Tahir Sevenay etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tahir Sevenay etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Temmuz 2023 Cuma

ANKARA YÜKSEK ÖĞRETMEN OKULU'NA SEÇİLDİM


31 Mayıs 1963 Cuma, Çapa İstanbul...

Sevincimden yere göğe sığamıyorum. Sığamıyorum çünkü Ankara Yüksek Öğretmen Okulu vizesi onaylandı.

Ankara Yüksek Öğretmen Okulu hayalimin gerçekleşmesi için, başlangıçta karşı çıkan Ekrem Zeki Ün, her dersinden önce konuyu açtığımdan ve sonraki yıl içinde de başının etini yiyeceğim anlaşıldığından vize vermek zorunda kaldı.

Bugün saat 10:00'da Öğretmenler Kurulu Toplandı. Ben de heyecanla kuruldan çıkacak kararı bekliyorum kurul odasının önlerinde. Zaman bir türlü geçmek bilmiyor.

*****

Nihayet saat 12:00'de Matematik Öğretmenim Tevfik Aras kapıda göründü. Adeta uçarak yanına ulaştım.

-Kutlarım Akıncı. Ankara Yüksek Öğretmen Okulu'na gönderilme kararın oybirliği ile gerçekleşti.

-Teşekkür ederim öğretmenim. Sayenizde gerçekleşti.

-Ekrem Zeki Üngör'ü nasıl razı ettin ki bugün gitmen konusunda olumlu oy kullandı.

-Bıktı benim ısrarlarımdan. Önümüzdeki yıl başına bela olacağımın farkına vardığı için olumlu oy kullanmıştır. Başlangıçta karşı çıkan resim öğretmenim Selahattin Taran ile piyano öğretmenim Halil Bedii Yönetken'i de ikna etmek hiç kolay olmadı biliyorsunuz.

-Her neyse...Tekrar kutlarım Akıncı. Hayırlı olsun. Başta Matematik olmak üzere, Fen bilimlerinde çok başarılı olacağına inanıyorum.

Dedi ve tekrar Öğretmenler Kurul odasına geri dödü.

Böylelikle ülkemizin başkenti Ankara'da 5 yıl okuma şansımı yarattım.

Vazgeçerseniz kaybedersiniz...

Demişlerdi hayallerine ulaşanlar. Vazgeçmedim ve kazandım...

Hazırlıklı olarak fırsatla karşılaşmak ''şans'' denilen olgudur. Deyimini hiç unutmadım.

Tüm yaşamım boyunca, hayallerimin gerçekleşmesi için, karşıma çıkan fırsatlara hep hazırlıklıydım. Bu nedenle, kendi şansımı kendim yarattım her zaman.

En olumsuz koşullardan en ölumlu sonuçları çıkarmayı öğrenmiştim İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'na gelinceye kadar.

Ankara Yüksek Öğretmen Okulu vizesi alınca, haliyle, Çapa Öğretmen Okulu Dönemi sona erdi.

Ermesine erdi ama, öyle sanıyorum ki, Sırça Saray olarak adlandırdığım Çapa Öğretmen Okulu, geçmiş iki yılıma damgasını vurmanın yanı sıra gelecek yıllara da damgasını vuracaktı.

Adeta kanatlanarak sınıfımıza döndüğümde, sınıftaki arkadaşlarım başarılarımdan ve Ankara Yüksek Öğretmen Okulu'na seçilmiş olmamdan ötürü tebrik ettiler.

Bu sonuca en çok sevinenlerden biri de dert ortağım Gülay Medetgil oldu.

-Tebrikler Akıncı. Annem de çok sevinecektir. Lütfen, okuldan ayrılmadan bize uğra...

-Olur Gülay...Sana ve ailene, bana desteklerinizden ötürü, vefa borcum var zaten. Yarın uğrasam olur mu?

-Olur Akıncı...

31 Mayıs 1963 Cuma öğleden sonra...

Saat 13:00'de Öğretmenler Kurul Toplantısı bitti. Başta, bana Ankara Vizesi müjdesini beren Matematik Öğretmenim Tevfik Aras olmak üzere, bütün öğretmenler Öğretmenler Odasına geçtiler.

Kapıyı tıklatarak, ''gelebilir miyim?'' Dedim.

Tam karşımda bulunan Meziyet Çağlayan,

-Gel bakalım Akıncı...Öncelikle kutluyorum seni Ankara Yüksek Öğretmen Okulu'na oybirliği ile seçildiğin için.

-Teşekkür ederim öğretmenim. Tevfik Aras Öğretmenim aklıma sokmuştu Ankara olayını.

Araya giren Tevfik Aras,

-Akıncı, okulumuzun en iyi öğrencilerinden biri olmanın yanı sıra, Meziyet Öğretmenimizin de anlattığı gibi, şimdiden iyi bir öğretmen olduğunu görüyoruz.

