Hasan Erk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hasan Erk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Temmuz 2023 Pazartesi

ANKARA YÜKSEK ÖĞRETMEN OKULU DÖNEMİ

 

Yaşamımda ve sosyalleşmemde önemli bir yeri olan Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesi ve sonrasında eğitimimi sürdürdüğüm Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi'nin büyük bir yeri vardır.

Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesi'ne başladığımda okulumuzun kendine ait bir yerleşkesi yoktu.Ankara Atatürk Lisesi bünyesinde konuk okul olarak bulunuyorduk.

Beşevler'deki yerleşkemiz kuruluncaya kadar, okulumuz ve öğrencilerini 2 yıl konuk eden Ankara Atatürk Lisesi yöneticilerine, vefa borcum gereği, teşekkürlerimle başlamak istedim.

Ankara'daki bir Taş Mektep'ten, önce Ankara Erkek Lisesi'ne sonra da konuk olduğumuz yere taşınan Ankara Atatürk Lisesinin 77 yıllık bir geçmişi vardı.

Ankara Atatürk Lisesi, Türkiye'nin seçkin okullarından biri olmasının yanı sıra, Türk Milli Eğitim çatısı altındaki liselere öğretmen, üniversitelere akademisyen yetiştiren Ankara Yüksek Öğretmen Okulu'nun kuruluşunda önemli bir yer edinmişti.

1950’li yıllarda sanayileşmenin hız kazanması ve köyden kente hızlı bir göçün başlamasıyla lise ve lisedeki öğrenci sayısında önemli bir artış olmuştu. Bu nedenle Lise öğretmenlerine ihtiyaç vardı.

Temel kaynak olan İlköğretmen okullarından gelecek öğrencilerin liseyi bitirmeleri gerekiyordu. Öyleydi çünkü İlköğretmen Okulu mezunları Lise mezunu sayılmıyordu.

İstanbul Yüksek Öğretmen Okulunu 1945 yılında bitiren, 1950’li yılların ortalarından itibaren Millî Eğitim Bakanlığı’nda Talim ve Terbiye Kurulu Üyesi olarak görev alan Nuri Kodamanoğlu adlı genç bir eğitimci soruna çare bulmuştu.

Yüksek Öğretmen Okulu bünyesinde lise bitirme kursları ve sonrasında da hazırlık liseleri açılacak, İlköğretmen okullarından gelen seçme öğrenciler bu liseleri bitirerek üniversitelere girmeye hak kazanacaklardı.

Dönemin Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri, kendisine açıklanan bu modelden etkilenmişti. Bakanın çabaları ile hükümet de projeyi benimsemişti.

Nuri Kodamanoğlu ve ekibi 1959 yılında yeni projeyi yürürlüğe koymayı kararlaştırmış, 03.07.1959 tarih ve 209 Sayılı Talim Terbiye Kurulu Kararı ile Ankara Yüksek Öğretmen Okulu fiilen açılmıştı.

Henüz bir mekânı bile bulunmayan okulun kurucu müdürlüğüne de eski yıllarda İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’ndan mezun olan Hasan Erk atanmıştı.

Lise bitirme sınavları için düzenlenecek kurslar 10 Ağustos 1959 ile 5 Ekim 1959 tarihleri arası düzenlenecekti.

Henüz kendine ait bir binası bile bulunmayan Ankara Yüksek Öğretmen Okulu’nun açılış töreni, 12 Ağustos 1959 günü eğitimin yapılacağı Atatürk Lisesi bahçesinde yapılır.

Törene, Millî Eğitim Bakanlığını vekâleten yürütmekte olan Tevfik İleri, Millî Eğitimin üst kademe yöneticileri ve İlköğretmen okulu müdürleri katılır.

Böylece Ankara Yüksek Öğretmen Okulu’nun doğumu gerçekleşir.

