Düziçi Yeşilova Muhtarlığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Düziçi Yeşilova Muhtarlığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Haziran 2022 Çarşamba

YEŞİLOVA'DA BULGARİSTAN MUHACİRLERİ


30 Aralık 1951 Pazar, Yeşilova  Haruniye…

Üç hafta önce, kış aylarını geçirmek için geldiğimiz Düziçi Yeşilova Muhtarlığının Merkez Mahallesi 1937 yılında Balkan Muhacirleri tarafından kurulmuştu. 

Yeşilova’ya yerleşmiş ailelerden biri de oldukça uzaktan akraba olduğumuzu öğrendiğimiz Ömer (Arıcı) dayı idi. Babam öyle söylemişti.

Birinci Dünya Savaşı’nı da kapsayan 1912-1922 yılları arasındaki 10 yıllık savaş döneminde Anadolu nitelikli ve üretici insan kaybı yaşamıştı. Eksik ve sağlık sorunları olan bir Türkiye devralan genç Türkiye Cumhuriyetinin insan gücüne ihtiyacı vardı.

Balkanlardaki asimilasyon politikalarıyla bu ihtiyaç birleşince, 1923-1938 yılları arasındaki dönemde sadece Bulgaristan’dan Türkiye’ye 200 000 civarında göçmen gelmişti. 

1923-1933 yılları arasında serbest göçmen statüsünde gelenler istedikleri yerlere yerleşmişlerdi. Devlet yardımı istememişlerdi.

1933-1937 yılları arasında gelenler ise iskanlı göçmenler olup, devletin uygun gördüğü yerlere yerleştirilmişlerdi.

Ne var ki iskanlı olanların çok büyük bir bölümü, bizlerde olduğu gibi, iskan edildikleri yerleri terk ederek çiftçilik yapabilecekleri verimli toprakların bulunduğu yerlere yerleşmek istemişler ve yerleşmişlerdi.

Düziçi Orta doğudan başka Balkanlardan da göç almıştı. İlk kafile Bulgaristan’ ın Kırcaali bölgesinden kaçarak, yirmi Hane olarak,  1938 yılında gelmişti.

İkinci grup göçmenler 25 hane olarak 1951 yılında yine Bulgaristan’ın Rusçuk şehrinin Kütüklü köyünden gelmişti.      

Bulgaristan Muhacirleri çiftçilikte öncülük ederken; göçer, yarı göçer ve yaylacı olarak nitelendirilen Türkmenler, çiftçiliğin yanı sıra hayvancılığa bağlı eski yaşama biçimleriyle ekonomiye katkıda bulunuyorlardı. 

1940’lı ve 1950’li yıllarda  ova köylülerinin birçoğu çiftçilikten ziyade hayvancılıkla uğraşıyorlardı.

Düziçi Köy Enstitüsü kurulduktan sonra, çiftçilik ve hayvancılığa bilimsel yöntemlerle yaklaşan bir tutumla köylüleri de eğitmeye başlamıştı.

Ömer Dayının anlattıklarına göre; zirai üretimi ile bölge kalkınmasına önemli katkılar sağlarken, Düziçi ve çevresine de sosyal etkinlikleriyle öncü rol oynamıştı.

Enstitünün tüm sanatsal etkinlikleri, özellikle tiyatro, çevre halkına açıktı. Enstitü Müdürü Lütfü Dağlar halkın etkinliklere katılmasına önem vermiş, halkın sanatsal gelişimine katkı sağlamıştı. Bu etkinliklerden bir tanesi “Kartal” adlı piyesti. 

Milli Mücadeleden kesitler, Mustafa Kemal etrafında şekillenen olaylar, kahramanlıklar ve zaferler canlandırılmıştı. Ülkemizin kurucusu ve arkadaşları canlı tutulmuştu.

Tiyatro dışında müzik, çok önem verilen ve etkinlik gösterilen alandı.

Halk türküleri ilk kez köy enstitü programlarında yer almış, Ulusal marşlar çalınıp, toplu yürüyüşlerde büyük bir coşkuyla söylenmişti.

Enstitüde ayrıca geniş yelpazede bayram kutlamalarına yer verilmiş, bölge halkıyla, köylüsüyle birlik ve beraberliği pekiştirmek ortak bir ülkü etrafında birleşmek amaçlanmıştı.

Düziçi’nin tarihi hakkında çeşitli görüşler bulunmaktaydı. Bu görüşlerin en önemlisi, Hititlere dayanmaktaydı.

Haruniye, şimdiki ismi ile Düziçi ilçesi, Büyük Abbasi Halifesi Harun Reşit’in uç beyi olan Faraç Bey tarafından 699 yılında kurulmuştu.

Faraç Bey bugünkü Kurtbeyoğlu mahallesinde bir kale inşa ettirerek burayı yerleşim merkezi olarak seçmişti. Kaleye “Harun-ür Reşit Kalesi” ismi verilmiş ve yörenin adı da Haruniye olmuştu.

Haruniye idari bakımdan Maraş Sancağı’ na bağlı Bahçe ilçesinin nahiyesi konumunda iken 1878 yılında Adana iline bağlanmıştı.

Osmaniye ili Düziçi ilçesi tarih boyunca birçok Türk boyuna ev sahipliği yapmıştı. Bu özelliğinden dolayı yöre kültürü, Türk kültür yapısı içerisinde önemli bir yere sahipti.

Düziçi ilçesi daha çok kalabalık ailelerin yaşadığı bir sosyal yapıya sahipti. İlçede örf ve adetlere oldukça bağlı ve saygılı bir tutum hâkimdi.

Akrabalık ilişkileri sıkı bir bağ ile devam ettirilmekteydi Düziçi ilçesinde yaşayanların sosyal yaşamlarında akrabalık ilişkilerini ön plandaydı.

Düğünlerde dostluk, yardımlaşma ve akrabalığın en güzelini, eğlencelerde folklorun en görkemlisini; afete uğrayana ve fakire ortaklaşa yardımın en iyisi yapılmaktaydı. Düğünlerde sağdıçlık, kapı parası, kına ve kına çerezi, yol kesme, bey parası gibi gelenekler sürdürülmekteydi.

İlçenin yeryüzü şekilleri kabaca iki kısma ayrılmaktadır. Birinci kısımda Düldül dağı ve eteklerinin oluşturduğu engebeli arazi, ikinci kısımda ise 10.500 hektarlık Düziçi Ovası bulunur ki, yerleşim alanı daha çok bu kısımda bulunur.

Tipik Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü Düziçi ilçesinde bitki örtüsünde bu doğrultuda daha çok makilerden oluşmuştur. 600- 700 metre yükseklikten sonra çam çeşitlerinin oluşturduğu ormanlıklar bulunur. İlçenin akarsuları Ceyhan Nehri ve sulama amacıyla da yararlanılan Sabun Çayı’dır. 

BİR YIL SONRA ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU MİSAFİRİYİM

15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...