güzel sanatlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
güzel sanatlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Mart 2023 Pazar

İSTANBUL ÇAPA MÜZİK VE RESİM SEMİNERLERİ GERÇEĞİ


 Eylül 1961, Çapa İstanbul…

1961-63 yılları arasında Eğitim ve Öğretim görme ayrıcalığına eriştiğim İstanbul Çapa Öğretmen Okulu Resim ve Müzik seminerleri gerçeği üzerinde biraz yazmak gerekir diye düşünüyorum.

Resim ve Müzik, diğer uluslarda olduğu gibi, ulusumuz kültürünün de önemli bir parçası. Kültür, bir toplum ya da ulusun zamanla edinmiş olduğu maddi ve manevi edinimler olarak da tanımlanmaktadır. 

Eflatun, ulusların sosyal ve ekonomik yapısını değiştirmek isterseniz savaş yerine kültürünü değiştirmelisiniz. Demektedir. Gerçekten de Müzik ve Sanat dalları bu tür değişiklikleri yapmak için kullanılan en etkin araçlardır.

1839’da Tanzimat’la başlayan batılılaşma hareketi en çok eğitime ihtiyaç gösteriyordu. Çünkü çeşitli alanlarda düşünülen köklü değişimle Türk toplumuna getirilecek Yeni Dünya görüşü ancak eğitim yoluyla sağlanabilirdi. 16 Mart 1848’de açılan İstanbul Öğretmen Okulu bu amaçla kurulmuştu.

İstanbul Öğretmen Okulu zamanla geliştirilerek bünyesinde ilk, orta ve liselere öğretmen yetiştiren kısımları da içine alan Yüksek Öğretmen Okulu adlı kuruma dönüşmüştü. Türkiye’deki Yüksek Öğretmen Okullarının asıl çekirdeği olan bu kurum, Cumhuriyete kadar sıkça yapı değiştirmiş ve 1915 yılında yeni kurulan Cumhuriyete devrolunmuştu.

Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda çocukların, gençlerin ve halkın sanat eğitimi önemli bir devlet sorunu olarak ele alınmasını istemişti. Atatürk’ün söylev ve demeçleri bu yaklaşımın izlerini taşır. 

Atatürk’ün eğitim ve sanat eğitimi ile ilgili sözleri incelendiğinde; onun çok güçlü bir eğitimci ve eğitim bilimci kişiliğe sahip olduğu, çağının eğitsel gelişmeleri konusunda bilgili olduğu açıkça görülür. 

O, bir ulusu bütünleştiren ve güçlü kılan temel öğenin kültür olduğu; kültür birliği amacı çevresinde bütünleşen ulusların, ekonomik, politik ve toplumsal alanlardaki sorunları daha kolay çözebilecekleri inancındaydı.

Atatürk “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” Sözleriyle sanatın önemini vurgulamıştı. 

Sanatın her dalı ile ilgili gelişmeleri yakından takip eden Atatürk, müzik konusunda daha ayrı bir özene sahipti. Görevli olarak Sofya’da bulunduğu dönemlerde çok sesli müziğe ilgi duyan Mustafa Kemal, burada klasik müzik ve opera konserlerine gidip bu müzik türleri hakkında daha fazla bilgi sahibi olmuştu. 

Cumhuriyetin ilanı ve yeniliklerin ardından müzik alanında ülkenin gelişmesine katkı sağlamak için çok sayıda yeni düzenleme ve çalışmalar yapılmıştı. Atatürk bu çalışmalarında başında da bizzat kendisi durup ülkemizde müzik alanında gelişmeleri destelemişti.

Mustafa Kemal Atatürk, Türk halkının güzel sanatların önemli kollarından resim ve heykeltıraşlıkta da ilerlemesi için birtakım çalışmalar yapılmasını sağlamıştı. 

Cumhuriyet Döneminde tüm Türk ressamların cumhuriyet ve devrimlerini resmetmelerini sağlayarak, millî birliğin sanat alanına yansıması hedefine ulaşmıştı. 

Tüm Türkiye’de heykel ve anıt dikilmesine başlanması da onun getirdiği yeniliklerden biriydi. Büyük Önder’in bu çalışmaları sonucu, Türkiye’de resim ve heykel sanatları önemli ölçüde gelişme kaydetmişti.

