Tarsus Turan Emeksiz Ağaçlama Sahası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tarsus Turan Emeksiz Ağaçlama Sahası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Temmuz 2023 Pazartesi

ELVEDA TARSUS VER ELİNİ ANKARA


 13 Eylül 1963 Cuma, Tarsus...

1963-64 Eğitim ve Öğretim yılının başlayacak olması nedeniyle, dün traktör şoför muavinliği görevimi sonlandırdım. Bugün öğleden önce, fidanlıktaki muhasebe şefi İsmet Ağabeye uğrayarak, hem vedalaştım hem de 12 günlük ücretimi aldım.

Turan Emeksiz Ağaçlandırma Sahasında görevli Orman Mühendisleri Muzaffer Bey ile Yaşar Beye de uğrayarak, kardeşimle bana gösterdikleri anlayış ve yardımlarından ötürü teşekkür ettim.

Öğleden sonra, halen sahada çalışmakta olan iş arkadaşlarımın yanı sıra Derviş Çavuş'a uğrayarak, hem teşekkür hem de veda ettim. Adem Usta ile Derviş Çavuş alnımdan öperek uğurladılar.

Her ne kadar başkent Ankara'yı tarih kitaplarının yanı sıra dergi, gazete ve diğer yayınlardan tanıyorsam da, fiziki olarak görmüşlüğüm yoktu. Kayıtlardan bir iki gün önce gitsem iyi olacaktı.

Babam dün Tarsus'a inerek Ankara otobüs biletimi almıştı. Bugün saat 21:00'de bineceğim otobüsle Cumartesi günü saat 07:00 saatlerinde Ankara'da olacağım inşallah.

Tahta bavulum hazırlandı. Babam ''aman oğlum yüklenme senedini unutma'' dedi. Yüklenme senedi ile dönem harçlığım olan 200 Lirayı güvenli bir yere yerleştirdim.

Sahadaki işçilerin paydos etmesiyle birlikte, anamla babamın hayır dualarını alıp, fidanlık servis aracıyla önce Karabucak sonra da Tarsus'a indim. Tam zamanında Ankara otobüsüne binerek Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Dönemini başlatmış oldum.

Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesi'nde bir yıl okuyarak Lise mezunu olacaktım. Ardından Üniversite giriş sınavlarıyla birlikte, hayallerimden birini daha gerçekleştirmiş olacaktım.

Otobüsüm Tarsus'u terkederken zamanda geriye, 1951 yılına, Ceyhan pamuk tarlalarına gittim. Kantarda mevsimlik işçi olarak çalışan üniversiteli Muzafer Abiyi anımsadım. ''Üniversiteli olmak istiyorsan, her gittiğin yerde ilk uğrak yerin kütüphaneler olsun'' sözleri kulağımda yankılandı.

Dediğini yapmış, koşullarım ne olursa olsun, bulunduğum her yerde ilk uğrak noktalarım kütüphaneler olmuştu. Karşıma çıkan bütün fırsatlara hazırlıklı olduğum için, kendi şansımı yine kendim yaratmıştım. Yaratmayı da sürdürecektim.

Öyleydi çünkü '' hazırlıklı olarak fırsatla karşılaşmak şans denen'' olguyu sağlıyordu...


16 Temmuz 2023 Pazar

TRAKTÖR ŞOFÖR MUAVİNİ OLDUM

 

7 Haziran 1963 Cuma, Turan Emeksiz...

2 Haziran Pazar günü İstanbul Haydarpaşa'dan, Meram Ekspresi ile başlayan yolculuğum, aktarmalardaki gecikmeler nedeniyle, beklediğimden uzun sürdü. Salı günü akşamüzeri ailemin yanında olabildim.

Çarşamba günü hem dinlendim hem de mevsimlik işçilerin amiri durumundaki Derviş Çavuşla görüştüm.

Daha önceki paylaşımlarımda da anlattığım gibi, ilkokul mezunu Derviş çavuş filozof gibi bir kişi. Yıllardır Çavuş olarak yaptığı görevlerinde, ülkenin her yöresinden yüzlerce çalışanını ilgi ve sabırla dinlemiş, bilgi yönünden zenginleşmişti.

