13 Temmuz 2023 Perşembe

ANKARA YÜKSEK ÖĞRETMEN OKULU HAYALİ

 

4 Şubat 1963 Pazartesi, Çapa İstanbul...

Yarıyıl tatili bitti. Bayrak merasiminin sona ermesiyle birlikte ikinci yarıyıl dersleri başladı. Sevgilisine kavuşmuş gibi hissettim kendimi...

İlk günün gevşekliği vardı hem öğrencilerde hem de öğretmenlerde. Fazla zorlanmadık uyum için.

İkinci akşam etüdündeyiz... Sınıfta hafiften konuşmalar, tatil anıları ve aşıkların özlem gidermeleri var.

Anı defterimi açarak ilk günün özetini yazacağım ama, mırıltılardan kafamı toparlayamıyorum. Nöbetçi öğretmen de sınıfları dolaşıp gittiğine göre, En iyisi kütüphaneye inmek.

Kütüphanede benden başka kimse yok. Eğitim Enstitüsü ve Yüksek Öğretmen Okulu öğrencileri henüz tatilden dönmemişler. Anı defterimi açıyor ve yarıyıl tatilinin özetini yazmaya başlıyorum.

                                                   *****

Okulun ikinci döneminin başladığı bu ilk günde, Matematik Öğretmenim Tevfik Aras'ın sürpriz sayılabilecek bir teklifiyle karşılaştım.

Öğleden sonraki ilk ders Tevfik Aras'ındı. İdareye ders defterini almaya gittiğimde oradaydı. Hal hatır sorduktan sonra,

-Akıncı, Matematik ve Fen Bilimlerinde çok başarılı olduğunu görüyorum. Ancak, Resim ve Müzik derslerinde biraz zorlandığını duydum.

-Haklısınız öğretmenim. Sıkı ve disiplinli çalışmamın ürünü, nota bilgimin iyi olmasının yanı sıra kemanda yay çekmede de çok başarılıyım. Ne var ki müzik kulağı yok bende.

-Tahmin etmiştim Akıncı. En iyisi seni önümüzdeki yıl, Öğretmenler Kurulu kararıyla, Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesi'ne gönderelim. Ne dersin?

-Ne diyebilirim öğretmenim. Hayallerimden biri daha gerçekleşmiş olur. Lise mezunu olmak ve üniversiteye girmek vardı hayallerimde. Üstelik ülkemizin başkenti Ankara'da 5 yıl okuma ayrıcalığı var. Ama!..

-Aması ne Akıncı?

-Aması şu ki öğretmenim...Ekrem Zeki Ün, Halil Bedii Yönetken ve Selahattin Taran buna karşı çıkarlar.

-Sen Ekrem Zeki Ün'ü ikna etmeye bak. Diğerleri fazla zorluk çıkarmazlar.

-Teşekkür ederim öğretmenim...

Tevfik Aras'ın yanından ayrıldım ayrılalı yeni bir hayal dünyasında yaşamaya başladım.

Öğleden sonraki derslerde bile aklım Ankara Yüksek Öğretmen Okulu'ndaydı.

Tevfik Bey'in dediği gibi Resim Öğretmenim Selahattin Taran'ı ikna etmek kolaydı. Zaten kendisi de benden ressam olamayacağı izlenimini edinmişti.

Selahattin Taran'a göre iy bir öğretmen olurdum. Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'nü kazanma şansım zaten yoktu. Bu nedenle Ankara Yüksek Öğretmen Okulu vizesini verirdi.

Piyano Öğretmenim Halil Bedi Yönetken de, iyi bir müzisyen olamayacağımı hissettirmişti bana. Disiplinli çalışmamı seviyor ancak, mırıldandığı bir melodiyi piyanoda çalmamı istediğinde başarısız oluyordum Ankara Yüksek Öğretmen Okulu vizesini o da verirdi.

Ekrem Zeki Öğretmenimden vize almak zordu. Zordu çünkü benimle ilgili izlenimleri olumlu gibiydi. Şimdiye kadar, mırıldandığı bir melodiyi kemanda çalmamı istememişti. Önüne konulan notaları pürüssüz yay çekerek rahatlıkla çalıyordum.

Bir süre ''ne yapmalı da Ekrem Zeki öğretmenimi ikna etmeliyim.'' Diye düşündükten sonra, bugüne kadar olan kazanımlarımı nasıl sağladığım aklıam geldi.

Her zaman kendi şansımı kendim yaratmıştım. Bu kez de öyle olmalıydı. Birden, ''vazgeçerseniz kaybedersiniz...'' Özdeyişi aklıma geldi.

Ekrem Zeki Öğretmenimi her gördüğümde ısrarla, ''bende müzik kulağı olmadığını ancak iyi bir dinleyici olmanın yanı sıra, Matematik ve Fen Bilimlerinde başarılı biri olarak, klasik müziği bütün öğrencilerime sevdireceğimi'' söyleyebilirdim.

Bu karara varmıştım ki etüdün bittiğini bildiren zil çaldı.

Sahi ben yarıyıl tatilinin özetini yapacaktım...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BİR YIL SONRA ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU MİSAFİRİYİM

15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...