Kayıtlar

HAYATIMDA İZ BIRAKANLARDAN BİRİ BAYEZİD TUNA

Resim
19 Ocak 1959 Pazartesi, Misli (Konaklı)… İvriz Öğretmen Okulu yarıyıl tatili nedeniyle geldiğim Misli'de 3.günüm... Babam eksik olsa da ailem ve İlkokul arkadaşlarımla birlikte olmanın keyfini çıkarmış, Hatice Teyze'ye şükran duygularımı sunma fırsatını da bulmuştum bu süre içinde. Sabah kahvaltısını yaptıktan sonra kardeşim Mustafa’ya, -Bayezid Öğretmenimizi görmeye gidelim. -Olur brader. Henüz tatile çıkmamıştır. İyi olur. Dedi. Anama da haber vererek evden çıktık. Okula giderken zihnimde zamanda yolculuk yaparak 2 yıl geriye gittim.                                           ***** 24 Kasım 1957 Pazar günü, zorunluluktan ötürü, Bor’dan Misli Köyü’ne gelmiştik.  Mülkiyet hakkı devlete ait olmak üzere, 5 yıl ekim dikim yapma hakkının verildiği tarlaları kurtarmaktı amacımız. 1952 yılındaki İlk çiftçilik denemesi hüsranla sonuçlandığı için, ilkokul birinci sınıftan son...

MİSLİ'DE YAŞAM ARKADAŞLARLA GÜZEL

Resim
          17 Ocak 1959 Cumartesi, Misli Niğde… Güne derinden gelen anamın sesiyle uyandım. -Mehmeeet, Mustafaaa...Hadi kalkın artık, kahvaltı hazır... Demekteydi. Bir an için nerede olduğumu anımsayamamıştım yine. Bu durum sıkça başıma geliyordu. Bazen Elbistan köylerinden birinde, bazen Osmaniye’de, bazen de Mersin ya da Niğde Bor’da bulurdum kendimi.  Bulgaristan Karagözler Köyünde bulunduğum da olurdu. Neyse ki çabuk kendime geldim. Niğde Misli Köyündeydim. Öğleye kadar uyumuştum. Dün sabah İvriz Öğretmen Okulu’nda, bu sabah ise Misli Köyü’nde, anamla kardeşimin yanındaydım. Anam sıcak tarhana çorbası yapmış, yanına da hepimize yetecek kadar karabuğday ekmeği koymuştu. Bilmeden ve doğal olarak sağlıklı beslenmiştik karabuğday ekmeğiyle.  İvriz Öğretmen Okulunda tarım öğretmenimiz Salih Ziya Büyükaksoy’dan öğrenmiştik böyle olduğunu. İnsanlık 17 bin yıldan beri tahıl ürünleri yetiştirerek yaşamını sağlıyordu. Tahıl ürünlerinde baş köşeyi Kar...

İVRİZLİ OLARAK MİSLİ (KONAKLI) KÖYÜNDE

Resim
  17 Ocak 1959 Cumartesi, Misli(Konaklı)… Tanyeri ağarırken, sidik torbam dolmuş olarak uyandığımda dışarıdan rüzgârın uğultusu geliyordu. Rahat kalkmak için ranzanın demirini yokladım ellerimle. Tutunarak rahat kalkacaktım ama demiri bulamadım bir türlü. Tekrar ellerimi gezdirdim, ranzalı karyolada değil yer yatağındaydım çünkü…  Nasıl olmuştu da yer yatağına girmiştim? Bir an için nerede olduğumu anımsayamadım. Arkadaşlarımı aradım ama onlar da yoktu. Kardeşim Mustafa yanımda yatıyordu. Misli Köyündeydim. Evdeydim… Gözlerimi ovuşturarak yattığım odayı gözden geçirdim. Ortama uyum sağlayınca odamızdaki tek pencerenin camının buz tutmuş olduğunu gördüm. Dışarısı görünmediği gibi odamızda yarı karanlıktı. Sırtıma bir hırka geçirdikten sonra el yordamıyla kapıyı buldum, evden dışarı çıktım. Tuvalet evin dışında, yaklaşık 10 metre uzaktaydı. Dışarıdaki rüzgâr uğultusunun nedeni, kar fırtınasının başlamış olmasıydı. Birden İvriz’deki kar fırtınaların anımsadım, bereket ...