Özellikle okumakta olan benim gibi öğrencilere, hayranlık derecesinde saygı duyan birisiydi Derviş Çavuş.

Yanına vardığımda, okumuş bir dostla karşılaşmış gibi karşıladı beni. Hal hatır, okul, eğitim durumları ve Ankara Yüksek Öğretmen Okulu'na seçilmiş olmam çok sevindirdi Derviş Çavuşu.

Uzun bir sobbetten sonra bana nasıl bir iş vereceği konusuna geldik.

Ağaçlama sahasında görevlendirilmiş olan şoförlerden Adem Ustanın kullandığı traktörün bakımı ve korunması görevini kabul eder misin sorusuna olumlu yanıt verdim. Perşembe günü de traktör şoför muavini olarak göreve başladım.

Traktörün sürücüsü ve sorumlusu Adem Usta, yapacaklarım konusunda, çok yardımcı oldu. Derviş Çavuş gibi Adem Usta da okullulara saygı duyanlardan biriydi.

Traktörü kullanmamı öğretttiği gibi bakımın nasıl yapılacağını da öğretti. Ardından, fidan dikilecek sahalar sürüldü, yabani otlardan temizlendi.

Adem Usta mesai bitiminde servis arabalarıyla Karabucak Okaliptüs Ormanı Fidanlık Müdürlüğü'ndeki konutuna döndü.

Ben de, sahada işi biten traktörün baştan aşağı temizliğini yaptıktan sonra, hareketli eklemlerine gres yağı pompaladım. Gres yağı paslanmayı önlediği gibi, hareketli parçalar arasındaki sürtünmeleri de önlüyordu.

Sürtünmelerin ortadan kalkması sıcaklık artışını önlediği gibi, hareketli parçaların çalışmasını kolaylaştırarak yakıt tasarrufu da sağlıyordu.

Sevdim traktör şoför muavinliğini. Sevdim çünkü, fizik derslerinde öğrendiklerimizin bir bölümü uygulamalı olarak karşıma çıkmıştı.

6 Temmuz 2023 Perşembe

KIŞIN KEMAN ÖĞRENCİSİ YAZIN MEVSİMLİK İŞÇİ

5 Haziran 1962 Salı, Tarsus...

İstanbul'dan Meram Ekspresi ile başlayan uzun bir yolculuktan sonra, pazar günü saat 19:00 civarında Tarsus Turan Emeksiz Ağaçlama sahasında, ailemin yanındaydım.

Babamın koruma memuru olarak göreve başladığı Turan Emeksiz Ağaçlama Sahası baştan başa kumuldu.

Kumullar; içerisinde humus, kil gibi bağlayıcı maddeleri olmayan, taneleri çok küçük kum taneleriydi. 

Çoğunlukla akarsularla denizlere ulaşan kumlar, dalgalarla sığ sahil şeritlerine taşınıyor,  kuruduktan sonra da kuvvetli rüzgârlar etkisiyle, içerilere doğru, sahil hattına paralel silsileler oluşturarak dalgalar halinde ilerliyordu.

Gerekli önlemler alınmadığında kumullar önlerine çıkan her şeyi istila edip, bölgeyi çöle çeviriyorlardı.

Berdan Nehri ve kollarıyla Akdeniz’e ulaşan kumullar, başta Kulak Köyü olmak üzere, kuzeyinde bulunan verimli tarım arazilerini istila ederek tarımsal üretimi kısıtladığı gibi yerleşim alanlarını da tehdit eder hale gelmişti.

Yöre köylerince mera olarak kullanılan hazine arazisinin Orman Genel Müdürlüğü’ne devredilmesiyle birlikte, kumulda ağaçlandırma çalışmalarına başlanmıştı.

Ormanın servis şoförü Mahmut Ağabeyin söylediğine göre, kıyıya paralel olarak 12 500 metre uzanan kumulun eni de 1 500 metre idi. 

