8 Kasım 2022 Salı
İVRİZ ÖĞRETMEN OKULU YAZILI SINAVLARI
-Bitti mi sınavlarınız?
Labels:
İvriz Öğretmen Okulu sınavları,
Köy Enstitüleri,
leyli meccani,
Niğde,
Niğde Konaklı,
Niğde Misli
Bulgaristan 1944 doğumlu Mehmet Akıncı;Anılarının yanı sıra, Modern bir Gezgin olarak Gezi yazıları ve tarihi mekanlar üzerine düşünceleriyle tanınan, emekli Fizik öğretmeni ve blog yazarıdır. Çağdaş Gezgin Akıncı944 bloğu başta olmak üzere, blog serileri aracılığıyla, seyahat tutkusunu tarihi keşiflerle birleştiriyor. Kayaköy kalıntıları ve İstanbul'daki Gülhane Parkı gibi, Türkiye'nin ve seyahat ettiği dış ülkelerin çeşitli yerlerinde ve ötesindeki deneyimlerini anlatıyor. Yazıları, kişisel hafıza ve tarihsel bağlamın kesişimini araştırıyor ve genellikle geçmiş uygarlıkların gizli hikayelerini hayata geçiriyor. Akıncı'nın Blokları; nostalji, tarihi yorumlar ve kişisel anekdotların bir karışımıdır ve okuyuculara bu yerlerin hem güzelliğini hem de karmaşıklığını takdir etmeleri için ilham vermek için tasarlanmıştır.
OSMANIMIN PANTOLON PARASI
15 Ağustos 1958 Cuma, Misli…
Dün İlkokul arkadaşım Osman’ın anası Hatice teyze bizden ayrıldıktan bir kaç saat sonra, külüstür köy otobüsünden çıkan bir tanıdık sarı bir zarfla bize uğradı.
Niğde Milli Eğitim Müdürlüğü’nden geliyordu sarı zarf. Zarfı açtığımızda, 18 ağustos pazartesi günü, Niğde’de yapılacak olan İvriz İlköğretmen Okulu yatılılık yazılı sınavlarına davet ediliyorduk.
Adeta havalara uçmuştum. Yaşamım boyunca minnet ve rahmetle andığım ilkokul öğretmenimiz Bayezid Tuna, kardeşim ve benim adıma İvriz İlköğretmen Okulu yatılılık sınavı için başvuruda bulunmuştu.
Ne var ki sevincim kısa sürdü. Kısa sürdü çünkü Niğde’de iki gün sürecek olan sınavlar için, Niğde’ye gidecek otobüs paramız olmadığı gibi konaklayacak yerimiz de yoktu.
Haberleşme olanaklarının neredeyse yok denecek kadar az olduğu köyümüzde Mersin’deki babama ulaşamazdık. Ulaşsak bile göndereceği para bir hafta on günden önce gelmezdi. Köydeki tanıdıklardan yardım alabileceğimiz kimse de yoktu. Bayezid öğretmen Niğde’deydi, ekonomik yönden bu kadar güç durumda olduğumuzu bilmiyordu.
Anamla saatlerce düşündük ama bir çözüm üretemedik. Tam sınavlara katılmaktan vazgeçmiştik ki gündüz bizi ziyaret eden Hatice Teyze ile anam arasındaki sohbeti anımsadım.
Gündüz yaptıkları konuşmalarda nasılsa kulak misafiri olmuştum. Anama ''önümüzdeki bayram için oğlu Osman'a pantolonluk kumaş almak için 10 Lira birktirdiğini söylemişti.''
Hatice teyzede ‘’Osman’ımın pantolon parası’’ 10 lira vardı. ”Gidip istesek mi? ” Dedim anama. ”Olur .” Dedi anam. İsteyenin bir yüzü vermeyenin iki yüzü karadır. Gidelim…
Gecenin bir yarısında Hatice Teyzeye ‘’Osman’ımın pantolon parası’’nı istemeye gittik. Bizi dinledikten sonra, hiç ikiletmeden verdi 10 lirayı Hatice teyze…
Osman’ımın 10 liralık pantolon parası bütün geleceğimizi belirlemişti.
