24 Ekim 2022 Pazartesi
GEÇTİ BOR'UN PAZARI SÜR EŞEĞİNİ NİĞDE'YE
Sende cevher var imiş bunu herkes ne bilsin!
Bulgaristan 1944 doğumlu Mehmet Akıncı;Anılarının yanı sıra, Modern bir Gezgin olarak Gezi yazıları ve tarihi mekanlar üzerine düşünceleriyle tanınan, emekli Fizik öğretmeni ve blog yazarıdır. Çağdaş Gezgin Akıncı944 bloğu başta olmak üzere, blog serileri aracılığıyla, seyahat tutkusunu tarihi keşiflerle birleştiriyor. Kayaköy kalıntıları ve İstanbul'daki Gülhane Parkı gibi, Türkiye'nin ve seyahat ettiği dış ülkelerin çeşitli yerlerinde ve ötesindeki deneyimlerini anlatıyor. Yazıları, kişisel hafıza ve tarihsel bağlamın kesişimini araştırıyor ve genellikle geçmiş uygarlıkların gizli hikayelerini hayata geçiriyor. Akıncı'nın Blokları; nostalji, tarihi yorumlar ve kişisel anekdotların bir karışımıdır ve okuyuculara bu yerlerin hem güzelliğini hem de karmaşıklığını takdir etmeleri için ilham vermek için tasarlanmıştır.
23 Ekim 2022 Pazar
HALİL NURİ YURDAKUL BOR HALK KÜTÜPHANESİ
17 Temmuz 1957 Çarşamba, Bor Niğde…
Geçti Bor’un Pazarı, Sür eşeğini Niğde’ye…
Dizeleriyle tanıdığım bu şirin Anadolu kasabasını benimsemiş ve sevmiştim.
Diğer taraftan, babamın gelir getiren bir işi vardı Anamın sağlık sorunları bir ölçüde giderilmiş, kardeşimle birlikte simit satarak ailemizin bütçesine katkı sağlamaya başlamıştık.
Mutluydum, karabasanlar halindeki rüyalar görmez olmuştum. Dün gece rahat bir uyku çekmiş, sabahın erken saatlerinde de Mustafa ile simit fırınından simitlerimizi almıştık.
Simitlerimizi satıp, babama da yardım ettikten sonra Halil Nuri Yurdakul Bor Halk Kütüphanesine gittim.
İlk aradığım kitaplar kütüphanenin kuruluş tarihçesiyle ilgiliydi. Kütüphanede görevli bir abi oldukça yardımcı oldu. Hem anlattı hem de Halil Nuri Yurdakul eserlerinden bazı kitapları da önüme koydu. Ödünç olarak eve de verebileceğini söyledi.
Kütüphanenin kurucusu Halil Nuri Yurdakul öğretmendi…
Kütüphanenin tarihçesinden anladığım kadarıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucularının askeri kimliklerinin yanı sıra derin bir kültür kimlikleri de vardı.
Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, ‘’ekonomide, sağlıkta, sanatta, sporda nerede bir problem varsa onun temelinde eğitim eksikliği yatmaktadır.’’
Eğitim eksikliğini giderecek olanlarsa öğretmenlerdir.
Halil Nuri Yurdakul onlardan biriydi…
1932 yılında Halil Nuri Yurdakul’un topladığı kitaplarla faaliyete geçen İl Halk Kütüphanesi daha sonra Millî Eğitim Bakanlığı’na bağışlanmış ve kütüphaneye onun adı verilmişti.
Kütüphanede yazma eserlerin yanı sıra macera romanları, bilimkurgu ve fantastik, polisiye romanlar bulunmaktaydı.
Benim ilgimi çekenler, başta bilimkurgu olmak üzere macera ve fantastik romanlardı.
1898 yılında Niğde İli Bor ilçesinde doğan Halil Nuri Yurdakul, İlköğrenimini Bor’da tamamlamıştı. Mesleki eğitimini Bursa Askeri Orta Okulu, Kuleli Askerî Lisesi ve Pendik İhtiyat Zabit Namzetleri Okulunda gerçekleştirmişti.
Pendik İhtiyat Namzetleri Okulunu bitirdikten sonra aynı okulda öğretmen olarak kalmıştı…
Kurtuluş Savaşında büyük kahramanlıklar gösteren Yurdakul; Pazarcık, Bozüyük ve İnegöl bölgelerinde oluşturduğu gönüllü askerlerle emperyalist güçlere karşı koymuştu.
Bursa cephesinin kurulmasında da büyük yararlar sağlamıştı.
Atatürk ve Ali Fuat Cebesoy’dan emir alarak topladığı milli kuvvetlerle düşman seli karşısına çıkmıştı…
Kurtuluş Savaşında üç kez yaralanan Yurdakul, I. Ve II. İnönü, Sakarya ve Büyük Taarruz Savaşlarına da katılmıştı.
