23
Ocak 1961 Pazartesi, Tarsus…
İvriz'in
kazandırdığı alışkanlıklar nedeniyle, gün ışırken kendiliğimden uyandım.
Doğrulup etrafıma bakındım. Bu kez şaşırmadım. Tarsus Turan Emeksiz Ağaçlama
Sahası'nda, ailemin yanındaydım.
Odamdan
çıktığımda anam, günümüzde krep dedikleri, akıtmalardan
yapıyordu. 'Hayırlı sabahlar anacığım.'' deyip ahşap evin
içine göz attım. İki oda bir mutfaktan oluşuyordu.
Dikkatimi
çeken diğer ayrıntıya gelince, Akıncı Ailesi'nde ilk kez yemek
masası görmemdi. Yer sofrasından kurtulmuş olmak beni mutlu etmişti.
''Kalktın
mı Mehmet... Baban çevreyi kolaçan etmek için çıktı. Biraz sonra
gelir, kahvaltı ederiz.'' Dedi.
Dışarı çıktım. Evin
dışında artezyen kuyusu açılmış, akar su vardı. Elimi yüzümü
yıkayıp, giyinmiştim ki babam da geldi. Kahvaltı sırasında okul
ve başarılarım üzerinde konuştuk. Mutlu olmuştu, gözleri
parlıyordu...
Kahvaltıdan sonra babam, orman muhafaza memuru olarak, sahayı dolaşmaya giderken ben de Berdan Nehri kıyısında yürüyerek Tarsus Plajı'na geçecek bir köprü aramaya başladım.
Yürürken, istemsiz olarak zamanda geriye gittim...
*****
İvriz
Öğretmen Okulu 20 Ocak Cuma günü birinci dönemi sonlandırmış
ve yarıyıl tatiline girmişti. Her dönemde olduğu gibi bu dönem
sonunda da karnemdeki bütün ders notlarım 10 üzerinden 10
olmuştu.
Çapa Müzik
semineri hazırlıklarımı rahat yapabilmek için dönem boyunca
müzikhane nöbetçisi olmuş, keman ve piyano çalışmalarımı da
hızlandırmıştım.
Çalışmalarım
oldukça verimli geçmiş ve Müzik Öğretmenim Kemal Çuhalılar’ın
takdirini de kazanmıştım.
21
Ocak Cumartesi günü öğleden sonra bindiğim trenle, önce
Ulukışla sonra da Adana Yenice istasyonlarında yaptığım
aktarmalardan sonra, 22 Ocak Pazar günü öğleye doğru Tarsus’a
ulaşmıştım.
Karabucak
Okaliptüs orman Fidanlığı servis araçları Cleopatra kapısı
civarında olurlardı. Belki saat 13,00 servisine yetişebilirim diye
düşünmüştüm. Yetişmiştim de…
Geçen
yaz mevsimlik işçi olarak çalışırken tanıdığım ve sevdiğim
Mahmut Abi servis şoförü olarak gelmişti. Onu görünce dünyalar
benim olmuştu. Okuyanlara büyük saygısı vardı Mahmut Abinin.
Sarmaş
dolaş olduktan sonra babamı sormuştum.
Babamın, Tarsus’tan yaklaşık 18 km, Karabucak' tan 13 km uzaklıkta
Berdan Çayı’nın denize döküldüğü yerde, kıyı boyunca bir
şerit halinde uzanmakta olan bir kumulda, Turan Emeksiz Ağaçlama
Sahasında Koruma memuru olarak görevlendirildiğini söylemişti.
Bu
habere çok sevinmiştim Sürekli maaş alacağı bir işi ve
ailesine tahsis edilen bir konutu olmuştu.
Babamın
devlet memuru olarak maaşlı bir işe başlaması ailemiz için
dönüm noktasıydı. Öyleydi çünkü Bulgaristan’dan
ayrıldığımız 1951 yılından bu yana geçen 10 yıllık sürede
sürekli yer değiştirmiştik.
Yolcularını
aldıktan sonra Karabucak Fidanlığı ’na gitmek üzere harekete
geçen Mahmut Abi’ye Turan Emeksiz Ağaçlama sahasını nasıl
ulaşacağımı sorduğumda, ‘’Sen telaşlanma, ağaçlama
sahasına giden çok olur. Olmazsa da ben seni götürürüm.’’
Demişti.
Karabucak
sakinlerini bıraktıktan sonra, Özel-Bahşiş ve Kulak Köyünden
geçerek ağaçlama sahasına girmiştik.
Ağaçlama sahası
baştanbaşa kumuldu...
Kumullar,
içerisinde humus, kil gibi bağlayıcı maddeleri olmayan, taneleri
çok küçük kum taneleriydi.
