Kayıtlar

Ocak, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ÖMER CANBAZOĞLU İLE MATEMATİK DERSİNDE

Resim
  6 Mart 1961 Pazartesi, İvriz... İvriz Öğretmen Okulu 3. sınıftayız. Yaklaşık 3 ay sonra Ortaokul bölümünü bitirmiş olup, Ortaokul diploması alacağız. Bu nedenle, bilgiyi ölçme ve aktarma yönünden önemli bir değerlendirme olan olduğundan, sözlü sınavlar  önem kazanıyor.  Bugün ilk iki dersimiz, hayranlık ve  saygı duyduğum Matematik Öğretmenim Ömer Canbazoğlu'nun. Öğretmen zili çaldığı anda sınıfa girdi.  Sınıfça ayakta karşıladığımız Canbazoğlu ''Günaydın çocuklar, oturun lütfen'' deyip, ders defterini imzaladı. Bir süre sınıfı gözden geçirdikten sonra not defterini çıkardı. Bugün bilgilerinizi ve aktarma gücünüzü ölçmek istiyorum. ''Akıncı seninle başlayalım. Gel bakalım kara tahtaya'' dedi. Biraz heyecanlanmamla birlikte kendime güvenim tamdı. Tahtanın önüne geçip elime aldığım tebeşirle ''sorunuzu bekliyorum öğretmenim.'' Dedim. Canbazoğlu, ''üç katından 10 fazlası 40 sayısına eşit ve küçük olan sayılar doğrusunu nasıl i...

VİVALDİ KEMAN KONÇERTOSU OLGUNLAŞIYOR

Resim
  5 Mart 1961 Pazar, İvriz... Sabah kahvaltısından sonra Müzikhaneye geldim. Antoni Vivaldi'nin Dört Mevsim Konçertosu'nun İlkbahar bölümü notalarını, keman olmaksızın, sesli çalıştım. Birkaç kez sesli çalıştıktan bir süre sonra kemanımda yay çekerek notaları çalışmaya başladım. Yaklaşık iki saat yay çektikten sonra piyano başına geçip tuşlara basmaya başladım. Notaları ezberlemeliydim yapacağım tekrarlarla... Öğle yemeği için ara verdim. Yemekten sonra bir süre açık havada dolaştım. Saat 14:00 sularında müzikhaneye geldim. Bir süre sonra Kemal Bey de geldi. -Hadi bakalım Akıncı. Dünden beri neler yaptığını görelim. -Oldukça iyi çalıştım öğretmenim. -Göster bakalım Akıncı. Seni dinliyorum... Kemanımın akordunu kontrol ettikten sonra yay çekmeye başladım. Kemal Bey hiç sesini çıkarmadan dinledi beni. Parçayı bitirip, kemanı indirdiğimde, -Fena değil ama yeterli de değil. Yay çekmede pürüzlerin var. Çıkardığı sesler çok net olmalı. Daha çok çalışman gerekiyor. Dedi....

TARSUS TURAN EMEKSİZ AĞAÇLAMA SAHASI

Resim
  23 Ocak 1961 Pazartesi, Tarsus… İvriz'in kazandırdığı alışkanlıklar nedeniyle, gün ışırken kendiliğimden uyandım. Doğrulup etrafıma bakındım. Bu kez şaşırmadım. Tarsus Turan Emeksiz Ağaçlama Sahası'nda, ailemin yanındaydım. Odamdan çıktığımda anam, günümüzde krep dedikleri, akıtmalardan yapıyordu. 'Hayırlı sabahlar anacığım.'' deyip ahşap evin içine göz attım. İki oda bir mutfaktan oluşuyordu. Dikkatimi çeken diğer ayrıntıya gelince, Akıncı Ailesi'nde ilk kez yemek masası görmemdi. Yer sofrasından kurtulmuş  olmak beni mutlu etmişti. ''Kalktın mı Mehmet... Baban çevreyi kolaçan etmek için çıktı. Biraz sonra gelir, kahvaltı ederiz.'' Dedi. Dışarı çıktım. Evin dışında artezyen kuyusu açılmış, akar su vardı. Elimi yüzümü yıkayıp, giyinmiştim ki babam da geldi. Kahvaltı sırasında okul ve başarılarım üzerinde konuştuk. Mutlu olmuştu, gözleri parlıyordu... Kahvaltıdan sonra babam, orman muhafaza memuru olarak, sahayı dolaşmaya giderken ben de B...

