![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDVDGVnd8vYHsTm-YRRGKQmxOcoisvbhRRZSzu0W5qavi4hrilIerKyOf1RBeCmbJDA1oSQb-rVzBLQ4j-rVVBrXL7zsWaTzA2-11Za4HFAqkDJDcM25k_j4kw-fn9hK3YIv1blDcHldEGG094ISBztJ8KVN3nlLC12dJG74QnrTdQ_hkqqvDz3MpnyHtc/w640-h426/InCollage_20230729_193513010%5B1%5D.jpg)
22
Eylül 1963 Pazar, Ankara...
Ankara
Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Liselerinde ders başı yapalı
bir hafta oldu. Bu süre içinde, kayıtlı bulunduğum Fen B sınıfı
öğretmenlerimizi, sınırlı da olsa, tanımaya çalıştım.
ASTRONOMİ
ÖĞRETMENİMİZ MUSTAFA SARICALI...
Aynı
zamanda okul müdürümüz olan Mustafa Sarıcalı Astronomi
öğretmenimizdi. İlk dersimize Astronomi nedir? Sorusuna yanıt
vermekle başladı.
''Astromi
her ne kadar Gök Bilimi olarak anılıyorsa da, aslında Evren
Bilimidir. Bir başka deyişle, başta karşımda duran sizler olmak
üzere, üzerinde bulunduğumuz Yerküre, içinde bulunduğu Güneş
Sistemi, Samanyolu Galaksisi ya da Gökadası ve milyarlarca
Galaksiyi ve oluşumlarını inceleyen bilim dalıdır.
Bu
nedenle felsefe dahil olmak üzere matematik, fizik, kimya, biyoloji,
antropoloji de benzeri bilim dallarıyla çok yakın ilişki
içindedir.''
Mustafa
Sarıcalı'yı dinler ve not alırken birden zamanda geriye giderek,
İstanbul Çapa Öğretmen Okulu Kimya Öğretmenim Münevver Baç
aklıma geldi. O da ilk dersinde tahtayı boydan boya kaplayan
periyodik cetvel tablosunu astıktan sonra, tablodaki simgeleri
göstererek ''evrenin sırlarını öğrenmeye hazır mısınız?''
demişti.
Mustafa
Sarıcalı da Evrenin oluşumu konusunda, bilim dünyasında kabul
gören, Sıcak Büyük Patlama (Big Bang)'dan söz ediyordu.
Başlangıçta evreni oluşturan Hidrojen İmparatorluğundan, kütle
çekimi nedeniyle bir araya gelen milyar kere milyar Hidrojenin bir
araya gelmesiyel gerçekleşen ''Çekirdek Kaynaşması'' ve
sonuçlarında ortaya çıkan bizlerin yapı taşlarını
anlatıyordu.
Soğuk
bir ders olarak görülen Astronomi hepimizin ilgisini çekmiş ve
can kulağı ile dinlerken bir taraftan da not tutmaya çalışıyorduk.
Astronomi
Dersini sevmiştim.
FELSEFE
ÖĞRETMENİMİZ SELMAN ERDEM ...
Öğretmen
zili çalar çalmaz, elindeki birkaç kitapla birlikte insanın içini
açan bir gülümsemesiyle dersimize giren Selman Erdem elindeki
kitapları öğretmen masasına bıraktı.
Ders
defterini de imzalayıp tahtaya ''Selman Erdem'' adını yazdıktan
sonra bize dönerek,
''Kendimi
tanıtayım çocuklar. İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu mezunuyum.
Halen Öğretmen Okulları Genel Müdürü olarak görev yapmaktayım.
Yüksek
Öğretmen Okulları, ülkemize nitelikli öğretmenler yetiştiren
kurumlar olduğundan, Milli Eğitim Bakanlığı katında özel bir
yeri var. Bu nedenle, bakanlıktaki görevimin yanı sıra dersinize
girmeyi de görev saydım.
Özgür
düşünceli öğretmenler, ki özgür düşünceli bireyler
yetiştireceklerinden, felsefe ve bağlı bulunduğu diğer bilim
dalları oldukça önem kazanmaktadır.
Felsefe,
köken olarak Yunanca “seviyorum”, “ardından gidiyorum”,
“arıyorum” gibi anlamlara gelen “phileo” sözcüğü ve
“bilgi”, “bilgelik” anlamlarına gelen “sophia” sözcüğünün
birleşiminden oluşan bir sözcüktür.
Bu
nedenle felsefenin anlamı, “bilgelik sevgisi” ya da “bilgi
sevgisi”dir.
Bir
başka deyişle felsefe bilgeliğe ve bilgiye değer vermek, bilgiyi
önemsemek, bilgiyi aramak, bilgeliğe erişebilme çabasıdır.