Pazartesi günü Niğde’ye, sınavlar için gidebilirdik artık. Gerekirse Bayezid Öğretmenimizden de yardım isteyebilirdik.
Vazgeçmemek, olası bütün seçenekleri değerlendirmek ve hepsinden önemlisi samimi dostlar edinmek gerekiyordu başarıya ulaşmak için.
Vazgeçerseniz kaybediyorsunuz.
Vazgeçmediğinizde ise kazanıyorsunuz, kendi şansınızı kendiniz yaratıyorsunuz...
Labels:
İlkokul öğretmenimiz Bayezid Tuna,
Niğde Milli Eğitim Müdürlüğü,
Osmanımın Pantolon Parası,
sarı zarfla gelen
Bulgaristan 1944 doğumlu Mehmet Akıncı;Anılarının yanı sıra, Modern bir Gezgin olarak Gezi yazıları ve tarihi mekanlar üzerine düşünceleriyle tanınan, emekli Fizik öğretmeni ve blog yazarıdır. Çağdaş Gezgin Akıncı944 bloğu başta olmak üzere, blog serileri aracılığıyla, seyahat tutkusunu tarihi keşiflerle birleştiriyor. Kayaköy kalıntıları ve İstanbul'daki Gülhane Parkı gibi, Türkiye'nin ve seyahat ettiği dış ülkelerin çeşitli yerlerinde ve ötesindeki deneyimlerini anlatıyor. Yazıları, kişisel hafıza ve tarihsel bağlamın kesişimini araştırıyor ve genellikle geçmiş uygarlıkların gizli hikayelerini hayata geçiriyor. Akıncı'nın Blokları; nostalji, tarihi yorumlar ve kişisel anekdotların bir karışımıdır ve okuyuculara bu yerlerin hem güzelliğini hem de karmaşıklığını takdir etmeleri için ilham vermek için tasarlanmıştır.
7 Kasım 2022 Pazartesi
MİSLİ KÖYÜNDE DİNGİN BİR AĞUSTOS GÜNÜ
18 Ağustos 1958 Pazartesi, Misli…
Nasıl olduysa kendimi Bulgaristan’daki köyümüz Karagözler ’de bulmuştum. Gerlova alçağını görmek için Kerim dayıma,
-Hadi Sakar Balkan'a çıkalım dayı dedim..
-Olur yeğenim.
Dedi. Yaklaşık 15 dakikada eteklerine ulaştığımız Sakar Balkan'a tırmanmaya başladık.
Yarım saat sonra Sakar Balkan yamaçlarında mola verdik. Verdik çünkü kan ter içinde kalmıştım tırmanmaktan…
Tekrar tırmanmaya başladığımızda ayağım kaydı, tam bir uçutuma düşüyordum ki elimden tutan Yusuf dayımdı, çekti yukarı.
Kerim dayım kaybolmuş, üstelik önümüzdeki kamyon tam gaz tırmanıyordu bir tarafı dağ silsilesi diğer tarafı uçurum olan daracık ve virajlı bir yolda.
-Kerim Dayımla Sakar Balkan'a tırmanıyorduk. Kerim Dayım nerede, kamyon da nereden çıktı, nereye gidiyoruz dayı?
-Maraş-Göksun Felaket yolundayız yeğenim. Az önce kamyonun motoru stop etti, kamyon geriye kaymaya başladı. Az daha uçuruma yuvarlanacaktı hep birlikte. Sen de atladın kamyondan. Az daha düşüyordun uçuruma. Kerim dayın kamyonun peşinden gitti. Hadi, biz de hızlanalım ve kamyona yetişelim.
