Meliha Beret etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Meliha Beret etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Temmuz 2023 Cumartesi

AYÖO OKULU HAZIRLIK LİSESİ ÖĞRETMEN KADROSU

22 Eylül 1963 Pazar, Ankara...

Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Liselerinde ders başı yapalı bir hafta oldu. Bu süre içinde, kayıtlı bulunduğum Fen B sınıfı öğretmenlerimizi, sınırlı da olsa, tanımaya çalıştım.

ASTRONOMİ ÖĞRETMENİMİZ MUSTAFA SARICALI...

Aynı zamanda okul müdürümüz olan Mustafa Sarıcalı Astronomi öğretmenimizdi. İlk dersimize Astronomi nedir? Sorusuna yanıt vermekle başladı.

''Astromi her ne kadar Gök Bilimi olarak anılıyorsa da, aslında Evren Bilimidir. Bir başka deyişle, başta karşımda duran sizler olmak üzere, üzerinde bulunduğumuz Yerküre, içinde bulunduğu Güneş Sistemi, Samanyolu Galaksisi ya da Gökadası ve milyarlarca Galaksiyi ve oluşumlarını inceleyen bilim dalıdır.

Bu nedenle felsefe dahil olmak üzere matematik, fizik, kimya, biyoloji, antropoloji de benzeri bilim dallarıyla çok yakın ilişki içindedir.''

Mustafa Sarıcalı'yı dinler ve not alırken birden zamanda geriye giderek, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu Kimya Öğretmenim Münevver Baç aklıma geldi. O da ilk dersinde tahtayı boydan boya kaplayan periyodik cetvel tablosunu astıktan sonra, tablodaki simgeleri göstererek ''evrenin sırlarını öğrenmeye hazır mısınız?'' demişti.

Mustafa Sarıcalı da Evrenin oluşumu konusunda, bilim dünyasında kabul gören, Sıcak Büyük Patlama (Big Bang)'dan söz ediyordu. Başlangıçta evreni oluşturan Hidrojen İmparatorluğundan, kütle çekimi nedeniyle bir araya gelen milyar kere milyar Hidrojenin bir araya gelmesiyel gerçekleşen ''Çekirdek Kaynaşması'' ve sonuçlarında ortaya çıkan bizlerin yapı taşlarını anlatıyordu.

Soğuk bir ders olarak görülen Astronomi hepimizin ilgisini çekmiş ve can kulağı ile dinlerken bir taraftan da not tutmaya çalışıyorduk.

Astronomi Dersini sevmiştim.

FELSEFE ÖĞRETMENİMİZ SELMAN ERDEM ...

Öğretmen zili çalar çalmaz, elindeki birkaç kitapla birlikte insanın içini açan bir gülümsemesiyle dersimize giren Selman Erdem elindeki kitapları öğretmen masasına bıraktı.

Ders defterini de imzalayıp tahtaya ''Selman Erdem'' adını yazdıktan sonra bize dönerek,

''Kendimi tanıtayım çocuklar. İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu mezunuyum. Halen Öğretmen Okulları Genel Müdürü olarak görev yapmaktayım.

Yüksek Öğretmen Okulları, ülkemize nitelikli öğretmenler yetiştiren kurumlar olduğundan, Milli Eğitim Bakanlığı katında özel bir yeri var. Bu nedenle, bakanlıktaki görevimin yanı sıra dersinize girmeyi de görev saydım.

Özgür düşünceli öğretmenler, ki özgür düşünceli bireyler yetiştireceklerinden, felsefe ve bağlı bulunduğu diğer bilim dalları oldukça önem kazanmaktadır.

Felsefe, köken olarak Yunanca “seviyorum”, “ardından gidiyorum”, “arıyorum” gibi anlamlara gelen “phileo” sözcüğü ve “bilgi”, “bilgelik” anlamlarına gelen “sophia” sözcüğünün birleşiminden oluşan bir sözcüktür.

Bu nedenle felsefenin anlamı, “bilgelik sevgisi” ya da “bilgi sevgisi”dir.

Bir başka deyişle felsefe bilgeliğe ve bilgiye değer vermek, bilgiyi önemsemek, bilgiyi aramak, bilgeliğe erişebilme çabasıdır.

Bütün bunlara erişebilmek için sunulan her bilgiyi hemen kabul etmemek, tartışmaya açmak, yeni kuramlar üretmek gerektiğini de bilmektir.

Daha genel bir deyimle, düşünceyi tutsak olmaktan kurtarmak ve özgür düşünceli bireyler ve toplumlar yetiştirmektir.