Bütün
bunlara erişebilmek için sunulan her bilgiyi hemen kabul etmemek,
tartışmaya açmak, yeni kuramlar üretmek gerektiğini de
bilmektir.
Daha
genel bir deyimle, düşünceyi tutsak olmaktan kurtarmak ve özgür
düşünceli bireyler ve toplumlar yetiştirmektir.
Bu
yönüyle felsefe ve özgür düşünce tarihin her döneminde
yasaklanma yoluna gidilmiştir ama herşeye rağmen özgürlük ve
özgür düşünce gelişmiştir.
Kazanılan
özgür düşünce evreni ve kökenimizi sorgulamamızı sağladığı
gibi fen bilimlerinde de önümüzü açmıştır.''
Selma
Erdem öğretmenimizi dinlerken zamanın nasıl geçtiğinin farkına
varmamış, tenefüse bile çıkmadan dinlemiştik.
Sevmiştik
Selman Erdemi...
RESİM
ÖĞRETMENİMİZ SAİM ONAN...
Öğle
yemeğinden sonra, ilk 2 saat Saim Onan'ın Resim Dersi vardı.
İvriz'deki Mehmet Karaman ile Çapa Öğretmen Okulu'ndaki
Selahattin Taran'ın yerini tutmasa da güler yüzlü, empati
kurmasını bilen biriydi.
Kendini
tanıttıktan sonra; Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık
Lisesi'nin temel amacı Fen ve Sosyal bilimlere öğretmen
yetiştirmek olduğunu vurguladı. Resim derslerinde bizlerden fazla
bir şey beklenmediğini, yapabileceklerimizin yeterli olacağını
ve geçerli not vereceğim dedi.
Atatürk
Devrim ve ilkelerinin Anadolu'da kalıcı olması amacıyla, ünlü
Türk Ressamlarının Anadolu'ya dağılarak yerel resimler
yaptıklarını uzunca bir süre anlattı. Güzel sanatların
öneminden söz etti. Her ne kadar Fen dalında uzmanlaşacak olsanız
da güzel sanatların önemini hiçbir zaman unutmayın lütfen...
Saim
Onan, bizleri yormadan ve üzmeden, güzel sanatlar üzerine tatlı
sohbetler yapmayı planlamıştı. Düşünce ve uygulamasını
sevmiştik.
BEDEN
EĞİTİMİ ÖĞRETMENİMİZ MÜMTAZ CONGER...
Uzun
boylu, atletik yapılı olan Mümtaz Bey kendini tanıttıktan sonra,
''spor salonunda uygulamalı dersten çok, kuramsal derslere önem
verilecektir.'' Diye başladı derse.
''Avcı
ve meyve toplayıcı'' atalarımızın yaşam biçimlerini bilmemiz
sağlığımız açısından sonderece önemlidir.
Bedenemizin
hareket üzerine kurulduğunu, hareketsizliğin bedenimiz tarafından
kara kış ya da kıtlık ve kuraklık olarak algılanacağını, bu
nedenle de enerji tasarrufu yapabilmek için hayati organlarımızın
bir bölümünün kapatabileceğini vurguladı.
Yaklaşık
2 saat ders çalıştıktan sonra ara vererek, en az 15 dakika
yürümenin hem bedenimize hem de beynimize oldukça yararlı
olacağını hatırlattı.
CEBİR
ÖĞRETMENİMİZ MEHMET ASLANTÜRK ...
Öğretmen
ziliyle birlikte derse giren Cebir öğretmeninimiz ''günaydın
çocuklar'' dedikten sonra tahtaya ''Mehmet Arslantürk'' yazdı.
Öğretmen
kürsüsünden inip, sıralar arasında dolaştı bir süre.
Ardından,
''İstanbul
Yüksek Öğretmen Okulu mezunuyum. İstanbul Üniversitesi'nde
Matematik-Astronomi eğitimi aldım. Ankara ve İstanbul'un önemli
okullarında öğretmenlik ve yöneticilik yaptım. Halen Milli
Eğitim Bakanlığı'nda Müsteşar Yardımcısı olarak görev
yapıyorum.
Sizin
anlayacağınız zaman fukarası olan biriyim. Yine de, çok önem
verdiğimiz Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesi
öğrencilerine zaman ayırıp en iyi bir biçimde yetiştirme
çabasındayız.
Milli
Eğitim Bakanlığı bünyesinde oldukça önemli görevleri olan
benim gibi arkadaşlarım, özveride bulunarak derslerinize geldiğine
göre, sizlerden de aynı özveriyi bekliyoruz. Bu arada, tenefüse
çıkmadan iki saat aralıksız ders yapacağız Sorusu olan var
mı?''
