Kayıtlar

Haziran, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

MİSLİ'DE DÜVEN İLE HARMAN

Resim
  26 Haziran 1953 Cuma, Misli (Konaklı)… Hasat zamanı gelmiş tahıllar imece usulüyle, ırgat tutarak ya da aile bireyleri tarafından yolunur ya da biçilirdi. Biz ırgat tutamadığımız gibi, herkes kendi tarlasında olduğundan, imece’ den de yararlanamadık. Akıncı Ailesi olarak biçmiştik buğdayımızı. Sıra harmana ve danelerin ayrılmasına gelmişti. Harman, tahılların yolunmasından ve biçilmesinden sonra, destelerin üzerinden düven geçirilerek, taneleri başaktan ayırma ve saplarının da hayvanların kolay yiyebileceği saman haline getirme işlemiydi. Bu işlemin yapıldığı düz ,dairesel alana da harman yeri denirdi. Evimizi çeviren avlunun dışında, mağaranın üstündeki düz ve kayalık alan harman yeri için idealdi. Olan tümsekler de düzeltilmiş, taşlar ve kumlar önceden temizlenmişti. Hafta başında harman yeri sulandıktan sonra, yaklaşık 100 kg ağırlığında taştan bir silindir harman alanı üzerinde gezdirilerek, zemin adeta betonlanmıştı. Pazartesi ve salı günü geç vakitlere keder...

BUĞDAY HASADI BAŞLADI

Resim
  22 Haziran 1953 Pazartesi, Misli (Konaklı)… Akıncı Ailesi olarak, hasadını yapacağımız tarlaya geldik bu sabah erkenden. Babam tırpanla biçerken ailenin diğer bireyleri orakla biçecektik. Kısa zamanda körleşen tırpanla orakları bilemek için gerekli olan uzun bileği taşları eksik olmadı yanımızdan. Mevsimlik işçi olarak çalışan tırpancıların, her gün tırpana başlamadan önce, tırpanını örs üzerinde çekiç ile döverek ya da uzun bileği taşıyla, kesen yüzünü keskinleştirmesi gerekiyordu. Babam hem tırpanının hem de orakların yüzünü keskinleştirdikten sonra dikkatli olmamız konusunda da uyardı. Tırpanla ekin biçmenin iki yöntemi vardı. Birinci yöntemde ekin biçilir ve önünüzde birikirdi. Tırpanı yapan ya da arkadan gelen birisi tarafından deste yapılırdı, yapılmalıydı. Diğer yöntem ise süpürge yapılarak, bacakla biçilmeydi. Süpürgeli biçme güç ve kıvraklık isterdi çünkü, biçilen ekin aynı zamanda deste de yapılmış olurdu. İplerle güzelce bacağa bağlanan süpürge, ayağa takılır ve ...

BUĞDAY HASADINA HAZIRLIK

Resim
  21 Haziran 1953 Pazar, Misli (Konaklı)… Bahar aylarında beklediğimiz yağmur yağmadı. Bir bakıma kuraklık oldu... Babam, hafta başından beri hemen her gün buğday tarlasına gidip, gelmişti. Buğday saplarının seyrek, boylarının kısa ve tanelerinin yeterince olgun ve dolgun olmadığını görünce çok üzülmüştü. Bugün beni de götürdü. Buğday tarlası çevresinde bir süre dolandıktan sonra, tarlanın içine girdi, bir tutum buğday danelerini sol avuç içine alıp yeterli danelerin olmadığını görünce yüzü gölgelendiyse de, -Bak oğlum, buğday tam olum döneminde, danelerdeki nem oranı yüzde 13-14 olduğunda hasat edilmelidir. Danelerin kuru olup, olmadığına bakılmalıdır. -iyi de Baba, nem oranının uygun olup olmadığını nasıl anlayacağız? -Daneler elle bastırıldığında ezilmiyor ise uygun nem aralığında olduğu anlaşılır. Bir avuç başağı al eline, bastır parmaklarınla. -Bastırdım Baba, ezilmiyor ama benim parmaklarım yeterince güçlü değil. Yanlış bir sonuç çıkarabilirim diye korkuyorum. -Ben ...

