İvriz'de bir günlük yaşam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İvriz'de bir günlük yaşam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Aralık 2022 Pazartesi

İVRİZ'DE BİR GÜNLÜK YAŞAM ÖZETİ

 


27 Ekim Pazartesi 1958, İvriz…

Oldukça yüksek bir sesle ‘’Kalkın, oyalanmayın, geri geldiğimde kimseyi yatakta görmeyeceğim.’’ Diyerek yatakhanemize giren nöbetçi öğretmen bir taraftan da elindeki anahtarlarla ranza demirlerine vurarak ilerliyordu.

Saat 06,00 olmalıydı.

Uykunun o en tatlı yerinde istemeyerek yataktan doğruldum. Gözlerimi ovuşturarak kendime gelmeye çalışırken, nöbetçi öğretmen de bizden  çıkmış, başka koğuşlara gitmişti.

Bunu fırsat bilerek tekrar battaniyemi başıma çekip birkaç dakika daha kestirmek büyük bir zevk olacaktı. Olacaktı ama olamazdı.

Kalkıp, önce tuvalete gittim. Elimi yüzümü yıkayıp, ihtiyaçlarımı giderdikten sonra hızla giyinip, yatağımı düzeltim. Deyim yerindeyse, yatağım jilet gibi olmuştu.

Saat 06.45’de mütalaa (etüt) zili çalmadan sınıflarımızda olmak zorundaydık.

Ödevlerin yapılması ve bir sonraki derse hazırlık çalışmasının yapıldığı zorunlu etütler 06,45-07,45 arasında yapılırdı.

Sınıf başkanı olarak, diğer arkadaşlarımdan önce sınıfa gitmeliydim. Adeta koşarcasına sınıfımıza gittim. Sınıf nöbetçisi olan arkadaşlarımızın yaptıkları sınıf temizliği ve masaların düzenini kontrol edip, sınıfı havalandırdım.  Derken diğer arkadaşlarım da geldi.

Bazıları hala gözlerini ovuşturuyordu. Uykularını tam alamamış olmalıydılar. Gece  rahat uyuyamadığını gürültülü olarak anlatan bir arkadaşımı uyarmak zorunda kaldım. Sessizlik hakim oldu.

Nöbetçi öğretmen ve üst sınıflardaki öğrencilerin gözetim ve denetiminde gerçekleştirilen sabah ve akşam etütlerinde bütün ödevlerimiz bittiği gibi ertesi gün derslerinin ön hazırlığı da yapılmış olurdu.

Muhteşem ve mükemmel bir uygulamaydı zorunlu etütler. Öyleydi çünkü yapamadığınız soruları sınıf arkadaşlarınıza sorabildiğimiz gibi nöbetçi öğrenci ve öğretmenden de yardım alıyorduk.

İlkokuldan beri çok disiplinli bir öğrenciydim. Öğrenmenin ve pekiştirmenin en iyi yolu tekrarın yanı sıra birilerine anlatmaktı. Yardım isteyen bazı sınıf arkadaşlarıma anlatıyordum.

Olabildiğince sessiz olarak bir arkadaşıma yardımcı olurken, yanındaki nöbetçi öğrenciyle birlikte nöbetçi öğretmen Mehmet Ali Aladağ sınıfımıza girdi. Türkçe öğretmenimizdi. Kalkıp yanına gittim. Her şeyin yolunda olduğunu söyledim. Çıktılar.

Etüdün  bittiğini bildiren zil sesiyle birlikte sınıftan çıktık. Kahvaltıdan önce bütün sınıflar tören alanında bir araya geldi. Güne daha dinamik ve mutlu girebilmek için her sabah yarım saat süreyle spor etkinliği vardı. 

Bu gün de sabah sporları zeybek havalarıyla devam etti. Okul bando takımı tarafından çalınan müziklerin eşliğinde oynanan milli oyunlar spor olmaktan çıkıp, tam bir şölen havasına dönerdi.

Bugün de öyle oldu. Hayatı ve okulu sevdiriyordu sabah etkinlikleri.

Ritmik hareketler beynimizin mutluluk hormonu  adı verilen endorfin ve serotonin salgılamasını sağlar. Her ikisi de bedenimizin kendini ödüllendirme sistemidir. Düzenli yapılan spor etkinlikleri zorluklarla baş edebilmeyi sağlamasının yanı sıra kişinin kendine olan özgüvenini de arttırıyordu.

