Kayıtlar

Regma Gölü etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

TARSUS CLEOPATRA KAPISI

Resim
  31 Temmuz 1960 Pazar, Tarsus… Bugün yine, ikinci kez, ücret alma günü.  5 Haziran'da geldiğimi Tarsus Karabucak Okaliptüs Ormanı Fidanlığındaki mevsimlik işçiliğimizin ikinci ayı dolmuştu.   Sabahın erken saatlerinde Akıncı Ailesi çalışanları olarak fidanlık muhasebesinden 28’er günlük ücretlerimizi aldık. Muhasebeden ayrıldığımızda hepimizin yüzü gülüyordu. Tavuk kümesinden bozma konaklama yerine dönerken babama ”Bugün Salih’le Tarsus’a gidebilir miyiz?” sorusuna olumlu yanıt aldık. Cumartesi günü sözleştiğimiz gibi Salih saat 09,00’da bisikletiyle geldi. Salih’e babamın bisikletiyle biz de eşlik ederek Tarsus'a hareket ettik. Tarsus’ta ilk ziyaret yerimiz Cleopatra Kapısı oldu.  Anıtsal yapının çevresinde dolanırken aklıma, İvriz’deki tarih derslerinde tarihi adeta yaşatan, Hüseyin Seçmen öğretmenim geldi. Antik Kilikya’nın başkenti Tarsus’tan söz derken, Tarsus biraz da Cleopatra Kapısıdır. Demişti. Tarihin en romantik kapısıydı Cleopatra Kapısı. An...

KİREÇ BADANALI KÜMESTEN EVİMİZ

Resim
5 Haziran 1960 Pazar, Karabucak Tarsus… Yanmış kireç kokusu ve su şırıltılarıyla uyandım. Gözlerimi araladığımda karşılaştığım bembeyaz duvarlar, ilk anda, hastanede olduğum duygusunu uyandırdıysa da bir an için nerede olduğumu anımsayamadım.  İvriz’de miydim, Misli Köyü’nde miydim, yoksa Mersin’de miydim? Mersin’de olamazdım, barakaların duvarları böyle bembeyaz değildi. İvriz aklıma geldiyse de ranzalardan birinde olmadığım gibi kardeşim Mustafa yanımda yatıyordu? Neredeydim acaba? Bulgaristan’dan ayrıldığımız 1951’den beri sürekli yer değiştirdiğimiz için, bazı sabahlar kalktığımda nerede olduğum konusunda çekincelerim oluyordu. Yatakta doğruldum... Tavanıyla birlikte bütün duvarları bembeyaz ve pencereleri olmayan oldukça küçük bir odadaydık. Sineklik olarak tanımlayabileceğim tel örgüden yapılmış kapısından giren ışıkla aydınlanmıştı yattığımız yer. Yattığımız odanın normal bir kapısı yoktu yani. Yatakta bir süre oturup, odaya göz gezdirdikten sonra zihnimi t...

İSKELELERİYLE MODERNLEŞEN MERSİN

Resim
  10 Temmuz 1955 Pazar, Mersin… Yaklaşık bir ay önce geldiğimiz Marsin'de. kendime ayırabileceğim bütün zamanlarımı Mersin İl Halk Kütüphanesi’nde geçiriyorum. Kütüphanede bulabildiğim kaynaklara göre geçmişinde, küçük bir balıkçı köyü olan Mersin, bir liman şehri olan Tarsus’a, Tarsus’ta da Adana’ya bağlı yerleşim birimleriydi. 1860’lı yılların başında 100–150 haneli bir köy-kasaba olan Mersin’de liman hizmeti görecek bir iskele bile yoktu. Yelkenli gemi ve kayıklar, yanaşabildiği kadar sahile yanaşıyor ve suya giren hamallar yükleme-boşaltma işlerini yapıyorlardı. İlk iskele, yolcu iskelesi olarak da kullanılan, Gümrük İskelesi’dir. Taşların yığılmasıyla oluşturulmuş ilkel bir iskeleydi. Zamanla uzunluğu artan iskele üzerine bir kulübe de yapılmıştı. Mersin’de iz bırakmış en önemli yapılardan birisi, Ulu Camii ile  birlikte anılan Gümrük Meydanı ve Gümrük İskelesi’dir. 1860’lı yıllardan itibaren, 1961 yılına Mersin limanı hizmete girinceye kadar, sürekli yenilenip deği...