1940 yılında dönemin Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak tarafından para ödülü ile Maarif Vekili Hasan Ali Yücel tarafından teşekkür belgesi ile ödüllendirilmişti
Yurdakul başarılı çalışmalarından dolayı Atatürk’ ün övgüsünü de kazanmış biriydi. Eğitime katkısı büyüktü ve kurduğu kütüphaneyle devam ediyordu.
Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, ‘’ekonomide, sağlıkta, sanatta, sporda nerede bir problem varsa onun temelinde eğitim eksikliği yatmaktadır.’’ Eğitim eksikliğini giderecek olanlarsa öğretmenlerdir.
‘’Öğretmenler; yeni nesli Cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin beceriniz ve fedakârlığınızın derecesiyle orantılı olacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir… Sizin başarınız, Cumhuriyetin başarısı olacaktır.’’ Demişti Başöğretmen Atatürk…
Başta Başöğretmen Atatürk olmak üzere, Yurdakul ve Yurdakul gibilerini saygı ve minnetle anmamız gerekiyordu.
Bu gerekçeyle kütüphanesini ve kendisini yazma gereğini duydum. Yıldızlar yoldaşı olsun Halil Nuri Yurdakul öğretmenimizin…
Labels:
Bozüyük,
Büyük Taarruz Savaşları,
Halil Nuri Yurdakul Bor Halk Kütüphanesi,
İnegöl,
Kuleli Askerî Lisesi,
Pazarcık
Bulgaristan 1944 doğumlu Mehmet Akıncı;Anılarının yanı sıra, Modern bir Gezgin olarak Gezi yazıları ve tarihi mekanlar üzerine düşünceleriyle tanınan, emekli Fizik öğretmeni ve blog yazarıdır. Çağdaş Gezgin Akıncı944 bloğu başta olmak üzere, blog serileri aracılığıyla, seyahat tutkusunu tarihi keşiflerle birleştiriyor. Kayaköy kalıntıları ve İstanbul'daki Gülhane Parkı gibi, Türkiye'nin ve seyahat ettiği dış ülkelerin çeşitli yerlerinde ve ötesindeki deneyimlerini anlatıyor. Yazıları, kişisel hafıza ve tarihsel bağlamın kesişimini araştırıyor ve genellikle geçmiş uygarlıkların gizli hikayelerini hayata geçiriyor. Akıncı'nın Blokları; nostalji, tarihi yorumlar ve kişisel anekdotların bir karışımıdır ve okuyuculara bu yerlerin hem güzelliğini hem de karmaşıklığını takdir etmeleri için ilham vermek için tasarlanmıştır.
21 Ekim 2022 Cuma
MANEVİ DEĞER YÜKLEDİĞİM SİMİTLER
14 Temmuz 1957 Pazar, Bor…
Bor’a geleli bir haftadan fazla oldu…
Küçük bir Anadolu kasabası olduğundan, çabucak tanıdık bu şirin kasabayı.
Yaklaşık iki ay sonra 1957-58 Eğitim ve Öğretim yılı başlayacaktı…
Her ne kadar babam Necati Bey’in bahçesinde çalışıyorsa da hasat bitiminde işi sona erecekti. Bor Çukurova gibi işçi yatağı değildi.
Çiftçilikten başka mesleği olmayan babam ve babam gibilerin İç Anadolu’da iş bulmaları olanaksızdı. Hasat sonuna kadar para biriktirmemiz gerekiyordu. Bu nedenle aile bütçesine katkımız olmalıydı…
İlkokul üçüncü ve dördüncü sınıfı okuduğumuz iki yıl boyunca Mersin’de simit satmış ve aile bütçesine katkıda bulunmuştuk kardeşimle.
Özellikle yaz tatillerinde, simit satma konusunda uzmanlaşmıştık. Hem ailemizin ekonomisine katkıda bulunuyor hem de kendi harçlığımızı çıkararak özgürleşiyorduk.
Bor’daki simit fırınlarını öğrendik, tanıştık ve belli bir kar üzerinden simit satmaya başladık…
Şanslı sayılırdık. Bor sokaklarında simit satan bizden başka çocuk yoktu neredeyse…
Sabahın erken saatlerinde Bor sokaklarında,
‘’Medine’nin unundan, Borun Okçu suyundan Simiiiit… Sıcak simiiit.’’
Diye bağırarak satıyorduk simitlerimizi.
‘’Medine’nin unundan, Bor’un Okçu suyundan’’ sloganımız önemliydi…
Önemliydi çünkü Ahmet Kuddusi Caddesi ile Alpaslan Türkeş Caddesi’nin birleştiği noktada türbesi bulunuyordu.
Bor’un manevi koruyucusu olan Ahmet Kuddusi Hazretlerinin Bor’u Medine’nin bir mahallesi olarak gördüğünü herkes bilirdi…
Sattığımız simitlere manevi değerler yüklüyorduk…
Diğer taraftan, 1880’li yıllarda Okçu Dağının eteklerindeki Balıkçıl, Dumlu ve Kayalı pınarlarından doğan meşhur Okçu suyu künk borularla uzun uğraş ve masraflarla Bor çeşmelerine getirilmişti.
