Türk Eğitiminde Pranga Fulbright
23 Ekim 1965 Cumartesi, AYÖO...
Kolektif bellek, bireysel anıların ortaklaşmasıyla oluşur. Mekân ise bu paylaşımın zemini olur. Aynı yatılı okulda kalan, aynı amfide ders alanlar arasında bir aidiyet duygusu gelişir; bu da kolektif hafızayı güçlendirir. Bu düşünceyle her akşam olmasa bile, karşıt görüşlü arkadaşlarla yaptığımız atışmalı sohbet toplantılarından sonra, anı defterimde konuları özetleme gereğini duydum.
TİP grup kurarak parlamentoya girip Ana Muhalefet gibi çalışmaya başlayınca, ilk kez ABD'nin vahşi kapitalizmi tartışmaya açıldı. İkili Antlaşmalar, Türkiye'deki ABD Askeri üsleri, danışman adı altında bütün devlet kademelerinde yer alan ABD'li uzmanlar ortaya döküldü. Haliyle, benim gibi meraklı olanlar da sözü edile antlaşmaların peşine düştüler. İlk antlaşmalardan biri Köy Enstitüleri tarihten silecek ve Türk Milli Eğitimini ABD'nin denetimine bırakacak olan,
Türk Milli Eğitimine pranga Fulbright Antlaşması
olarak karşımıza çıktı. ABD'nin Yeşil Kuşak Projesi kıskacında kalmamızın günahını yalnız Menderes ve mirasçısı olan diğer partilere yüklemek doğru olmayacaktı. Atatürk'ün vefatından sonraki CHP de en az onlar kadar suçluydu. Suçluydu çünkü ABD'nin önümüze koyduğu her slogan ve düşüncenin kökeninde, ABD Eğitim sistemiyle Türk Eğitim Sisteminin eşgüdümünü sağlayan Fulbright Antlaşması vardı.
FULBRIGHT BURSU olarak bilinen Fulbright Anlaşması’na uzanan yol bizi 1946 Kahire Antlaşmasına götürmektedir.
ABD Dış Tasfiye Komisyonu tarafından Türk toprakları dışında satılığa çıkarılan II. Dünya Savaşı artığı teçhizat ve malzeme fazlası arasından ihtiyaçlarına tekabül edenlerin alınması için Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine 10 milyon dolarlık kredi açılması istenmişti.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümetiyle Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti arasında 27 Şubat 1946 tarihinde Kahire'de imzalanan Anlaşmanın 3 ncü kısmında sözü geçen satışın yapılması Ankara'da 6 Aralık 1946 tarihinde imzalanan ek Anlaşma onanmıştı.
ABD Ankara Büyük Elçiliği 12 Şubat 1948 tarihinde Dışişleri Bakanlığına müracaat ederek Türkiye ile bir “Kültür Anlaşması” gerçekleştirmek için sunduğu projede, ödenemeyen borçların proje için harcanması isteniyordu. yaprakları 27 Aralık 1949’u gösterdiğinde, Başbakan Şemsettin Günaltay Hükümetince, Türk Milli Eğitimi için bir “Kırılma noktası” olan FULBRIGHT ANTLAŞMASI imzalandı. 1950 yılında da mecliste onaylandı.
Antlaşma, Amerika Birleşik Devletleri’nin İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki dış politikasında uzun yıllar çok etkin rol oynayan Senatör William Fulbright’ın ismi ile anılmaktaydı. Zira Fulbright, Amerika’nın Dünya üzerinde hâkim güç olarak etkin olması ve Sovyet tehdidine karşın Amerikan değerlerine uygun toplumların yetiştirilmesi için bulunan formülün fikir babasıydı.
Formüle göre, Amerika’nın hedef olarak belirlediği ülkeler önce borçlandırılmakta, daha sonra bu borçlarına mahsuben ülkelerinde “EĞİTİM KOMİSYONLARI” kurulmaktaydı. Anlaşma şeklen karşılıklı öğrenci değişimi ve burs anlaşması olarak görünmekle birlikte içeriği itibariyle, Türkiye’nin Milli Eğitim politikasını belirleme yetkisinin ABD’ne devredilme anlaşmasıdır.
Anlaşmanın birinci maddesi gereğince “Türkiye’de Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu namı altında bir komisyon teşkil olunacak” denilmektedir. Komisyonun adı bile “Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu”dur.
Türkiye’deki Amerika Büyükelçisinin başkanı olduğu bu komisyonda 4 Türk eğitimci ve 4 Amerikalı eğitimci yer alıyordu. Kararlar oy çokluğuna göre alındığına göre, her defasında Amerika’nın tasarımları Türk Milli Eğitiminde yer almaya başlamıştı. Bir bakıma Amerikan Eğitim Sistemi, farkına varılmadan, uygulanmaya başlamıştı.
Milli ve yerli olan Köy Enstitüleri Amerikan yandaşlarının da yardımıyla kapatılacak ve Türkiye Küçük Amerika olma yoluna girecekti. Küçük Amerika olacak olan Türkiye'deki yeni kuşaklar bir ABD'li gibi düşünmeye başlayacak, ''Komünistler Moskova'ya'' sloganıyla başını kaldıran solcu ve solcu örgütlenmeler, Gladio ve Komünizmle Mücadele Dernekleri tarafından susturulacaktı.
Ardından da, Komando Ayvaz'ın Türk Milli Eğitimine hediye ettiği 100 000 ''Milli ve İslami'' nitelikle öğretmen tarafından yetiştirilenler, ABD tarafından önümüze konulanı aynen tekrarlamamızı sağlayan kuşaklar yetiştirecekti. Devletin her kademesinde, en üst düzeye gelecek olan bu yeni kuşak Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak ve Yeni Osmanlı Devletini kurmak isteyecekti.
Görünürde öğrenci değişimi ve akademik işbirliği hedeflense de, eleştirmenlere göre antlaşma ABD'nin kültürel ve ideolojik nüfuzunu kurumsal olarak yerleştirme hamlesiydi.
YanıtlaSilEğitim aracılığıyla gençler ideolojik olarak yönlendirildi. “Komünistler Moskova’ya” sloganı yalnızca sokaklarda değil, okul duvarlarında yankılanmaya başladı
YanıtlaSilFulbright kapsamında Türkiye’ye gelen Amerikan “eğitim uzmanları”, sadece teknik destek vermedi; bakanlıklarda danışmanlık pozisyonlarına yerleştirildiler.
YanıtlaSilBöylece karar alma süreçlerinde dolaylı bir denetim mekanizması kuruldu. Türkiye’nin müfredatı, eğitim reformları ve öğretmen yetiştirme politikaları Amerikan modeli doğrultusunda biçimlendirilmeye başlandı