ÇİMLENEN BUĞDAYLARIMIZ

Resim
  4 Nisan 1953 Cumartesi, Misli (Konaklı)… Mart ayının ortasından itibaren Babam, hemen hemen her gün buğday ektiğimiz tarlaları görmeye gitti. Neredeyse tarlada yatıp, kalkacaktı havalar elverişli olsa. Bugün de, çimlenmiş olan buğday filizlerini görmek için gitmişti. Döndüğünde yüzü gülüyordu. Çimlenme beklendiği gibi, olması gerektiği gibi olmuştu. Önemli olan bundan sonraki hava koşulları ve yağacak yağmurun miktarına bağlıydı. Sadece buğday filizleri için değil Akıncı Ailesi için de önemliydi hava koşulları ve yağacak yağmur miktarı. Yeterli yağmur yağmaz ise ekonomik yönden çıkmaza girecektik. Geriye dönüp baktığımızda, Misli’ de zorlu bir kış geçirmiştik. Bazı bölgelerde bir bir buçuk metreyi bulan karlar Hüyük ve Niğde ulaşımını aksatmıştı. Gaz tuz gibi zorunlu ihtiyaçları bulmakta zorlanmıştık. Mart kapıdan baktırır, çapa kürek sapı yaktırır. Deyimi burada da geçerli olmuştu. Bereket Mart ayının 15’inden sonra erimeye başladı. Eriyeli de 15-20 gün oldu. ...

MİSLİ OVASINDA TAHIL EKİM ZAMANI

Resim
  23 Kasım 1952 Cuma, Niğde Misli… Samimi bir dindar olan babam, ki dinimizi kurtarmak için geldik Türkiye’ye derdi her fırsatta, Cuma gününün en hayırlı günlerden biri olduğuna inanırdı. Dün akşam yemeğinden sonra hepimiz karşısına alarak, -Yarın, günlerin en hayırlısı Cuma. Sabahın erken saatlerinde  ilk buğday tohumlarını tarlamızda buluşturmamız gerekiyor. Dedi. Hep birlikte dua ettik hayırlı bir hasat sonucu alalım diye.  Babam, mülkiyeti hazineye ait olan 100 dönümlük tarlamızdan, kendince buğday ekimine en uygun olan 50 dönüm tarlayı seçmiş ve ekim için hazırlamıştı. Dönüm başına ortalama 16 kg buğday kullanılacağından, ekim için 800 kg buğday almıştı iki gün önce.  Buğdayın alındığı günün akşamı anamla yaptıkları alçak sesli konuşmalarından, araba ve öküzlerden sonra tohumluk buğdaya da yaptığı ödemelerin akçe durumumuzu sarstığını anlattıktan sonra, -Tarladan yeterli verimi alamazsak tekrar Çukurova’ya dönmek zorunda kalabiliriz. Demişti. Gün...

MİSLİ KÖYÜNDE SOSYAL YAŞAM

Resim
  7 Eylül 1952 Pazar, Misli Niğde… Niğde’nin merkez köylerinden biri olan Misli’ye yaklaşık iki ay önce gelmiştik… Nüfusu yok denecek kadar az olan köyde herkes birbirini tanıyordu. Allaha karşı kulluklarını yerine getirdikleri bir cami ile pek fazla müşterisi olmayan bir köy kahvesi vard. Az daha unutuyordum, bir de, veresiye defterli bir bakkalımız da var. Köyün erkeleri genellikle camide bir araya geliyorlar namazlarını kılmak için. Dini inanışları ve manevi yönleri kuvvetli olan köy sakinleri arasında selamsız sabahsız geçilmediği gibi birbirlerine de saygılılar. Atları ya da eşeklerinin üstüne serilmiş heybenin iki tarafındaki mallarını satmak için gelen gezgin satıcılar renk katmakta Misli sosyal yaşamına. Tarlalar ekime hazırlanmıştı. Patates hasadı da tamamlandıktan sonra zaman geçirmenin yolu, kahvenin önünde bir süre yapılan sohbetten sonraki yararlı eylem önlerindeki kumu karıştırmaktı. Yerüstünden çok yeraltı şehirlerinde yaşamın yüzlerce yıl sürdüğü Kapadok...