-Teşekkür ederim Öğretmenim. Sizleri örnek alıyor ve başarmaya çalışıyorum. Özel ders verdiğim öğrencim Ülkü, dışarıdan girdiği Ortaokul birinci sınıf derslerinin hepsinden başarılı oldu.

Dedikten sonra,

-Pazartesi günü ailemin yanına, Tarsus Turan Emeksiz Ağaçlama Sahası'na gidiyorum. İzniniz olursa, hepinize emekleriniz için ellerinizi öperek teşekkür etmek istiyorum.

Öğretmenlerimin alkışları eşliğinde ellerini öperek vedalaştım.

İyi ki, ellerini öperek, teşekkür ettiğim öğretmenlerimin öğrencisi olma ayrıcalığına erişmiştim.

Davranışları, nezaketlerı, rol model oluşlarıyla geleceğimin rotasını çizmemde etkili oldular.

Öğretmenler odasından ayrıldıktan sonra okul müdürü Niyazi Akşit'e uğradım. Her zamanki centilmen ve örnek davranışıyla koltuğundan kalkarak karşıladı. Beni alnımdan öptükten sonra kutladı ve başarılar diledi...

Niyazi Akşit'e teşekkür ettikten sonra, okuldan ayrılma hazırlıklarına başlamak üzere yatakhaneye giderken, ''yarın Zeytinburnu gecekondularına, Mustafa dayımlara gitmeliyim...''dedim kendi kendime.



13 Temmuz 2023 Perşembe

ANKARA YÜKSEK ÖĞRETMEN OKULU HAYALİ

 

4 Şubat 1963 Pazartesi, Çapa İstanbul...

Yarıyıl tatili bitti. Bayrak merasiminin sona ermesiyle birlikte ikinci yarıyıl dersleri başladı. Sevgilisine kavuşmuş gibi hissettim kendimi...

İlk günün gevşekliği vardı hem öğrencilerde hem de öğretmenlerde. Fazla zorlanmadık uyum için.

İkinci akşam etüdündeyiz... Sınıfta hafiften konuşmalar, tatil anıları ve aşıkların özlem gidermeleri var.

Anı defterimi açarak ilk günün özetini yazacağım ama, mırıltılardan kafamı toparlayamıyorum. Nöbetçi öğretmen de sınıfları dolaşıp gittiğine göre, En iyisi kütüphaneye inmek.

Kütüphanede benden başka kimse yok. Eğitim Enstitüsü ve Yüksek Öğretmen Okulu öğrencileri henüz tatilden dönmemişler. Anı defterimi açıyor ve yarıyıl tatilinin özetini yazmaya başlıyorum.

                                                   *****

Okulun ikinci döneminin başladığı bu ilk günde, Matematik Öğretmenim Tevfik Aras'ın sürpriz sayılabilecek bir teklifiyle karşılaştım.

Öğleden sonraki ilk ders Tevfik Aras'ındı. İdareye ders defterini almaya gittiğimde oradaydı. Hal hatır sorduktan sonra,

-Akıncı, Matematik ve Fen Bilimlerinde çok başarılı olduğunu görüyorum. Ancak, Resim ve Müzik derslerinde biraz zorlandığını duydum.

-Haklısınız öğretmenim. Sıkı ve disiplinli çalışmamın ürünü, nota bilgimin iyi olmasının yanı sıra kemanda yay çekmede de çok başarılıyım. Ne var ki müzik kulağı yok bende.

-Tahmin etmiştim Akıncı. En iyisi seni önümüzdeki yıl, Öğretmenler Kurulu kararıyla, Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesi'ne gönderelim. Ne dersin?

-Ne diyebilirim öğretmenim. Hayallerimden biri daha gerçekleşmiş olur. Lise mezunu olmak ve üniversiteye girmek vardı hayallerimde. Üstelik ülkemizin başkenti Ankara'da 5 yıl okuma ayrıcalığı var. Ama!..

-Aması ne Akıncı?

-Aması şu ki öğretmenim...Ekrem Zeki Ün, Halil Bedii Yönetken ve Selahattin Taran buna karşı çıkarlar.

-Sen Ekrem Zeki Ün'ü ikna etmeye bak. Diğerleri fazla zorluk çıkarmazlar.

-Teşekkür ederim öğretmenim...

Tevfik Aras'ın yanından ayrıldım ayrılalı yeni bir hayal dünyasında yaşamaya başladım.

Öğleden sonraki derslerde bile aklım Ankara Yüksek Öğretmen Okulu'ndaydı.

