Kayıtlar

Mayıs, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İSTANBUL ZEYTİNBURNU GECEKONDULARI

Resim
28 Ocak 1962 Pazar, Zeytinburnu… İçinde huzur bulduğum, çinileriyle ünlü, bodrum katındaki okul kütüphanesindeyim. Her zaman olduğu gibi, bir süre sessizliğini dinliyorum. Ardından anı defterimi açarak, geçen bir haftanın özetini yazmaya başlıyorum. ***** İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'ndaki ilk yarıyıl tatilimin bir haftası göz açıp kapayıncaya kadar geçti. Bu süre içinde, keman ve piyano çalışmalarımın yanı sıra diğer derslerimi de gözden geçirdim.  26 Ocak Cuma günü, Maçka İstanbul Teknik Üniversitesi Öğrenci İşlerinde çalışan Mustafa dayımı ziyarete gitmeye karar verdim. Sabah kahvaltısından sonra, Boynuzlu otobüslerden biriyle, önce Eminönü sonra da Dolmabahçe Sarayı karşısındaki Maçka Parkı içinden geçerek Maçka Teknik Üniversitesi’ne ulaştım. Güleryüzle karşılayan dayım ‘’hoş geldin Mehmet, çok mutlu oldum.’’ Deyip beni yanaklarımdan öptükten sonra ‘’Lütfen biraz otur. Birkaç öğrencinin sorunlarını çözmem gerekiyor. Sonra yemeğe gideriz.’’ Öğrencilerin sorunlarını ...

ÇEMBERLİTAŞ ŞAFAK SİNEMASI'NDA 3 TEKERLEKLİ BİSİKLET

Resim
22 Ocak 1962 Pazartesi, Çapa İstanbul… Çapa Öğretmen Okulu yarıyıl tatilinin üçüncü günü akşam yemeği sonrası, huzur bulduğum çinili kütüphanedeyim. Anı defterimi açtım, günün özetini yapmak istiyorum. Huzur bulduğum kütüphanedeki sessizliği bir süre dinledikten sonra yazmaya başlıyorum. ***** Sabah kahvaltısına indiğimde, yarıyıl tatilinde okulda kalan Ali Özocak, Şekip Oğuz, İbrahim Kazan, Eşref Aykan ve Halit Armutlu  kahvaltılarını bitirmek üzereydiler. Yanlarına oturdum. Muhabbeti koyulaştırdık bir süre.  Ardından arkadaşlar özel uğraşları için dağıldılar. Ben de müzik odasına inerek piyano ve keman çalışmalarımı sürdürdüm. Öğleden sonra okulda kalan arkadaşlarımla, sanatsal bir etkinlik olsun diye, ''3 Tekerlekli Bisiklet'' filmini izlemek için, Çemberlitaş Şafak Sinemasına gittik.  Sinema salonu girişindeki tanıtım afişlerini gözden geçirdikten sonra, içeri girdiğimizde geniş bir dinlenme alanı bizi karşıladı. Merdivenlerden indiğimiz sinema salonu,...

BİRİNCİ YARIYIL TATİLİNDE ZAMANDA GERİYE GİTMEK

Resim
20 Ocak 1962 Cumartesi, Çapa… Öğleden önce birinci dönem karnelerimiz dağıtıldı, bayrak merasiminden sonra da yarıyıl tatiline girdik. Müzik ve Resim derslerinden 8, diğer bütün derslerden tam not 10 almıştım. Çok mutluydum. Aileleri İstanbul’a yakın olan yatılı öğrenciler pazar günü okuldan ayrılacaklar. Ailem Tarsus Turan Emeksiz Ağaçlama sahasında olduğundan, hem ulaşım oldukça zor hem de ekonomik yönden bütçemizi zorlayacaktı. Okulda kalmaya karar verdim. Derslerimi gözden geçirebilir, Zeytinburnu gecekondularında yaşayan Mustafa dayıma uğrayabilir hem de İstanbul’u biraz gezebilirim diye düşündüm. Çinileriyle göz kamaştıran okul kütüphanesine indim. Son derece sessiz olan bu mekânda kafanızı ve gönlünüzü dinlendirmenin yanı sıra, tarihin derinliklerinde yolculuk yapmanızı sağlayan bir havası da vardı. Anı defterimi açıp tarih attıktan sonra giriş bölümüne, ‘’ Harikasın Akıncı. Hayallerinin peşinde koştun ve Bulgaristan’ın Karagözler Köyü’nden İstanbul Çapa Öğretmen Okulu...

