Kayıtlar

İstanbul Çapa Öğretmen Okulu etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

NACİYE TEYZE VE ÜLKÜ'YE VEDA ZAMANI

Resim
  1 Haziran 1963 Cumartesi, Çapa İstanbul... Son kez indiğim çinili kütüphanemizin sessizliğini uzun süre dinledim. Özleyecektim bu sessizliği... Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesi'ne öğrenci olarak seçildiğimden, ''elveda İstanbul ver elini Ankara'' demem gerekiyor... Saatime bakıyorum 20:30... Bir süre düşündükten sonra anı defterimi açarak, günün özetini yazmaya başlıyorum. ***** Sabah kahvaltısına indiğimde, arkadaşlarımın bir bölümü yoktu. Ailelerinin yanlarına gitmişlerdi. Kalanlarla vedalaştım. Ne de olsa önümüzdeki yıl Çapa Öğretmen Okulu'nda olmayacaktım. Duygulananlar oldu. Yetiştirme yurdundan gelmiş olan İbrahim Kazan sarıldı bir süre. Ayrılmak zor oldu. Kahvaltıdan sonra yatakhaneye çıkarak yol hazırlıklarımı tamamladım. Ardından, söz verdiğim gibi, dert ortağım Gülay Medetgillerin evine gittim. Gülay'la birlikte annesi Mehtap Teyze coşku ile karşıladılar beni. Dün akşam Gülay annesine, benim ziyaretimden ve Ankara Yüksek Öğr...

TAKDİRNAME ALARAK TATİLE GİRMEK

Resim
  20 Ocak 1963 Pazar, Çapa, İstanbul... Akşam yemeğinden sonra, huzur bulduğum ve unutulmazlarım arasına giren çinili kütüphanemize inerek anı defterimi açıp, geçmiş günlerin özetini yazmaya başlıyorum. ***** Dün öğleden sonra birinci yarıyıl tatiline girdik. Yine takdirname aldım. Özel ders verdiğim Ülkü için hazırlanırken, bir ölçüde, okuldaki Fizik, Kimya ve Biyoloji derslerini de pekiştirmiş oldum. Demem o ki Ülkü'yü yetiştirirken kendimi de yetiştirmiş oldum. Meziyet Çağlayan özel derslerimi yakından takip ediyor ve beni teşvik etmenin yanı sıra diğer fen ve matematik öğretmenlerine de öğrenci öğretmenliğimi gururla anlatıyor. Daha önceki anılarımda da anlattığım gibi Ülkü harika bir öğrenci. Derslerimi dört gözle beklediğini hissettiriyor. Bu durumdan, Meziyet Çağlayan'ın yanı sıra Naciye Teyze de çok memnun. Naciye Teyze, nefeslenmek için ara verdiğimiz ders aralarında harika börek, çörek ve tatlılar sunuyor çaylarla beraber. Dersimiz bittikten sonra da tatlı ...

NACİYE TEYZE VE ÖĞRENCİM ÜLKÜ

Resim
  5 Kasım 1962 Pazar saat 19:30, Çapa İstanbul... Az önce geldim Osmanbey'den. Notlarımı dolabıma koyup, elimi yüzümü yıkadıktan sonra yemeğe indim. Her an birlikte olmanın yolunu bulan Şekip ile Lütfiye yemeklerini bitirmişler, gidiyorlardı. Yanında yer bulunan İbrahim Kazan el sallıyordu yanıma gel diye. Yemek esnasında İbrahim'le tatlı bir sohbetimiz oldu. Yemeğini bitirmiş olan ''iyi akşamlar'' diyerek yanımızdan geçti. İzzet Mehmet Nezahat ile tatlı bir sohbete dalmıştı. Yemekten sonra İbrahimden izin isteyerek, sakin kafayla haftalık olayları yazmak için kütüphanemize iniyorum. Kütüphanenin sessizliğine bayılıyorum. Kütüphaneye inen her öğrenci bu sessizliğe saygı duyuyor olmalı ki bugüne kadar bozulduğunu görmedim. Bir süre sessizliğini dinledikten sonra anı defterimi açıyor ve izlenimlerimi yazmaya başlıyorum tarihe tanıklık etmek için. ***** Ülkü ile özel derse başlayalı iki aydan fazla oldu. Matematik ve Fen Bilgisi verdiğim Ülkü harika bir öğre...

