Kayıtlar

EMEK EN YÜCE DEĞERDİR

Resim
  3 Temmuz 1960 Pazar, Karabucak Tarsus… Bu sabah da okaliptüs ağaçlarının meltem rüzgarıyla dans eden yapraklarından yansıyıp, salınan cibinlikten geçerek gözüme ulaşan güneş ışınlarının etkisiyle gerinerek uyandım.   Saat 06,30’du… İvriz Öğretmen Okulu’ndan kalma alışkanlıklarım devam ediyordu. Yerden, yaklaşık 2 metre yükseklikteki çardakta, İvriz'in ünlü zil sesleri ve ranzalara vurulmadan kalkma alışkanlığı edinmiştim. İyi ki 06,30'da kalkma alışkanlıklarım var dedim içimden. Bu sayede zorlanmadan kalkıyor ve tam zamanında dikim sahasında oluyordum. Bugün ücret alma günüydü. 5 Haziran günü başladığımız mevsimlik işçilik döneminin birinci bölümü tamamlanmış, ücret alacak hale gelmiştik. Emek en yüce değer idi. Karşılığını alacaktık. Bugün çalışmayacaktık… Aldığımız ücretin bir bölümüyle zorunlu ihtiyaçlarımızı giderirken bir bölümü de biriktirilecekti işsiz kalacağımız, çalışamayacağımız günler için. Yatmakta olduğum çardakta bir kez daha gerindim. Yatağıma uzana...

TARSUS KARABUCAK FİDANLIĞINDA YAŞAM

Resim
25 Haziran 1960 Cumartesi, Karabucak … Okaliptüs ağaçlarının yaprakları arasından dans ederek gelip, hafifçe dalgalanmakta olan cibinlikten geçerek gözüme giren güneş ışınlarıyla uyandım. Yerden yaklaşık bir buçuk metre yükseklikte bir çardakta yatıyorduk kardeşimle. Temmuz ayına yaklaşmış olmamıza rağmen ormanın serinliği ve cibinliğin korunaklı yapısı rahat uyumamızı sağlamıştı. Çardaklarda cibinliksiz olmazdı. Öyleydi çünkü Karabucak bataklığında kurulmuş olan ormanda hatırı sayılır sayıda sivrisinek vardı. Karabucak Okaliptüs Orman Fidanlığında mevsimlik işçi olarak işe başlamıştık. İlk birkaç gün tavuk kümesinden bozma kapalı alanı yatak odası  olarak kullandıktan sonra babam ‘’Haydi çocuklar ikinizin yatacağı bir çardak yapalım.’’ Dedi. Kardeşimle ‘’olur baba’’ dedik. Babam çok becerikli biriydi, İvriz İlköğretmen Okulu bana da bir hayli el becerisi kazandırmıştı. Ormanda da çardak yapabileceğimiz her türlü direk ve kereste çoktu. Tek ihtiyacımız çivi, çekiç, teste...

ANTİK TARSUS REGMA GÖLÜ

Resim
11 Haziran 1960 Cumartesi, Karabucak Tarsus… Bulgaristan’dan gönüllü ve serbest göçmen olarak geldiğimizden, devlet bize bakmak zorunda değildi. Zaten biz de devletten bir şey istemedik, savrulduk durduk. Geldikten 30 yıl sonra Akıncı Ailesinin Mersin Nusratiye Mahallesi’nde, eski Göçmen Barakalarının bulunduğu yerde, tek katlı bir evi oldu. Yerleşik düzene geçinceye kadar karnımız nerede doyduysa oralara gittik. Gittiğimiz her yerde de öncelikle kütüphanelere, ardından kütüphanelerdeki kitaplardan bulunduğumuz yörenin tarihi ve coğrafi özelliklerini öğrenerek, yöre ile bütünleşmeye çalıştım. Tarsus ve bir zamanlar Tarsus’u bürün dünyaya bağlayan limanı, Regma Gölü’nü anlamaya ve bütünleşmeye çalıştım. Karabucak Okaliptüs Ormanı’nda mevsimlik işçi olarak çalıştığım dönem bana bu fırsatı verdi. Dokuz bin yıllık tarihi olan Tarsus, bir dönem Roma’nın önemli eyaletlerinden biri Kilikya’nın başkentliğini yapmıştı. Roma İmparatoru Sezar’ın M.Ö 44 yılında ölmesinin ardından onun yerini...