ANTONY VİVALDİ KEMAN KONÇERTOSU

Resim
  27 Kasım 1960 Pazar, İvriz... İstanbul İlköğretmen Okulu Müzik Semineri hazırlık öğrencisi olarak seçildiğim 3 Kasım'dan bu yana her gün ortalama bir birbuçuk saat keman çalıştım. İstediğim saatlerde keman ve piyanoya ulaşabilmek için de, süresiz Müzikhane nöbetçisi oldum. Süresiz nöbetçi olduğum Müzik Evinin girişinde, tam karşısındaki odada keman, mandolin, akordeon gibi bilinen ve akla gelen bütün enstrümanlar, metotlar ve nota sehpaları bulunuyor. Soldaki kapıdan kare biçiminde büyükçe bir salona girince, sol tarafında ilk göze çarpan dönerli nota tahtası ve notaları rahat görelim diye yanındaki piyano.. Akif ile benim gözbebeğimiz olan piyanoyu özel korumaya aldık. Salonun sağ duvarı boyunca küçük bireysel keman ve mandolin çalışma odaları sıralanmış. Yüzü hiç gülmeyen Kemal Çuhalılar'ın idealist ve insancıl yanını zamanla öğrendik. Başarılı öğrencileri “notalarınızı ve kemanlarınızı alın; gidin, çalışın, ben birazdan geleceğim yanınıza” diye gönderdiği küçük odala...

HAYALİMDE İSTANBUL ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU

Resim
3 Kasım 1960 Perşembe, İvriz… İçim içime sığmıyordu… Nasıl sığsın ki? Hayallerimin şehri, İmparatorluklar Başkenti İstanbul’da okuma fırsatını yakalamıştım. Son iki saatimiz müzik dersiydi. Müzik öğretmenimiz Kemal Çuhalılar ‘’İstanbul Çapa İlköğretmen Okulu Müzik Seminerine gitmek isteyen var mı?’’ Sorusunu sorduğu anda ilk kalkan parmaklardan biri benimdi. Benimle birkaç parmak daha kalkmıştı. Kemal Bey kalkan parmakları gözden geçirdikten sonra ‘’ Çapa Müzik Semineri için iyi derecede Keman ve Piyano çalmak, birer parça hazırlayarak sınavına katılmak zorundasınız. Yaz tatilinde de okulda kalıp çalışmalısınız.’’ Deyince parmakların bazıları inmişti. Ben indirmemiştim. İndirmeyenlerden biri de Akif İken idi. İkimize ayrı ayrı bakıp ‘’yarından itibaren hazırlanmaya başlayabilirsiniz.’ Demişti. Seçilmiştim… İstanbul Çapa İlköğretmen Okulu Müdürlüğü, Türkiye’deki İlköğretmen Okulları müdürlüklerine yazı yazarak; normal derslerin yanı sıra müzik ve resim konusunda uzmanlaştırmak...

İVRİZ'DE 1960-61 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI

Resim
  19 Eylül 1960 Pazartesi, İvriz… Madeni anahtar sesleriyle uyandım. Neler oluyor diye gözlerimi açıp, kafamı kaldırdığımda cibinlik ve okaliptüs ağaçlarını göremedim. Neredeydim acaba? Karabucak Okaliptüs Fidanlığı'nda olamazdım, ağaçları yoktu. Mersin Göçmen barakalarında da olamazdım. Olamazdım çünkü, ''geri döndüğümde hiç kimseyi yatağında görmeyeceğim'' sesi beynimde yankılandı. Ses Hüseyin Seçmen'e aitti. Bir ranzanın üst katında İvriz yatakhanelerinden birindeydim.  Hüseyin Seçmen de nöbetçi öğretmendi. Demek ki İvriz'de, sıcak yuvamızdaydım. Sınıf arkadaşlarım yataklarından inip, hızla giyinmeye başlamışlardı bile. Zamanda geriye, Cumartesi gününe gittim. Tarsus’tan bindiğim trende gecelemiş, Pazar günü de öğleden sonra İvriz’e gelmiştim. Yaklaşık üç ay bir buçuk metre yükseklikte bir çardakta, cibinlikle çevrelenmiş bir yatakta gecelemiştim kardeşimle. Ranzanın üst katındaki yatağımı çardaktaki yatak olarak algılamış, okaliptüs ağaçlarını...

