Bilginin Temeli ve Hümanizm
18 Nisan 1965 Pazar, A.Y.Ö.O. Ankara...
Dün 17 Nisan Köy Enstitüleri kuruluşunu anma toplantısından döndüğümde, kantinde karşılaştığım Cezmi Bayram ''Komünist toplantısından mı geliyorsun?'' sorusunu sorunca, Ankara Türk Ocakları grubunda ''Komünist'' olarak damgalandığım iyice anlaşıldı.
Ankara Yüksek Öğretmen Okulu'nda, 1965 bahar aylarına girdiğimizde, aynı kökenli öğrenciler olmamıza rağmen düşünce ve eylem bazında iki gruba ayrılmıştık. Bir grup ''Sosyalist Hümanizm'' kavramı ve uygulamalarını savunurken, diğer grup ''Evrimsel Hümanizm'' ve uygulamalarını savunuyordu.
Başlangıçta Evrimsel Hümanizmi savunup, bir ölçüde Hitler hayranı olan grup içinde yer almış, Atatürk Devrim ve İlkeleri'ne saldırdıklarını, Laiklik kavramına şiddetle karşı çıktıklarını görünce karşı düşüncelerimi dile getirmiştim. Hitler'in Kavgam adlı kitabını okuduktan ve SS komandolarının, başlangıçta Hitler'in koruma grubu olarak oluşturulmasına karşın zamanla toplama kamplarının yönetiminden, savaş suçlarına ve soykırım politikalarının uygulanmasına kadar birçok korkunç faaliyette bulunduklarını dile getirme gereğini duymuştum. Bu düşüncelerimden ötürü grubun görüşlerine ters düştüğümü, bundan sonraki toplantılara katılamayacağım bildirildi.
Türk Ocakları toplantılarında, ki geçen yıl katıldığım Ankara Üniversiteliler derneği toplantılarınada da, Aşırı Milliyetçi olduğunu söyleyen gruptakiler, kendileri gibi düşünmeyenlere ''Komünist'' damgasını vuruyor ve söz hakkı tanımıyordu. Kelime latincede paylaşmak anlamında ''commünis'' kökünden gelmekte olup dostluk, arkadaşlık, paylaşmak, yardımlaşmak ve yurt sevgisi anlamını taşısa da 1947'de ABD ile imzalanan Fulbright Antlaşması ile, Menderes döneminde Türk Milli Eğitimi ABD ile eşgüdümlü hale gelmişti.
Türkiye Milli Eğitim Bakanlığı yüzlerce ABD'li uzmanla doldurulmuşş Rusya'yı Milli ve İslami ağırlıklı ülkelerce çevreleyen ''Yeşil Kuşak Projesi'' çerçevesinde ders programları düzenlenmişti.
Rusya'da ''üretim araçlarının mülkiyeti'' Türk Ocakları, Ülkü Ocakları ve uzantıları maşa olarak kullanılarak, ''kadınların ortak mülkiyeti'' biçiminde Türk Halkına kakalanmıştı. ''Komünüst'' sözcüğü de bu anlamda kullanılamaya başlandı ''Milli ve İslami'' elbiseler giymiş olanlar tarafından.
Diğer taraftan, Sosyalist Hümanizmi savunan gruptaki arkadaşlarımda da; hümanizm, kapitalizm, işçi sınıfı, Sovyet Devrimi, Marx, Engels, Lenin, Diyaliktik yöntem kavramları hakkında doyurucu bilgiler aktarmadıklarını gördüm. Mülkiyet düşmanlığı edinen bazı sol düşünceli arkadaşlarımın sokaklardaki özel arabaların dikiz aynalarını kırarak ilerlediklerini gözlemledim. Bazı arkadaşlarımın da, hümanizm ilkeleri gereği ortaya çıkan, kadın erkek eşitliği ve arkadaşlıklarını farklı yorumladıklarını gördüm. Arafta kalmış arkadaşlarımın tepkilerine neden oldu.
Ben de arafta kalanlardan biriydim. Bir grup ''Komünist'' damgasını vururken, diğer grup da iki yıllık geçmişimden ötürü, Sosyalist Hümanizm karşıtı olarak damgalamıştı. Başka bir deyişle her iki grup tarafından da dışlanmıştım.
Bana göre; Milliyetçiler ve Sosyalistler çağın koşullarını, gelişen teknoloji ve üretim araçlarınınkapasitesi nedeniyle, kavrayamamışlardı. Bu nedenle, grupları dinlemek yerine geniş çaplı bir araştırma yapma gereğini duydum. Sonuçların doyurucu ve anlaşılır olması için ''Bilginin Temeli ve Hümanizm'' kavramını araştırmam ve hazmetmem gerekiyordu.
Bilgi ve Hümanizm, derin bağlılık olan iki kavramdı. Bilginin temeli, insanın dünyayı anlama çabası üzerinde felsefi düşünceler üretirken; Hümanizm, bu felsefi düşünceleri insanlık yararına kullanma ideali üzerine şekilleniyordu. Aralarında derin bir bağlılık bulunan bilim ve felsefenin ilerlemesi sayesinde; insan hakları, özgürlük ve adalet gibi değerlerin geliştiğine tanık oluyorduk. Hümanizm, insanı merkeze alıyor ve bireyin potansiyelini açığa çıkarıyordu.
Antik Yunan ve Roma dönemine kadar uzanan Hümanizm, bilgiye erişim ve öğrenme süreçlerinin herkes için önemli olduğu anlamına geliyordu. Sokrates, Platon ve Aristoteles gibi düşünürler, insan aklını ve erdemini ön plana çıkarmışlardı. Bilgi, insanları daha iyi kararlar vermeye, empati geliştirmeye ve toplumsal sorunlara çözüm bulmaya yönlendiren güçlü bir oluyordu.
Onsekizinci yüzyılda Aydınlanma düşüncesi, hümanizmin etkisiyle bireysel özgürlük, eşitlik ve insan hakları gibi kavramları ön plana çıkardı. Örneğin, Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve Fransız Devrimi'nin "İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi", Hümanist ideallerin somut yansımalarıdır.
Modern Hümanizm olarak bilinen günümüzdeki Hümanizm, dinden bağımsız (seküler) bir hareket olarak insan haklarını, ifade özgürlüğünü ve bireysel özerkliği savunur. Aynı zamanda, çevre koruma ve hayvan hakları gibi konulara da duyarlılık gösterir. Tarih boyunca insanın kendini ve çevresini anlama çabasının bir yansıması olmuştur. Cinsiyet eşitliği, ifade özgürlüğü ve azınlık hakları gibi konular, hümanist değerlerin güncel yansımaları olarak öne çıkıyordu.
Rönesans dönemi, hümanizmin etkisiyle sanat ve bilimde büyük bir patlama yaşadı. Leonardo da Vinci'nin "Vitruvius Adamı" ve Michelangelo'nun "David" heykeli, insanın fiziksel ve entelektüel potansiyelini kutlayan eserlerdir. Aynı zamanda, Copernicus ve Galileo gibi bilim insanları, insan aklının gücünü kullanarak evrenin işleyişine dair devrim niteliğinde keşifler yaptılar.
Yorumlar
Yorum Gönder