TARSUSLU DERVİŞ ÇAVUŞ

Resim
5 Haziran 1960 Pazar, Tarsus Karabucak… Bu yaz kısmet, Tarsus Karabucak Okaliptüs Orman Fidanlığı’ nda mevsimlik işçi ailelerinden biri olmaktı. Dün Mersin’den gelmiş, fidanlıktaki kanallardan birinin kıyısında tavuk kümesinden bozma yaklaşık 12 metrekarelik bir yeri, yanmış kireçle badana yaparak, yeni konutumuz haline getirmiştik.  Bugün, Allah ne verdiyse yaptığımız sabah kahvaltısından sonra, Halil Amca önümüzde Akıncı Ailesinin erkekleri, ki kardeşim Mustafa ile ben de dahildim bu tanıma, fidanlık dikim alanının yolunu tuttuk. Su tahliye kanallarından birinin yanında ağaç dikim alanı olarak hazırlanmış bir parselde çalışan 15-20 işçinin başında bulduk Tarsuslu Derviş Çavuşu. Mevsimlik işçilerin alımı, çalıştırılması ve yevmiye defterine işlenmesi konusunda yetkili kılınmıştı Tarsuslu Derviş Çavuş. Halil amca bizleri tanıttı Derviş Çavuşa. Mustafa ile benim öğrenci olduğumu özellikle vurguladı. Derviş çavuş çantasından çıkardığı yevmiye defterine bizleri kaydettikt...

KİREÇ BADANALI KÜMESTEN EVİMİZ

Resim
5 Haziran 1960 Pazar, Karabucak Tarsus… Yanmış kireç kokusu ve su şırıltılarıyla uyandım. Gözlerimi araladığımda karşılaştığım bembeyaz duvarlar, ilk anda, hastanede olduğum duygusunu uyandırdıysa da bir an için nerede olduğumu anımsayamadım.  İvriz’de miydim, Misli Köyü’nde miydim, yoksa Mersin’de miydim? Mersin’de olamazdım, barakaların duvarları böyle bembeyaz değildi. İvriz aklıma geldiyse de ranzalardan birinde olmadığım gibi kardeşim Mustafa yanımda yatıyordu? Neredeydim acaba? Bulgaristan’dan ayrıldığımız 1951’den beri sürekli yer değiştirdiğimiz için, bazı sabahlar kalktığımda nerede olduğum konusunda çekincelerim oluyordu. Yatakta doğruldum... Tavanıyla birlikte bütün duvarları bembeyaz ve pencereleri olmayan oldukça küçük bir odadaydık. Sineklik olarak tanımlayabileceğim tel örgüden yapılmış kapısından giren ışıkla aydınlanmıştı yattığımız yer. Yattığımız odanın normal bir kapısı yoktu yani. Yatakta bir süre oturup, odaya göz gezdirdikten sonra zihnimi t...