Tevfik Bey'in dediği gibi Resim Öğretmenim Selahattin Taran'ı ikna etmek kolaydı. Zaten kendisi de benden ressam olamayacağı izlenimini edinmişti.

Selahattin Taran'a göre iy bir öğretmen olurdum. Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'nü kazanma şansım zaten yoktu. Bu nedenle Ankara Yüksek Öğretmen Okulu vizesini verirdi.

Piyano Öğretmenim Halil Bedi Yönetken de, iyi bir müzisyen olamayacağımı hissettirmişti bana. Disiplinli çalışmamı seviyor ancak, mırıldandığı bir melodiyi piyanoda çalmamı istediğinde başarısız oluyordum Ankara Yüksek Öğretmen Okulu vizesini o da verirdi.

Ekrem Zeki Öğretmenimden vize almak zordu. Zordu çünkü benimle ilgili izlenimleri olumlu gibiydi. Şimdiye kadar, mırıldandığı bir melodiyi kemanda çalmamı istememişti. Önüne konulan notaları pürüssüz yay çekerek rahatlıkla çalıyordum.

Bir süre ''ne yapmalı da Ekrem Zeki öğretmenimi ikna etmeliyim.'' Diye düşündükten sonra, bugüne kadar olan kazanımlarımı nasıl sağladığım aklıam geldi.

Her zaman kendi şansımı kendim yaratmıştım. Bu kez de öyle olmalıydı. Birden, ''vazgeçerseniz kaybedersiniz...'' Özdeyişi aklıma geldi.

Ekrem Zeki Öğretmenimi her gördüğümde ısrarla, ''bende müzik kulağı olmadığını ancak iyi bir dinleyici olmanın yanı sıra, Matematik ve Fen Bilimlerinde başarılı biri olarak, klasik müziği bütün öğrencilerime sevdireceğimi'' söyleyebilirdim.

Bu karara varmıştım ki etüdün bittiğini bildiren zil çaldı.

Sahi ben yarıyıl tatilinin özetini yapacaktım...



4 Nisan 2023 Salı

İSTANBUL ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU 1961-62 EĞİTİM YILI

 

18 Eylül 1961 Pazartesi, Çapa…

Her geçen gün hayranlığımızın biraz daha arttığı, anıtsal mavi çinili, İstanbul Öğretmen Okulu’nun ön bahçesinde 1961-1962 Eğitim ve Öğretim yılının açılış merasimi için toplandık.

İstanbul'da okuma ayrıcalığını elde etmiş biri olarak büyük bir heyecan ve coşku içindeyim.

Perşembe günü yetenek sınavları sonlanmış, kazananlar üç yıl süreyle bu çatı altında eğitim görme hakkını kazanmışlardı. Bunlardan biri de bendim.

Bayrak merasimine üç sınıf katılmıştı. Birinci sınıfı oluşturan bizler yetenek sınavları nedeniyle geçen hafta gelmiştik. İkinci ve üçüncü sınıflar pazar günü gelmişlerdi.

Aynı çatı altında barınmakta olan Eğitim Enstitüsü ve Yüksek Öğretmen Okulu öğrencilerinin eğitime başlamaları daha sonraki günlere denk gelmişti.

Birinci sınıfı oluşturan arkadaşlarımızın büyük çoğunluğu değişik öğretmen okullarından gelmiş olmakla birlikte İstanbullu ve gündüzlü olan arkadaşlarımız da vardı.

Adana Osmaniye Düziçi Öğretmen Okulu’ndan Kadir Karkın, Isparta Gönen’den Şekip Oğuz, Erol Güven, Malatya Akçadağ’dan İbrahim Demirel, Dicle Öğretmen Okulu'ndan Muhsin Eryılmaz, İvriz Öğretmen Okulu'ndan benimle birlikte Akif İken, Halit Armutlu, Alaattin Harput ve diğerleriyle tam bir mozaik oluşturmuştu sınıfımız.

Farklı İlköğretmen okullarından gelen arkadaşlarla tanışma amaçlı sohbet ederken okul müdürümüz Niyazi Akşit yardımcıları ve gün boyunca dersi olan öğretmenleriyle mavi çinili anıtsal kapıdan göründüler.

Herkes yerini aldıktan sonra Okul Müdürü Niyazi Akşit ‘’Günaydın arkadaşlar, yeni eğitim ve öğretim yılı hepimize hayırlı olsun.’’

Dedikten sonra bir el işaretiyle, okul bandosunun eşliğinde, önce İstiklal Marşı’nı sonra da eski öğrencilerden birinin yönetiminde andımız söyledik.

Ardından Okul Müdürümüz Niyazi Akşit, eğitim ve öğretimin temel amaçları konusunda bir süre konuştuktan sonra; müzik ve resim seminerlerinde kazanacağımız bilgi ve becerilerle vurguladıktan sonra, ülkemizin kurucusu Ulu Önder Atatürk'ün ”Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” Özdeyişini hatırlattı. 