İlklerden biri olan İstanbul Yüksek Öğretmen Okulunun tarihi, Dârülmuallimîn ya da Öğretmenevi adıyla okulun açılış tarihi 16 Mart 1848’e kadar uzanmaktadır.

1964-65 yılında İzmir Yüksek Öğretmen Okulu’nun açılmasıyla birlikte sayı üçe çıkar.

Model tutmuştur...

Köylerden, kasabalardan seçilen zeki, yetenekli, kavrayışlı, sorgulayan, irdeleyen, eleştiren, birey-toplum çıkarlarında önceliği daima topluma verecek şekilde yetiştirilmiş idealist topluluk bu yeni modelle üniversite ortamına dâhil edilmişlerdir.

İşte bu olgu Yüksek Öğretmen Okulları gerçeğidir.

29 Mart 2023 Çarşamba

TÜRKİYE'DE YÜKSEK ÖĞRETMEN OKULLARI GERÇEĞİ

 

Yüksek Öğretmen Okulları, lise ve dengi okullara öğretmen yetiştiren eğitim kurumlarıydı. İlklerden biri olan İstanbul Yüksek Öğretmen Okulunun tarihi, Darülmuallimin ya da Öğretmenevi adlı okulun açılış tarihi olan 16 Mart 1848’e kadar uzanmaktadır. Demişti okul müdürümüz ve aynı zamanda tarih öğretmenimiz Niyazi Akşit.

Benim çatısı altında okuduğum 1961-1963 dönemlerinde, bu tarihi ve anıtsal binamızda; İlköğretmen Okulu, Eğitim Enstitüsü ve Yüksek Öğretmen okulu barınıyordu.

Yüksek Öğretmen Okulu öğrencileri de bizim gibi yatılı olup, meslek derslerini okul bünyesindeki sınıflarda, dönemin en ünlü öğretmenlerinden alırken, kariyer derslerini İstanbul Üniversitesinin Fen Edebiyat Fakültesinden görmekteydiler.

Eğitim Enstitüsü öğrencileri de yatılı olup, bütün derslerini, okul bünyesindeki sınıflarda ve devlet kitap yazarı olan öğretmenlerden almaktaydılar.

Niyazi Akşit öğretmenimize göre, 1839’da Tanzimat’la başlayan batılılaşma hareketi en çok eğitime ihtiyaç gösteriyordu. Çünkü Osmanlı coğrafyasında ve giderek kurulacak olan Cumhuriyetin çeşitli alanlarında düşünülen köklü değişim ve dönüşümler ancak eğitim yoluyla sağlanabilirdi.

16 Mart 1848’de açılan İstanbul Öğretmen Okulu bu amaçla kurulmuştu. Başlangıçta Erkek Öğretmen Okulu olarak kurulmuş olan yapı zamanla geliştirilerek bünyesinde ilk, orta ve liselere öğretmen yetiştiren kurumları da içine alan Yüksek Öğretmen Okulu adlı kuruma dönüşmüştü.

Türkiye’deki Yüksek Öğretmen Okullarının asıl çekirdeği olan bu kurum, Cumhuriyete kadar sıkça yapı değiştirmiş ve 1915 yılında da yeni kurulan Cumhuriyete devrolunmuştu.

İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu

Henüz Cumhuriyet İlan edilmeden, 15 Temmuz 1923 tarihinde, Birinci Bilim Kurulu toplantısında okulun durumu ele alınarak, “Ecole Normale Superieure” adlı Fransız Yüksek Öğretmen Okulu’nun model olarak seçilmesi kabul edilmişti.

Bu tarih okulun, Cumhuriyet dönemindeki kuruluşu kabul edilerek, 16 Ağustos 1934 tarihinde, Yüksek Öğretmen Okulu’nun onuncu kuruluş yıl dönümü kutlanmış ve adındaki Arapça kökenli sözcüklerden arındırılmıştı.

İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu 1930’lu yılların ortalarında, okulun hedefi olan Fransız Yüksek Öğretmen Okulu niteliğindeki yapıya çok yaklaşmıştı.