ELVEDA TARSUS VER ELİNİ İVRİZ

Resim
  17 Eylül 1960 Cumartesi, Karabucak Tarsus… 19 Eylül 1960 Pazartesi günü bütün okullarda yeni Eğitim ve Öğretim Yılı başlayacaktı. Benim İvriz Öğretmen Okulu’nda, kardeşim Mustafa’nın da Konya Maarif Koleji’nde bulunma zorunluluğu vardı. Karabucak Ormanında çalıştığımız üç buçuk aylık sürede hem kardeşim hem de ben yaklaşık 400’er lira kazandık. Aile bütçesine kazandırdığımız 800 lira yıl içerisinde bize harçlık olarak dönecekti. Babam bisikletle Tarsus’a inerek tren biletlerimizi almış, her birimize 100’er lira da harçlık vermişti. Akşam saat 21,00’de Tarsus’tan kalkacak trenle ben Pazar günü öğleden sonra Ereğli’de olurken kardeşim de akşamüzeri Konya’da olacaktı. Bavullarımızı hazırlamadan önce, başta Orman Mühendisleri Muzaffer ve Yaşar Beyler olmak üzere muhasebedeki İsmet beyle görüşüp kendilerine teşekkür ettik. Sonra da her zaman bize saygı ile davranan Adem Usta ile Şoför Mahmut abilere uğradık, teşekkür ettik. Mahmut Ağabey ben siz akşam istasyona götürür uğurla...

MEVSİMLİK İŞÇİLİK DÖNEMİ BİTTİ

Resim
  17 Eylül 1960 Cumartesi, Karabucak Tarsus… Yaklaşık üç buçuk ay çalıştığımız Karabucak Okaliptüs Orman Fidanlığı'ndaki mevsimlik işçi dönemimizi dün sonlandırdım. Bu dönemde hem para kazandım hem de Antik Kilikya’nın başkenti Tarsus’u tanımaya çalıştım. Güzel bir yaz sezonu oldu. Tarsus’la ilk bağlantım 6 Temmuz Cumartesi günü Tarsus açık hava sinemasında izlediğim Ben Hur filmi kurmuştum. Sonraki günlerde fırsat buldukça açık hava sinemalarında ilginç bulduğumuz filmleri izlemeyi sürdürdük arkadaşımız Salih’le. Antik çağda Çukurova ile Mersin’den Alanya’ya kadar uzanan kıyıları ve yaslandıkları Toros Dağlarının güney yamaçlarını içine alan Kilikya bölgesi ve başkenti Tarsus ilgi alanım olmuştu. Roma İmparatoru Sezar’ın M.Ö 44 yılında ölmesinin ardından onun yerini alan üç kişiden biri Marcus Antonius ’un Tarsus’a gelmesiyle, Tarsus’un gelişmesinin önü açılmıştı. Tarsus ve gelişimini öğrenmeye çalışırken, İvriz’de Tarih Öğretmenim olan Hüseyin Seçmen’i örnek almıştım. Tar...

