Edirne Muhacir Misafirhanesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Edirne Muhacir Misafirhanesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Mayıs 2023 Pazar

BİRİNCİ YARIYIL TATİLİNDE ZAMANDA GERİYE GİTMEK


20 Ocak 1962 Cumartesi, Çapa…

Öğleden önce birinci dönem karnelerimiz dağıtıldı, bayrak merasiminden sonra da yarıyıl tatiline girdik.

Müzik ve Resim derslerinden 8, diğer bütün derslerden tam not 10 almıştım. Çok mutluydum.

Aileleri İstanbul’a yakın olan yatılı öğrenciler pazar günü okuldan ayrılacaklar. Ailem Tarsus Turan Emeksiz Ağaçlama sahasında olduğundan, hem ulaşım oldukça zor hem de ekonomik yönden bütçemizi zorlayacaktı. Okulda kalmaya karar verdim.

Derslerimi gözden geçirebilir, Zeytinburnu gecekondularında yaşayan Mustafa dayıma uğrayabilir hem de İstanbul’u biraz gezebilirim diye düşündüm.

Çinileriyle göz kamaştıran okul kütüphanesine indim. Son derece sessiz olan bu mekânda kafanızı ve gönlünüzü dinlendirmenin yanı sıra, tarihin derinliklerinde yolculuk yapmanızı sağlayan bir havası da vardı.

Anı defterimi açıp tarih attıktan sonra giriş bölümüne,

‘’Harikasın Akıncı. Hayallerinin peşinde koştun ve Bulgaristan’ın Karagözler Köyü’nden İstanbul Çapa Öğretmen Okulu’na gelebildin. İstanbul’da 3 yıl okuma şansını yarattın.’’

Diye yazdım...

1951 yılı nisan ayının son haftasında Bulgaristan’dan başlayan göç hareketinden neredeyse 10 yıl geçmişti.

Bir filim şeridi gibi, hızla gözlerimin önünden geçti.

Gönüllü ve serbest göçmen olarak geldiğimiz için bütün mal varlığımız bedelsiz olarak Bulgaristan yönetimine kalmış, Türk Hükümeti’nden de bir talebimiz olmamıştı.

Anama ince hastalık teşhisi konulması nedeniyle babamla birlikte 2 ay Edirne göçmen misafirhanesi sağlık birimlerinde kalmış, Halil dedemlerle Maraş Elbistan Karahasanuşağı Köyüne gitmiştik kardeşim 5 yaşındaki Mustafa ve 2 yaşındaki Şaban ile.

İki ay sonra anamla babam geldiğinde Şaban hastaydı. Ailemize Hasanköy-Hasanalili Köyü görünmüştü.

Bulgar asimilasyonu nedeniyle Karagözlerden koparıldığımız gibi burada da aileler birbirinden koparılmış, her ne hikmetse her köye bir aile verilmişti.

Yerleşmemizi istedikleri bu köylerde Alevi Kürtleri yaşamaktaydı. Bizler Sünni Müslümanlardık.

Gelenek ve göreneklerimiz farklı olduğu gibi bu dağ köylerinde iş de yoktu. Bu arada kardeşim Şaban’ın vefat etmesi acılarımızın üstüne tuz biber ekmişti.

Elbistan köylerinde kalamazdık. Pamuk tarlalarında çalışmak üzere mevsimlik işçi arayan bir işçöi temsilcisi (elçi) ile anlaşarak bütün Karagözlüler Çukurova’ya mevsimlik işçi olarak gitmiştik.

Kasım ayı sonlarına kadar pamuk toplama ve yer fıstığı üretiminde çalıştıktan sonra kışı Adana Düziçi Yeşilova köyünde geçirmiş, 1952 haziran ayında Niğde Misli Köyüne göçmüştük.