1930 ve 40’lı yıllarda, tıp fakülteleri dâhil, üniversitelerin pek çok bölümüne sınavsız öğrenci alınırken, İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu, sınavla öğrenci alan bir-kaç okuldan biri durumundaydı.

Yüksek Öğretmen Okulu’nun altın dönemini yaşadığı bu yıllarda, sonraki yılarda Türk Millî Eğitimine yön verecek mezunlar vermişti.

Arif Akçabay, Mesut Talaslıoğlu, Kamil Günel, Selman Erdem, Hasan Erk, Behçet Necatigil, Orhan Dengiz, Nuri Kodamanoğlu ve Turan Birinci bunlar arasında yer almaktaydı.

Ne var ki, 12 Haziran 1946 tarihinde çıkarılan üniversiteler yasası, öğretim üyelerinin dışarıda görev almasını yasaklamıştı. Okulda eğitimin niteliğinin artmasında önemli rolü bulunan müzakereci akademik kadronun bu yasa ile okulla ilişkisi kesilmişti.

Bu gelişmenin ardından okul bir öğrenci yurduna dönüşme sürecine girmişti. Gelişen olumsuzluklar, 1949-1950 yılı başında okulun kapatılmasına kadar uzanmıştı.

Kapalı kaldığı iki yıl içinde önemli ölçüde saygınlık kaybetmiş olan okul, 2 yıl sonra, 1 Mart 1951’de, tarihi ve görkemli bir mekân olan Çapa’daki binada eğitime yeniden eğitime başlamıştı.

Lise Öğretmeni yetiştiren tek kaynak durumundaki Yüksek Öğretmen Okulu’nun verdiği mezun sayısındaki gerilemenin tersine, 1950’li yıllarda, sanayileşmenin hız kazanması ve köyden kente göçün başlaması nedeniyle lise ve lise öğrenci sayısında önemli bir artış başlamıştı.

Bu gelişme, dönemin eğitimcilerini, lise öğretmeni yetiştirmede yeni bir öğrenci kaynağı aramaya yöneltmişti.

Köy Enstitüleri’nin devamı niteliğindeki 52 öğretmen okulunda eğitim gören üstün meslek motivasyonu kazandırılmış, yetenekli, daha da önemlisi öğretmenlik mesleğinin erdemleri küçük yaşlarda kavratılmış büyük, heyecanlı bu gür kaynaklar vardı.

Yüksek Öğretmen Okullarına yeni bir öğrenci kaynağı olabilirler miydi?

Olabilecekleri düşünüldü. Ne var ki İlköğretmen Okulu öğrencilerinin Yüksek Öğretmen Okuluna gönderilebilmeleri, dolayısıyla üniversiteye girebilmeleri için önemli bir engel bulunmaktaydı. O dönemde İlköğretmen Okulu öğrencileri lise mezunu sayılmadıkları için üniversite sınavlarına girememekteydi.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen, lise öğretmeni yetiştirmede bu dinamik kaynak göz ardı edilemezdi, edilmedi de. 1950’li yılların ortalarında, Millî Eğitim Bakanlığının üst kademelerinde İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’ndan mezun olmuş ve bu kaynağı çok iyi bilen eğitimciler bulunmaktaydı.

Ankara Yüksek Öğretmen Okulu

İstanbul Yüksek Öğretmen Okulunu 1945 yılında bitiren, 1950’li yılların ortalarından itibaren Millî Eğitim Bakanlığı’nda Talim ve Terbiye Kurulu Üyesi olarak görev alan Nuri Kodamanoğlu adlı genç bir eğitimci soruna çare bulmuştu.

Yüksek Öğretmen Okulu bünyesinde lise bitirme kursları ve sonrasında da hazırlık liseleri açılacak, İlköğretmen okullarından gelen seçme öğrenciler bu liseleri bitirerek üniversitelere girmeye hak kazanacaklardı.

