Ereğli Konya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ereğli Konya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Şubat 2023 Cuma

GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI 1961

 

20 Mayıs 1961 Cumartesi, İvriz...

Her yıl olduğu gibi bu yıl da, dün, Ereğli Stadyumunda 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı coşkusunu yaşadık. Bizimle yarışmak üzere haftalarca çalışan Ereğli Lisesi gölgemizde kaldı.

Başta Mehmet Karaman ve Müzik Öğretmenimiz Kemal Çuhalılar olmak üzere,  Spor Öğretmenimiz  Ali Orhan Bekar gözetiminde bir ay süre ile bu güne hazırlanmıştı İvriz Öğretmen Okulu.

İvrizli ailesinin bütün öğretmenleri, idarecileri, çalışanları ve stadyumda gösteri yapacak yüzlerce öğrenci ve okul bandosuyla Ereğli Caddelerinde konserler vererek stadyuma girdik.

Stadyumda yerini alan 200 kişilik oyun ekibi ve oyunların ezgileri Ereğli halkının yine ilgi odağı oldu geçmiş yıllarda olduğu gibi.

Mehmet Karaman’ın işareti ve Rahmi’nin davulunun vuruşlarıyla birlikte, gösteri başladı. Akordeonlardan, zurna ve klarnetlerden arka arkaya boşalan müzikle birlikte Bengi, Arpazlı ve Dağlı zeybekleriyle gösteriye başlandı.

Havalanan beyaz gömlekli, lacivert asker kumaşı pantolonlu oyuncular, bir süre sonra stadyumu dolduran Ereğli halkını kendi ritmine ve sesine ortak etmişti.

Ereğli halkı ezgilerin sesi ve zeybeklerin ritmiyle üçüncü kez böylesine bütünleşiyordu. 

Büyülenmişlerdi…

Çoktan kaybettiklerini sandıkları bir şeyi bu oyunlarda buluşmuşçasına bir sevinç ve coşkuyla ayağa kalkmışlar, bağırıyorlardı.

İvriiiz, İvriiiz…

Milli oyunların ardından Ali Orhan Bekar'ın yönetiminde spor etkinlikleri başladı. Önce eşli hareketler, ardından jimnastik ekibimizin oluşturduğu kule ve kule tepesine ulaşan arkadaşımızın Türk Bayrağını dikmesi alkıştan stadı inletti.

Törenlerin sona ermesiyle birlikte okul müdürü Kamil Açan teşekkür konuşması yaptı ve iki saatlik serbest zaman tanıdı bütün öğrencilere.

Böylelikle 1960-61 Eğitim ve Öğretim yılını da sonlandırmış olduk...

14 Aralık 2022 Çarşamba

İVRİZ'DE İLK YARIYIL TATİLİ

 

6 Ocak 1959 Cuma, İvriz…

Kendinizden uzağa, zamanda ileri ya da geriye, uzaklarınıza gitmek istediğinizde, denk gelir de  yükseklerden uçan bir kuş ya da kuşlar sürüsünü görürseniz, sürüye karışmak ister sonra da sevdiklerimizin olduğu yere, dersiniz.

Ananız, babanız, kardeşleriniz, varsa sevgiliniz, bazen de doğduğunuz yerdir sevdikleriniz ve uzaklarınız.

Böyle bir havadaydım boşalmış sınıfta. Öyleydim çünkü yarıyıl tatili başlamıştı…

Sevdiklerimin yanına gitmek istemiştim…

İvriz Öğretmen Okulu’nda, 1958-59 Eğitim ve Öğretim yılının birinci yarıyılı başarıyla sonuçlanmıştı.

Karnelerimiz dağıtıldığında bütün derslerden on üzerinden on almıştım. İvriz’deki ilk yılım bu karne ile taçlanmıştı.

Çok mutluydum…

O anda Misli Köyündeki Hatice Teyzeyi, Osman’ımın bayramlık pantolon parası olan 10 lirayı ikiletmeden bize vermesini düşünmüştüm.

Bize verdiği 10 lira Niğde’deki sınavlara katılmamızı sağlamıştı. Kazanmış ve İvrizli olmuştum.

Bunları düşününce gözlerim buğulandı, sevdiklerim içinde yer alan Hatice Teyzeyi minnet ve şükranla andım.

Tatile çıkan arkadaşlarımın neredeyse okulu boşaltmış olmalarının da duygulanmamda payı olmuştu.