Yusuf dayımla kamyona yetişmek için hızlıca yürümeye başladık.
Hızlı ve büyük adımlarla ilerleyen dayım gözden kaybolmaya başlamıştı ki gittikçe yaklaşan anamın sesini duydum,
-Mehmet, Mehmeeet…
Diye çağırıyordu beni. Oysa anam, ince hastalık teşhisi konulduğundan, Edirne Muhacir Misafirhanesi Hastanesinde kalmamışmıydı babamla?
Gavur Dağları eteklerinde tek başına kalmış olmanın korku ve telaşıyla, Yusuf Dayımı bulmaya çalışırken aynı sesi bir kez daha ve çok yakından duydum.
Anamın sesi bu kadar uzaklara nasıl gelebiliyordu. Kulak kabarttım, bekledim. Anamın sesi bu kez daha da yakından geliyordu.
Geri döndüm, anamı aradım. Aradım ama tırmanırken çok terlemiştim. Göremiyordum.
Durdum, kollarımı aşağı yukarı kaldırarak terimi soğutmak istedim. Kollarımı havaya kaldırdığımda nereden çıktığını anlayamadığım bir örtü savruluverdi üzerimden. Ellerimle gözlerimi silip araladığımda anam başucumda duruyordu. Bu kez iyice afallamış, inanmaz gözlerle anama bakıyordum.
-Hadi kalk. Suyumuz bitmiş, kuyudan bir kova su çek de gel. Osman’ın anası Hatice Teyze geldi, bir bardak su istedi…
İnanmaz gözlerle baktım ve doğruldum…
Bir an için nerede olduğumu anımsamaya çalıştım. Sahi neredeydim ben, neredeydik biz? Karagözler de mi? Osmaniye de mi? Yeşilova da mı? Mersin Göçmen barakalarında mı? Niğde Bor kazasında mı, yoksa Misli de mi?
Çevreme baktığımda Niğde Misli de olduğumun ayırdına vardım. Meğer karabasan rüyalar görüyormuşum. Geçmiş yıllarda başımdan geçen oldukça kötü ve beni derinden yaralayan olayların bir görüntüsü olarak ortaya çıkıyordu zaman zaman.
Kuyudan su çekmek için çıktığımda iyice kendime geldim. Sürekli yer değiştirmenin yanı sıra bilim kurgu kitaplarında okuduklarımla kendimi özdeşleştirince böyle oluyordu. Hayal dünyam oldukça zengindi.
*****
İlkokul bitmişti, yaz tatilindeyiz. Tatil ama ne tatil…
1958 yılı Ağustos ayının üçüncü haftasındayız Hava sıcak mı sıcak, çevremiz kum ve kum, evlerimizin altı ise ucu bucağı olmayan mağaralar.
Sıcaklardan çok bunaldığımızda evin altındaki mağaraya giriyorum bazen. Mağaralarda ortalama sıcaklık 18-22 derce arasında…
Yaklaşık iki ay önce ilkokul diplomalarımızı aldık. İvriz İlköğretmen Okulu sınavları için hazırlık yapıyoruz kardeşimle.
Hatice Teyze gelmeden önce sıkı bir çalışma yapmıştım. Tarih çalışırken gözlerim kapanmış ve ince bir yorganın altında uyuyakalmışım.
Bu sıcak, bunaltıcı ve can sıkıcı günde tek değişiklik okul arkadaşım Osman’ın anası Hatice teyzenin bize uğraması oldu.
Kuyudan çektiğim suyu getirdikten sonra Hatice teyzenin elini öpüp Osman’ı sordum. Ben gelirken uyuyordu. Dedi. İzin isteyip yan odada kitap okumaya başladım.
Hatice teyze bir taraftan koyunlarından kırktığı yapağıyı eğirirken, diğer taraftan da yaklaşan akrabalarından birinin düğünü üzerine anamla sohbet ediyordu.
