İvriz Köy Enstitüsü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İvriz Köy Enstitüsü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Ocak 2023 Perşembe

İVRİZ'DE RAJ KAPOR'UN AVARE FİLMİ

 

7 Kasım 1959 Cumartesi, İvriz…

İvriz Öğretmen Okulu'nda eğitim çalışmalarının dışında sosyal etkinliklere de büyük önem verilirdi.

Başta özgüvenimiz olmak üzere, yeteneklerimizin ortaya çıkarılması için cumartesi günleri düzenlenen sosyal ve sanat etkinliklerini heyecanla beklerdik.

Başta müzik ve resim olmak üzere; yazarlığa hazırlık, senaristlik, küçük hikâye yazarlığı, tiyatro ve folklor çalışmaları üzerinde önemle durulurdu.

Öğle yemeğinden sonra değişik birim ve yerlerde nöbeti olanlar görev yerlerine gitmişlerdi.

Müzikhane nöbetçisiydim. Yemekhanenin yanından geçerken tatlı ve hummalı bir çalışma yapıldığını gördüm. Zamanım vardı, uğradım. Yemekhane sinema salonuna dönüştürülüyordu.

İçimi tatlı bir sevinç kaplamıştı. Demek ki bu akşam güzel bir film izleyecektik.

İvriz’deki öğrencilerin yüzde doksanı uzak köylerden geldikleri ve yatılı olduklarından ötürü hafta sonu tatillerinde evlerine gitmezler, gidemezlerdi. Bu nedenle de Cumartesi günleri akşam yemeğinden sonra yemekhanemiz bir tiyatro ve konser salonuna dönüştürülürdü.

Düzenlenen hafta sonu eğlenceleri önemliydi. Bu eğlencelerde çeşitli yazarların tiyatro eserleri ya da İvrizli öğrencilerin yazdıkları oyunlar sergilenirdi.

Bazen şiir ve şarkı yarışmaları düzenlenir, arkasından folklor gösterileri olurdu. Bazı hafta sonlarında seçme Türk filmlerinin yanı sıra yabancı filmler de getirilirdi.

Bu hafta sonu çok popüler olan ünlü Hint filmi, Raj Kapoor’un ‘’Avare’’ filminin afişleriyle donatılmıştı yemekhane.

Akşam yemeği sonrasında yemekhane nöbetçilerine yardım edip, sinema salonuna dönüştürdük. İvriz’de düzenlenen sinema etkinliklerine önemsiz sayılabilecek bir bilet ücreti ödeyerek girerdik.

İvriz’in Sinema Kolundaki arkadaşlardan biri film başlamadan önce oynatılacak film hakkında özet bilgiler verirdi. Öncelikle, getirdikleri filmi neden seçtiklerini anlatırlardı.

Bu kez de öyle oldu.

Sinema soluna dönüştürülen salonun sahnesine çıkan Sinema Kolundaki arkadaşımız sessizliğin sağlandığını gördükten sonra mikrofonu eline alarak ‘’İyi ve keyifli bir akşam dilerim arkadaşlar. Neden Avare filmini seçtiğimiz konusunda kısa bir bilgi sunmak istiyorum.’’ Deyip devam etti.

Anadolu’da, hepimizin bildiği olumsuz deyimlerden biri ‘’Fukara bir babanın çocuklarına bırakacağı miras fukaralıktır.’’

Diğer deyimlerden bazıları ise ‘’Suçlu birinin çocuğunun yine suça itileceği’’, ‘’Hırsız bir babanın çocuğu da büyük bir ihtimalle hırsız olacağı’’ ön yargıları toplumumuzca kabul edilmiş ve ettirilmeye çalışılmıştır.

Bu ön yargıların yanlış olduğunun en büyük kanıtı Köy Enstitülerinde ve ardılları olan İlköğretmen Okullarında okuyan bizleriz. Sizlerin babalarınızda olduğu gibi benim babam da bu tür ön yargılara inanmadı. İyi bir eğitimle fukaralığın yenileceğine inandı ve beni buraya gönderdi.

Bütün insanlık tarihi boyunca, bazılarınca, insanlar arasında hiyerarşiler yaratıldı. Başta Hammurabi Kanunlarında olduğu gibi Amerika’nın Bağımsızlık Bildirgesi’nde de hiyerarşi vardı.

Köleler ve siyahiler yüzlerce yıl toplumun pisliği olarak görüldü. Dini ve bilimsel mitler bu ayrımları haklı göstermek için çalıştılar. İlahiyatçılara göre, Afrikalıların Nuh’un oğullarından bir olan Ham soyundan geldiklerini ve babaları Nuh’un Ham soyunu köle olarak lanetlediklerini ileri sürmüşlerdi.

Nitekim ülkemizde de fukaralar, marabalar, yarıcılar değersizleştirilmişti.

Bu akşam sizlere gösterilecek olan ‘’Avare’’ filminde de bu konu işlenmekte ve olumsuz algının doğru olmadığı eğlenceli bir biçimde seyircilerine aktarılmaktadır.

Filmin hem yönetmeni hem de oyuncusu olan Raj Kapoor, sevimli ve şaşkın bir hırsız olarak karşımıza çıkıyor bu siyah beyaz filmde…

Bir suçlunun çocuğunun yine suça itileceği ön yargısını taşıyan dönemin hâkimi Raghunath, masum bir adamı mahkûm etmekten çekinmemişti. Ne var ki eşiyle arası bozulup çocukluğundan beri görmediği kendi öz oğlu Raj çulsuz bir hırsız ve katil olarak karşısına dikilecekti bu filmde.