Mehmet
Arslantürk söylenmesi gereken her şeyi söylerken oldıkça
disiplinli olduğunu hissettirdiği gibi, zamanı iyi kullanmamız
gerektiği, ödevleri eksiksiz yapmamız, çok çalışmamız
gerektiğini de hatırlatmıştı. Sorumuz olamazdı.
Kimseden
soru gelmeyince derse başladı. Ders anlatışından oldukça
deneyimli olduğunu, sonraki derslerimizde de Talim Terbiye Kurulunca
kabul edilip, ders kitabı olarak okutulan Cebir kitapları olduğunu
öğrenecektik.
Neredeyse
nefes almaktan bile çekinerek dinledik ve not aldık. Anlatacağı
konu bittikten sonra, konuyla ilgili ilk ödevini verdi.
Perşembe
günü 3. ve 4. saatte yapılacak cebir dersinde ödevler
toplanacaktı.
İlgili
bakanın yerinde olmadığı zamanlarda bakan yetkisini kullanabilen
yetkili kişi müsteşar olduğuna göre, yardımcısı olan Mehmet
Arslantürk de oldukça yetkili biri olmalıydı. Haliyle işi
başından aşkındı. Buna rağmen dersimize gelmiş olmasını şans
olarak değerlendirdik.
COĞRAFYA
ÖĞRETMENİMİZ MELİHA BERET..
Öğrenci
ziliyle birlikte toparlanıp Coğrafya Öğretmeni Meliha Beret
Öğretmen ziliyle birlikte sınıfa girdi. hep birlikte ayağa
kalktık. ''Günaydın çocuklar...Oturun lütfen'' dedikten sonra
ders defterini imzaladı.
Bir
süre sınıfı alıcı gözüyle süzdükten sonra ''Küresel
Isınma'' kavramını duyan var mı içinizde?
Küresel
Isınma ve Coğrafya !..
Duymuşluğumuz
yoktu. Genelde yeryüzü şekilleri, dağlar, ovalar, tarım, enerji
kaynakları gibi kavramlar olarak algılamıştık daha önceki
derslerimizde.
Kimseden
ses çıkmadığını görünce,
''Yerküre
yüzeyimizin ve bağlı olarak atmosferin düzenli olarak
sıcaklığının artması olayına ''Küresel Isınma''
denilmektedir çocuklar.
Yürküremizde,
ortalama sıcaklığın 2 ya da 3 derece artması çölleşmesine
neden olabileceği gibi, tersi durumlarda da buzul devrine girmesi
olasıdır.''
Dedikten
sonra bizlere baktı. Böylece ''Küresel Isınma'' kavramıyla
tanışmış olduk...
İki
saat süreyle ''Küresel Isınma'' kavramı üzerinde konuşarak,
olası olumsuz etkilerine karşı halkımızı bilinçlendirme
görevinin büyük ölçüde öğretmenlere düştüğünü
vurguladı.
Tenefüse
çıkmadan işlenen ''Küresel Isınma'' kavramına saat 12.15'te
çalan ders bitim ziliyle son verildi.
Coğrafya
dersi de ilginç olmaya başlamıştı.
FİZİK
ÖĞRETMENİMİZ NECATİ GEÇKİNLİ ...
Öğretmen
ziliyle birlikte sınıfa giren Fizik Öğretmenimiz Necati
Geçkinli'yi de ayakta karşıladık. Güler yüzlü, halim selim bir
öğretmen karşımızda duruyordu. ''Oturun lütfen'' dedikten sonra
ders defterini imzaladı. Ardından,
''Çocuklar,
günlük yaşamda karşılaştığımız olayların en mantıklı
açıklamasını, temel bilimlerden biri olan Fizik ve Fizik
yasalarıyla açıklayabilmekteyiz.
Araçlarda
neden emniyet kemeri kullanmalıyız ya da viraja hızlı giren bir
araç neden savrulmaktadır, dönme yoluyla öteleme nasıl
gerçekleşmektedir, buz tutmuş bir ortamda yürümekte neden
zorlanırız, binlerce km uzaklıktaki bir radyo istasyonundaki
yayını nasıl duyarız, Evren nedir, nasıl oluşmuştur?
Sorularının yanıtlarını Fizik derslerinde öğreneceğiz.
Temel
Bilimlerin bir kolu olan Fizik dersinin Kimya, Biyoloji, Yer
bilimleriyle olan bağlantılarını da birlikte keşfetmeye
çalışacağız...''
Necati
Geçkinli'nin derse başlangıcını sevmiştim. Ezberci bir
eğitimden uzak olduğunu algılamıştım.
Diğer
öğretmenlerimizde olduğu gibi Fizik Dersinde de tenefüse
çıkmamıştık. Öyle ki ikinci saat dolduğu gibi tenefüs zamanı
da dolmuş olmalıydı ki sınıf kapısı tıklatılarak açıldığında
elindeki mandolinle Müzik Öğretmenimiz duruyordu.