Müziğin insan hayatındaki önemine işaret eden ve dinlenecek müziğin çeşidine dikkati çeken Atatürk, her konuda olduğu gibi Türk Müziği konusunda da yenilikler yapmak istemişti. 

Bu çalışmalar ölümünden sonra da sürmüştü. Atatürk’ün sanat ve sanatın önemli kollarından ikisi olan Müzik eğitimiyle Resim eğitimini en iyi anlayanlardan biri Ekrem Zeki Ün olup diğeri Nevide Gözaydın’dı.

Büyük gayretleri ve etkin girişimiyle 1947 yılında kurulan ve müzik öğretmenliği eğitiminde bir ilk olan İstanbul Öğretmen Okulu “Müzik Semineri”, Ekrem Zeki Ün’ün ülkemiz müzik yaptığı en önemli hizmetlerden biriydi. Ün’ün İstanbul’da başlattığı bu öncü girişim, daha sonraki yıllarda diğer Öğretmen Okulları’ndaki benzer yapılanmalara model olmuştu.

Resim Seminerinin kurucularından biri olan Türk ressamı ve grafikçisi Profesör Doktor Nevide Gökaydın Selanik 1923 doğumluydu. İlkokul tahsilini, Edirne Alience Francis’te, Fransızca olarak, tamamlamıştı. Cağaloğlu Kız Ortaokulu’nda eğitim görürken, buradaki resim öğretmeni, değerli sanatçı, Feyhaman Duran ve eşi Güzin Duran, kendisini resim sanatına yönlendiren isimler olmuştu. 

Çapa Kız Öğretmen Okulu’nda, eğitimini tamamladıktan sonra, kısa bir süre, Güzel Sanatlar Akademisi, Çallı Atölyesi’nde çalışmıştı. Daha sonra, Gazi Eğitim Enstitüsü’ne geçerek, Resim Bölümünden mezun olmuştu. 

Göreve, kendi isteği üzerine, Savaştepe Köy Enstitüsü’nde, başlamıştı. Bunu takiben, sırasıyla Kızılçullu Köy Enstitüsü ve İstanbul Resim Semineri’nde görev yaptıktan sonra, Gazi Eğitim Enstitüsü, Resim Bölümü’ne, öğretmen olarak atanmıştı.

1958'de Devlet Resim ve Heykel Sergilerine katılmaya başladı. Yurt içi ve dışında ortak sergilerde, devlet müze ve galerilerinde eserleri yer aldı.

2017 yılında vefat eden sanatçının eserleri İstanbul Grafik Sanatları Müzesi'ne bağışlanmıştır.

Nevide Gökaydın ve Ekrem Zeki Ün’e şükran duygularımızla…

26 Kasım 2022 Cumartesi

RESİM ÖĞRETMENİMİZ MEHMET KARAMAN

24 Eylül Çarşamba 1958, İvriz…

Bugün İlk iki saatimiz Resim dersi olup, ders Öğretmenimiz Mehmet Karaman…

İvriz Köy Enstitüsünün direklerden biri olduğunu öğrenmistik ağabeylerimizden.

Yaşamını köy enstitüsü davasına adamış, ömrünü köy enstitüsü aşkıyla taçlandırmış, yediği ekmeği, içtiği suyu soluduğu havayı İvriz’e taşımıştı. 

Sınıfça ayakta karşıladığımız Mehmet Karaman 

-Günaydın çocuklar, oturun lütfen.

Dedikten sonra, sınıf tamam mı der gibi bana baktı, onaylamam üzerine, ders defterini imzalayıp kapattıktan sonra hepimizi süzdü sevecen bir bakışla. Anlaşılır ve gür bir sesle,

-Güzel sanatların önemli kollarından biri olan resimle haşır neşir olmaya hazır mısınız? Hazır değilseniz bile bir süre sonra hazır olacaksınız. Çünkü yaşamın ta kendisidir resim ve resmetmek.

”Yaşama gülümseyebilmektir sanat. Ya da Sanat, yaşama gülümseyebilmektir.