TARLALAR EKİM DİKİME HAZIRLANIYOR

Resim
  25 Ağustos 1952 Pazartesi, Misli… Tarım için birinci dereceden önemli olan Ekmek Teknemizi yaklaşık 10 gün önce edinmiştik. Dün de tarlaları sürmek için gerekli tarım araçlarından saban sağlandı. Buğday tarlasından doyurucu verim alabilmek için, ekimden önce toprağın işlenmesi en önemli aşamaydı. Toprağı ekim dikime hazırlamak, yani sürmekten amaç, toprağın altını üstüne getirerek havalanmasını sağlamaktı. Tarlayı ya da toprağı sürmek için kullanılan saban M.Ö. 5. ve 6. yüzyıllara tarihlenmekteydi. Sabanın en eski çeşitlerine Mezopotamya’da rastlanmıştı. İlk sabanlar ağaçtan yapılmış olup, iterek ya da çekerek, insanlar tarafından kullanılmıştı. Eski Mısırlılar bu durumu biraz daha geliştirdiler. Esirleri, sabana benzer aletlerin önüne geçirip çektirerek toprağı sürerlerdi. Daha sonraki yıllarda, ehlileştirilmiş hayvanlar bağlanarak çekilen sabanlar yapıldı. Bu ilerleme ve gelişme, Eski Romalılarda bir adım daha ileri götürülerek, toprağı süren kısmı, bıçağı demi...

MİSLİ AZİZ VLASİOS RUM KİLİSESİ

Resim
  17 Ağustos 1952 Pazar, Misli… Tek bir dikili ağacın bulunmadığı Misli Köyü’nde, evlerimizin yapıldığı bu yeraltı bölgesinin üzerinde 100 haneyi barındıran yapıların dışında göz dplduran bir Rum Kilisesi vardı. Aziz Vlasios Rum Kilisesi... Kilisenin adı ve geçmişini öğrenmenin yanı sıra, köyün adı ‘’Misli’’ de merakımı uyandırmıştı… Öğrenmenin itici gücü merak ve bilenlere soru sormaktan geçiyordu. Her zaman meraklı ve soran birisiydim. 1924 nüfus mübadelesinde Selanik’ten gelmiş yaşlıların bazılarını dinlerken edindiğim bilgilere göre, Misli İç Anadolu’daki antik köylerden biriydi. Tarihi kaynaklar Kapadokya bölgesinde bulunan Misli ‘nin bir yeraltı yerleşim bölgesi olduğunu yazıyordu. Bu yer altı şehrinin üzerindeki devasa yapı 19. Yüzyıla ait Aziz Vlasios Rum Kilisesiydi. Kapadokya‘ nın en güzel ve görkemli kilisesi olmanın yanı sıra İstanbul'daki Ayasofya'dan sonra en büyük kiliseydi. Rumlarca kutsal kabul edilen kilise, Mübadele sonrasında, bir süre Selanikl...

EKMEK TEKNESİ SAHİBİ OLUYORUZ

Resim
  16 Ağustos 1952 Cumartesi, Misli… Ev sorunu çözüldükten sonra sıra ekmek teknesi edinilmeye gelmişti. “ Ekmek teknesi” deyimi çiftçilik yapan köylünün “geçim kaynağını” anlatmak için kullanılagelmişti. Köylü toprağını işlerken onun en büyük yardımcısı ‘’öküz’’ dü. Öküz, cinselliği yok edildikten sonra uysallaştırılmış, munis, güçlü bir hayvan olarak tarım işçisinin yardımcılığına dönüştürülmüştü. Toprağı işlemek için kara sabana koşulan öküz; tarlaya gidip gelmek, tarladaki üretimi köye ve harman yerine taşımak, hastaları bir başka köye ya da kasabaya götürmek için kullanılan vazgeçilmez bir yardımcıydı. Öyle ki Nazım Hikmet’in ‘’Kurtuluş Savaşı Destanı’’ nın ‘’Kadınlarımız’’ bölümündeki dizelerinde dile getirdiği, ‘’… anamız, avradımız, yârimiz  ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen ve soframızdaki yeri  öküzümüzden sonra gelen …’’ kadınlarımız, Anadolu’nun bazı yörelerinde çiftçinin bu en büyük yardımcısından sonra yerini almıştı. Oysa sulu tarımın ...