İSTANBUL GÜLHANE PARKI

Resim
3 Aralık 1961 Pazar, İstanbul… Dün Gülhane Parkına gitmiş, gitme gereğini duymuştum. Duymuştum çünkü geçtiğimiz hafta içinde Tarih Öğretmenimiz Niyazi Akşit ‘’Gülhane Hattı-ı Hümayunu’’ olarak bilinen Tanzimat Fermanı’nı anlatırken Topkapı Sarayı eklentilerinden biri olan Gülhane Parkını öyle bir anlatmıştı ki mutlaka görmeliyim. Demiştim. Osmanlı İmparatorluğunun 600 yıllık tarihinin 400 yılı boyunca devletin idare merkezi ve padişahların aileleriyle yaşadığı bir mekân olan Topkapı sarayını tanımak, biraz da imparatorluğu tanımak anlamına geliyor. Demişti tarih öğretmenimiz. Değişik dönemlerdeki sultanların ilgi ve çabalarıyla yaptırılan eklentiler ve eskilerin yenilenmeleriyle Topkapı Sarayı görkemli bir boyut ve işlev çeşitliliği kazanmıştı. Sarayın eklentilerinden biri de Gülhane Bahçesi/Parkı olmuştu.   3 Kasım 1839 da Saray eklentileri içerisinde yer alan Gülhane Bahçesinde okunan bir Hatt-ı Şerif ile Tanzimat-ı Hayriye “hayırlı düzenlemeler” ilan edilmişti.  Osma...

İSTANBUL TAKSİM CUMHURİYET ANITI

Resim
26 Kasım 1961 Pazar, İstanbul… Dün, 25 Kasım Cumartesi günü, öğle yemeğinden sonra ilk kez Tarihi Yarımada dışında, Pera olarak bilinen öteki yakaya, Taksim’e gittim. Taksim Cumhuriyet Anıtı’nı tanımak istemiştim. Meydanlar, kentin karakterini yansıtan simgesel alanlardır. Demişti Tarih Öğretmenimiz. Öyle ki, yerel yönetimlerin kentsel politikalarına da bağlı olarak, sosyal canlılığın ve aktivitelerin odak noktalarıdır. Bir başka deyişle, kentin kalbi, biraz da bu meydanlarda atar. Cumhuriyetin kurulmasından önce, Osmanlı İmparatorluğu döneminde; idari ve dini yapıların gölgesindeki Sultanahmet ve Beyazıt Meydanları, İstanbul’un iki önemli kentsel meydanı, kalbinin attığı yerlerdi.  Cumhuriyet kurulduktan sonra İstanbul’un yeni meydanı, kentin yeni yerleşim bölgesindeki Taksim Cumhuriyet Meydanı olmuştu. İstanbul’un Beyoğlu ilçesi sınırları içinde yer alan Taksim Cumhuriyet Meydanı kentin en ünlü ve en işlevsel meydanıydı. Adını, eskiden, Galata, Beyoğlu ve Karaköy suyunun t...

DİN SERMAYESİ OLMAYAN BİR KAZANÇ ARACIDIR

Resim
20 Kasım 1961 Pazartesi, İstanbul… Dün, sabah kahvaltısından sonra ödevlerimi bir kez daha gözden geçirip, eksik kalmadığına kanaat getirdikten sonra tekrar Sirkeci’ye gitmeye karar verdim. Boynuzlu otobüslerden biriyle Sirkeci'ye ulaştım. Hamidiye Caddesi üzerinden Yeni Camii'ye giderken, Doğu Han önlerinde, ‘’Selamünaleyküm’’ diyerek orta yaşlı biri yaklaştı. Önce yol tarifi sordu. Yabancısı olduğumu öğrenince de ‘’anan baban namaz kılar mı?’’ Sorularını yöneltti. Elbette kılardı. Dinimizi kurtarmak için geldik. Derdi babam. Olumlu yanıt alınca da ‘’Sen dini bütün Müslüman bir ailenin çocuğu olmalısın.’’ Elbette öyleydi. Bir süre beni süzen orta yaşlı adam, kısa bir tereddütten sonra, cebinden çıkardığı bir kol saatini göstererek, saatin otomatik ve kıymetli olduğunu, yol parası yapmak için satışa çıkardığını, beni dini bütün bir Müslüman olarak gördüğü için 30 Liraya bana verebileceğini söyledi. Okul yönetimi elbise parası olarak her bir öğrenciye 75 Lira vererek, elb...