Yaklaşık dikdörtgen şeklinde olan ağaçlandırma sahası boyutları (400 metre) x (400 metre) boyutlarındaki parsellere bölünmüştü.

Turan Emeksiz Ağaçlandırma sahası adı verilen kumullu sahaya da ilk dikim 23.11.1960 tarihinde yapılmıştı. Babam dikim sahasında Aralık ayı başında koruma memuru olarak görevlendirilmişti.

Dün, gerçekleşen uzun yolculuğun yorgunluğunu gidermiş olarak, Tarsuslu Derviş Çavuş'a uğrayarak bana uygun bir iş olup olmadığını sorduk.

İki yıl önce, yaz tatilinde, Karabucak Ormanı Fidanlığı dikim alanında mevsimlik işçi olarak çalışırken çavuşluğumuzu yapan Derviş Çavuş ilgi ve saygıyla karşıladı beni ve babamı.

Bir süre okul ve eğitim durumumuz üzerinde konuştuktan sonra, kış ayları harçlığımız için, bu yaz aylarında da çalışma zorunluluğundan söz ettik. Ardından,

-Yine fidan dikeceksin diğer mevsimlik işçiler gibi. Bu kez bazı parsellere okaliptüs fidanı dikerken bazılarına da fıstık çamı dikilecek.

-Teşekkür ederim Derviş Çavuş. Okaliptüs ağaçları çok su istemez mi, burada yeterli taban suyu var mı acaba?

-Berdan Nehri kıyısında yeterli taban suyu olacaktır. Zemin analizi yapılmıştır.

Dünkü konuşmamızdan sonra, haydi hayırlısı deyip, bugün işe başladım. 

Hem sevindim hem de üzüldüm.

Sen binbir uğraş sonucunda, İstanbul Çapa Müzik Semineri öğrencisi olarak, kemanda ustalaşmak gerekirken,
yaz tatilinde,Turan Emeksiz Ağaçlama Sahasında mevsimlik işçi olarak çalış.

İki yıl önce önemi yoktu çapa sallamanın ya da tırpanla ot biçmenin. Oysa, keman öğrencisi olarak, parmaklarımı korumam gerekiyor. Nasırlaşmış parmaklarınızla keman çalamazsınız.

Ne var ki koşullar böyle gerektiriyordu...

1 Mart 2023 Çarşamba

BABAMIN TURAN EMEKSİZ AĞAÇLAMA SAHASI


 24 Mayıs 1961 Çarşamba, Tarsus …

Sanki karyola demirlerine vuruluyormuş duygusuyla erkenden uyandım. İvriz’deki alışkanlıklar devam ediyordu ve yaşadığım sürece de devam edecekti.

Yer yatağındaydım. Gözlerimle ortamı taradım. Nihayet Tarsus Turan Emeksiz Ağaçlama Sahası'nda, ailemin yanındaydım.

Dün gece Hacıkırı (Kıralan) Köyü'nde Musa Emminin Tanrı Misafiri konumundaydım.

22 Mayıs Pazartesi günü ayrıldığım İvriz Öğretmen Okulu’ndan, unutulmazlarım arasına girecek olan, maceralı bir yolculuktan sonra dün akşam geç vakitlerde ailemin yanına gelebilmiştim.

Gelebilmiştim ama Torosların eteklerindeki Hacıkırı-Kıralan Köyü ve Alman Köprüsü hala aklımdan çıkmıyordu.

Ne yolculuktu ama dedim kendi kendime…

Bir süre daha Alman Köprüsü maceramı düşündükten sonra, gün ışırken kalktım.

Anamla babam benden önce kalkmışlardı. Dışarı çıktım. Başta sardunyaların yer aldığı bir çiçek bahçesiyle karşılaştım. Dün akşam karanlıkta dikkatimi çekmemişti.

Kumul fırtınalarının olduğu bu yerde, babam nasıl oluşturmuştu çiçek bahçesini derken, sazlardan örülmüş rüzgar önleme duvarları dikkatimi çekti.