Bu yönüyle felsefe ve özgür düşünce tarihin her döneminde yasaklanma yoluna gidilmiştir ama herşeye rağmen özgürlük ve özgür düşünce gelişmiştir.

Kazanılan özgür düşünce evreni ve kökenimizi sorgulamamızı sağladığı gibi fen bilimlerinde de önümüzü açmıştır.''

Selma Erdem öğretmenimizi dinlerken zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmamış, tenefüse bile çıkmadan dinlemiştik.

Sevmiştik Selman Erdemi...

RESİM ÖĞRETMENİMİZ SAİM ONAN...

Öğle yemeğinden sonra, ilk 2 saat Saim Onan'ın Resim Dersi vardı. İvriz'deki Mehmet Karaman ile Çapa Öğretmen Okulu'ndaki Selahattin Taran'ın yerini tutmasa da güler yüzlü, empati kurmasını bilen biriydi.

Kendini tanıttıktan sonra; Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesi'nin temel amacı Fen ve Sosyal bilimlere öğretmen yetiştirmek olduğunu vurguladı. Resim derslerinde bizlerden fazla bir şey beklenmediğini, yapabileceklerimizin yeterli olacağını ve geçerli not vereceğim dedi.

Atatürk Devrim ve ilkelerinin Anadolu'da kalıcı olması amacıyla, ünlü Türk Ressamlarının Anadolu'ya dağılarak yerel resimler yaptıklarını uzunca bir süre anlattı. Güzel sanatların öneminden söz etti. Her ne kadar Fen dalında uzmanlaşacak olsanız da güzel sanatların önemini hiçbir zaman unutmayın lütfen...

Saim Onan, bizleri yormadan ve üzmeden, güzel sanatlar üzerine tatlı sohbetler yapmayı planlamıştı. Düşünce ve uygulamasını sevmiştik.

BEDEN EĞİTİMİ ÖĞRETMENİMİZ MÜMTAZ CONGER...

Uzun boylu, atletik yapılı olan Mümtaz Bey kendini tanıttıktan sonra, ''spor salonunda uygulamalı dersten çok, kuramsal derslere önem verilecektir.'' Diye başladı derse.

''Avcı ve meyve toplayıcı'' atalarımızın yaşam biçimlerini bilmemiz sağlığımız açısından sonderece önemlidir.

Bedenemizin hareket üzerine kurulduğunu, hareketsizliğin bedenimiz tarafından kara kış ya da kıtlık ve kuraklık olarak algılanacağını, bu nedenle de enerji tasarrufu yapabilmek için hayati organlarımızın bir bölümünün kapatabileceğini vurguladı.

Yaklaşık 2 saat ders çalıştıktan sonra ara vererek, en az 15 dakika yürümenin hem bedenimize hem de beynimize oldukça yararlı olacağını hatırlattı.

CEBİR ÖĞRETMENİMİZ MEHMET ASLANTÜRK ...

Öğretmen ziliyle birlikte derse giren Cebir öğretmeninimiz ''günaydın çocuklar'' dedikten sonra tahtaya ''Mehmet Arslantürk'' yazdı.

Öğretmen kürsüsünden inip, sıralar arasında dolaştı bir süre. Ardından,

''İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu mezunuyum. İstanbul Üniversitesi'nde Matematik-Astronomi eğitimi aldım. Ankara ve İstanbul'un önemli okullarında öğretmenlik ve yöneticilik yaptım. Halen Milli Eğitim Bakanlığı'nda Müsteşar Yardımcısı olarak görev yapıyorum.

Sizin anlayacağınız zaman fukarası olan biriyim. Yine de, çok önem verdiğimiz Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesi öğrencilerine zaman ayırıp en iyi bir biçimde yetiştirme çabasındayız.

Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde oldukça önemli görevleri olan benim gibi arkadaşlarım, özveride bulunarak derslerinize geldiğine göre, sizlerden de aynı özveriyi bekliyoruz. Bu arada, tenefüse çıkmadan iki saat aralıksız ders yapacağız Sorusu olan var mı?''

Mehmet Arslantürk söylenmesi gereken her şeyi söylerken oldıkça disiplinli olduğunu hissettirdiği gibi, zamanı iyi kullanmamız gerektiği, ödevleri eksiksiz yapmamız, çok çalışmamız gerektiğini de hatırlatmıştı. Sorumuz olamazdı.

