Ural İdil Bölgesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ural İdil Bölgesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Temmuz 2022 Cuma

OSMANİYE CUMHURİYET İLKOKULU

 


26 Eylül 1954 Pazar, Osmaniye…

İlkokul ikinci sınıfa başlayalı bir hafta oldu.

17 Eylül Cuma günü, kiralık evimize en yakın okul olan Osmaniye Cumhuriyet İlkokulu’na kaydımız yapıldı, 20 Eylül Pazartesi günü de 1954-55 Eğitim ve Öğretim yılı başladı.

Bu kez kayıt sırasında babamız da yanımızdaydı.

Misli’ de, kuraklık nedeniyle, buğday hasadında hüsrana uğrayınca aç kalma tehlikesi belirmişti. Bu nedenle, Misli de başlayan ilkokul birinci sınıfın devamı burada gerçekleşecekti.

Babam boynunu bükerek okulun başöğretmenine durumumuzu anlattı. Zorluk çıkarılmadan kaydımız yapıldı.

Ne var ki, dersler başladığında, ayaklarımızda babamın Misli ’de bir önceki yıl yaptığı, oldukça yıpranmış çarıklarımız vardı.

Eğitim ve Öğretimin başladığı gün çarıklarımızla gittik okula. Önlüklerimiz de yoktu. Üstelik arkadaşımız da yoktu. Yoktu çünkü birinci sınıfı Misli’de okumuş, arkadaşlarımız orada kalmıştı. 

Çarıklarımız sınıf arkadaşlarımız tarafından ilgiyle karşılandığı gibi, bazıları tarafından da alaylı bakış ve söylemlere neden oldu.

Biraz üzgün biraz da şaşkınlıkla başladık 1954-55 Eğitim ve Öğretim Yılına.

İlk dersimize giren öğretmenimizin de dikkatini çekmiş olmalı ki başöğretmene anlatmışlardı.

Kardeşimle beni odasına çağıran Başöğretmen çarık giyme döneminin geçtiğini söyledi. Kundura alacak paramızın olmadığını söyledik biz de…

Başöğretmen, Okul Aile Birliği’ni devreye sokmuş olmalı ki, aile birliği başta ayakkabı olmak üzere, önlük, defter, kalem ve diğerlerini  sağladı bize.

O yıllarda Okul Aile birlikleri bizim gibi fukara çocuklarının eksiklerini tamamlamayı görev edinmişlerdi. 

Kendilerine olan minnet borcumu hiç unutmadığım gibi, öğretmenlik dönemlerinde ben de, geçmişte benim gibi olan öğrencilerimi kolladım.

Günümüzde bile ‘’Fakirlerin çocuklarına bırakacakları en büyük miras yine fakirliktir.’’  Deyimi genelde doğruydu.

Babam bu deyimin dışına çıkılabileceğini düşünen, en azından ekonomik yönden orta halli duruma geçmemiz için eğitime olan inancı hiç bitmeyen birisiydi.

Babamızın eğitime olan bu inancı bize de aşılanmıştı. Kardeşimle ben de bu inançla var gücümüzle çalışıyorduk, çalışmıştık. Başarmıştık da.

Bu başarmanın özünde, o günlerde bulabildiklerimizle yetinmeyi öğrenmiş olmamızın da payı vardı. Çarık da bunlardan biriydi.

Bulgaristan’da ayaklarımızı dış etkilerden korumak için büyükbaş hayvan derilerinden yapılmış çarıklar kullanılırdı.

Pahalı Çarıklar, ustaları tarafından, iyi terbiye edilmiş manda ve sığır derisinden kesilen dikdörtgen biçimindeki derinin topuğu da kapatacak biçimde ayağa sarılması ve kenarlarından kesilen sırımlarla bağlanmasıyla oluşturulurdu.

Uygun derilerle yapılan Çarık yemeni, sandal ve kunduraya kıyasla hem ekonomik, hem dayanıklı hem de sağlık yönünden ayakları terletmemesi gibi nedenlerle her mevsimde giyilen bir ayakkabı türü olmuştu.

Göç sonrası, Türkiye’de büyükbaş hayvan derisi bulamadığı için, her türlü deri ve posttan çarık yapmaktaydı babam…

Çok eski tarihlerden beri Türkler, İranlılar, Gürcüler ve başka Kafkas ulusları tarafından ayakkabı olarak kullanılmaktaydı Çarık.

Tanrı Dağları, Ural İdil bölgesi, Anadolu ve Şap Denizi ile çevrili geniş alanda yaşayan çeşitli toplulukların ortak giyim eşyalarından biriydi.

Kışın kar yağışının yoğun olduğu bölgelerde karın üzerinde batmadan yürünebilir olması, özellikle ekin-hasat döneminde ve harman işlerinde ayağı rahat ettiren çok hafif kıvrak oluşu nedeniyle tercih edilen bir ayakkabı türü olmuştu. 

Çarığın Türkiye genelinde, özellikle köylerde, ayakkabı olarak kullanıldığı 1950’li yıllardan sonra gelişen teknoloji ile birlikte çarık üretimi azalmış, Beykoz Kundura Fabrikası’nın üretimleri çarığın yerini almaya başlamıştı.

BİR YIL SONRA ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU MİSAFİRİYİM

15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...