarak önemsenmişti. Çalışmalar yapılmıştı. 

Mustafa Kemal Atatürk 1925 yılında, İzmir’de Selim Sırrı Tarcan’ın düzenlediği, Tarcan Zeybeğini izlediğinde, “Cumhuriyetin temeli kültüre dayanacaktır.” Demiş, “müziksiz devrim’’ olamayacağını söylemiş ve devam etmişti.

“Hanım efendiler, beyler! Selim Sırrı Bey zeybek raksını ihya ederken ona bir medeni şekil vermiştir. Bu sanatkâr üstadın eseri hepimiz tarafından seve seve kabul edilerek milli ve içtimai hayatımızda yer tutacak kadar tekemmül etmiş, bedii bir şekil almıştır. 

Artık Avrupalılara bizim de mükemmel bir raksımız var diyebiliriz. Bu oyunu salonlarımızda, müsamerelerimizde oynayabiliriz. Zeybek dansı her içtimai salonda kadınla birlikte oynanabilir ve oynanmalıdır.” Diyerek, Halk oyunlarına Türk halkı olarak önemsememiz gerekliliğini vurgulamıştı.

Nitekim Atatürk, 1938’de Bursa’nın Tarihi Belediye Sarayında, uygar dünyanın salon dansı olan vals yapılırken, tam ortasında, Sarı Zeybek çaldırmış, hasta olmasına rağmen, bu zeybeği oynayarak hem Türk’ün salon dansının zeybek olduğuna işaret etmiş, hem de gelecek kuşaklara kültürel mirasımızın mesajını vermişti.

Gündüz Ereğli stadyumundaki coşkulu kutlamalarımızın ardından akşam da kapalı spor salonunda, başta ‘’Çayda Çıra’’ olmak üzere folklor gösterilerinin yanı sıra İvriz Korosu yöresel halk ezgilerini seslendirmişti.

Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘’Müziksiz devrim olmaz.’’ Sözünün doğruluğunu 19 Mayıs 1959 yılında Ereğli’de bir kez daha görmüş, görevlerimizi yapmış olmanın mutluluğu ve tatlı bir yorgunlukla okula geri dönmüştük.

Bir bakıma 1958-59 Eğitim ve Öğretim yılının da sonunu getirmiştik…

BİR YIL SONRA ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU MİSAFİRİYİM

15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...