Ceyhan Havzası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ceyhan Havzası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Temmuz 2022 Pazar

YUKARI ÇUKUROVA KASABASI OSMANİYE

 


6 Ağustos 1954 Cuma, Osmaniye…

Her gittiğim yerle bütünleşmek isteyen biri olarak, öncelikle Halk Kütüphanelerini bulmaya çalışırım ki bilgi edinebileyim.

İş, aş ve yeni bir yaşam kurmak için ikinci kez geldiğimiz Osmaniye'de öyle oldu. Henüz İl olmamıştı, Adana’nın kazasıydı.

Milattan önce 3 000 yılından başlayarak onlarca beylik ve devletin egemenliğine girmiş olan Osmaniye, Yukarı Çukurova’nın Ceyhan Havzası içinde yer alır.

Osmaniye yöresi 19. yüzyılın sonlarında Adana İlinin Cebelibereket Sancağına bağlı bir kasaba olarak yönetildi.

Osmaniye 23 Aralık 1918’de Fransızlar tarafından işgal edildi.

Gösterdiği şanlı direniş ve Ankara hükümetinin bastırmasıyla, 20 Ekim 1921 Ankara Antlaşması’nın ardından, 29 Aralık 1921’de Osmaniye’yi terk ettiler.

7 Ocak 1921 de bütünüyle işgalcilerden kurtuldu. Osmaniye’nin resmî kurtuluş tarihi 7 Ocak olarak belirlendi.

Cumhuriyet’in kuruluşunun ilk yıllarında sancaklar vilâyet haline dönüştürülürken Cebelibereket sancağı da İl yapıldı. Osmaniye bu ilin merkezi olmuştu. Cebelibereket ili 1933’te lağvedilince, Osmaniye de bir kaza merkezi olarak Adana iline bağlandı.

Dünyanın en verimli ovalarından biri olan Çukurova deltası, bir tarafının deniz, diğer tarafının dağlarla kuşatılmış olmasının yanı sıra Torosların, kara ikliminden koruyucu etkileri içindedir.

Yukarı Çukurova’nın Ceyhan havzasında bulunan Osmaniye tarımsal açıdan büyük öneme sahiptir. Giderek ülkemizin yer fıstığı ambarı oldu.

Çocukluk anılarımın unutulmazları arasında yer alan Osmaniye, yeryüzü yüzey şekilleri açısından ender yerlerden biridir. Arazinin eğimi, güneyden itibaren, kuzeye ve doğuya doğru gittikçe yükselir.

Deniz yüzeyinden 118 metre yükseklikte konumlanmış olan Osmaniye yeryüzü şekilleri, iklim, toprak ve su kaynakları bakımından insanların yerleşmesi için oldukça elverişlidir.

Batı kesimlerinde Adana ovasının düzlükleri yer alıyorken kuzeyinde, Elbistan köylerinden gelirken zorlukla geçtiğimiz Amanos dağları (Gâvur dağları), kuzeybatı yönünde Toros dağları, doğusunda Dumanlı, Düldül ve Tırtıl dağları bulunur.

Yörenin böyle önemli bir stratejik konum kazanmasında Toros geçitlerinin de büyük rolü vardır.

Çukurova’ya batı tarafından girmek veya buradan çıkmak ancak bu dağlar arasında bulunan geçitleri kullanarak mümkün olmaktadır

Bu geçitlerden ilki Gülek Boğazı, ikincisi Sartavul geçidi, üçüncüsü ise; Çakıt Vadisi’ni takiben, birçok yerde ancak tünellerle demiryolu ulaşımına imkân sağlayan Horoz geçidi ’dir.

Çukurova’ya doğu tarafından girebilmek için Gâvurdağı iki yerde geçit vermektedir.

Bunlardan birisi güneybatıda Belen geçidi, diğeri de kuzeydoğuda Aslanlıbel geçididir.

Osmaniye’ye oldukça yakın olan Aslanlıbel geçidi bilhassa tarih boyunca bilim adamlarınca “Amanos’ un Kuzey Geçidi”, “Darius Geçidi”, “Pylae Amanides”, “Billali geçidi”, “Bahçe geçidi”, “Arslan boğazı”, “Amanos kapıları” gibi isimlerle anılmıştır.

Yörenin dağlık ve ovalık coğrafî yapısı, ilk zamanlardan itibaren halkın sosyal ve kültürel gelişmesini derinliğine etkilemiştir.

Dağlık kesimde yaşayanlar, kendilerini kolaylıkla savunabilmek ve saklanmak için, kaleler inşa etmişlerdir.

Bu kaleler, erişilmesi güç, sarp kayalıklarla çevrili sığınaklardır.

Derebeyleri dağlara yerleşmiş, memur ve tüccarların yaşadığı ovalık kesimde ise, büyük şehirler kurulmuş ve gelişmiştir.

Osmaniye’nin de içinde bulunduğu bölge Türklerin fethinden önce Kilikya olarak adlandırılıyordu.


BİR YIL SONRA ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU MİSAFİRİYİM

15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...