Birden anımsadım. Önümüzden geçen Berdan Nehri kıyısındaki sazlıklardan kestikleriyle, yaşadığı ortamı kumullardan koruma duvarlarıyla çevirmişti. Adeta kendi cennetini yaratmıştı babam.

Evin arka tarafına geçtiğimde de gözlerime inanamadım. Karşımda kavun, karpuz tarlası duruyordu. Kavun karpuzun yanı sıra domates, biber, kabak, patlıcan ve salatalık da ekmişlerdi.

İçim gurur ve sevinçle doldu. Babamın becerikli olduğunu biliyordum ama bu kadarını beklemiyordum.

Tulumbada elimi yüzümü yıkayıp, giyindikten sonra Berdan Nehri kıyısında yürüdüm. Yaklaşık 100 metre ileride Babam yine saz biçiyordu.

-Kolay gelsin Baba.

-Allah razı olsun oğlum. İyi uyuyabildin mi?

-Uyudum baba, anam nerede? Göremedim.

-İneği sağmaya gitmiştir, gelir biraz sonra.

Birden anımsadım. İki ay önce yazdığı bir mektubunda, doğurmasına az kalan bir inek satın aldığını yazmıştı. Süt sağıldığına göre inek buzağılamıştı. Bir danamız var demekti.

Doğru dürüst okuma yazması olmayan babam süt, yoğurt, peynir ve tereyağı gibi ihtiyaçlarını görmenin yolunu görmüş ve çözmüştü. Geçen yıl ağaçlama sahasına koyduğu arı kovanlarından ilk bal hasadını da yapmıştı.

Evi ve çevresini kumullardan temizlemiş ve hatta çimlenmesini sağlamıştı. Gerekli gördüğü yerlere yaptığı rüzgâr ve kumulları önleme duvarlarının yanı sıra, yazın kardeşimle benim yatacağım bir de çardak yapmıştı.

Kısaca konakladığı bölgeyi insanca yaşanacak bir hale getirmişti.

Geri döndüğümde, elindeki süt bakracıyla anam eve girmek üzereydi.

-Kalktın mı Mehmet?

-Kalktım anacığım. Babam saz biçiyor.

-Ben de kahvalyıyı hazırlayayım öyleyse. Sen de git biraz domates, salatalık ve biber topla.

Dedikten sonra kahvaltı hazırlığına başladı. Ben de isteneni yapmak için evin arkasına dolandım.

Ekmek sorununu babamın aldığı bir çuval un ve yaptığı küçük bir ekmek fırınıyla çözmüşlerdi. Ayrıca anamın bazlama yapabileceği tandır için de uygun bir ocak yeri yapılmıştı.

Bazlama sevdiğimi bilen anam kısa sürede birkaç bazlama pişirdikten sonra sofrayı domates, salatalık ve biberle donatmıştı. Süt pişirmeye başladığında,

-Git babanı çağır da kahvaltımızı yapalım.

Babam kahvaltı ve yemek sırasında pek konuşmayı sevmezdi. Günlük ve mevsimlik işçilik dönemlerimizde yemek esnasında konuşmak zaman kaybı olarak bilinirdi. Oralardan kalma bir alışkanlıktı. Sessizce kahvaltımızı yaptıktan sonra,

-Anlat bakalım oğlum, okul nasıl gidiyor? Geri dönecek misin? Dönmeyeceksen Derviş Çavuşa söyleyelim sana uygun bir iş bulsun.

-Bayramdan sonra okula geri döneceğim baba. İstanbul Çapa Öğretmen Okulu sınavları için bütün yaz okulda kalacağım.

-İstanbul da nereden çıktı oğlum?

Dediyse de sen bilirsin oğlum diyerek sohbeti sonlandırıp, ağaçlama sahasını biraz dolaşayım diyerek dışarı çıktı.

Bugün Arefe. Yarın Kurban Bayramı başlıyor. Konya Maarif Kolejinde parasız yatılı okumakta olan kardeşim Mustafa’nın da gelmesi gerekiyordu.

