KİREÇ BADANALI KÜMESTEN EVİMİZ

5 Haziran 1960 Pazar, Karabucak Tarsus… Yanmış kireç kokusu ve su şırıltılarıyla uyandım. Gözlerimi araladığımda karşılaştığım bembeyaz duvarlar, ilk anda, hastanede olduğum duygusunu uyandırdıysa da bir an için nerede olduğumu anımsayamadım. İvriz’de miydim, Misli Köyü’nde miydim, yoksa Mersin’de miydim? Mersin’de olamazdım, barakaların duvarları böyle bembeyaz değildi. İvriz aklıma geldiyse de ranzalardan birinde olmadığım gibi kardeşim Mustafa yanımda yatıyordu? Neredeydim acaba? Bulgaristan’dan ayrıldığımız 1951’den beri sürekli yer değiştirdiğimiz için, bazı sabahlar kalktığımda nerede olduğum konusunda çekincelerim oluyordu. Yatakta doğruldum... Tavanıyla birlikte bütün duvarları bembeyaz ve pencereleri olmayan oldukça küçük bir odadaydık. Sineklik olarak tanımlayabileceğim tel örgüden yapılmış kapısından giren ışıkla aydınlanmıştı yattığımız yer. Yattığımız odanın normal bir kapısı yoktu yani. Yatakta bir süre oturup, odaya göz gezdirdikten sonra zihnimi t...