27 Kasım 2022 Pazar
TARIM ÖĞRETMENİM SALİH ZİYA BÜYÜKAKSOY
26 Eylül 1958 Cuma, İvriz…
Labels:
ayrık otları,
bahçe tarımı,
bilinçsiz tarım,
Feridun Büyükaksoy,
Köylü milletin efendisidir,
kültür bitkileri,
Salih Ziya Büyükaksoy,
Tarım Öğretmeni,
üretim ilişkileri
Location:
Yaşamkent, 06810 Çankaya/Ankara, Türkiye
Bulgaristan 1944 doğumlu Mehmet Akıncı;Anılarının yanı sıra, Modern bir Gezgin olarak Gezi yazıları ve tarihi mekanlar üzerine düşünceleriyle tanınan, emekli Fizik öğretmeni ve blog yazarıdır. Çağdaş Gezgin Akıncı944 bloğu başta olmak üzere, blog serileri aracılığıyla, seyahat tutkusunu tarihi keşiflerle birleştiriyor. Kayaköy kalıntıları ve İstanbul'daki Gülhane Parkı gibi, Türkiye'nin ve seyahat ettiği dış ülkelerin çeşitli yerlerinde ve ötesindeki deneyimlerini anlatıyor. Yazıları, kişisel hafıza ve tarihsel bağlamın kesişimini araştırıyor ve genellikle geçmiş uygarlıkların gizli hikayelerini hayata geçiriyor. Akıncı'nın Blokları; nostalji, tarihi yorumlar ve kişisel anekdotların bir karışımıdır ve okuyuculara bu yerlerin hem güzelliğini hem de karmaşıklığını takdir etmeleri için ilham vermek için tasarlanmıştır.
26 Kasım 2022 Cumartesi
MÜZİK ÖĞRETMENİM KEMAL ÇUHALILAR
25 Eylül 1958 Perşembe, İvriz…
Saat 10;40, Müzikhanedeyiz…
Müzik öğretmenimiz Kemal Çuhalılar’ı bekliyoruz. Kısa boylu, minyon yapılı, sarışın, açık kumral saçlı, sert mizaçlı, hemen hemen hiç gülmeyen bir insan olarak tanıtıldı İvrizli ağabeylerimiz tarafından. Biraz tedirginiz…
Sert mizaçlıydı. Hataları kolay affetmezdi. Bunda Müzik dersinde mutlaka bir enstrüman çalma zorunluluğunun da payı vardı. Mezuniyet sonrası bir köyde görev alacak olan İvrizlilerin, en azından İstiklal Marşı’nı söyleyecek, söyletecek ve idare edecek bilgi ve yeteneği edinmesi gerekiyordu.
Bu nedenle Kemal Bey hiç taviz vermez demişlerdi üst sınıflardaki ağabeylerimiz.
Öğrenci Ders zili çaldıktan bir iki dakika sonra girdi Müzik salonuna Kemal Çuhalılar. Hep birlikte ayağa kalkıp, bekledik. Sınıfı alıcı gözle süzdükten sonra,
-Oturun çocuklar.
Dedi ve piyanonun başına geçti. Bizler de oturarak bütün dikkatimizi Kemal Bey’e odaklandık. Piyanonun tuşlarına bir iki kez bastıktan sonra, ‘’Sordum Sarı Çiçeğe’’ ilahisini çalmaya başladı. ‘’ Sordum sarıçiçeğe, Annen baban var mıdır? Çiçek, eydür derviş baba Annem babam topraktır.’’ Dörtlüsünden sonra bize dönerek anlatmaya başladı.
-İnsanlar yaşadıkları çeşitli toplumsal olayları, acıları, sevinçleri, duygu ve düşüncelerini birbiriyle uyumlu ses ve söz kalıplarıyla ifade etme yolunu tercih etmiş ve bu yolla da olayları anlatmada en etkili ifade yöntemini, müziği bulabilmiştir.
İnsanlık tarihi ne kadar eskiyse, müzik tarihi de o kadar eskidir. İnsanlık geliştikçe, müzik de gelişmiştir. İnsan varoluşuyla birlikte, toplu olarak yaşamayı tercih etmiş, hayatın tüm zorluklarında birbirine destek olmuştur. Bu toplu yaşama içgüdüsünün sonucunda, müziksel faaliyetler de gruplar halinde yapılmış, korolar ve fasıl grupları oluşturulmuştur.
Müzik evrensel olduğu kadar yerel bir dildir de. Öyledir çünkü Müzik hayatın ta kendisidir.