Tiyatro Kolundaki arkadaşımızın açıklamalarından sonra başlayan Avare filmi dansları, komik sahneleri, mantıksız sekansları ve bazen de gerçekten insani bölümleri ile, kelimenin tam anlamında bir nostalji fırtınası estirirek hepimizi hem güldürdü hem de gözyaşlarına boğdu…


26 Kasım 2022 Cumartesi

RESİM ÖĞRETMENİMİZ MEHMET KARAMAN

24 Eylül Çarşamba 1958, İvriz…

Bugün İlk iki saatimiz Resim dersi olup, ders Öğretmenimiz Mehmet Karaman…

İvriz Köy Enstitüsünün direklerden biri olduğunu öğrenmistik ağabeylerimizden.

Yaşamını köy enstitüsü davasına adamış, ömrünü köy enstitüsü aşkıyla taçlandırmış, yediği ekmeği, içtiği suyu soluduğu havayı İvriz’e taşımıştı. 

Sınıfça ayakta karşıladığımız Mehmet Karaman 

-Günaydın çocuklar, oturun lütfen.

Dedikten sonra, sınıf tamam mı der gibi bana baktı, onaylamam üzerine, ders defterini imzalayıp kapattıktan sonra hepimizi süzdü sevecen bir bakışla. Anlaşılır ve gür bir sesle,

-Güzel sanatların önemli kollarından biri olan resimle haşır neşir olmaya hazır mısınız? Hazır değilseniz bile bir süre sonra hazır olacaksınız. Çünkü yaşamın ta kendisidir resim ve resmetmek.

”Yaşama gülümseyebilmektir sanat. Ya da Sanat, yaşama gülümseyebilmektir.

Öyledir çünkü gülümseyen birine “ne kadar güzel, ne kadar çekici, tıpkı bir sanat eseri gibi…’’ Denmesinin nedeni budur.

Sabahları karşılaştığınız herkese gülümseyerek Günaydın demekle Sanat yaşamınızı başlatmış olursunuz.’’

Mehmet Karaman’ın söyledikleri çok ilginç geldi hepimize. Pür dikkat ve can kulağıyla dinlemeye başladık.

Dinledikçe de hayranlığımız arttı kendisine.

İvriz Köy Enstitüsünün ilk mezunlarındandı Mehmet Karaman. Anlatırken İvriz’i resmetmişti adeta.

İvriz’in taşında toprağında, havasında, suyunda, her şeyinde vardı. Aşıktı İvriz’e…

Bunu öğrencilerine de aşılamıştı.

Başta Atatürk olmak üzere, genç cumhuriyetimizin yöneticileri kalkınma hamlelerinde ”Güzel sanatlar” ve kapsadıklarının önemini kavramışlardı.

1933 yılında başlayan kültürel ve sanatsal atılımlar doğrultusunda Türk ressamları, ülke gerçeklerini tanımak için Anadolu’ya ilk adımlarını atmışlardı.

Anadolu’nun doğası, kültürü ve yaşamını yakından tanımak gerekiyordu.

“Yerellik teması” işlenmeye başlanmıştı.

Yerellik temasıyla birlikte Türk folkloru resme yansıdığı gibi Köy Enstitüleri’nde sabah sporlarının da vazgeçilmezlerinden olmuştu.

Ustaca zeybek oynayabilen Mehmet Karaman bu yeteneğini bütün İvrizlilere aktarmıştı. 

İvriz sevgisini yerel ve ulusal milli oyunlarla pekiştirmişti.

-Ülkemizin kurucusu Atatürk’ün ‘’Köylü milletin efendisidir.’’ Dediği yıllardı.

Diyerek devam etti Mehmet Karaman.

-Öyleydi çünkü halkımızın neredeyse yüzde yetmişi köylerde yaşamaktaydı. Köylerin ve köylünün kalkınması ülkenin kalkınmasına eşdeğerdi. Kalkınma köyden başlamalıydı.

Halk Evleri, Eğitmen Kursları, Köy Bölge Okulları kırsal kesimi kapsayacak boyutta geliştirildi ve hizmete sokuldu. Okuma yazma seferberlikleri başlatıldı.

1940’lı yıllara gelindiğinde bir adım daha ileriye gidildi. Zamanın Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ile İlk Öğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un aydınlanma ve atılım projesi olan Köy Enstitüleri’nin kuruluşu bu döneme rastlar.

Köy Enstitüleri projesi, uygulanması ve denetimiyle İsmail Hakkı Tonguç’a aitti. Tonguç giyimi kuşamı, dili, söylemi ve tarzı ile halkı kucaklayan biriydi. 

Köylünün de bizden biri diyebileceği bir lider tipiydi. Köy Enstitüleri Projesini kişiliğine, derin Anadolu halkı bilgisine ve Anadolu Kırsalının gerçekliğine yaslandırmıştı. Projenin özü ülke tabanını kapsayan titiz bir örgütlenmeydi.

Halkçı kadroların yönetiminde köy çocuklarına çok yönlü bilgi ve becerileri iş içinde yaparak yaşayarak öğretme, tam donanımlı öğretmen olarak köylerde görevlendirilmelerini içeriyordu.

Amaç, tez elden köylünün aydınlanmasını ve kalkınması yaşama geçirmekti.

Diyen Mehmet Karaman, Ailesine katıldığım İvriz İlköğretmen Okulu da bu proje kapsamında olmak üzere 1941 yılında Köy Enstitüsü olarak kurulan ilk eğitim kurumlarından biriydi.

Neredeyse nefes almadan dinlediğimiz Mehmet Karaman ile güzel sanatların yaşamsal önemini kavramış ve yeteneklerim ölçüsünde sanatçı olmaya, olamasam da sanatı sevmeye ve sevdirmeye karar verdim.

BİR YIL SONRA ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU MİSAFİRİYİM

15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...