1960 YAZ TATİLİNDE MERSİN

Resim
  29 Mayıs 1960 Pazar, Mersin… 1955-57 yılları arasında, Kuvayi Milliye İlkokulu 3. ve 4. sınıfları okuduğum Mersin'deyim. Babam nafakasını çıkarmak için ailesini Mersin'e taşımıştı. Dün Ereğli’den bindiğim Konya-Adana arasında çalışan Toros Ekspresi'nden Yenice İstasyonu'nda aktarma yaptıktan sonra, saat 21:00 civarında Mersin Göçmen barakalarındaydım. Kardeşim Mustafa Konya'dan henüz gelmemişti. Anam evde, babam işten henüz gelmemişti. Anamın elini öptüm, sarıldık birbirimize. Okul ve Mersin’deki iş durumu hakkında biraz konuşup bavulumu yerleştirdikten sonra, komşu barakadaki Fatma neneme gittim. Ceyhan pamuk tarlalarında kocası, Halil Dedemi toprağa verdikten sonra, Kurtuldu ailesinin en büyük oğlu Hüseyin dayımın da vefat ettiğini öğrendim nenemden. Birlikte gözyaşı döktük.  Nenemle bir süre daha dertleştikten sonra izin isteyip diğer dayılarımı da görmek isterim deyince, hepsi işte yavrum, dedi. Elini öpüp eve doğru giderken Kerim Dayımın barakasının yanından ...

İVRİZ ÜÇÜNCÜ SINIF ÖĞRENCİSİ OLDUM

Resim
  27 Mayıs 1960 Cuma, İvriz… İvriz Öğretmen Okulu’nda 1959-1960 Eğitim ve Öğretim yılını tamamladık. Genelde, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları ve etkinliklerinden sonra yazılı ve sözlü sınavlar bitmiş olur. Sonraki bir hafta on günde de kurtarma yazılı ve sözlüleri yapılır. Bu yıl da öyle oldu. Amaç, kimseyi bütünlemeye bırakmamaktır. Hele sınıfta bırakmak düşünülemez bile. Öğrencinin çok özel koşullarından ötürü istenen bilgi ve beceriler verilememişse sınıf tekrarının yapılması kararlaştırılır Öğretmenler Kurulu tartışmalarından sonra. Okul Müdürü Kamil Açan’ın her yeni eğitim ve öğretim yılında özenle vurguladığı gibi temel amaç, öğretmekten çok eğitmektir öğrencileri. Öğrencilere, öncelikle kendisine saygı duyması öğretilir verilen eğitimle. Kendisine saygılı olanlar çevresine de saygılı davranırlar. İnsan olmayı, çevresindekilere insanca davranmayı, duyarlı olmayı, doğayı ve içindekilerin hepsini sevmeyi ve korumayı öğretebilmektir birincil amaç. Ardından k...

İVRİZ'DE NEVRUZ KUTLAMASI

Resim
                                               21 Mart 1960 Pazartesi, İvriz… Bugün Nevruz… Baharın ve yeni yılın ilk günü… Yaşam döngüsü yeniden başlıyor Kuzey Yarım Kürede… Geçen haftaki Tarih dersinde öğretmenimiz Hüseyin Seçmen baharın bu ilk günü için ‘’İran kaynaklı bir inanışa göre Nevruz, Tanrı’nın Evreni ve İnsanı yarattığı ilk gün olup, İnsanlık tarihi boyunca özel ve dinsel anlamların yüklendiği çok özel bir gün olarak biliniyor.’’ Demişti. Öyleydi çünkü oldukça zor geçmiş kış aylarının ardından gelen bahar, Toprak Ananın uyanmasını sağlamaktaydı. Toprak Ananın sağlıklı uyanması ise bitkilerin ve tahılların yeşillenmesi, çiçeklerin açması ve meyveye durması, sığırların, koyunların yavrulaması, insanoğlu için büyük bir fırsat ve bolluğun canlanması demekti. Bir başka deyişle İnsanoğlunun yaşam koşullarının sağlanması demekti. Nevruz kutlamaları,...