İnsanoğlunun kendini anlatması için bulunmuş olan muhteşem ve en harika bir araçtır. Doğumumuzda var, düğünümüzde var, günlük hayatımızda var, inançlarımızda var, ölümümüzde var…
Sevinç, mutluluk, acı ve hüzünlerin ifade edilmesine ve bunların yeniden hatırlanmasına eşlik etmekte, toplumsal yaşamın ayrılmaz bir parçası ve kültürün aktarılmasında da önemli bir rol üstlenmektedir.Mezuniyetten sonra görev alacağınız köylerde, köylülere ulaşmanın en iyi yöntemlerinden biridir Müzik. İlahiler ve ezgilerle onların acılarına ortak olduğunuzu göreceklerdir.
Köy Enstitüleri ve ardılları olan İlköğretmen okullarında çağdaş eğitim sistemi uygulanırken, bu alanda vazgeçilmez temel alanlardan birisi de güzel sanatlardır. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk ‘’ Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.’’ özdeyişinden sonra ‘’ Bir milletin yenileşmesinde ölçü, musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir.’’ Demişti.
Bu nedenle Devletin en üst kademesinden, okul müdürlerine varıncaya dek tüm yöneticiler bu okullarda sanatsal uygulamalara destek olmuşlardır. Müzik, resim, tiyatro ve folklor etkinlikleri özenle desteklenmiş ve uygulanmıştır. Her sabah kahvaltıdan önce yapılan spor etkinlikleriyle ilk adımları atmış bulunuyorsunuz.
Tarım ve dülgerlikle bilgi ve uygulamalarınız daha da yakınlaştıracaktır sizleri onlara. Bir milleti millet yapan özelliklerin tamamına ortak değerler denir.
Milli marşlar da her toplumun kendine ait olan ortak değerlerinden biridir. Bayrak ve vatan sevgisinin bir tezahürü olan milli marşlar, milli duyguların en güzel ifade edildiği mısralardır.
Ülkemizin en önemli ortak değerlerinden biri İstiklal Marşı’dır.
İstiklal Marşı bu nedenle çok önemlidir. Bilmelisiniz ki İstiklal Marşı’nı mandolinle çalamayan ve okuyamayan hiçbir öğrenci benden not alamayacağı gibi bu okuldan da mezun olamaz.
Gerçekten de bitirme sınavlarının değişmez sorusu İstiklal Marşı olacaktı. İstiklal Marşını tek başına hatasız söyleyebilmek de yeterli değildi mezun olmak için. Aynı anda hem söylemek, hem mandolinle çalmak ve hem de ayakla vuruşları hatasız yapmak gerekiyordu.
Müzik öğretmenimiz olan Kemal Çuhalılar’ın ayrı bir yeri ve ağırlığı olduğunu zamanla öğrenecektik.
O titiz ve yüzü gülmez denilen Kemal Çuhalılar son derece duyarlı ve sevecen biriydi aslında. Öğrencileri arasında kulakları hassas olanlara ders dışında mandolin ve keman dersleri verir, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu Müzik Semineriyle Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik bölümlerine gitmelerini sağlardı.
İvriz’deki öğrenciliğinden sonra kariyer yapan Prof. Dr. Feridun Büyükaksoy, Dedeköy’lü Emin Dedeköy gibileri bunlardan bazılarıydı. İstanbul Çapa İlköğretmen Okulu Müzik seminerine gönderdiklerinden biri de bendim.
Labels:
acı,
hüzün,
ilahiler,
istiklal Marşı,
Kemal Çuhalılar,
mutluluk,
müzik evrensel dildir,
Sevinç,
sordum sarı çiçeğe
Location:
Yaşamkent, 06810 Çankaya/Ankara, Türkiye
Bulgaristan 1944 doğumlu Mehmet Akıncı;Anılarının yanı sıra, Modern bir Gezgin olarak Gezi yazıları ve tarihi mekanlar üzerine düşünceleriyle tanınan, emekli Fizik öğretmeni ve blog yazarıdır. Çağdaş Gezgin Akıncı944 bloğu başta olmak üzere, blog serileri aracılığıyla, seyahat tutkusunu tarihi keşiflerle birleştiriyor. Kayaköy kalıntıları ve İstanbul'daki Gülhane Parkı gibi, Türkiye'nin ve seyahat ettiği dış ülkelerin çeşitli yerlerinde ve ötesindeki deneyimlerini anlatıyor. Yazıları, kişisel hafıza ve tarihsel bağlamın kesişimini araştırıyor ve genellikle geçmiş uygarlıkların gizli hikayelerini hayata geçiriyor. Akıncı'nın Blokları; nostalji, tarihi yorumlar ve kişisel anekdotların bir karışımıdır ve okuyuculara bu yerlerin hem güzelliğini hem de karmaşıklığını takdir etmeleri için ilham vermek için tasarlanmıştır.