Devlet 5 yıl aralıksız kullanmak koşuluyla mülkiyetsiz tarla vermiş, ilk buğday ekim sonrası hüsranla sonuçlanmış ve babam tekrar Çukurova’ya günlük işçi olarak çalışmaya gitmişti. Mustafa ile ben de Misli İlkokulu’na kaydımızı yaptırmıştık.

İkinci sınıfa geçtiğimiz yaz ayında Adana Osmaniye kazasına göç etmek zorunda kalmış, ikinci sınıfı okuduğumuz Osmaniye’de anamın nükseden hastalığının tedavisinin Mersin’de süreceğinin anlaşılması üzerine oraya göçmüştük.

İlkokul üçüncü ve dördüncü sınıfı okuduktan sonra, mülkiyetsiz tarlalarımızı kurtarmak için Niğde’ye geri dönmek zorunda kalmıştık.

Köyde ot, ocak olmadığından Bor Kazasına yerleşmiş, babam bir meyve bahçesinde mevsimlik işçi olarak çalışırken kardeşimle ben de yaz aylarında simit satmış ve 29 Ekim İlkokulu’nda beşinci sınıfa başlamıştık,

Ne var ki yetkililerin direnmesi üzerine Misli Köyü’ne geri dönmek ve ilkokul beşinci sınıfı köyde bitirmek zorunda kalmıştık.

Babam da bizi köye bıraktıktan sonra nafakamız için Mersin’e geri dönmüştü.

İlkokulun bitmesi sonrasında gönlümün bir tarafına taht kurmuş olan Bayezid öğretmenimin yardımı ve Osman’ımın Pantolon parası ile İvriz Öğretmen Okulu sınavlarına girmiş, üç yıl sonra da kendimi İstanbul’da bulmuştum.

Oldukça zorlu geçen bu 10 yıllık sürede kendi şansımı kendim yaratmış ve yaratmaya devam edecektim.

Biliyordum ki,

‘’Şans, hazırlıklı olarak fırsatla karşılaşmaktı.’’

Ben de hayallerime ulaşmak için sürekli hazırlanıyordum.

Geçmiş 10 yılın özetini yapıp yazdıktan sonra müzik odasına inerek bir süre keman çaldım.

Keman çalmak beni mutluluğumun zirvesine çıkardı...


18 Haziran 2022 Cumartesi

ANILAR ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

 

Nisan 1951’de, Bulgaristan Karagözler Köyünden gönüllü ve serbest göçmen olarak başlayan göç yolculuğumuzda;

Edirne Göçmen Misafirhanesinde yapılan dağıtımda şansımıza Elbistan köylerinden biri düştü. Gerek ekonomik gerekse sosyolojik olarak uyum sağlayamayınca mevsimlik işçi olarak Çukurova yöresine gitmek zorunda kaldık.

Ceyhan pamuk tarlalarında 3 ay, Osmaniye yerfıstığı tarlaları ve hangarlarında 2 ay çalıştıktan sonra Haruniye Yeşilova’da kışladık.

Yaşar Kemal’in Çukurova’sında mevsimlik işçi olarak çalışırken, 17.10.1951 tarih ve 3-13828 sayılı Bakanlar kurulu kararıyla Türk vatandaşlığına kabul edildiğimizi öğrendik Yeşilova Köyünde yaza girerken. 

Ne var ki bu karardan yaklaşık 8 ay sonra haberimiz oldu. 

Bu kez, günümüzde adı Konaklı beldesi olan, Niğde Misli Köyü’ne yerleşmemiz istenmişti.

İlk çiftçilik denememizin hüsranla sonuçlandığı, ilkokul birinci sınıfa başladığımız Misli'de de tutunamayacaktık.

Sırasıyla Osmaniye'de ilkokul ikinci sınıf, Mersin'de üçüncü ve dördüncü sınıf, Niğde Bor'da beşinci sınıfa başlangıç ve tekrar Misli'de ilkokulu bitiriş gerçekleşecekti.

BİR YIL SONRA ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU MİSAFİRİYİM

15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...