Peri Padişahı Sarayı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Peri Padişahı Sarayı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Haziran 2023 Perşembe

PERİ PADİŞAHI SARAYI ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU

9 Nisan 1962 Pazartesi, Çapa İstanbul…

Öyle sanıyorum ki benim gibi birçoğunuz girmekte olduğunuz bazı binalara hayran hayran bakarken bulursunuz kendinizi. 1848 yılından bu yana dimdik ayakta duran İstanbul Çapa Öğretmen Okulu binası da bunlardan biriydi.

Anıtsal bir yapı olan Çapı Öğretmen Okulu ile ilk karşılaştığım ve içine girdiğim andan itibaren kendimi adeta masallardaki peri padişahının sarayında hissetmeme neden olmuştu.

Aradan 7 ay geçmesine rağmen, hala aynı duyguları taşıyordum.

Çapa Öğretmen Okulu, benim için, masallardaki Peri Padişahının sarayı olmuş, olmaya da devam ediyordu.

Bulgaristan'dan 1951'de gelen Muhaciri bir ailenin büyük oğlu olarak, feleğin çemberinden geçmiş, geçmek zorunda kalmış ve 7 yaşında düşünsel olarak büyümüştüm.

Elbistan Alevi-Kürt köylerinden karahasanuşağı ile Hasanköy’de bir süre yaşamış, Çukurova pamuk tarlalarında mevsimlik işçi olarak çalışmış, yerfıstığı ambarı Osmaniye'de kabuklu fıstık ayıklamıştım.

ilkokulu 5 değişik il ya da ilçede bitirmiş, ilkokul 3. sınıftan itibaren, aileme ekonomik katkıda bulunabilmek için, simit ve halka tatlısı satmış, bir ara ayakkabı boyacılığı da yapmıştım.

Doğru dürüst okuma yazma bilmeyen babam, bana göre, atom karınca gibi güçlü, çalışkan biriydi ve tevekkül sahibi biriydi. Hala da öyledir.

Babama benzemiştim çalışkanlığıyla, insancıl yönüyle, her zaman olaylara olumlu bakışıyla ve en kötü durumlardan en iyi sonuçları çıkarma becerisiyle.

Yaşamındaki en büyük arzularından bir, çocuklarının üniversite bitirecek kadar eğitimlerini sürdürmeleriydi.

Bu nedenle çok çalışıyor, bilgilerimi pekiştirmek için de, başta Gülay olmak üzere, arkadaşlarıma ders anlatıyorum. Tekrarlar bilgilerimi pekiştirdiği gibi, eksiklerimi de tamalamama yardımcı oluyordu.

Derslerde soru soran bütün öğretmenlerimin gözünde çalışkan ve bilen bir öğrenci görünümü vermek için, parmaklarım hep havada oluyordu.

Başlangıçta havadaki elim nedeniyle bana söz veren öğretmenlerimin bütün sorularını doğru yanıtladığım için, soru sormaz oluyorlardı. Yazılı sınav kağıtlarımdaki bazı hatalarımı görmüyorlardı artık.

Keman, piyano ve resim dersleri dışındaki bütün notlarım 9 ve 10. du.

Çok disiplinli bir olarak, asıl dalım olan Müzik Seminerinde nota bilgin harika.

Notalarını ezbere aldığım eserleri çok güzel çalıyorum. Ne var ki, duyduğum bir melodiyi anında notaya dönüştüremediğim gibi, notaları karşımda olmayınca çalamıyorum da. Bir başka deyişle, müzikte kendimi gösteremem.

Daha İvriz Öğretmen Okulu öğrencisi iken ben bunun farkına varmıştım. Melodilere duyarlı bir kulağım yoktu.

İstanbul’da okuma şansımı yaratmak için, Vivaldi’nin Dört Mevsim eserinin giriş bölümünü hazırlayarak sınavlarda başarılı olmuş ve Çapalı olma fırsatını yaratmıştım.

Matematik ve Fen Dersleri öğretmenlerim de benim bu yönümün farkına varmış olmalılar ki bana ayrı bir özen gösteriyorlardı.

Özellikle Matematik Öğretmenim Tevfik Aras kendi dalında eğitim yapmam konusunda beni yönlendirmeye çalışıyordu.

Peri Padişahının Sarayı konumundaki Çapa Öğretmen Okulu'nda kendimi bir prens gibi hissediyordum. Bu saraydaki Prensesim de, her ne kadar haberi olmasa da, Betül Öztop idi. Kalbini çalma isteği ile yanıo, tutuşuyordum.

Gözlerimin içini güldüren, enerjime enerji katan, sürekli görme isteğiyle kalbimde tatlı bir çarpıntıya yol açan duyguydu Betül’ün kalbini çalma isteği. Bu istek beni daha da kamçılamış ve derslerimdeki başarımı bir adım daha ileri götürmüştü.

Derslerime odaklandığımda, önümdeki dersten başka bir şey görmeyen ben, mola verdiğimde Betül’ü anımsayarak rahatlıyor, tatlı bir gülümseme ile çevreme bakıyordum…

BİR YIL SONRA ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU MİSAFİRİYİM

15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...