![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1_1uhr4p4pIdSP2c7a2iEjd1QwRcjOrfKifOsIAs-X7-HAJ3kqRb2mxY1Fk_N4PDR6narmq-OlCFaP2RBMlQpdt5hxFsF9e37c9oZTkMveE0PbEcuzY99yzcyEAQB64eIPkpNDkN3SiiCTZ0GlfmzEApoHyj95I4KWjz01yqhcsBLmuvbX8bsg8PQCA/w640-h360/Selahattin%20Taran%20Kolaj.jpg)
29
Eylül 1961 Cuma, Çapa…
Bu
gün ilk iki saatimiz resim seminerinde bulunan arkadaşlarımızla
ortak olan resim öğretmenimiz Selahattin Taran’ındı.
Resim
seminerinde bulunan Halit Armutlu, Şekip Oğuz, Lütfiye Başer, Ali
Özocak, İbrahim Demirel, Gülay Medetgil, Betül Öztop, Erol
Güven, Alaattin Harput, Aydın Denizkuş, Nezahat İncesulu, Güler
Bahçeci, Sema Tirit ve Nevin Hepşen arkadaşlarımız daha önce
tanışmışlardı öğretmenimizle. Müzik seminerinde bulunan
bizler ilk kez tanışacaktık.
Müzik
öğretmenlerimiz Ekrem Zeki Ün ve Halil Bedii Yönetken ’de
olduğu gibi asıl adı Selahattin Hüsnü Taran olan öğretmenimiz
de bizden önce yerini almıştı resim atölyesinde.
Sınıfımızın
tamamı yerleştikten sonra ‘’Günaydın çocuklar, güzel
sanatların önemli kollarından biri olan resimle haşır neşir
olmaya hazır mısınız?’’ Dedikten sonra,
‘’Sanat
yaşama gülümseyebilmektir. Yaşama gülümseyebilmek de sanattır.
Öyledir çünkü gülümseyen birine ne kadar güzel, ne kadar
çekici, tıpkı bir sanat eseri gibi…’’ Denmesinin nedeni
budur.
Sabahları
karşılaştığınız herkese gülümseyerek Günaydın demekle
Sanat yaşamınızı başlatmış olursunuz.’’ Dedi.
Taran
öğretmenimin bu tanımlaması kulağıma, kulağımdan hiç
çıkmayan bir çift küpe olmuştu. Olmuştu çünkü tanıdık ve
bildik olsun olmasın, bana bakan karşılaştığım herkese
‘’Günaydın’’ demekteyim hala…
Sanatı
yaşatan insandı Selahattin Taran. Onun içindir ki ‘’ Sizlere
salt resim değil, sanatın her alanında sanatla iç içe olmanızı,
sanatın yaşamamıza olağanüstü bir katkı sağlayacağını da
anlatmaya çalışacağım.’’ Demişti.
Müzik,
resim ve heykeltıraşlık gibi sanat dallarının Türk halkının
yaşamına önemli katkılar sağlayacağını her toplantıda
sürekli vurgulayan Genç Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa
Kemal Atatürk’ten etkilenmiş ve O’nun yolunda yürüyenlerden
biri olmuştu Selahattin Taran…
Atatürk;
1924 yılından itibaren devlet bursuyla Avrupa’ya gönderip,
yetişmelerini sağladığı bütün ressamlardan Genç Cumhuriyeti
ve devrimlerini resmetmelerini istemişti.
Atatürk’ün
yaşadığı dönemlerde Türk ressamları yurdun dört bir yanına
gitmişler, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin kuruluşunu betimleyen
yeni eserler meydana getirmişlerdi.
Bu
eserler Ankara’da “İnkılap Sergisi” adı altında
sergilenmişti. “Kurtuluş Savaşı ve Atatürk Devrimleri”
konulu sergi Ankara’da Atatürk’ün katılımı ile
açılmıştı.
Türkiye’de
heykel ve anıt dikilmesine başlanması da, Atatürk’ün getirdiği
yeniliklerden biriydi. Büyük Önder’in bu yönlendirmeleri
sonucunda Türkiye’de resim ve heykel sanatları önemli ölçüde
gelişme kaydetmişti.
Türk
milletinin sanatsal geçmişine de sahip çıkan Atatürk, 1937
yılında Resim ve Heykel Müzesi’ni açarak, cumhuriyet öncesi ve
sonrası dönemin sanatsal ürünlerini aynı çatı altında bir
araya getirmişti.
Ankara
Resim-Heykel Müzesi’nin açılmasıyla millî birliğin sanat
alanına yansıması hedefine ulaşılmıştı. Bu hedefler
doğrultusunda çalışanlardan biri de ben oldum, olmaya da devam
ediyorum. Demişti Selahattin Taran öğretmenimiz.
Selahattin
Taran yalnız öğretmen değil, kimin için sanat yaptığını
bilen bir ressamdı. 1918 yılında doğmuş olan Selahattin Taran,
1942’de Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş bölümünü
bitirmişti.
1957-
1958 yılları arasında bir süre İlköğretim resim müfettişliği
de yapan Taran, 1958’de Gazi Eğitim Enstitüsü öğretmenliğine
getirilmişti. 1960’da İstanbul Çapa Öğretmen Okulu Resim
Semineri öğretmenliğine atanmıştı. İyi ki atanmıştı…
Selahattin
Taran ve diğer sanatçı öğretmenlerimiz sayesinde hayata bir
ölçüde de olsa sanatçı gözüyle bakmaya başlamıştık.
Selahattin
Taran’ın yetiştirdiği öğrencilerinden öğretmenliği
sürdürenlerin yanı sıra müzik ve yazın sanatında yoğunlaşanlar
olacaktı.
Resim
dalında yoğunlaşıp, ürünler verenler ülkemizin tanınmış
sanatçıları ve sanat eğitimcileri oldular.
Öğrencilerinden
bazıları Habib Aydoğdu, Gülsün Erbil, Hatice Gülmez, Sebahat
Hasırcıoğlu, Hilmi Özbay, Hasan Pekmezci, Şükran Pekmezci, Zeki
Şahin, Sabahattin Şen, Abdurrahman Kaplan, Mustafa Ayaz, İbrahim
Demirel, Muharrem Pire ve diğerleri...