Kimseden soru gelmeyince derse başladı. Ders anlatışından oldukça deneyimli olduğunu, sonraki derslerimizde de Talim Terbiye Kurulunca kabul edilip, ders kitabı olarak okutulan Cebir kitapları olduğunu öğrenecektik.

Neredeyse nefes almaktan bile çekinerek dinledik ve not aldık. Anlatacağı konu bittikten sonra, konuyla ilgili ilk ödevini verdi.

Perşembe günü 3. ve 4. saatte yapılacak cebir dersinde ödevler toplanacaktı.

İlgili bakanın yerinde olmadığı zamanlarda bakan yetkisini kullanabilen yetkili kişi müsteşar olduğuna göre, yardımcısı olan Mehmet Arslantürk de oldukça yetkili biri olmalıydı. Haliyle işi başından aşkındı. Buna rağmen dersimize gelmiş olmasını şans olarak değerlendirdik.

COĞRAFYA ÖĞRETMENİMİZ MELİHA BERET..

Öğrenci ziliyle birlikte toparlanıp Coğrafya Öğretmeni Meliha Beret Öğretmen ziliyle birlikte sınıfa girdi. hep birlikte ayağa kalktık. ''Günaydın çocuklar...Oturun lütfen'' dedikten sonra ders defterini imzaladı.

Bir süre sınıfı alıcı gözüyle süzdükten sonra ''Küresel Isınma'' kavramını duyan var mı içinizde?

Küresel Isınma ve Coğrafya !..

Duymuşluğumuz yoktu. Genelde yeryüzü şekilleri, dağlar, ovalar, tarım, enerji kaynakları gibi kavramlar olarak algılamıştık daha önceki derslerimizde.

Kimseden ses çıkmadığını görünce,

''Yerküre yüzeyimizin ve bağlı olarak atmosferin düzenli olarak sıcaklığının artması olayına ''Küresel Isınma'' denilmektedir çocuklar.

Yürküremizde, ortalama sıcaklığın 2 ya da 3 derece artması çölleşmesine neden olabileceği gibi, tersi durumlarda da buzul devrine girmesi olasıdır.''

Dedikten sonra bizlere baktı. Böylece ''Küresel Isınma'' kavramıyla tanışmış olduk...

İki saat süreyle ''Küresel Isınma'' kavramı üzerinde konuşarak, olası olumsuz etkilerine karşı halkımızı bilinçlendirme görevinin büyük ölçüde öğretmenlere düştüğünü vurguladı.

Tenefüse çıkmadan işlenen ''Küresel Isınma'' kavramına saat 12.15'te çalan ders bitim ziliyle son verildi.

Coğrafya dersi de ilginç olmaya başlamıştı.

FİZİK ÖĞRETMENİMİZ NECATİ GEÇKİNLİ ...

Öğretmen ziliyle birlikte sınıfa giren Fizik Öğretmenimiz Necati Geçkinli'yi de ayakta karşıladık. Güler yüzlü, halim selim bir öğretmen karşımızda duruyordu. ''Oturun lütfen'' dedikten sonra ders defterini imzaladı. Ardından,

''Çocuklar, günlük yaşamda karşılaştığımız olayların en mantıklı açıklamasını, temel bilimlerden biri olan Fizik ve Fizik yasalarıyla açıklayabilmekteyiz.

Araçlarda neden emniyet kemeri kullanmalıyız ya da viraja hızlı giren bir araç neden savrulmaktadır, dönme yoluyla öteleme nasıl gerçekleşmektedir, buz tutmuş bir ortamda yürümekte neden zorlanırız, binlerce km uzaklıktaki bir radyo istasyonundaki yayını nasıl duyarız, Evren nedir, nasıl oluşmuştur? Sorularının yanıtlarını Fizik derslerinde öğreneceğiz.

Temel Bilimlerin bir kolu olan Fizik dersinin Kimya, Biyoloji, Yer bilimleriyle olan bağlantılarını da birlikte keşfetmeye çalışacağız...''

Necati Geçkinli'nin derse başlangıcını sevmiştim. Ezberci bir eğitimden uzak olduğunu algılamıştım.

Diğer öğretmenlerimizde olduğu gibi Fizik Dersinde de tenefüse çıkmamıştık. Öyle ki ikinci saat dolduğu gibi tenefüs zamanı da dolmuş olmalıydı ki sınıf kapısı tıklatılarak açıldığında elindeki mandolinle Müzik Öğretmenimiz duruyordu.

MÜZİK ÖĞRETMENİMİZ MÜMTAZ KAYA...