10 lirasının olduğunu, köye uğramasını beklediği seyyar satıcıdan pantolonluk kumaş alarak Osman’a, yaklaşan bir akraba düğününde giysin diye, bir pantolon dikeceğini söylüyordu.
Hatice teyzenin annemle yaptığı bu sohbet her nasılsa aklımda kalmıştı. İyi ki kalmıştı…
Aklımda kalan bu konuşmanın hayatımı olumlu yönde nasıl değiştireceğini bilemezdim…
Labels:
Mersin Göçmen Barakaları,
Niğde Konaklı Beldesi,
Niğde Misli,
Niğde Misli'de dingin bir Ağustos Günü
Bulgaristan 1944 doğumlu Mehmet Akıncı;Anılarının yanı sıra, Modern bir Gezgin olarak Gezi yazıları ve tarihi mekanlar üzerine düşünceleriyle tanınan, emekli Fizik öğretmeni ve blog yazarıdır. Çağdaş Gezgin Akıncı944 bloğu başta olmak üzere, blog serileri aracılığıyla, seyahat tutkusunu tarihi keşiflerle birleştiriyor. Kayaköy kalıntıları ve İstanbul'daki Gülhane Parkı gibi, Türkiye'nin ve seyahat ettiği dış ülkelerin çeşitli yerlerinde ve ötesindeki deneyimlerini anlatıyor. Yazıları, kişisel hafıza ve tarihsel bağlamın kesişimini araştırıyor ve genellikle geçmiş uygarlıkların gizli hikayelerini hayata geçiriyor. Akıncı'nın Blokları; nostalji, tarihi yorumlar ve kişisel anekdotların bir karışımıdır ve okuyuculara bu yerlerin hem güzelliğini hem de karmaşıklığını takdir etmeleri için ilham vermek için tasarlanmıştır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
AYÖO ÜNİVERSİTE HAZIRLIK KURSLARI
17 Haziran 1964 Çarşamba, Ankara... İstanbul Zeytinburnu'nda, güneş ışınları yattığımız odanın perdeleri arasından sızarken uyandı...
-
Yaşamımda ve sosyalleşmemde önemli bir yeri olan Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesi ve sonrasında eğitimimi sürdürdüğüm Ankara ...
-
15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...
-
ANILARIMA GİRİŞ Emine ve Ahmet Akıncı anısına… Muhacir diye küçümsenenler, tarihin yazdığı savaşlarda en geriye kalanlar, yani düşmanla son...
-
17 Eylül 1958 Çarşamba, İvriz… Sözlü sınavların başlayacağı önemli ve heyecanlı bir gün bugün… İvrizli olabilmek için biraz sonra başlayac...
-
22 Eylül 1963 Pazar, Ankara... Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Liselerinde ders başı yapalı bir hafta oldu. Bu süre içinde, kayıtlı b...
-
23 Şubat 1964 Pazar, 2. akşam etüdü... Maltepe Demirtepe'deki geçici binamızda, akşam ikinci etüdündeyiz. Yarınki derslerin ödevleri bi...
-
22 Eylül 1963 Pazar, Atatürk Lisesi... İkinci akşam etütündeyiz. Ödevlerim bitti. Anı defterimi açarak geçen haftanın izlenimlerini yazmaya...
-
12 Nisan 1964 Pazar, Ankara... Bu sabah kahvaltıdan sonra, Cezmi Bayram arkadaşımızın da yönlendirmesiyle, Üniversiteliler Kültür Derneğ...
-
11 Eylül 1961 Pazartesi, Haydarpaşa… İlk kez 1951 yılın Nisan ayının 26’sında, Bulgaristan'dan göç sırasında, Edirne’den Maraş Elbistan...
-
1941 yılında Köy Enstitüsü olarak kurulan ilk enstitülerden biriydi İvriz Öğretmen Okulu. Adını Enstitünün kurulduğu yerin 9 km. doğusund...