Sundurmalı çeşmeler vardı Bor’un bilinen yol kavşaklarında…
Diğer taraftan, içenlerin tadına doyamadıkları, emsali bulunmayan Okçu suyu kullanılmıştı sattığımız simitlerin yapımında…
Medine’nin unu ve Bor’un Okçu suyu simit satışlarımızı kolaylaştırmıştı.
Simitlerimizi sattıktan sonra, genellikle babamın çalıştığı elma bahçesine gidiyorduk. Hem babama yardım ediyor hem de dalından meyve yeme olanağı buluyorduk…
Yeterli miktarda meyve ve sebze ile eve gidip, öğle yemeğimizi yedikten sonra Halil Nuri Bey İlçe Halk Kütüphanesine gider olduk, daha doğrusu ben gider oldum. Kardeşim Mustafa benim kadar hevesli değildi.
Kütüphane ile bizi buluşturan babamın patronu emekli Türkçe Öğretmeni Necati Bey olmuştu.
Kütüphanede Necati Bey’in de basılı eserlerinden bazıları vardı.
Simit satmaya başladıktan üç gün sonra, sattığımız simitlerden kardeşimle birlikte günde 3 Lira kazanmaya başlamıştık. Ayda ortalama 100 Lira kazanacağımız sonucu ortaya çıkmıştı.
Sonuçtan ailecek mutlu olmuştuk…
Sevmiştik Niğde’nin bu şirin kasabası Bor’u.
Önümüzdeki öğrenim yılı giderlerimizi karşılayacak paranın önemli bir bölümünü kazanacağımız inancı Akıncı Ailesini mutlu etmişti…
Labels:
Ahmet Kuddusi Caddesi,
Alpaslan Türkeş Caddesi,
Bor Okçu Dağı,
Bor’un Okçu suyundan,
Manevi değer yüklenen simitler,
Medine’nin unundan,
Niğde Bor
Bulgaristan 1944 doğumlu Mehmet Akıncı;Anılarının yanı sıra, Modern bir Gezgin olarak Gezi yazıları ve tarihi mekanlar üzerine düşünceleriyle tanınan, emekli Fizik öğretmeni ve blog yazarıdır. Çağdaş Gezgin Akıncı944 bloğu başta olmak üzere, blog serileri aracılığıyla, seyahat tutkusunu tarihi keşiflerle birleştiriyor. Kayaköy kalıntıları ve İstanbul'daki Gülhane Parkı gibi, Türkiye'nin ve seyahat ettiği dış ülkelerin çeşitli yerlerinde ve ötesindeki deneyimlerini anlatıyor. Yazıları, kişisel hafıza ve tarihsel bağlamın kesişimini araştırıyor ve genellikle geçmiş uygarlıkların gizli hikayelerini hayata geçiriyor. Akıncı'nın Blokları; nostalji, tarihi yorumlar ve kişisel anekdotların bir karışımıdır ve okuyuculara bu yerlerin hem güzelliğini hem de karmaşıklığını takdir etmeleri için ilham vermek için tasarlanmıştır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
AYÖO ÜNİVERSİTE HAZIRLIK KURSLARI
17 Haziran 1964 Çarşamba, Ankara... İstanbul Zeytinburnu'nda, güneş ışınları yattığımız odanın perdeleri arasından sızarken uyandı...
-
Yaşamımda ve sosyalleşmemde önemli bir yeri olan Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesi ve sonrasında eğitimimi sürdürdüğüm Ankara ...
-
15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...
-
ANILARIMA GİRİŞ Emine ve Ahmet Akıncı anısına… Muhacir diye küçümsenenler, tarihin yazdığı savaşlarda en geriye kalanlar, yani düşmanla son...
-
17 Eylül 1958 Çarşamba, İvriz… Sözlü sınavların başlayacağı önemli ve heyecanlı bir gün bugün… İvrizli olabilmek için biraz sonra başlayac...
-
22 Eylül 1963 Pazar, Ankara... Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Liselerinde ders başı yapalı bir hafta oldu. Bu süre içinde, kayıtlı b...
-
23 Şubat 1964 Pazar, 2. akşam etüdü... Maltepe Demirtepe'deki geçici binamızda, akşam ikinci etüdündeyiz. Yarınki derslerin ödevleri bi...
-
22 Eylül 1963 Pazar, Atatürk Lisesi... İkinci akşam etütündeyiz. Ödevlerim bitti. Anı defterimi açarak geçen haftanın izlenimlerini yazmaya...
-
12 Nisan 1964 Pazar, Ankara... Bu sabah kahvaltıdan sonra, Cezmi Bayram arkadaşımızın da yönlendirmesiyle, Üniversiteliler Kültür Derneğ...
-
11 Eylül 1961 Pazartesi, Haydarpaşa… İlk kez 1951 yılın Nisan ayının 26’sında, Bulgaristan'dan göç sırasında, Edirne’den Maraş Elbistan...
-
1941 yılında Köy Enstitüsü olarak kurulan ilk enstitülerden biriydi İvriz Öğretmen Okulu. Adını Enstitünün kurulduğu yerin 9 km. doğusund...