ASYA'DAN AVRUPA'YA GİRİŞ KAPISI SİRKECİ

Resim
  18 Kasım 1961 Cumartesi, Sirkeci … Avrupa yakasında, İstanbul'un kalbinin attığı liman yerleşimlerinden biri olan, Sirkeci Garı'ndayım… Üç yıl eğitim görme ayrıcalığını elde ettiğim İstanbul, küresel bir kent olup, Doğu ile Batının buluşma noktasıdır. Konstanipolis'in kurucusu Doğu Roma İmparatoru Konstantin’in dediği gibi, bir bakıma dünyanın merkezidir İstanbul. Asya ve Avrupa kıtalarını birleştiren İstanbul’un, Avrupa’ya açılan kapısı Sirkeci Garı, Asya’ya açılan kapısı da Haydarpaşa’dır. İlk kez 1951 yılı Bulgaristan göçü nedeniyle karşılaştığım Sirkeci Garı ile ikinci kez Çapa Müzik semineri sınavları için geldiğimde karşılaşmıştım. İstanbul’u tanımak, solumak ve yaşamak için tekrar görme isteği duydum bugün. İstanbul Gara girince zamanda geriye, 1951 yılına gittim. 11 Şubat 1888 günü büyük bir törenle temeli atılmış olan Sirkeci Garı, 03 Kasım 1890’da da hizmete girmişti. Mimari çözümü üretenler açısından da İstanbul, batının bitip Doğu’nun başladığı yerd...

ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU'NDA PLATONİK AŞKIM BETÜL

Resim
  18 Kasım 1961 Cumartesi, Çapa İstanbul… Bugün öğleye kadar 4 saat dersimiz var. Bayrak merasimi ile birlikte hafta sonu tatili başlayacak. Öğrenciler için ilk ders zili çaldı. Beş dakika sonra öğretmen zili çalacak. Sınıf defterine bugünkü dersleri yazdım, yoklama yaparak olmayanların numaralarını yazacaktım ki Şekip ile Lütfiye girdi kapıdan. Birbirlerine aşık olmuşlardı, kumrular gibiydiler. Sınıfa göz gezdirdim. Gülay ile Betül eksikti. İçim sıkıldı birden. Nerede kaldılar derken ikisi de kapıdan girdiler. Gülümseyerek ”Günaydın” dediler. Betül’ün gülümseyen yüzü içimi ısıttı, ruhuma bahar geldi, kalbim daha hızlı çarpmaya başladı. Kendimi mutlu, güçlü ve romantizm içinde buldum. Yoklamayı bitirip yerime geçerken baktığımda tekrar gülümsemişti bana. Lise yılları ergenlik dönemleriydi. Ergenlik dönemlerinde arkadaşlıklar önemli etkinliklerden biri olarak karşımıza çıkmaktaydı. Arkadaşlıklar grupları sosyal bir birlik sağlamanın yanı sıra dayanışmayı da beraberinde get...

ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU'NDA KADIN ERKEK EŞİTLİĞİ

Resim
  4 Kasım 1961 Cumartesi, Çapa… Yaklaşık 2 ay oldu Çapa Öğretmen Okulu öğrencisi olalı. Bayrak Merasimi ve öğle yemeğinden sonra İstanbul ile bütünleşmeye ve havasını solumaya karar verdim. Boynuzlu otobüslerden biri ile Sultanahmet Meydanı'na gittim. Meydanı gezerken karşıma çıkan Dikili Taş, Yılanlı Sütun ve diğer tarihi eserler zamanda 1500 yıl geriye gitmemi sağladı. Akşam yemeğine yetişmek üzere geri döndüm. Yemekten sonra arkadaşlarla Antik İstanbul'u, bir başka deyişle, Konstantinopolis'i konuştuk bir süre. Bu akşam etüt yok ama, sınıfımıza girip anı defterimi açarak, zamanda geriye, okula ayak bastığım 11 Eylül Pazartesi gününe gittim... Çam ağaçlarının, değişik renlerdeki güllerin, okulun kurucusu ile Atatürk büstünün bulunduğu bir bahçeden sonra çıkılan mermer merdivenler, kocaman bir giriş kapısı, sizi karşılayan kırmızı halılar ve büyük yaldızlı aynalar… Sonrasında kocaman ve oymalı kapılar, üstünüzde çinileriyle göz alıcı yüksek bir tavan… Kısaca, Anıts...