Lise mezunu olarak Tarsus

 

30 Haziran 1964 Salı, Tarsus...

Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesi öğrencilerinin üniversite giriş sınavlarının da sonlandırılması üzerine, bu sabah Hipodrom Caddesi üzerindeki otobüs garajından saat 08;30'da bindiğim otobüs 8 saatlik yolculuktan sonra beni Tarsus'a ulaştırmıştı.

Karabucak Okaliptüs Ormanı İşletme Şefliği'nin, Kleopatra Kapısı civarından kalkan, saat 17;00'deki servis arabasına uçucuna yetişmiştim. Direksiyonda hareket saatini bekleyen Mahmut Abi beni görünce arabadan indi. Her zaman olduğu gibi, bu kez de, sarılarak karşıladı.

Hal hatır sorduktan sonra ''Hele bir Karabucak İşletme Şefliği'ne ulaşalım. Yetkililerden biri mutlaka vardır, ki hepsi seni ve kardeşini tanır ve severler. Seni Turan Emeksiz Ağaçlama Sahasındaki ailene sağ salim ulaştırırım bugün.'' Dedi.

Çok mutlu olmuştum. Teşekkür ettim. Hem Mahmut Abi hem de geçen yıl kullandığı traktörde ''Şoför muavini'' olarak çalıştığım Adem Abi de kerdeşimle beni hem sever hem de sayarlardı.

Türkiye'nin en iyi okullarında, Konya Maarif Koleji ve Ankara Yüksek Öğretmen Okulu, okuyan iki kardeşin hiç yüksünmeden verilen her işi en iyi bir biçimde yerine getirmeleri saygı uyandırmıştı görevli mühendisler ve diğer çalışanlarında.

Güneş batmadan ağaçlama sahasına ulaştırdı beni Mahmut Abi. Uzaktan, kumul üzerine kurulmuş evimiz göründükten bir süre sonra, Tarsus Plajına ulaşan Berdan Nehri'nin bir kolundaki sazlıkta, atom karınca olarak gördüğüm babam saz biçmekteydi. İşletme şefliğinin arabasını görünce yola çıktı. Mahmu Abi ''Sen de bin Ahmet Ağa'' deyince babam da yanıma bindi.

Evin eşiğinde bizleri bekliyen anam, hep birlikte arabadan indiğimizde, ''Hoşgeldiniz, size hemen birer bardak soğuk ayran getireyim.'' Diyerek içeri seğirti. Bu arada babamın ellerini öpmüş, lise mezunu olarak üniversite sınavlarına girdiğimi, önümüzdeki yıl Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi öğrencisi olabileceğimi söylemiştim.

Babam alnımdan öptükten sonra ''Ben de bunu beklerdim senden oğlum. Beni bahtiyar ettin.'' Demişti ki anam bir tepsideki ayranlarla geldi. Ayranlar alındıktan sonra anamın da elini öpüp, hayır duasını aldıktan sonra bavulumu içeri bıraktım.

Dışarı çıktığımda Mahmut Abi ayranını içmiş, dönmek için arabaya gidiyordu. Tekrar teşekkür ederek yolcu ettim.

Babamla sohbet ederken anam hem sofrayı hazırlamış hem de yemek hazırlamıştı. Sessizce yemeğimizi yedik. Babamın sofrasında, acil bir durum yoksa, pek konuşulmazdı. Bu kez de oldu.

Anam sofrayı toplayıp, çayları koyduktan sonra kerevete bağdaş kuran babam bir sigara yakıp bana baktı. Anlamıştım. Her gelişimizde olduğu gibi bu kez de ''Dinimizi kurtarmak için'' Bulgaristan nasıl ayrıldığımızı anlatacaktı.

Kardeşim pek dinlemezdi ama ben, destansı bir biçimde anlattığı göç hikayemizi can kulağı ile dinlerdim. Dinlerdim çünkü okuma yazmanın olmadığı dönemlerde bilgiler bu şekilde aktarılmıştı gelecek kuşaklara.

İlkokul üçüncü sınıftan itibaren, haftada en az iki gün, anı defterimle dertleşirdim. Babam canlı anı defterim olmuştu. Olayları ve tarihlerini hatırlamamı kolaylaştırıyordu.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

A.Ü. Fen Fakültesi Öğretim Kadrosu

ANKARA YÜKSEK ÖĞRETMEN OKULU DÖNEMİ

A.Ü. Fen Fakültesi Öğrencisi Olmak