Nitekim akşamüzeri Şoför Mahmut abi dönemeçte görününce Mustafa’yı getiriyor diye düşünmüştüm. Gerçek de Mustafa’yı getirmişti.

Mustafa ile sarmaş dolaş olduktan sonra Mahmut Abiye sarılarak teşekkür ettim. Dere kenarında saz biçmekte olan babam da gelip, Mahmut Abiye teşekkür ettikten sonra,

-Hoş geldin Mustafa.

-Hoşbulduk baba.

Deyip babamın elini öpen kardeşim elindeki tahta bavulla, kapı eşiğinde bekleyen anamın yanına giderek elini öptü.

Babamın kestiği soğuk karpuzu yerken nefeslenen Mahmut Abi izin isteyerek Karabucak fidanlığına geri döndü. Babam,

-Akşam namazını birlikte kılalım çocuklar. Mehmet, sen müezzin olarak ezan oku.

Babam dini bütün ve samimi inananlardan biri olarak kul hakkı yemekten korkardı. Çalışmanın ibadet olduğuna inananlardan biriydi. Bu dünyanın geçici olduğunu, asıl öbür dünyaya hazırlanılması gerektiğine inanırdı.

Ahrete, cennet ve cehenneme samimi olarak inandığı içindir ki haram yemekten korkan biriydi. Allah nezdinde iyi bir kul olduğuna inandığı içindir ki karşılaştığı her zorlukta Allah’ın takdiri böyleymiş der, tevekkül gösterirdi.

İnançlarının hayatına anlam kazandırdığını düşünenlerden biriydi. Hayata böyle tutunduğunu görmüştüm. Babam ve babam gibilerin inançlarına saygı duyuyordum.

Akşam namazından sonra yemeğimizi yedik. Anam çay demlemişti. Çaylarımızı içerken okullarımızdaki başarılarımızı anlattık babama.

Bizi dinledikten sonra,

-Okullarınızın ve eğitimin size kazandıracaklarını sakın aklınızdan çıkarmayın. İkiniz de parasız ve yatılı olarak okuyorsunuz. Sizlere sağlanan bu imkanları hayatınız boyunca aklınızdan çıkarmayın. Fakir fukara çocuklarını koruyun.

Dedikten sonra Bulgaristan, Karagözler Köyü, Sakar Balkan, askerlik anıları ve göç yolculukları üzerinde uzunca bir süre destansı bir konuşma yaptı. Kardeşimle ben de sabır ve sessizce dinledik.

Dinledik çünkü, bize bir kez daha ‘’kurtuluşunuz eğitimde’’ demek istemişti uzun hikâyesinde.

31 Ocak 2023 Salı

TARSUS TURAN EMEKSİZ AĞAÇLAMA SAHASI

 


23 Ocak 1961 Pazartesi, Tarsus…

İvriz'in kazandırdığı alışkanlıklar nedeniyle, gün ışırken kendiliğimden uyandım. Doğrulup etrafıma bakındım. Bu kez şaşırmadım. Tarsus Turan Emeksiz Ağaçlama Sahası'nda, ailemin yanındaydım.

Odamdan çıktığımda anam, günümüzde krep dedikleri, akıtmalardan yapıyordu. 'Hayırlı sabahlar anacığım.'' deyip ahşap evin içine göz attım. İki oda bir mutfaktan oluşuyordu.

Dikkatimi çeken diğer ayrıntıya gelince, Akıncı Ailesi'nde ilk kez yemek masası görmemdi. Yer sofrasından kurtulmuş  olmak beni mutlu etmişti.

''Kalktın mı Mehmet... Baban çevreyi kolaçan etmek için çıktı. Biraz sonra gelir, kahvaltı ederiz.'' Dedi.

Dışarı çıktım. Evin dışında artezyen kuyusu açılmış, akar su vardı. Elimi yüzümü yıkayıp, giyinmiştim ki babam da geldi. Kahvaltı sırasında okul ve başarılarım üzerinde konuştuk. Mutlu olmuştu, gözleri parlıyordu...