Çoğunlukla
akarsularla denizlere ulaştırılan kumlar, dalgalarla sığ sahil
şeritlerine taşınıyor, kuruyan kumlar da hâkim rüzgâr
istikametinde içerlere doğru, sahil hattına paralel silsileler
oluşturarak dalgalar halinde ilerliyordu.
Gerekli
önlemler alınmadığında önlerine çıkan her şeyi istila edip,
bölgeyi çöle çeviriyorlardı.
Berdan
nehri ve kollarıyla Akdeniz’e ulaşan kumlar başta Kulak Köyü
olmak üzere, kuzeyinde bulunan verimli tarım arazilerini istila
ederek tarımsal üretimi kısıtladığı gibi yerleşim alanlarını
da tehdit eder hale gelmişti.
Yöre
köylerince mera olarak kullanılan hazine arazisinin Orman Genel
Müdürlüğü’ne devredilmesiyle birlikte kumulda ağaçlandırma
çalışmalarına başlanmıştı 1960 yılı başlarında.
Mahmut Abi’nin
söylediğine göre kıyıya paralel olarak 12 500 metre uzanan
kumulun eni de 1 500 metreydi. Yaklaşık dikdörtgen şeklinde olan
ağaçlandırma sahası boyutları (400 m) x (400 m) boyutlarındaki
parsellere bölünmüştü.
Doğru
dürüst okuma yazması olmayan babama, Karabucak Ormanlarında
görevli mühendisler ve yetkililerin yardımıyla bir ilkokul
diploması alınmıştı.
Babam
ağaçlama sahasında aralık ayı başında koruma memuru olarak
görevlendirilmişti. Mahmut Abinin babam ve kumullarla ilgili olarak
verdiği bilgileri dinlerken zaman geçmiş, Turan Emeksiz Ağaçlama
Sahası'na giriş yapmıştık.
Ağaçlandırma
sahasında yaklaşık 1300 metre güneye gittikten sonra Tarsus
Berdan Nehri’nin kollarından biri karşımıza çıkmıştı.
Tarsus plajına geçişi sağlayan bir köprüsü vardı.
Mahmut
Abi kumul sahasında güney-doğuya yönelerek yaklaşık 500 metre
daha gidince kumullar üzerine kurulmuş tamamıyla ahşap bir yapı
göründü.
Biraz
daha yaklaşınca elinde bir çapa ile evin etrafında çalışan
babamı görmüştüm. O da arabayı görünce elindeki çapayı
bırakıp, bize yaklaşmış, sonra da arabada beni görmüştü.
Araba
sesini duyan anam da evin dışına çıkmıştı.
Ansızın
gelişim anamla babama sürpriz olmuştu. Arabadan inmiş, önce
babamın sonra da anamın ellerini öpmüştüm.
Babam
Mahmut Abi’ye teşekkür etmiş ve soluklanması için altına
sandalye vermişti. Vaktin varsa çay demleyelim dediyse de Mahmut
Abi izin istemiş ve Karabucak Fidanlığına geri dönmüştü.
İçine
kumlar dolmasın diye babama tahsis edilen ahşap ev kazıklar
üzerine oturtulmuştu. Birkaç basamakla çıkılan verandadan içeri
girdiğimde iki odaya açılan bir sofa ile karşılaşmıştım.
Veranda
dâhil olmak üzere evin bütün zemini tahtayla kaplanmıştı.
Zemindeki tahta aralıklarından hava ve zararlıların girişini
engellemek için hasır ve çaput kilimler serilmişti.
Babam
ağaç ve tahtalardan sedirler yapmış, içine otlar doldurdukları
yastıkları da sedirlere yerleştirmişlerdi.
Boş
olan odaya tahta bavulumu koymuştum. İki arada bir derede anam de
çay demlemiş ve akıtma olarak adlandırdığımız hamur işi
yapmıştı.
Acıkmıştım,
iştahla yemiştim. Yerken de babama okulum ve notlarımla ilgili
bilgiler vermiştim.
Babam
‘’yorgunsun dur, yat biraz. Benim dışarda yapacaklarım var.’’
Deyip, gitmişti. Anam bulaşıkları toplarken ben de odama
çekilip, yatmıştım.
Bir
önceki geceyi trende geçirmiş olmamın da etkisiyle anında
kendimden geçmiş ve derin bir uykuya dalmıştım.
Birden
kendimi İvriz’de keman çalarken bulmuştum. Bulmuştum çünkü
aklım fikrim İstanbul Çapa İlköğretmen Okulu Müzik Semineri
sınavlarındaydı…
Rüyamda keman çaldığımın çok sonra farkına varmıştım...