Ereğli’den kalkacak olan trenime daha 6 saat vardı.

Ulukışla üzerinden, aktarma yaptıktan sonra, Kayseri yönünde Hüyük İstasyonuna, sonra da Misli Köyüne gidecektim. Anamla kardeşim Mustafa köyde, babam Mersin’de iş peşindeydi. 

Böyle duygulu bir anda elime mandolinimi alarak, beni biraz daha duygulandıracak olan  ‘’Uçun kuşlar uçun İzmir’e doğru. Anadan babadan yardan bir haber yok mu?’’ mısralarını mırıldanmaya başladım.

Müzik öğretmenimiz Kemal Çuhalılar’ın tavizsiz uyguladığı program sonucunda hem mandolin çalmasını öğrenmiş, hem de bazı türküleri çalıp, söylemeye başlamıştık.

Çalmaya ara verdiğimde ise bir başka sevdiğim yer,  doğduğum yer olan Bulgaristan’daki Karagözler Köyü ve Sakar Balkan aklıma geldi.

Mandolinimi tekrar akort ederek Rıza Tevfik Bölükbaş’ının bir dörtlüğünü biraz değiştirerek mırıldanmaya başladım.

Uçun kuşlar uçun doğduğum yere;
Şimdi Sakar Balkanda mor sümbül vardır.
Ormanlarının koynunda bir serin dere,
Dikenler içinde sarı gül vardır.

Bu mısraları hakkıyla söyleyememiştim ama olsun du…

Niyet önemliydi ve ben mutlu olmuştum…

Derken okulu dolaşmakta olan nöbetçi öğretmenimiz Hüseyin Seçmen girdi mandolin çalmakta olduğum sınıfa.

-Hayrola Mehmet, sen niye gitmedin? Okulda mı kalacaksın?

-Hayır, Öğretmenim, trenimin kalkmasına zaman vardı. Mandolin çalma yetkinliğimi geliştirmeye çalışıyorum fırsattan istifade.

-İyi yolculuklar Mehmet

Deyip, sınıfları ve yatakhaneleri denetlemeye gitti kalanlar var mı diye..

İvriz Öğretmen Okulu’nda yarıyıl tatillerine gidemeyenlerin okulda kalma olanakları vardı. Nasılsa işleyişin büyük bir bölümünü öğrenciler üstleniyordu.

Okulda kalan bu öğrenciler bir bakıma okul idaresinin işleyişine de katkıda bulunmuş oluyorlardı tatile gitmeyen öğretmenlerle birlikte.

Nöbetçi öğretmenimiz Hüseyin Seçmen’in ayrılmasından sonra mandolini Müzikhanedeki yerine koyup, tahta bavulumu hazırladım.

Neler koymuştum tahta bavuluma?

İvriz’de sürekli çalışan terziler ve atölyeleri vardı. Elbiselik kumaşlar okul yönetimi tarafından ihale ile alınır, terzilerimiz de bir prova sonrasında takım elbiselerimizi dikerlerdi

Gömleklerimiz için de aynı yöntem uygulanırdı. Ayakkabılarımız ünlü ‘’Beykoz Kundurası’’ idi.

1810 yılında tabakhane olarak kurulan Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası İstanbul’un en eski fabrikalarından biriydi. Kunduralarımız Beykoz’dan temin edilirdi.

Hem taş gibi sağlam hem de oldukça ekonomikti. Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası Osmanlı ve Türk ordusuna ayakkabı deri ürünlerinin tedarikini sağlamaktaydı.

Osmanlı İmparatoru II. Mahmut döneminden Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna ve birçok tarihi olaya şahitlik yapan fabrika 1933 yılında Sümerbank’a devredilmişti.

O zamandan bu yana hafızalarımızda asla eskimeyen sağlam Sümerbank ayakkabıları olarak yer edinen deri kunduralarının üretimini gerçekleştirmişti. 

Tahta bavuluma takım elbisemi, gömleklerimi, kravatım ve okul kütüphanesinden aldığım birkaç kitabı da koydum.

Yaklaşık 12 km uzaklıktaki Ereğli’ye kadar yürümem gerekecekti. Aklıma ‘’Dağ başını duman almış, yürüyelim arkadaşlar.’’ Mısraları geldi. Mırıldanarak Ereğli’nin yolunu tuttum…


BİR YIL SONRA ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU MİSAFİRİYİM

15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...