İLK BİR HAFTADA NASIRLAŞAN ELLER

Resim
  9 Haziran 1962 Cumartesi, Tarsus... Turan Emeksiz Ağaçlama Sahasında işe başlayalı 5 gün oldu. Diğer işçilerden geri kalmamak için var gücümüzle çalışıyoruz. İlk iki günde avuçlarım iltihaplandı, yakında nasırlaşacaktır. Oysa İstanbul Çapa Öğretmen Okulu Müzik Semineri öğrencisiyim. Başka bir deyişle, keman ve piyano eğitimi alan bir öğrenciyim, Keman ve piyano eğitimi alan öğrencilerin parmaklarının korunması, en azından özen gösterilmesi gerekiyor. Ancak ekonomik koşullar elvermiyor. Kendime ait bir mandolinim bile olmamıştı İvrizde. Mandolin alacak paranız yoksa ya da para ayıramıyorsanız, kemanı hiç alamazsınız. Hoş, kemanım olsa bile, avuçları ve parmakları nasırlaşmış mevsimlik işçi olarak başarısız olurdum. Perşembe günü kardeşim Mustafa da geldi Konya'dan. Üçüncü sınıfa geçmişti. Takdirname alamadıysa da karne notları oldukça iyiydi. Bir gün dinlendikten sonra, bugün o da işe başladı. Ailemize ekonomik katkıda bulunmanın yanı sıra okul dönemi harçl...

ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU'NDA KADIN ERKEK EŞİTLİĞİ

Resim
  4 Kasım 1961 Cumartesi, Çapa… Yaklaşık 2 ay oldu Çapa Öğretmen Okulu öğrencisi olalı. Bayrak Merasimi ve öğle yemeğinden sonra İstanbul ile bütünleşmeye ve havasını solumaya karar verdim. Boynuzlu otobüslerden biri ile Sultanahmet Meydanı'na gittim. Meydanı gezerken karşıma çıkan Dikili Taş, Yılanlı Sütun ve diğer tarihi eserler zamanda 1500 yıl geriye gitmemi sağladı. Akşam yemeğine yetişmek üzere geri döndüm. Yemekten sonra arkadaşlarla Antik İstanbul'u, bir başka deyişle, Konstantinopolis'i konuştuk bir süre. Bu akşam etüt yok ama, sınıfımıza girip anı defterimi açarak, zamanda geriye, okula ayak bastığım 11 Eylül Pazartesi gününe gittim... Çam ağaçlarının, değişik renlerdeki güllerin, okulun kurucusu ile Atatürk büstünün bulunduğu bir bahçeden sonra çıkılan mermer merdivenler, kocaman bir giriş kapısı, sizi karşılayan kırmızı halılar ve büyük yaldızlı aynalar… Sonrasında kocaman ve oymalı kapılar, üstünüzde çinileriyle göz alıcı yüksek bir tavan… Kısaca, Anıts...

KEMAN ÖĞRETMENİM EKREM ZEKİ ÜN

Resim
27 Eylül 1961 Çarşamba, Çapa… Keman Öğretmenimiz Ekrem Zeki Ün Çapa Öğretmen Okulu Müzik semineri oluşumunu sağlayan kişiydi. Olağanüstü disiplinli olduğunu, en ufak hataları affetmediğini öğrenmiştik eski öğrencilerinden. Haftada 10 saat müzik dersinin 2 saati Resim Semineri öğrencileriyle ortak yapılıyordu. Bugün yalnız Müzik Semineri öğrencilerine yönelik 4 saat dersimiz vardı.   Çok yoğun bir çalışma temposu olduğundan, dersleri Çarşamba sabahına toplanmıştı. İlk iki saat müzik teorisi ve kompozisyon üzerine konuşma yaptığını öğrenmiştik üst sınıflardan. Sonraki iki saat uygulamalı ders olup, keman tutma, yay çekme ve parmakları kullanma üzerine çalışılacaktı.  Resim Seminerindeki arkadaşlarımızın da Selahattin Taran ile 4 saat dersleri vardı. Onların da ilk iki saati kuramsal olup, son iki saati uygulamalıydı. Müzik Seminerindeki 17 arkadaşımla birlikte, alt kattaki müzik odasına girdiğimizde, üzerinde bir keman bulunan piyanonun başına oturmuş bizi bekliyordu E...