Mutluluktan kendimizden geçmiş olarak yemekhaneye, sabah kahvaltısına gittik. Çeyrek ekmek ve bir bardak çay eşliğinde zeytin ve pişmiş katı bir yumurta ile tamamlanan kahvaltı ziyafet gibi gelmişti. 

Kültür dersleri müfredatın yarısını dolduracak şekilde düzenlenmişti. Öğleye kadar Kültür derslerimizden Türkçe ve Tarih  vardı. 

Köy Enstitüleri ve ardılları olan İlköğretmen Okullarında çalışma zamanının yarısı kültür derslerine, dörtte biri ziraat ders ve uygulamalarına, geriye kalan dörtte biri ise teknik dersler ve uygulamalarına ayrılmıştı.

Kültür derslerinin büyük bölümü öğleden önce sınıflarda, Fen Bilgisi laboratuvarda, müzik dersleri de müzikhanede yapılırdı.

Kültür dersleri içinde Türkçe, Tarih, Coğrafya, Yurttaşlık bilgisi, Matematik, Fen Bilgisi,   Resim-iş, Beden eğitimi ve ulusal oyunlar, Müzik, askerlik, ev idaresi ve çocuk bakımı, öğretmenlik bilgisi, zirai işletme ekonomisi, kooperatifçilik yer alırdı.

Öğle sonra, gününe göre ya Tarım dersi ve uygulamaları ya da Teknik dersler ve uygulamaları programda olurdu.

Tarım dersi uygulamalarında tarla ziraatı, bahçe ziraatı, sanayi bitkileri ziraatı, zootekni, kümes hayvancılığı, arıcılık, ziraat sanatları yer alırdı.

Atölyelerde gerçekleştirilen Teknik derslerin kapsamında Köy demirciliği, Dülgerlik ve yapımcılığı gibi uygulamalar yer alıyordu.

Bugün öğleden sonra Tarla ve Bahçe Ziraatı dersleri vardı. Özellikle bahçe ziraati önemliydi. Okulun meyve ve sebze ihtiyacı bu uygulama yöntemiyle sağlanıyordu.

Döner sermayeli olan okulumuzda kahvaltı ve yemek için gerekli olan malzeme okulun tarla ve bahçelerinden sağlanıyordu.

Uygulanan programın özü, öğrencileri bireysel çalışmalara yönlendirerek, onlara bilgiyi iş içinde ve üreterek öğretmekti.

İsmail Hakkı Tonguç tarafından Köy Enstitüleri için planlanan “İş Okulu” eğitim sistemi, tamamen öğrencilerin kişiliğini geliştirmeye yarayan, yaratıcılığı geliştiren uygulamaları içeriyordu.

Günlük ders programımız saat 17,00’de sona erdi. Saat 18,30’a kadar olan serbest zamanımızda kütüphane, spor salonu, müzik salonu ve diğer yerlerdeki etkinlikler yer alıyordu.

Ayrıca İvriz yerleşkesi içinde gezilir, arkadaşlıklar pekiştirilir ve günün değerlendirmesi yapılırdı.

Ben kütüphaneye giderek yeni bir kitap almayı seçtim serbest zamanımızda.

Saat 18,30’da ilk akşam etüdü başladı. Sınıftaki düzen ve disiplinin sağlandığını gördükten sonra, öğleden önceki Türkçe ve Tarih derslerinde gördüklerimizi gözden geçirdim. Edindiğimiz bilgileri pekiştirdim.

Saat 19,30-20,00 arasındaki akşam yemeğinden sonra tekrar başlayan akşam etüdüyle birlikte, ödevler bitmişse ertesi günün dersleri gözden geçirilirdi.

Benim ödevlerim bittiği gibi kütüphaneden aldığım kitaptan da yaklaşık 30 sayfa okumuştum.

Etüdün bittiğini bildiren zille birlikte yatakhanelere gitmek üzere sınıftan ayrıldık.

Öncelikle tuvalet ihtiyaçlarımızı giderdikten sonra, ayaklarımızı yıkamış ve pijamalarımızı giymiş olarak yataklarımızın üzerindeydik.

En geç saat 21,30’da da yatağa girmemiz gerekiyordu.

Nöbetçi öğretmen yatakhaneleri dolaşarak durumu denetler, sarı ışıklı gece lambası dışında, bütün lambalar söndürülürdü.

Bugün de öyle oldu, İvriz yerleşkesinde mutlu bir gün daha tamamlanmıştı.

BİR YIL SONRA ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU MİSAFİRİYİM

15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...