Kahvaltıdan sonra babam, orman muhafaza memuru olarak, sahayı dolaşmaya giderken ben de Berdan Nehri kıyısında yürüyerek Tarsus Plajı'na geçecek bir köprü aramaya başladım. 

Yürürken, istemsiz olarak zamanda geriye gittim...

*****

İvriz Öğretmen Okulu 20 Ocak Cuma günü birinci dönemi sonlandırmış ve yarıyıl tatiline girmişti. Her dönemde olduğu gibi bu dönem sonunda da karnemdeki bütün ders notlarım 10 üzerinden 10 olmuştu.

Çapa Müzik semineri hazırlıklarımı rahat yapabilmek için dönem boyunca müzikhane nöbetçisi olmuş, keman ve piyano çalışmalarımı da hızlandırmıştım.

Çalışmalarım oldukça verimli geçmiş ve Müzik Öğretmenim Kemal Çuhalılar’ın takdirini de kazanmıştım.

21 Ocak Cumartesi günü öğleden sonra bindiğim trenle, önce Ulukışla sonra da Adana Yenice istasyonlarında yaptığım aktarmalardan sonra, 22 Ocak Pazar günü öğleye doğru Tarsus’a ulaşmıştım.

Karabucak Okaliptüs orman Fidanlığı servis araçları Cleopatra kapısı civarında olurlardı. Belki saat 13,00 servisine yetişebilirim diye düşünmüştüm. Yetişmiştim de…

Geçen yaz mevsimlik işçi olarak çalışırken tanıdığım ve sevdiğim Mahmut Abi servis şoförü olarak gelmişti. Onu görünce dünyalar benim olmuştu. Okuyanlara büyük saygısı vardı Mahmut Abinin.

Sarmaş dolaş olduktan sonra babamı sormuştum.

Babamın, Tarsus’tan yaklaşık 18 km, Karabucak' tan 13 km uzaklıkta Berdan Çayı’nın denize döküldüğü yerde, kıyı boyunca bir şerit halinde uzanmakta olan bir kumulda, Turan Emeksiz Ağaçlama Sahasında Koruma memuru olarak görevlendirildiğini söylemişti.

Bu habere çok sevinmiştim Sürekli maaş alacağı bir işi ve ailesine tahsis edilen bir konutu olmuştu.

Babamın devlet memuru olarak maaşlı bir işe başlaması ailemiz için dönüm noktasıydı. Öyleydi çünkü Bulgaristan’dan ayrıldığımız 1951 yılından bu yana geçen 10 yıllık sürede sürekli yer değiştirmiştik.

Yolcularını aldıktan sonra Karabucak Fidanlığı ’na gitmek üzere harekete geçen Mahmut Abi’ye Turan Emeksiz Ağaçlama sahasını nasıl ulaşacağımı sorduğumda, ‘’Sen telaşlanma, ağaçlama sahasına giden çok olur. Olmazsa da ben seni götürürüm.’’ Demişti.

Karabucak sakinlerini bıraktıktan sonra, Özel-Bahşiş ve Kulak Köyünden geçerek ağaçlama sahasına girmiştik.

Ağaçlama sahası baştanbaşa kumuldu...

Kumullar, içerisinde humus, kil gibi bağlayıcı maddeleri olmayan, taneleri çok küçük kum taneleriydi.

Çoğunlukla akarsularla denizlere ulaştırılan kumlar, dalgalarla sığ sahil şeritlerine taşınıyor, kuruyan kumlar da hâkim rüzgâr istikametinde içerlere doğru, sahil hattına paralel silsileler oluşturarak dalgalar halinde ilerliyordu.

Gerekli önlemler alınmadığında önlerine çıkan her şeyi istila edip, bölgeyi çöle çeviriyorlardı.