Sonra da ‘’ Sanat, en genel anlamıyla, yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesi olduğuna göre…’’ hayal gücünüzü okulumuzun Resim ve Müzik Seminerlerini yöneten yetkin öğretmenlerimizle geliştireceğiz dedi.

Bayrak merasiminden sonra sınıflarımızda yerimizi aldık. İlk dersimize, aynı zamanda Müdür Yardımcısı olan, Coğrafya Öğretmeni Muzaffer Danışman geldi. Kendini tanıttıktan sonra ‘’ İdare ile sınıfınız arasındaki ilişkileri sürdürecek bir sınıf başkanı seçmelisiniz, aday var mı?’’ Dedi.

Bir süre kimseden ses çıkmayınca parmak kaldırarak ‘’Ben adayım öğretmenim.’’ Dedim. ''Kendini tanıt lütfen'' Deyince, İvriz Öğretmen Okulu'ndan geldiğimi, Müzik Semineri öğrencisi olduğumu, İvriz'de de sınıf başkanlığı yaptığımı anlattım.

Başkaca aday çıkmadığından oy birliği ile sınıf başkanı seçildim. Çapa’da kaldığım iki yıl süresince de bu görevimi sürdürecektim.

Genelde sınıf başkanlıkları angarya olarak görünse de olumlu sonuçlarını görmüştüm İvriz'de. Her şeyden önce okul idaresinde, başta okul müdürü olmak üzere, müdür yardımcılarını ve çalışanlarını tanıma fırsatı bulmuştum.

Bu kazanımlarımı burada da sürdürebilir, Resim ve Müzik Semineri öğretmenlerinin yanı sıra Eğitim Enstitüsü öğretmenlerini de yakından tanıma fırsatı bulacaktım.

1961-62 Eğitim ve Öğretim yılına başlangıcımız mükemmel olmuştu. Burada bulunmaktan çok mutluydum…

25 Mart 2023 Cumartesi

İSTANBUL ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU'NU KAZANDIM


 14 Eylül 1961 Perşembe, Çapa İstanbul…

Salı ve Çarşamba günleri okulun bize ödünç verdiği kemana uyum sağlamaya çalıştım. Ne de olsa farklı bir kemandı. Daha önce birlikte olduğu kişinin ruhundan bir şeyler almış olabilirdi.

Ben kemanımı keman da beni tanımalıydı. Uyum böyle sağlanabilirdi.

Öncelikli olarak teller üzerinde yay çekme çalışması yaptım. Pürüzsüz ve akıcı bir ses böyle sağlanabilirdi.

İvriz’deki Müzik Öğretmenim İmdat Halvaşi’ nin uyarıları kulaklarımda çınlıyordu. Hazırladığım Vivaldi’nin Dört Mevsim Konçertosu giriş bölümü İlkbahar parçasını pürüzsüz bir biçimde seslendirinceye kadar  çalışmaya devam ettim.

İvriz’de iyi hazırlanmıştım. Daha doğrusu Kemal Çuhalılar ve İmdat Halvaşi beni iyi hazırlamışlardı. Yine de heyecanlı iki gün geçirmiştim.

Nihayet sınav tarihi olan Perşembe günü gelip, çattı. Sınava ilk alınan öğrenci oldum, heyecanlanmama gerek kalmadı.

Müzik odasındaki masanın arka tarafında, ortalarında Ekrem Zeki Ün olmak üzere, yanlarında Halil Bedi Yönetken ile Tahir Sevenay yer almışlardı. Güler yüzle karşıladılar. Hangi okuldan geldiğimi, kimlerle ne kadar süre çalıştığım konusunda sorular sordular.

İvriz ve çalışmalarım hakkında konuşmamı sağlayarak benim rahatlamamı sağladılar, sonra da hazırladığım parçayı dinlediler.

Parçayı bitirip, kemanı indirdiğimde Ekrem Zeki Ün’e baktım. Halinden başarılı olduğum izlenimini edindim. Diğerleri de gülümsüyorlardı.

Piyanonun başına geçen Halil Bedii Yönetken akorlarla ilgili sorularından sonra solfej tekniğimi ölçtü.

Tahir Sevenay Vivaldi ile ilgili sorular sordu. Vivaldi’yi sosyal yönüyle tanımış olmamdan mutlu olduğu görülüyordu.

Sınavdan çıktığımda kesin kazandım dedim kendi kendime.

Öyle de olmuştu.

Bu anıtsal ve muhteşem okulda üç yıl okuma şansımı yaratmıştım. Çok mutluydum…

BİR YIL SONRA ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU MİSAFİRİYİM

15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...