turuncu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
turuncu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Aralık 2022 Cumartesi

İVRİZ'DEKİ NADİDE ÇİÇEKLERİMİZ

 

25 Aralık 1958 Perşembe, İvriz…

Fen Bilgisi dersinden yeni çıkmıştık. Gün içerisinde kar ve yağmurun etkili olduğu İvriz’de akşamüzeri oluşan rüzgâr Torosların üzerindeki bulutları parçalamış, kızıl renkleriyle batmakta olan güneş görünmüştü.  

Etrafımızdaki dünya, Fen Bilgisi dersinde deney gereği sıcaklığı arttırılan kızıl demirin renklerine; 

 ve sarı’ya bürünüyordu sanki. Ufuk çizgisini yarılayan güneş, yepyeni umutların habercisi edasıyla batarken, yıldızların parlaklığına bırakıyordu İvriz’i. Son derece gizemli ve romantik bir ortam oluşmuştu.

Bütün arkadaşlarım sınıfımızın nadide çiçekleri olan kız arkadaşlarımız Sema ile Gülşen’e baktılar sevgiyle.

Gülşen Aktaş sessiz kaldı ama Sema Cengiz kendilerini sevgiyle kucaklamış olmak ve günbatımı renkleriyle bezemiş olmamızdan mutlu olduklarını ifade etti.

Biz de mutluyduk sınıfımızda olmalarından. Mutluyduk çünkü bizi edepli davranmak zorunda bırakıyorlar ve bilmeden terbiye ediyorlardı. Diğer sınıflara göre daha centilmen olmuş ve kendi kendimizi de eğitir olmuştuk.

Kızıl demirin renklerine bürünen gökyüzü yarım saat önce yaptığımız bir deneyi anımsattı hepimize.

Öğretmenimiz Mehmet Baş Fen Bilgisi dersinde Isı ve Sıcaklık kavramlarını anlatmıştı. Aralarındaki ilişkiyi görelim diye de yanmakta olan bir bunzen bekinin üzerine demir bir çubuk yerleştirmişti.

Yeterince ısı enerjisi alan demir çubuk bilinen bir sıcaklığa eriştiğinde önce kırmızı sonra da turuncu ve sarı renkler ortaya çıkmıştı.

Şimdi de atmosferde, İvriz semalarında, aynı olay gerçekleşiyordu. Kırmızı, turuncu ve sarı renkleriyle bir masal ortamı sunmuştu ufuk çizgisinde kaybolan güneş.

Diğer renklere göre düşük enerjili olan kırmızı, turuncu ve sarı renklerin atmosferde dağılmadan çok uzaklara gidebilme özellikleri vardı.

Bulutlardan yansıyan bu renkler gözümüze ulaşarak muhteşem günbatımını oluşturuyordu. Günbatımı renkleriyle Fen Bilgisi dersinde öğrendiklerimiz taçlanmıştı.

Bu arada kız arkadaşlarımıza da takılma fırsatımız doğmuş, kendilerini günbatımı renklerine bezemiştik.

Köy Enstitülerinde ve devamı olan İlköğretmen okullarında karma eğitim yapılmaktaydı. Karma dediğime bakmayın, adı karmaydı. Öyleydi çünkü 1958 yılında İvriz’de üç kız öğrenci vardı.

Bizim sınıfımızdaki kızlardan Sema Milli Güvenlik öğretmenimizin, Gülşen ise okulumuzda görevlilerden birinin kızıydı. İkinci sınıftaki Feride ise okulumuzun direklerinden biri olan Salih Ziya Büyükaksoy’un kızıydı. Her üçü de gündüzlü olup, son dersten sonra evlerine gidiyorlardı.

Ancak derslerden birinden yardıma ihtiyaçları olduklarında akşam yemeği öncesi etütlerden birine katılarak bizlerden yardım alıyorlardı.

Türkiye’de yatılı düzeyde karma eğitim, ilk kez Köy Enstitülerinde uygulanabilmişti. Ne var ki, 1935 sayımına göre 40.000 köyün 35.000’inde ilkokul yoktu, var olanların ise çoğu üç sınıflıydı.

Bu nedenle de kız öğrencilerden vazgeçtim, erkek öğrenci bile bulmakta zorlanıyordu Köy Enstitüleri. Okulumuzda bulunan kızlarımızı kollayıp korumalıydık ki başka kız öğrenciler gelsin. Bu konuda yönetimce de uyarılmıştık zaten. Düşünüyorum da 600 kız öğrencinin bulunduğu bir okulda üç erkek öğrenci olsaydık halimiz nice olurdu?