Öyledir çünkü gülümseyen birine “ne kadar güzel, ne kadar çekici, tıpkı bir sanat eseri gibi…’’ Denmesinin nedeni budur.

Sabahları karşılaştığınız herkese gülümseyerek Günaydın demekle Sanat yaşamınızı başlatmış olursunuz.’’

Mehmet Karaman’ın söyledikleri çok ilginç geldi hepimize. Pür dikkat ve can kulağıyla dinlemeye başladık.

Dinledikçe de hayranlığımız arttı kendisine.

İvriz Köy Enstitüsünün ilk mezunlarındandı Mehmet Karaman. Anlatırken İvriz’i resmetmişti adeta.

İvriz’in taşında toprağında, havasında, suyunda, her şeyinde vardı. Aşıktı İvriz’e…

Bunu öğrencilerine de aşılamıştı.

Başta Atatürk olmak üzere, genç cumhuriyetimizin yöneticileri kalkınma hamlelerinde ”Güzel sanatlar” ve kapsadıklarının önemini kavramışlardı.

1933 yılında başlayan kültürel ve sanatsal atılımlar doğrultusunda Türk ressamları, ülke gerçeklerini tanımak için Anadolu’ya ilk adımlarını atmışlardı.

Anadolu’nun doğası, kültürü ve yaşamını yakından tanımak gerekiyordu.

“Yerellik teması” işlenmeye başlanmıştı.

Yerellik temasıyla birlikte Türk folkloru resme yansıdığı gibi Köy Enstitüleri’nde sabah sporlarının da vazgeçilmezlerinden olmuştu.

Ustaca zeybek oynayabilen Mehmet Karaman bu yeteneğini bütün İvrizlilere aktarmıştı. 

İvriz sevgisini yerel ve ulusal milli oyunlarla pekiştirmişti.

-Ülkemizin kurucusu Atatürk’ün ‘’Köylü milletin efendisidir.’’ Dediği yıllardı.

Diyerek devam etti Mehmet Karaman.

-Öyleydi çünkü halkımızın neredeyse yüzde yetmişi köylerde yaşamaktaydı. Köylerin ve köylünün kalkınması ülkenin kalkınmasına eşdeğerdi. Kalkınma köyden başlamalıydı.

Halk Evleri, Eğitmen Kursları, Köy Bölge Okulları kırsal kesimi kapsayacak boyutta geliştirildi ve hizmete sokuldu. Okuma yazma seferberlikleri başlatıldı.

1940’lı yıllara gelindiğinde bir adım daha ileriye gidildi. Zamanın Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ile İlk Öğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un aydınlanma ve atılım projesi olan Köy Enstitüleri’nin kuruluşu bu döneme rastlar.

Köy Enstitüleri projesi, uygulanması ve denetimiyle İsmail Hakkı Tonguç’a aitti. Tonguç giyimi kuşamı, dili, söylemi ve tarzı ile halkı kucaklayan biriydi. 

Köylünün de bizden biri diyebileceği bir lider tipiydi. Köy Enstitüleri Projesini kişiliğine, derin Anadolu halkı bilgisine ve Anadolu Kırsalının gerçekliğine yaslandırmıştı. Projenin özü ülke tabanını kapsayan titiz bir örgütlenmeydi.

Halkçı kadroların yönetiminde köy çocuklarına çok yönlü bilgi ve becerileri iş içinde yaparak yaşayarak öğretme, tam donanımlı öğretmen olarak köylerde görevlendirilmelerini içeriyordu.

Amaç, tez elden köylünün aydınlanmasını ve kalkınması yaşama geçirmekti.

Diyen Mehmet Karaman, Ailesine katıldığım İvriz İlköğretmen Okulu da bu proje kapsamında olmak üzere 1941 yılında Köy Enstitüsü olarak kurulan ilk eğitim kurumlarından biriydi.

Neredeyse nefes almadan dinlediğimiz Mehmet Karaman ile güzel sanatların yaşamsal önemini kavramış ve yeteneklerim ölçüsünde sanatçı olmaya, olamasam da sanatı sevmeye ve sevdirmeye karar verdim.

BİR YIL SONRA ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU MİSAFİRİYİM

15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...