MÜZİK
ÖĞRETMENİMİZ MÜMTAZ KAYA...
Sınıfça
ayakta karşıladığımız Mümtaz Kaya ''Oturun lütfen'' deyip
ders defterini imzaladı.Bir süre bizleri izledikten sonra,
''Çocuklar,
buraya fen ve sosyal bilimlerde yetiştirilmek üzere geldiniz.
Geldiğiniz öğretmen okullarında zaten müzikle haşır neşir
oldunuz. Her biriniz, en azından mandolin çalmasını biliyorsunuz.
Müzik
Öğretmeni olarak benim görevim sizleri, müzisyen olarak
yetiştirmekten ziyade, bedeniniz ve beyninizde hoş sedalar
yaratacak kavramlar oluşturmak olacaktır.
Müzik
evrensel olduğu kadar yerel bir dildir de. Öyledir çünkü Müzik
hayatın ta kendisidir.
İnsanoğlunun
kendini anlatması için bulunmuş olan muhteşem ve en harika bir
araçtır. Doğumumuzda var, düğünümüzde var, günlük
hayatımızda var, inançlarımızda var, ölümümüzde var…
Sevinç,
mutluluk, acı ve hüzünlerin ifade edilmesine ve bunların yeniden
hatırlanmasına eşlik etmekte, toplumsal yaşamın ayrılmaz bir
parçası ve kültürün aktarılmasında da önemli bir rol
üstlenmektedir...
Müzik
dersini ve öğretmenini sevmiştim...
KİMYA
ÖĞRETMENİ LÜTFİYE ÇAKMAKÇIOĞLU...
Kimya
dersimize Lütfiye Çakmakçıoğlu geldi. Necati Eğitim Enstitüsü
Kimya Öğretmeni iken Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık
Lisesi'ne tayini çıkmıştı.
Kısaca
kendini tanıttıktan sonra ders yılı boyunca işleyeceğimiz
konuları özetledi.
Buna
göre; elektroliz olayları, karbon kimyasına giriş, organik
bileşikler, hidrokarbonlar, alkoller, eterler, asitler, enerji
kaynakları ve bilimsel gelişmeler üzerinde durulacaktı.
İlk
iki saatlik dersin sonunda edindiğim izlenim; Çapa Öğretmen
Okulu'ndaki Kimya Öğretmenim olan Münevver Baç gibi deneyimli bir
öğretmendi Lütfiye öğretmenimiz....
Kimya
müfredat programını oldukça yüklü buldum. Zorlanacağımızı
düşündüm.
GEOMETRİ
ÖĞRETMENİMİZ NECDET ONUR...
Üçüncü
ve dördüncü saatlerde Geometri dersimize gelen Necdet Onur da,
kısaca kendini tanıttıktan sonra; iki boyutlu düzlem üzerindeki
çember, elips gibi kavramların olgunlaştırılmasından sonra üç
boyutlu uzay geometri üzerinde çalışacağımızı anlattı.
İki
boyutlu çalışmalarda pek sorunumuz olmayacaktı ama üç boyutlu
uzay geometride zorlanabileceğimizi hissettim.
İNGİLİZCE
ÖĞRETMENİMİZ ABDÜLKADİR SALGIR...
Beşinci
ve altıncı saatteki İngilizce dersimize, aynı zamanda Milli
Kütüphane Müdürü olan, Abdülkadir Salgır geldi.
Hazırlık
lisesine gelinceye kadar İngilizce görmemiştik. Oldukça yoğun
Fen Programının uygulandığı sınıfımızda, haftada 2 saatlik
İngilizce dersi ne kadar sağlıklı olabilirdi. Sürekli tekrar
isteyen İngizce kelimelerine ne kadar zaman ayırabilirdik,
Farkına
vardım ki İngizce Programı, yok denilmesin diye konulmuştu.
Hazırlık Lisesi ve sonrasında gireceğimizi düşündüğüm Fen
Fakültesi bize İngilizce öğretemezdi.
TÜRKÇE
ÖĞRETMENİMİZ HEDİYE HANIM...
Son
iki saatimize gelen Türkçe Öğretmeni Hediye Hanım, kısaca
kendini tanıttıktan sonra, yıl boyunca işleyeceğimiz konuları
özetledi.
Buna
göre; Edebiyat-Felsefe İlişkisi, Dilin Tarihi Süreç İçerisindeki
Değişimini Etkileyen Sebepler, Cumhuriyet Dönemi’nde
Hikayelerimiz, Cumhuriyet Dönemi Saf Şiir Anlayışı, Cumhuriyet
Dönemi Türk Edebiyatı ve Türk Romanı, Dünya Edebiyatında Roman
işlenecekti.
Türkçe
dersini sevmiştim. Sorun olmayacaktı...