Sınıfça ayakta karşıladığımız Mümtaz Kaya ''Oturun lütfen'' deyip ders defterini imzaladı.Bir süre bizleri izledikten sonra,

''Çocuklar, buraya fen ve sosyal bilimlerde yetiştirilmek üzere geldiniz. Geldiğiniz öğretmen okullarında zaten müzikle haşır neşir oldunuz. Her biriniz, en azından mandolin çalmasını biliyorsunuz.

Müzik Öğretmeni olarak benim görevim sizleri, müzisyen olarak yetiştirmekten ziyade, bedeniniz ve beyninizde hoş sedalar yaratacak kavramlar oluşturmak olacaktır.

Müzik evrensel olduğu kadar yerel bir dildir de. Öyledir çünkü Müzik hayatın ta kendisidir.

İnsanoğlunun kendini anlatması için bulunmuş olan muhteşem ve en harika bir araçtır. Doğumumuzda var, düğünümüzde var, günlük hayatımızda var, inançlarımızda var, ölümümüzde var… 

Sevinç, mutluluk, acı ve hüzünlerin ifade edilmesine ve bunların yeniden hatırlanmasına eşlik etmekte, toplumsal yaşamın ayrılmaz bir parçası ve kültürün aktarılmasında da önemli bir rol üstlenmektedir...

Müzik dersini ve öğretmenini sevmiştim...

KİMYA ÖĞRETMENİ LÜTFİYE ÇAKMAKÇIOĞLU...

Kimya dersimize Lütfiye Çakmakçıoğlu geldi. Necati Eğitim Enstitüsü Kimya Öğretmeni iken Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesi'ne tayini çıkmıştı.

Kısaca kendini tanıttıktan sonra ders yılı boyunca işleyeceğimiz konuları özetledi.

Buna göre; elektroliz olayları, karbon kimyasına giriş, organik bileşikler, hidrokarbonlar, alkoller, eterler, asitler, enerji kaynakları ve bilimsel gelişmeler üzerinde durulacaktı.

İlk iki saatlik dersin sonunda edindiğim izlenim; Çapa Öğretmen Okulu'ndaki Kimya Öğretmenim olan Münevver Baç gibi deneyimli bir öğretmendi Lütfiye öğretmenimiz....

Kimya müfredat programını oldukça yüklü buldum. Zorlanacağımızı düşündüm.

GEOMETRİ ÖĞRETMENİMİZ NECDET ONUR...

Üçüncü ve dördüncü saatlerde Geometri dersimize gelen Necdet Onur da, kısaca kendini tanıttıktan sonra; iki boyutlu düzlem üzerindeki çember, elips gibi kavramların olgunlaştırılmasından sonra üç boyutlu uzay geometri üzerinde çalışacağımızı anlattı.

İki boyutlu çalışmalarda pek sorunumuz olmayacaktı ama üç boyutlu uzay geometride zorlanabileceğimizi hissettim.

İNGİLİZCE ÖĞRETMENİMİZ ABDÜLKADİR SALGIR...

Beşinci ve altıncı saatteki İngilizce dersimize, aynı zamanda Milli Kütüphane Müdürü olan, Abdülkadir Salgır geldi.

Hazırlık lisesine gelinceye kadar İngilizce görmemiştik. Oldukça yoğun Fen Programının uygulandığı sınıfımızda, haftada 2 saatlik İngilizce dersi ne kadar sağlıklı olabilirdi. Sürekli tekrar isteyen İngizce kelimelerine ne kadar zaman ayırabilirdik,

Farkına vardım ki İngizce Programı, yok denilmesin diye konulmuştu. Hazırlık Lisesi ve sonrasında gireceğimizi düşündüğüm Fen Fakültesi bize İngilizce öğretemezdi.

TÜRKÇE ÖĞRETMENİMİZ HEDİYE HANIM...

Son iki saatimize gelen Türkçe Öğretmeni Hediye Hanım, kısaca kendini tanıttıktan sonra, yıl boyunca işleyeceğimiz konuları özetledi.

Buna göre; Edebiyat-Felsefe İlişkisi, Dilin Tarihi Süreç İçerisindeki Değişimini Etkileyen Sebepler, Cumhuriyet Dönemi’nde Hikayelerimiz, Cumhuriyet Dönemi Saf Şiir Anlayışı, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı ve Türk Romanı, Dünya Edebiyatında Roman işlenecekti.

Türkçe dersini sevmiştim. Sorun olmayacaktı...


BİR YIL SONRA ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU MİSAFİRİYİM

15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...