Nergis derki ben nazlıyım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nergis derki ben nazlıyım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Temmuz 2022 Cumartesi

KARA KIŞI BAHARA ÇEVİREN ÇİÇEKLER

 




26 Ocak 1955 salı Osmaniye…

Çukurova’da kışı bahara çeviren nergis çiçekleri açmaya başlamıştı. Adana, Mersin, Osmaniye ve Kahramanmaraş gibi şehirlerde geçim kaynağıydı nergisler.

Kardeşim 9, ben 11 yaşına girmiştik. Çapa sallayabildiğimize göre Karaçay kıyıları ve Torosların eteklerinde nergis toplayıp satarak aile bütçesine katkı sağlayabilirdik.

Pazar günü sabah kahvaltısından sonra babam işe giderken Mustafa ile ben de nergis çiçeklerinden toplamak için Karaçay Deresi’nin karşı kıyısına, Torosların eteklerine gittik.

Nergis, diğer bilinen adı ile Fulya, sıra dışı güzelliğin çiçeğidir. Demişti sınıf öğretmenimiz Osmaniye ile ilgili bilgi verirken. En az görüntüsü kadar güzel olan kokusu ile yanından geçenleri kendinden geçirirdi. Öyle ki, nergis’ in kokusunu duyan biraz mürekkep yalamışlar çiçeklerin dilini,

Nergis derki ben nazlıyım
Sap kayalarda gizliyim
Mavi donlu gök gözlüyüm
Benden ala çiçek var mı?

Dizeleriyle dile getirmekteydiler.

İkindiye kadar topladıklarımızla birlikte eve gelip, yemek yedikten sonra nergisler demetler haline getirdik. Ardından Osmaniye merkezine doğru yürüyerek, demetini 10 kuruştan sattık.

900 gram ekmeğin 40 kuruş olduğu yıllardı.

Her ne kadar ekmek evde yapılıyorsa da, diğer giderlerimiz için, dört demet nergis satarak bir ekmek parası kazanıyorduk.

Aile bütçemize katkı sağlamaya başlamıştık. Güzel bir duyguydu. Pazar günü 8 demet satarak 2 ekmek parası kazanmıştık. Evde ekmeği yapan anama vererek onu da ödüllendirmiştik.

İki gündür nergis toplamayı sürdürdük, sürdürmeye de devam edeceğiz.

Aile bütçesine katkı sağlayabilmek harika bir duyguydu. Kendimizle gurur duyuyorduk.

Amanosların eteklerine yaslanmış eşsiz güzelliklerle süslü ovalarında, Dadaloğlu’nun ve Cerenlerin yurduydu Osmaniye.

Papatyalarla bezenmiş kırları, eteklerindeki üzüm bağları, portakal çiçeklerinin baygın kokusunu dağıtan rüzgâr karışıyordu.

Belli belirsiz umutlarla doluydu günlerimiz…

Papatyalar özgürlüklerine epeyce düşkün çiçeklerdi.

Her an her yerde karşınıza çıkabilecek durumda olsalar da özgürce büyüyebilecekleri ve çoğalabilecekleri alanları seçerlerdi.

Özgürlüğü seven papatyalar Karaçay deresi kenarlarında bolca bulunmaktaydılar.

Nergis çiçeklerinin satışlarının yanı sıra, papatya tabancaları yapmıştık oyunlarımız için.

Papatya Tabancaları için bisiklet lastik pompalarından esinlenmiştik.

İçi boş sazlardan, kaval biçiminde yaklaşık 20-30 cm uzunluğunda düzgünce kestikten sonra dairesel papatyalar, 2-3 cm’lik saplarıyla mermi olarak iki ucuna da yerleştirilmekteydi.

Sazın içine rahatlıkla girebilecek şekilde hazırlanmış bir sopa ile bir uçtaki papatya itilince, sıkışan hava silahlardaki genleşen gazın yerine geçerek, diğer uçtaki papatyayı mermi gibi fırlatıyordu.

Bunlar zararsız mermilerdi. Oyun için yeterliydiler. Keyif alıyorduk.

Arkadaş edinmek için de harika araçlardı.

Birinci yarıyıl tatilinde hem nergis satmış hem de papatya tabancalarıyla oynarken arkadaş sayımızı arttırmıştık.

Bu moralle okulun ikinci yarıyılına başlayacaktık.

Her şey yolundaydı yani…

BİR YIL SONRA ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU MİSAFİRİYİM

15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...