MİSLİ'DE İKİ ODALI EVİMİZ

Resim
  10 Ağustos Pazar, Niğde Misli… 16 Temmuz’da evlerimizi yapacak ustalar bulundu ve yönlendirmeleriyle gerekli malzemeler satın alındı. Evin ön cephesi, genelde güneş alsın diye, kuzey-doğu olacak şekilde inşaata başlandı. İmece usulüyle, yaklaşık bir ayda evlerin yapımı tamamlandı. İnşaat tamamlandığında iki odalı şirin bir evimiz olmuştu. Her iki odanın da ön cepheye bakan birer penceresi vardı. Ayrıca evin önünde sundurma da yapılmıştı. Ortadaki giriş kapısından, aynı zamanda mutfak ve kiler olacak odaya giriliyordu. Kışın soba bu odaya kurulacaktı merkezde olduğundan.  Bir kapı ile sol taraftaki odaya giriliyordu. Ön cepheye bakan tek pencereli bu oda kardeşim Mustafa ile benim hem yatak hem de çalışma odamız olacaktı ilkokula başladığımızda.Sağ tarafa açılan kapı da anamla babamın yatak odasıydı.  Avlu girişinin sol tarafından inilen oldukça büyük ve derin bir mağaramız da vardı. Olması iyiydi, iyiydi çünkü edinmeyi düşündüğümüz hayvanların barınma yerlerini...

YENİ YERLEŞİM YERİMİZ MİSLİ NİĞDE

Resim
  15 Temmuz 1952 Salı, Misli… Haziran 1951'de, henüz Türkiye Cumhuriyeti vatandışlığına kabul edilmediğimiz serbest göçmen olduğumuz dönemde, yerleştirilmek istendiğimiz Elbistan Hasanköy'de tarıma elverişli arazi olmadığı gibi ailemizi geçindirecek bir uğraş da sağlanamamıştı. Aç kalma tehlikesi üzerine, mevsimlik işçi olarak Çukurova'ya gitmiştik bir ''elçi'' buyruğunda. Yaklaşık 5 ay pamuk tarlalarında, Osmaniye yer fıstığı ambarlarında çalıştıktan sonra kışı Düziçi Yeşilova Köyü'nde geçirmiştik. 17.10.1951 tarih ve 3-13828 sayılı Bakanlar kurulu kararıyla Türk vatandaşlığına kabul edildiğimizi 8 ay sonra, tesadüfen öğrendikten sonra, ikinci kez yerleştirlmek istendiğimiz Misli'ye bir hafta önce gelmiştik. Geçen hafta Cuma günü, babamla birlikte, Yeşilova’dan gelen muhacirlerin aile reisleri Niğde’ye giderek gerekli yasal işlemleri yerine getirdiler. Böylece, yasal olarak yerleştirilmiştik Misli Köyüne. Ailelerdeki kişi başına 25 dönüm ...

MÜLKİYETSİZ TARLA VERİLİYOR

Resim
  10 Temmuz 1952 Perşembe, Misli Niğde… İskan edilmek üzere geldiğimiz Misli’ de Niğde’den gelecek görevlileri bekledik 3 gündür. Nihayet bu sabah geldiler.  Toprak İskan Müdürlüğü’nden gelen bu görevlilerin bizlere nasıl yardım yapacakları konusunda kafa yoruyordum. Osman’ın anası Hatice Teyze ve diğer köylüler Rumlardan kalan tarlaların bir kısmının bizlere verileceğini söylemişlerdi. Bu nedenle, bugün benim için de özel bir gündü. Öyleydi çünkü ailelerimize verilmesi düşünülen tarlaların miktarı, hangi koşullarda verileceği ve mevkii önemliydi. Haydi, tarlalar verildi, işlemek için hayvan ve tarım aletlerine ihtiyaç olacaktı. Onları nasıl sağlayacaktık? Bulgaristan Karagözler Köyünde olduğu gibi çiftçilik yapabilecek miydik? Çocuktuk ama Çukurova’da Mevsimlik İşçilik dönemi he pimizin büyümesini sağlamıştı. Büyükler gibi düşünmeye başlamıştım. Akşamüzeri görevliler Misli’ den ayrıldılar, babam gülümseyerek geldi çadır kurduğumuz yere. Çok uzun süredir gülümsediğin...