İVRİZ'DE İLK YARIYIL TATİLİ

Resim
  6 Ocak 1959 Cuma, İvriz… Kendinizden uzağa, zamanda ileri ya da geriye, uzaklarınıza gitmek istediğinizde, denk gelir de  yükseklerden uçan bir kuş ya da kuşlar sürüsünü görürseniz, sürüye karışmak ister sonra da sevdiklerimizin olduğu yere, dersiniz. Ananız, babanız, kardeşleriniz, varsa sevgiliniz, bazen de doğduğunuz yerdir sevdikleriniz ve uzaklarınız. Böyle bir havadaydım boşalmış sınıfta. Öyleydim çünkü yarıyıl tatili başlamıştı… Sevdiklerimin yanına gitmek istemiştim… İvriz Öğretmen Okulu’nda, 1958-59 Eğitim ve Öğretim yılının birinci yarıyılı başarıyla sonuçlanmıştı. Karnelerimiz dağıtıldığında bütün derslerden on üzerinden on almıştım. İvriz’deki ilk yılım bu karne ile taçlanmıştı. Çok mutluydum… O anda Misli Köyündeki Hatice Teyzeyi, Osman’ımın bayramlık pantolon parası olan 10 lirayı ikiletmeden bize vermesini düşünmüştüm. Bize verdiği 10 lira Niğde’deki sınavlara katılmamızı sağlamıştı. Kazanmış ve İvrizli olmuştum. Bunları düşününce gözlerim buğul...

İVRİZ'DEKİ NADİDE ÇİÇEKLERİMİZ

Resim
  25 Aralık 1958 Perşembe, İvriz… Fen Bilgisi dersinden yeni çıkmıştık. Gün içerisinde kar ve yağmurun etkili olduğu İvriz’de akşamüzeri oluşan rüzgâr Torosların üzerindeki bulutları parçalamış, kızıl renkleriyle batmakta olan güneş görünmüştü.   Etrafımızdaki dünya, Fen Bilgisi dersinde deney gereği sıcaklığı arttırılan kızıl demirin renklerine;   ve sarı’ya bürünüyordu sanki. Ufuk çizgisini yarılayan güneş, yepyeni umutların habercisi edasıyla batarken, yıldızların parlaklığına bırakıyordu İvriz’i. Son derece gizemli ve romantik bir ortam oluşmuştu. Bütün arkadaşlarım sınıfımızın nadide çiçekleri olan kız arkadaşlarımız Sema ile Gülşen’e baktılar sevgiyle. Gülşen Aktaş sessiz kaldı ama Sema Cengiz kendilerini sevgiyle kucaklamış olmak ve günbatımı renkleriyle bezemiş olmamızdan mutlu olduklarını ifade etti. Biz de mutluyduk sınıfımızda olmalarından. Mutluyduk çünkü bizi edepli davranmak zorunda bırakıyorlar ve bilmeden terbiye ediyorlardı. Diğer sınıfla...

DONDURUCU BİR İVRİZ SABAHINDA BİRKAÇ SAAT

Resim
  18 Aralık 1958 Perşembe, İvriz … Ranzaların demirlerine vuran madeni sesle sıçrayarak uyandım. Aradan 3 ay geçmesine rağmen ranzalara vuran madeni sese alışamamıştım bir türlü. İvriz’de öğrenciler için hayat sabahleyin saat 06’da kalk zilinin çalmasıyla birlikte başlardı. Ardından da nöbetçi öğretmen, bazen öğrenci başkanı ya da disiplin başkanı, genellikle ellerindeki bir anahtar ya da bir madeni para ile demir ranzalara vurarak uyanmayanları uyandırırlardı. Gözlerimi açtığımda hala alaca karanlık ve çok soğuktu. Üstelik geçen hafta sınıf nöbetçisi olarak her sabah daha da erken kalkmak zorunda kalmıştık Emin arkadaşımla.  Nöbetçi öğretmen bir taraftan ‘’Kalkın, oyalanmayın, geri geldiğimde kimseyi yatakta görmeyeceğim.’’ Derken, bir taraftan da elindeki anahtarlarla ranza demirlerine vurarak ilerliyordu. Saat 05,45 olmalıydı. Nöbetçi öğretmen Müzik Öğretmenimiz Kemal Çuhalılar ’dı ve 15 dakika erken gelmişti. Kemal Bey’den bütün öğrenciler çekinir, korkuyla karışık bi...