TARSUS CLEOPATRA KAPISI

Resim
  31 Temmuz 1960 Pazar, Tarsus… Bugün yine, ikinci kez, ücret alma günü.  5 Haziran'da geldiğimi Tarsus Karabucak Okaliptüs Ormanı Fidanlığındaki mevsimlik işçiliğimizin ikinci ayı dolmuştu.   Sabahın erken saatlerinde Akıncı Ailesi çalışanları olarak fidanlık muhasebesinden 28’er günlük ücretlerimizi aldık. Muhasebeden ayrıldığımızda hepimizin yüzü gülüyordu. Tavuk kümesinden bozma konaklama yerine dönerken babama ”Bugün Salih’le Tarsus’a gidebilir miyiz?” sorusuna olumlu yanıt aldık. Cumartesi günü sözleştiğimiz gibi Salih saat 09,00’da bisikletiyle geldi. Salih’e babamın bisikletiyle biz de eşlik ederek Tarsus'a hareket ettik. Tarsus’ta ilk ziyaret yerimiz Cleopatra Kapısı oldu.  Anıtsal yapının çevresinde dolanırken aklıma, İvriz’deki tarih derslerinde tarihi adeta yaşatan, Hüseyin Seçmen öğretmenim geldi. Antik Kilikya’nın başkenti Tarsus’tan söz derken, Tarsus biraz da Cleopatra Kapısıdır. Demişti. Tarihin en romantik kapısıydı Cleopatra Kapısı. An...

ANTİK KİLİKYANIN BAŞKENTİ TARSUS

Resim
  31 Temmuz 1960 Pazar, Tarsus Karabucak… Tarsus Karabucak Okaliptüs Ormanı Fidanlığındaki mevsimlik işçiliğimizin ikinci ayı doldu sayılır. Sabahın erken saatlerinde fidanlık muhasebesinden, 3 temmuzdan bu yana geçen 28’er günlük ücretlerimizi aldık. Geçen ayda olduğu gibi, Akıncı Ailesi 351 Lira hak etmişti. Kendimizi ödüllendirmeliydik. Babamın da iznini aldıktan sonra yan yana çapa salladığımız mevsimlik işçi arkadaşımız Salih’le Tarsus’a gitmeye karar verdik. İvriz’deki tarih Öğretmenim Hüseyin Seçmen, derslerinden birinde Roma İmparatorluğunu anlatırken,  Anadolu’nun en verimli topraklarından birinde bulunan Kilikya Eyaletinin başkenti Tarsus’tan da söz etmişti. Tarsus deyince de dünyanın en romantik kapısı ile Clepatra-Antonius’un unutulmaz aşkları akla geliyordu. Dünyanın en romantik kapısını gündüz gözüyle görmeliydim. Bisikletlerimize atlayarak Tarsus’a indik. M.Ö. 41 yılında, Mısır’ın ünlü kraliçesi Cleopatra sevgilisi Romalı General Antonius ile buluşmak içi...

1960'TA TARSUS SİNEMALARI

Resim
  6 Temmuz 1960 Cumartesi, Karabucak Tarsus … Yaklaşık bir buçuk ay olmuştu Karabucak Okaliptüs Orman fidanlığında mevsimlik işçi olarak çalışmaya başlayalı. İlk bir ay fidan dikim sahasında çalıştık. Çalışma tarzımız ve disiplinimiz mevsimlik işçilerin amiri Derviş çavuşun takdirini kazanmıştı. Dikim sahasında işimiz bitince önceki aylarda dikimi yapılmış olan fidanların çevresini çapalamaya başladık. Böylelikle fidan çevresindeki zararlı otları temizlediğimiz gibi, kaymak tutan toprak tabakası da kırılmaktaydı. Kaymak tabakasının kırılması önemliydi. Kaymaklaşan tabaka, fidan kökünün su almasını engel olmakta ve kurutmaktaydı. İvriz Öğretmen Okulu’ndaki Tarım derslerinde Salih Ziya Büyükaksoy öğretmenimiz böyle anlatmıştı. Yan yana çapa salladığımız Salih, -Tarsus’a Ben Hur adında oldukça ünlü bir film gelmiş. Bu akşam gider miyiz? -Olur Salih gidelim. Dedik. Salih ve ailesi fidanlık şefliğinin yaklaşık 100 metre güneyinde, büyükçe bir kanal çevresinde konuşlanmış bir gecekonduda...