RESİM ÖĞRETMENİMİZ MEHMET KARAMAN
24 Eylül Çarşamba 1958, İvriz…
Bugün İlk iki saatimiz Resim dersi olup, ders Öğretmenimiz Mehmet Karaman…
İvriz Köy Enstitüsünün direklerden biri olduğunu öğrenmistik ağabeylerimizden.
Yaşamını köy enstitüsü davasına adamış, ömrünü köy enstitüsü aşkıyla taçlandırmış, yediği ekmeği, içtiği suyu soluduğu havayı İvriz’e taşımıştı.
Sınıfça ayakta karşıladığımız Mehmet Karaman
-Günaydın çocuklar, oturun lütfen.
Dedikten sonra, sınıf tamam mı der gibi bana baktı, onaylamam üzerine, ders defterini imzalayıp kapattıktan sonra hepimizi süzdü sevecen bir bakışla. Anlaşılır ve gür bir sesle,
-Güzel sanatların önemli kollarından biri olan resimle haşır neşir olmaya hazır mısınız? Hazır değilseniz bile bir süre sonra hazır olacaksınız. Çünkü yaşamın ta kendisidir resim ve resmetmek.
”Yaşama gülümseyebilmektir sanat. Ya da Sanat, yaşama gülümseyebilmektir.
Öyledir çünkü gülümseyen birine “ne kadar güzel, ne kadar çekici, tıpkı bir sanat eseri gibi…’’ Denmesinin nedeni budur.
Sabahları karşılaştığınız herkese gülümseyerek Günaydın demekle Sanat yaşamınızı başlatmış olursunuz.’’
Mehmet Karaman’ın söyledikleri çok ilginç geldi hepimize. Pür dikkat ve can kulağıyla dinlemeye başladık.
Dinledikçe de hayranlığımız arttı kendisine.
İvriz Köy Enstitüsünün ilk mezunlarındandı Mehmet Karaman. Anlatırken İvriz’i resmetmişti adeta.
İvriz’in taşında toprağında, havasında, suyunda, her şeyinde vardı. Aşıktı İvriz’e…
Bunu öğrencilerine de aşılamıştı.
Başta Atatürk olmak üzere, genç cumhuriyetimizin yöneticileri kalkınma hamlelerinde ”Güzel sanatlar” ve kapsadıklarının önemini kavramışlardı.
1933 yılında başlayan kültürel ve sanatsal atılımlar doğrultusunda Türk ressamları, ülke gerçeklerini tanımak için Anadolu’ya ilk adımlarını atmışlardı.
Anadolu’nun doğası, kültürü ve yaşamını yakından tanımak gerekiyordu.
“Yerellik teması” işlenmeye başlanmıştı.
Yerellik temasıyla birlikte Türk folkloru resme yansıdığı gibi Köy Enstitüleri’nde sabah sporlarının da vazgeçilmezlerinden olmuştu.
Ustaca zeybek oynayabilen Mehmet Karaman bu yeteneğini bütün İvrizlilere aktarmıştı.
İvriz sevgisini yerel ve ulusal milli oyunlarla pekiştirmişti.
-Ülkemizin kurucusu Atatürk’ün ‘’Köylü milletin efendisidir.’’ Dediği yıllardı.
Diyerek devam etti Mehmet Karaman.
-Öyleydi çünkü halkımızın neredeyse yüzde yetmişi köylerde yaşamaktaydı. Köylerin ve köylünün kalkınması ülkenin kalkınmasına eşdeğerdi. Kalkınma köyden başlamalıydı.
Halk Evleri, Eğitmen Kursları, Köy Bölge Okulları kırsal kesimi kapsayacak boyutta geliştirildi ve hizmete sokuldu. Okuma yazma seferberlikleri başlatıldı.
1940’lı yıllara gelindiğinde bir adım daha ileriye gidildi. Zamanın Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ile İlk Öğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un aydınlanma ve atılım projesi olan Köy Enstitüleri’nin kuruluşu bu döneme rastlar.
Köy Enstitüleri projesi, uygulanması ve denetimiyle İsmail Hakkı Tonguç’a aitti. Tonguç giyimi kuşamı, dili, söylemi ve tarzı ile halkı kucaklayan biriydi.