Öğretmenlerimizle birlikte bizler de kız arkadaşlarımızın incitilmemesi ve olumsuz bir takım sonuçların doğmaması için azami itina gösterdik. Ağabey kardeş ilişkileri oluşturduk. Dönemimizde öğrenci olan Feride Büyükaksoy buna tanıktır.

27 Ekim 2022 Perşembe

BOR KAYABAŞINDA MUHTEŞEM GÜNBATIMI

 


24 Ağustos 1957 Cumartesi, Bor Niğde…

Gün Batımı ya da Grup Vaktinde, gökyüzüne yayılan kırmızı-turuncu-sarı ışık huzmelerinin oluşturduğu görsel şölenden etkilenmeyenimiz var mıdır acaba?

Bulutlu bir akşam Grup Vaktini, Bor’daki Kayabaşı’ndan seyredenler bilir güneşin izleyenlerine sunduğu görsel şöleni.

Kırmızı, turuncu ve sarı renkleriyle  batarken güneş, bir masal ortamı sunar Kayabaşı’ndan izleyenlere.

Ufuk çizgisini yarılayan güneş, yepyeni umutların habercisi edasıyla batarken, yıldızların parlaklığına bırakır geceyi. Henüz seyrine doyamadan kaybolmuş olan güneş, başka diyarları aydınlatmaya gitmiştir bile…

Bizi romantik hayallerimizle baş başa  bırakmış olan güneşin ön cephesinde, önümüzdeki ovada, diziler halindeki lahana tarlaları, Okçu dağının romantik görüntüsü ve şehre kadar gelen Okçu Suyu…

Kayabaşı’ndaki, Grup Vakti olarak bilinen, Gün Batımı anılarım hala yüreğimde bir ses, bir nefestir benim için.

Dili olsa da söylese…

Mersin’den yaklaşık 40 gün önce geldiğimiz Bor Kasabasını Kayabaşı gün batımlarıyla bir başka sevmiştim.

Temmuz ayı sonlarına doğru Kayabaşı’nı keşfettim yeni edindiğimiz arkadaşlarla. İyi ki keşfetmişiz.

Bor’daki günlerimizin en heyecanlı ve en önemli aktivitesi oldu Kayabaşı…

Ne zaman hüzünlenir ya da neşelenirsek Kayabaş’ında bulduk kendimizi.

Uzaktan görenler taş yığını bir kayalık derdi Kayabaşı’na. Ama bizim için öyle değildi. Bizimle birlikte, bizim gibi olan Borluları da bağrında taşır ve teskin ederdi sanki.

Kayabaşı da gerçekten Kayabaşıydı…

Volkanik kayalardan bir seyir terası oluşmuştu adeta…

Her gamı kasaveti unuttuğumuz, borçların alacak olduğu ve günün yorgunluklarını giderdiğimiz bir yerdi Kayabaşı.

Öyle ki, Bor’daki birkaç aylık çocukluk dönemimin gözbebeğiydi Kayabaşı.

1957 yılında, 13 yaşında, büyümek zorunda kalmış bir çocuk olan bana göre, volkanik kayalardan ve uçurumlardan oluşan bu mekân gerçek bir kayabaşıydı.

Doğal yapısı bozulmamıştı. Kısa sürede edindiğimiz birkaç arkadaşımızla Güneşin batışını seyredip, hayallere daldığımız bir yerdi Kayabaşı.

Anılarımda özellikle ‘’Kayabaşı’nda günbatımı’’ hafızama kazınmıştı…

*****

Unutulmazlarım arasında olan Kayabaşı, Bor Belediyesi tarafından ilçeye Kayabaşı Parkı olarak kazandırılmış. Kayabaşı Parkı bir mesire alanı olarak halkın hizmetine sunulmuş ve yoğun ilgi görmüş.  

Önünden çevre yolunun geçtiği Bor Kayabaşı Amfi Tiyatro alanında binlerce kişinin katılımı ile düzenlenen etkinlikler Borlulara hareketli ve güzel saatler yaşatıyor olmalı.

Borlu arkadaşlarım, bahar ve yaz aylarında Kayabaşında güneşin batışını izlemek ve piknik yapmak için yüzlerce vatandaşın Kayabaşına geldiğini söylüyorlar.  

Bor Belediyesi tarafından yaptırılan Bor Kayabaşı Park’ta müzikli, ışıklı su dansı, özellikle çocukları büyülüyor olmalı…

Ramazan aylarında genç, yaşlı ve çocuklardan oluşan binlerce kişinin izlediği Bor Belediyesi’nin etkinliklerinde, sihirbazlık, dans, cambazlık ve ateş gösterisi yer alıyormuş.

Ne mutlu Borlulara…

BİR YIL SONRA ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU MİSAFİRİYİM

15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...