Berdan nehri ve kollarıyla Akdeniz’e ulaşan kumlar başta Kulak Köyü olmak üzere, kuzeyinde bulunan verimli tarım arazilerini istila ederek tarımsal üretimi kısıtladığı gibi yerleşim alanlarını da tehdit eder hale gelmişti.

Yöre köylerince mera olarak kullanılan hazine arazisinin Orman Genel Müdürlüğü’ne devredilmesiyle birlikte kumulda ağaçlandırma çalışmalarına başlanmıştı 1960 yılı başlarında.

Mahmut Abi’nin söylediğine göre kıyıya paralel olarak 12 500 metre uzanan kumulun eni de 1 500 metreydi. Yaklaşık dikdörtgen şeklinde olan ağaçlandırma sahası boyutları (400 m) x (400 m) boyutlarındaki parsellere bölünmüştü.

Doğru dürüst okuma yazması olmayan babama, Karabucak Ormanlarında görevli mühendisler ve yetkililerin yardımıyla bir ilkokul diploması alınmıştı.

Babam ağaçlama sahasında aralık ayı başında koruma memuru olarak görevlendirilmişti. Mahmut Abinin babam ve kumullarla ilgili olarak verdiği bilgileri dinlerken zaman geçmiş, Turan Emeksiz Ağaçlama Sahası'na giriş yapmıştık.

Ağaçlandırma sahasında yaklaşık 1300 metre güneye gittikten sonra Tarsus Berdan Nehri’nin kollarından biri karşımıza çıkmıştı. Tarsus plajına geçişi sağlayan bir köprüsü vardı.

Mahmut Abi kumul sahasında güney-doğuya yönelerek yaklaşık 500 metre daha gidince kumullar üzerine kurulmuş tamamıyla ahşap bir yapı göründü.

Biraz daha yaklaşınca elinde bir çapa ile evin etrafında çalışan babamı görmüştüm. O da arabayı görünce elindeki çapayı bırakıp, bize yaklaşmış, sonra da arabada beni görmüştü.

Araba sesini duyan anam da evin dışına çıkmıştı.

Ansızın gelişim anamla babama sürpriz olmuştu. Arabadan inmiş, önce babamın sonra da anamın ellerini öpmüştüm.

Babam Mahmut Abi’ye teşekkür etmiş ve soluklanması için altına sandalye vermişti. Vaktin varsa çay demleyelim dediyse de Mahmut Abi izin istemiş ve Karabucak Fidanlığına geri dönmüştü.

İçine kumlar dolmasın diye babama tahsis edilen ahşap ev kazıklar üzerine oturtulmuştu. Birkaç basamakla çıkılan verandadan içeri girdiğimde iki odaya açılan bir sofa ile karşılaşmıştım.

Veranda dâhil olmak üzere evin bütün zemini tahtayla kaplanmıştı. Zemindeki tahta aralıklarından hava ve zararlıların girişini engellemek için hasır ve çaput kilimler serilmişti.

Babam ağaç ve tahtalardan sedirler yapmış, içine otlar doldurdukları yastıkları da sedirlere yerleştirmişlerdi.

Boş olan odaya tahta bavulumu koymuştum. İki arada bir derede anam de çay demlemiş ve akıtma olarak adlandırdığımız hamur işi yapmıştı.

Acıkmıştım, iştahla yemiştim. Yerken de babama okulum ve notlarımla ilgili bilgiler vermiştim.

Babam ‘’yorgunsun dur, yat biraz. Benim dışarda yapacaklarım var.’’ Deyip, gitmişti. Anam bulaşıkları toplarken ben de odama çekilip, yatmıştım.

Bir önceki geceyi trende geçirmiş olmamın da etkisiyle anında kendimden geçmiş ve derin bir uykuya dalmıştım.

Birden kendimi İvriz’de keman çalarken bulmuştum. Bulmuştum çünkü aklım fikrim İstanbul Çapa İlköğretmen Okulu Müzik Semineri sınavlarındaydı…

Rüyamda keman çaldığımın çok sonra farkına  varmıştım...





BİR YIL SONRA ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU MİSAFİRİYİM

15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...