Köylünün de bizden biri diyebileceği bir lider tipiydi. Köy Enstitüleri Projesini kişiliğine, derin Anadolu halkı bilgisine ve Anadolu Kırsalının gerçekliğine yaslandırmıştı. Projenin özü ülke tabanını kapsayan titiz bir örgütlenmeydi.
Halkçı kadroların yönetiminde köy çocuklarına çok yönlü bilgi ve becerileri iş içinde yaparak yaşayarak öğretme, tam donanımlı öğretmen olarak köylerde görevlendirilmelerini içeriyordu.
Amaç, tez elden köylünün aydınlanmasını ve kalkınması yaşama geçirmekti.
Diyen Mehmet Karaman, Ailesine katıldığım İvriz İlköğretmen Okulu da bu proje kapsamında olmak üzere 1941 yılında Köy Enstitüsü olarak kurulan ilk eğitim kurumlarından biriydi.
Neredeyse nefes almadan dinlediğimiz Mehmet Karaman ile güzel sanatların yaşamsal önemini kavramış ve yeteneklerim ölçüsünde sanatçı olmaya, olamasam da sanatı sevmeye ve sevdirmeye karar verdim.
Labels:
güzel sanatlar,
İvriz Köy Enstitüsü,
İvriz öğretmen Okulu,
Resim öğretmeni Mehmet karaman,
Türk Folkloru,
Türk Ressamları
Location:
Yaşamkent, 06810 Çankaya/Ankara, Türkiye
Bulgaristan 1944 doğumlu Mehmet Akıncı;Anılarının yanı sıra, Modern bir Gezgin olarak Gezi yazıları ve tarihi mekanlar üzerine düşünceleriyle tanınan, emekli Fizik öğretmeni ve blog yazarıdır. Çağdaş Gezgin Akıncı944 bloğu başta olmak üzere, blog serileri aracılığıyla, seyahat tutkusunu tarihi keşiflerle birleştiriyor. Kayaköy kalıntıları ve İstanbul'daki Gülhane Parkı gibi, Türkiye'nin ve seyahat ettiği dış ülkelerin çeşitli yerlerinde ve ötesindeki deneyimlerini anlatıyor. Yazıları, kişisel hafıza ve tarihsel bağlamın kesişimini araştırıyor ve genellikle geçmiş uygarlıkların gizli hikayelerini hayata geçiriyor. Akıncı'nın Blokları; nostalji, tarihi yorumlar ve kişisel anekdotların bir karışımıdır ve okuyuculara bu yerlerin hem güzelliğini hem de karmaşıklığını takdir etmeleri için ilham vermek için tasarlanmıştır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
AYÖO ÜNİVERSİTE HAZIRLIK KURSLARI
17 Haziran 1964 Çarşamba, Ankara... İstanbul Zeytinburnu'nda, güneş ışınları yattığımız odanın perdeleri arasından sızarken uyandı...
-
Yaşamımda ve sosyalleşmemde önemli bir yeri olan Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesi ve sonrasında eğitimimi sürdürdüğüm Ankara ...
-
15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...
-
ANILARIMA GİRİŞ Emine ve Ahmet Akıncı anısına… Muhacir diye küçümsenenler, tarihin yazdığı savaşlarda en geriye kalanlar, yani düşmanla son...
-
17 Eylül 1958 Çarşamba, İvriz… Sözlü sınavların başlayacağı önemli ve heyecanlı bir gün bugün… İvrizli olabilmek için biraz sonra başlayac...
-
22 Eylül 1963 Pazar, Ankara... Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Liselerinde ders başı yapalı bir hafta oldu. Bu süre içinde, kayıtlı b...
-
23 Şubat 1964 Pazar, 2. akşam etüdü... Maltepe Demirtepe'deki geçici binamızda, akşam ikinci etüdündeyiz. Yarınki derslerin ödevleri bi...
-
22 Eylül 1963 Pazar, Atatürk Lisesi... İkinci akşam etütündeyiz. Ödevlerim bitti. Anı defterimi açarak geçen haftanın izlenimlerini yazmaya...
-
12 Nisan 1964 Pazar, Ankara... Bu sabah kahvaltıdan sonra, Cezmi Bayram arkadaşımızın da yönlendirmesiyle, Üniversiteliler Kültür Derneğ...
-
11 Eylül 1961 Pazartesi, Haydarpaşa… İlk kez 1951 yılın Nisan ayının 26’sında, Bulgaristan'dan göç sırasında, Edirne’den Maraş Elbistan...
-
1941 yılında Köy Enstitüsü olarak kurulan ilk enstitülerden biriydi İvriz Öğretmen Okulu. Adını Enstitünün kurulduğu yerin 9 km. doğusund...