Dönemin Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri, kendisine açıklanan bu modelden etkilenmişti. Bakanın çabaları ile hükümet de projeyi benimsemişti.

Nuri Kodamanoğlu ve ekibi 1959 yılında yeni projeyi yürürlüğe koymayı kararlaştırmış, 03.07.1959 tarih ve 209 Sayılı Talim Terbiye Kurulu Kararı ile Ankara Yüksek Öğretmen Okulu fiilen açılmıştı.

Henüz bir mekânı bile bulunmayan okulun kurucu müdürlüğüne de eski yıllarda İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’ndan mezun olan Hasan Erk atanmıştı.

Lise bitirme sınavları için düzenlenecek kurslar 10 Ağustos 1959 ile 5 Ekim 1959 tarihleri arası düzenlenecekti.

Henüz kendine ait bir binası bile bulunmayan Ankara Yüksek Öğretmen Okulu’nun açılış töreni, 12 Ağustos 1959 günü eğitimin yapılacağı Atatürk Lisesi bahçesinde yapılmıştı.

Törene, Millî Eğitim Bakanlığını vekâleten yürütmekte olan Tevfik İleri, Millî Eğitimin üst kademe yöneticileri ve İlköğretmen okulu müdürleri katılmıştı. Böylece Ankara Yüksek Öğretmen Okulu’nun doğumu gerçekleşmişti.

1964-65 yılında İzmir Yüksek Öğretmen Okulu’nun açılmasıyla birlikte sayı üçe çıkmıştı.

Model tutmuştu. Köylerden, kasabalardan seçilen zeki, yetenekli, kavrayışlı, sorgulayan, irdeleyen, eleştiren, birey-toplum çıkarlarında önceliği daima topluma verecek şekilde yetiştirilmiş idealist topluluk bu yeni modelle üniversite ortamına dâhil edilmişlerdi.

Yeni model ile ilgili bunca olumlu gelişmeye rağmen durumdan hoşnut olmayan birileri de bulunmaktadır. Bunlar, Amerikalı eğitim danışmanlarıdır. Danışmanlar, yeni modelle başarılı köy çocuklarının Yüksek Öğretmen Okulları kanalı ile lise öğretmeni yapılmasından her nedense pek mutlu olmazlar.

Ankara Yüksek Öğretmen Okulu’na bina yapılması için 1960 yılında 28 milyon lira yardım yapmayı kararlaştıran Amerika’nın Eğitim Müşavirleri tarafından Bakanlığa muhtıra gibi bir yazı verilir.

Bu yazıda özetle şu can alıcı cümleler yer alır: “Ankara’da açılmış bulunan Yüksek Öğretmen Okulu, şimdiye kadar öğretmen yetiştirmede yetersiz kalmış bulunan İstanbul’daki Yüksek Öğretmen Okulu’nun tamamen bir benzerini açmaktan ibaret kalmıştır. Yüksek Öğretmen Okulu bu statüde devam ettiği takdirde, biz Amerikalılar olarak bütün yardımları keseceğimizi üzülerek bildiririz. Ancak bu yoldan dönüldüğü takdirde, yardımların kesilmesi sözkonusu değildir.”

Dönemin Millî Eğitim Bakanı Hilmi İncesulu, bu yazıya şu yanıtı verir: “Ben bağımsız bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Bakanıyım. Görevlerimin ne olduğu, neyi yapmam gerektiği hakkında başkalarından emir alacak değilim. Bu memleket, bir Yüksek Öğretmen Okulu binası yapmaktan aciz değildir. Biz İstiklâl Savaşlarından çıktıktan sonra bile neler yaptırdık. Bunu da yaptırırız. Amerikalılar yardımlarını kessin”

Bu kararlı tutum, danışmanları susturmaya yeter ve model gelişmesini sürdürür.

İşte bu Yüksek Öğretmen Okulları gerçeğidir.

BİR YIL SONRA ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU MİSAFİRİYİM

15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...