İVRİZ'DE BİR PAZAR GÜNLÜĞÜ

Resim
  14 Aralık 1958 Pazar, İvriz… Bugün Pazar,   Sabah mütalaası ve ders yok, ancak biyolojik saatimiz bedenimizi erken kaldırmaya programlanmış. Yine saat 06,00’da uyanmıştım ama biraz yatak keyfi yapmak istedim. Sabah kahvaltısı 07,30’dan önce başlamazdı. Ranzanın üst katında yatıyordum. Üzerindeki buzların bir kısmı erimiş olan camdan dışarı baktım. Tanyeri göğünün altında her yer bembeyaz bir yorganla örtünmüştü İvriz yerleşkesinde. Cama biraz daha yaklaşarak dikkatlice baktım dışarı, kar fırtınası görünmüyordu. Kar fırtınasının olmaması iyiydi.  Bir süre her yeri örten bembeyaz kardan yorganı seyredip, ortamın sessizliğini dinledim. Sonra da yatağımın sıcaklığına gömüldüm. Bazı arkadaşlarım da benim gibiydi, uyanmışlar ama yataktan çıkmıyorlardı. Sıcak yatağımda zamanı verimli geçirmeliydim. Bu kez okul kütüphanesinden aldığım Jules Verne’inin ‘’Bir Piyango Bileti’’ adlı kitabı vardı yanımda. Geçtiğimiz Çarşamba günü Türkçe dersinde ‘’Aya Seyahat’’ adl...

İVRİZ'DE CUMARTESİ ETKİNLİKLERİ

Resim
  6 Aralık 1958 Cumartesi, İvriz… Torosların kuzeybatısındaki yamaca konuşlanmış İvriz’deki yatakhanelerin arasından uğuldayarak geçen deli poyrazın sesiyle uyandım ranzanın üst katındaki yatağımda. İçeriden buz tutmuş pencere camını kazıyarak dışarı baktım. Tanyeri ağarmakta ve deli poyraz karları yerlerinden söküp savuruyordu pencerelerimize. Ağaçların üstünde ışıldayan tomurcuklar halindeki karlar yerlere dökülüyor, yerdeki karlar poyrazın önünde tozarak havalara savruluyordu. Dağ taş beyaza bürünmüştü. Oysa Cumartesi günlerinin ayrıcalıklı bir yeri vardı İvriz’de. En aktif geçen günler arasındaydı Cumartesi günleri. Deli poyraz vız gelirdi bizlere. Zaten, İvriz yerleşkesindeki kara kış ile deli poyrazın olumsuz etkilerine biyolojik yapımız da uyum sağlamıştı. Sürekli hareket halinde oluşumuz ve etkinlikler terlememizi bile sağlıyordu. Nöbetçi öğretmenin ranzalara vuracağı anahtar sesini duymadan kalktım. Elimi yüzümü yıkarken, nöbetçi öğretmen Hüseyin Seçmen ‘’Günayd...

İVRİZ'DE SINIF NÖBETÇİSİ OLMAK

Resim
1 Aralık 1958 Pazartesi, İvriz… Alaca karanlıkta gözlerimi açtığımda sanki rüzgâr esiyordu yatakhanede, kollarımı dışarı çıkardığımda havanın çok soğuk olduğunu hissettim. Saat 05.00 olmalıydı… Etrafa bakındım. Yatakhanemizin camları buz tutmuş, dışarısı görünmüyordu. Görünmüyordu ama pencere aralıklarından, kapı altlarından, görünmez çatlaklardan rüzgârın sesi doluyordu yatakhanemize. Kış bütün şiddetiyle gelmişti İvriz’e. Ne kadar soğuk ve ne kadar yakıcıydı. Soğuk yakar mıydı? Yakıyordu işte… Sanki İvriz’le birlikte Dünya buz tutmuştu.   Gerçi Bulgaristan Karagözler Köyü ile Niğde Misli Köyünde de kar yakar, bazen bir metreyi aşardı ama böyle kar fırtınaları olmazdı. Böylesine alışık değildim. Beyaz çarşafların sardığı battaniyeye sıkıca sarılayım, biraz daha uyuyayım dedim ama bir hafta süreyle, en iyi arkadaşım Emin Özkan (Ozgan) ile sınıf nöbetçisiydik. Kalkmalıydım, kalkmalıydık. Bütün Köy Enstitülerinde olduğu gibi İvriz’de de kalorifer sistemi yoktu. Isınma a...