YARIYIL TATİLİNDE MERSİN 1960

Resim
  24 Ocak 1960 Pazar, Mersin… Sanki karyola demirlerine vuruluyormuş gibi bir duygu ile gözlerimi araladım ama, ses karyola demirlerine vurulan anahtar sesine benzemiyordu. Biyolojik saatim İvriz’deki düzene endekslenmişti. Saat sabahın 06:30 civarı olmalıydı. Etrafımı dikkatlice gözden geçirdiğimde, Mersin Göçmen Barakalarında, ailemin yanındaydım. Zamanda geriye, iki gün öncesine gittim. 22 Ocak 1960 Cuma öğleden sonra karnelerimiz dağıtılmış, birinci yarıyıl tatiline girmiştik. İkinci sınıfa başladığım 1959-60 Eğitim ve Öğretim yılında da ilk bir ay, bütün derslerde parmaklarım havada olmuş, bütün sorulara doğru yanıtlar vermiştim. Gerisi de kendiliğinden gelmişti. Ufak tefek hatalarım görmezden gelinmiş, birinci dönem bütün sözlü ve yazılı sınavlarda tam not vermişti öğretmenlerim. Karnemdeki bütün notlarım 10 üzerinden 10’du. 21 Ocak Cumartesi günü, Ereğli'den, Konya-Adana arasında düzenli seferleri olan Toros Ekspresi’ne saat 18:00 de binmiştim. Adana-Mersin arasınd...

İVRİZ'DE RAJ KAPOR'UN AVARE FİLMİ

Resim
  7 Kasım 1959 Cumartesi, İvriz… İvriz Öğretmen Okulu'nda eğitim çalışmalarının dışında sosyal etkinliklere de büyük önem verilirdi. Başta özgüvenimiz olmak üzere, yeteneklerimizin ortaya çıkarılması için cumartesi günleri düzenlenen sosyal ve sanat etkinliklerini heyecanla beklerdik. Başta müzik ve resim olmak üzere; yazarlığa hazırlık, senaristlik, küçük hikâye yazarlığı, tiyatro ve folklor çalışmaları üzerinde önemle durulurdu. Öğle yemeğinden sonra değişik birim ve yerlerde nöbeti olanlar görev yerlerine gitmişlerdi. Müzikhane nöbetçisiydim. Yemekhanenin yanından geçerken tatlı ve hummalı bir çalışma yapıldığını gördüm. Zamanım vardı, uğradım. Yemekhane sinema salonuna dönüştürülüyordu. İçimi tatlı bir sevinç kaplamıştı. Demek ki bu akşam güzel bir film izleyecektik. İvriz’deki öğrencilerin yüzde doksanı uzak köylerden geldikleri ve yatılı olduklarından ötürü hafta sonu tatillerinde evlerine gitmezler, gidemezlerdi. Bu nedenle de Cumartesi günleri akşam yemeğinden so...

1959-60 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

Resim
21 Eylül 1959 Pazartesi, İvriz… Saat 06’da kalk zilinin çalmasıyla birlikte elindeki anahtarlarla demir ranzalara vurarak nöbetçi öğretmen girdi yatakhanemize. Bu kez yadırgamadık kalk zilini ve anahtar seslerini. İstemeyerek yataktan doğrulup, gözlerimizi ovuşturarak kalktık. Yaz tatili anılarımızı konuşurken farkına varmamış, dün akşam oldukça geç yatmıştık.  Çabucak giyinip, elimizi yüzümüzü yıkadık. Yataklarımızı düzeltip etüt için sınıflarımızda yerimizi aldık.  Sınıfımıza yeni bir katılım olmuştu. Akif İken… Okula yeni atanan ve Türkçe derslerimize girecek olan Şerif İken’in kardeşiydi. Uzun boylu, sarışın, yakışıklı bir çocuktu Akif. Henüz dersler başlamadığı için ödev ve gözden geçireceğimiz konular yoktu. Bütün arkadaşlar yaz anılarında başlarından geçen ilginç olayları anlattılar. Ben de en yakın arkadaşım, ki her şeyimi paylaştığım dostum olmuştu, Emin Özkan'a anlattım Konya maceramı. Kardeşim Mustafa Konya Maarif Koleji’nin açtığı sınavı kazanara...