7 Mart 2022 Pazartesi

BALKANLARDA BULGARİSTAN TÜRKLERİ

 


Oğuzların ve Kıpçakların soyundan gelen Bulgaristan Türkleri bin yıldır Balkanlarda yaşamaktadır.

Oğuz Türkleri, Anadolu üzerinden Osmanlının gelişme döneminde, gönüllü ya da zorla, bölgeye gönderilen Türklerdir.

Kıpçak Türkleri bölgeye Proto-Bulgarlar olarak bilinmektedir. Kuraklık nedeniyle çöle dönen Orta Asyadan batıya göçmeye başlayan Kıpçaklar, 11. yüzyılda Rus beyliklerine karşı kazandıkları bir dizi savaştan sonra, Karpatlar’a, Balkanlar’a kadar ilerlemişlerdir. 

Balkanların önemli bir parçası olan Türkler, Bulgaristan’ı geçici bir yerleşim yeri olarak görmemişler aksine kendilerine yurt edinmişlerdir.

16.yüzyılda Bulgaristan nüfusunun büyük bir kısmını Müslüman Türkler oluşturmuştu.

Bulgaristan Türkleri, Tuna Nehri ile Balkan sıra dağları arasında kalan topraklarda yaşayan Türkler olarak da bilinmektedir.

Ne var ki,  ‘’93 Harbi’’ olarak da bilinen, 1877–1878 Osmanlı-Rus Harbi sonrasında her şey Balkan Türklerinin aleyhine dönmüştür.  

Bulgaristan’da yaşayan Türklerin nüfus oranlarını azaltmak için planlı bir şekilde Bulgarlaştırma politikaları başlamış ve 20. Yüzyılın üçüncü çeyreğine kadar da devam etmiştir.

Asimilasyonun bir başka görünümü olan Bulgarlaştırma politikası; camileri tahrip etmek, camileri kiliseye çevirmek ya da kapatmak, Türkleri vaftiz ederek Hristiyanlaştırmak, kiliseye dönüştürülmüş camilerde zorla Hristiyan ayinlerine tâbi tutmak biçiminde kendini göstermiştir.

Bulgaristan Osmanlı İmparatorluğu yıkıldıktan sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışında kalan en yoğun ve en çok Türk nüfusuna sahiptir.

Bundan ötürü Bulgaristan Türkleri Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflamaya başladığı dönemden başlayarak, 1989 yılında Bulgaristan’da komünizm’ in devrilmesine kadar en yoğun ve uzun baskılara ve zulümlere maruz kalan Balkanlardaki  Türk toplumudur.

Sovyetler Birliği’nin İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Boğazlar bölgesinde askeri üs ve Türk toprakları hakkında ileri sürdüğü iddialardan ötürü, Sovyet-Türk ilişkilerinde beliren gerginlik, Bulgar-Türk ilişkilerine de yansıyarak, bu ilişkinin gelişmesini de olumsuz yönde etkilemiştir.

Bulgar yönetimi, Sovyetler Birliği etkisinde kalıp, Sovyet hükümetinin yürüttüğü dış politikayı izlemiştir.

Bulgar hükümeti, Bulgaristan Türklerinin sosyalist değişimlere olumsuz tutumlarından memnun değildi. Onlara Türk devletinin potansiyel ajanları ve Bulgar-Türk sınırında güvenliği tehdit eden bir unsur olarak bakmıştır.

Bu nedenle, hükümet onlardan kurtulmak amacıyla Türkiye’ye göç ettirme ve Bulgar-Türk sınırı boyunca yerlerine Bulgar nüfusu yerleştirme kararı almıştır.

Bulgar hükümeti 30 Ağustos 1950 tarihinde özel bir nota ile Türk hükümetinden üç ay içinde 250.000 Bulgaristan Türkü almasını istemiştir.

Türk hükümeti böyle bir kısa süre içinde bu kadar kalabalık bir göçmen kitlesini kabul etmeyi reddetmiş ve 1925 yılında imzalanan Oturma Sözleşmesi’ne uyarak, Türkiye’ye gönüllü olarak göç etmek isteyenlere giriş vizesi vermiştir.

Bulgaristan’daki Türk konsolosları, 1 Ocak 30 Eylül 1950 tarihleri arasında Bulgaristan Türklerine 212.150 giriş vizesi vermişti.

Türk makamları, Çingenelere de Bulgarlar tarafından pasaport ve çıkış vizesi vermesi nedeniyle, 7 Ekim 1950 tarihinde sınırı kapatmıştır.

Buna neden olan Türklerden başka Çingenelere de Bulgarlar tarafından pasaport ve çıkış vizesi vermesidir. Türk hükümeti dış ülkelerden alınacak göçmen çingeneleri kabul etmemiştir.

Bu göçler neticesinde Türkiye’de hiç azımsanmayacak bir nüfus oluşmuştur. Bulgaristan’dan yapılan bu göçler Bulgaristan Türklerinin nüfusunu olumsuz yönde azaltmış olsa da Bulgaristan Türkleri nüfuslarını korumayı başarmışlardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BİR YIL SONRA ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU MİSAFİRİYİM

15 Haziran 1964 Pazartesi, İstanbul... Bugün sabah kahvaltısından sonra birden, zamanda 2 yıl geriye, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'a git...