Türkiye İşçi Partisi (TİP) 1965
18 Eylül 1965 Cumartesi, AYÖO...
28 Haziran 1965 Pazartesi günü başladığım Tarsus Turan Emeksiz Ağaçlama Sahası'ndaki mevsimlik işçilik dönemini 15 Eylül günü sonlandırmıştım. 16 Eylül Perşembe günü Ankara'daydım.
Okulumu ve arkadaşlarımı özlemişim. Can dostlarım Yaşar Samyeli ve Ali Koçyiğit henüz gelmemişlerdi. Halil Biga'yı gördüm bir ara. Sanki bir yere yetişme telaşındaydı, konuşamadık.
Dün A.Ü.Fen Fakültesi'ne gittim. Duyurulardan anladığım kadarıyla derslerimiz Ekim ayının 15'inden sonra başlayacaktı.
Gazetelerden edindiğim izlenime göre, Ankara'daki siyasi hava 10 Ekim'deki milletvekili seçimlerine kilitlenmişti.
İnsanlık tarihini biraz araştırmış biri olmanın yanı sıra, çocukluğumu pamuk ve fıstık tarlalarında, ilkokul döneminde simitçi olarak, orta öğretimde de yaz tatillerinde mevsimlik İşçi olarak elbette sosyalizme yatkın birisiydim.
Basında önemli bir yeri olan Cumhuriyet Gazetesi ve önemli yazarlarından biri olan Çetin Altan'dan da etkilenmiştim. Omuz verdiği Türkiye İşçi Partisi sesini duyurmaya başlamıştı.
TİP, devrimci bir çizgiden ziyade reformist ve parlamenter bir yol izliyordu. Sosyalizmi uzak bir hedef olarak tanımlıyor, mevcut düzen içinde ilerici değişimler hedefliyordu.
TİP kendinden önceki sol ve sosyalist partilerden ayrı, özgün bir yere sahipti.
Doğrudan hiçbir siyasal akımın düşünsel ve örgütsel devamı olmayan, işçilerin/sendikacıların kendi inisiyatifleri ile kurdukları bir partiydi. Kendimi TİP'e yakın bulmuştum.
Örgütlenmede kendini yeterli gören TİP, 10 Ekim 1965 Pazar günü, Türkiye genelinde yapılacak milletvekili seçimlerine katılma kararı aldı.
TİP’in 1965’teki büyük çıkışı, aslında birkaç yıl süren örgütlenme ve toplumsal hareketlilik sürecinin sonucuydu.
TİP'in seçim çalışmalarının yanı sıra seçim sandıklarında da gözlemcisi olarak katılma kararı aldım.
Seçim çalışmalarına katılma kararı aldığım TİP'in özgeçmişi gözlerimin önünden geçmeye başladı.
1950-60 arasındaki sınırlı çok partili yaşamda komünizm ağır baskı altındaydı. Bu nedenle TİP’in açıkça sosyalist bir kimlikle ortaya çıkması cesur ve dönüştürücü bir adımdı.
1961 Anayasası özgürlükleri, solcular için, ortamı biraz rahatlatmış olsa da hala ''Komünistler Moskova'ya'' sloganı her fırsatta ortama konuluyordu. İşçi ve köylüden yana olmak da pek kolay değildi.
ABD'nin Yeşil Kuşak Projesi çığırtkanları anında ''Komünistler Moskova'ya'' sloganlarıyla, anında, başını kaldıran sol düşüncelileri etkisiz hale getiriyorlardı.
Nitekim, Türk Ocaklarında ''Sosyalizm ama Nasyonal Sosyalizm'' diye toplantılar yapılırken, Nasyonal Sosyalizm'in kurucusu Hitler ve yandaşı Mussolini hakkında bilgiler aktarmama bile tahammül edemeyerek beni dışlamışlar ve Komünist olmakla itham etmişlerdi.
Daha da kötüsü, cebinde Cumhuriyet Gazetesi gördüklerini bile Komünist olarak suçlayabiliyorlardı bu ABD çığırtkanları.
Her şeye rağmen, işçi sendikaları bir araya gelerek, işçi ve köylünün hakkını savunacak bir parti kurdular 1961 yılında. 40 sendikacı tarafından ''Türkiye İşçi Partisi'' adıyla çalışmalara başlayan sol sempatizanı bu parti benim ve benim gibi düşünenlerin ilgisini çekmişti.
TİP, 13 Şubat 1961’de, dönemin önde gelen mücadeleci 40 sendikacı tarafından kuruldu.
Kurucuların 12’si doğrudan sendikacıydı ve partinin ilk genişletilmiş toplantısında 118 delegenin çoğu yine sendikal hareketten geliyordu. Bu, TİP’in işçi sınıfıyla organik bağ kuran ilk parti olmasını sağladı.
TİP’in ambleminde çark ve başak vardı. Dolayısıyla köylü ve işçinin, tüm emekçi kesimlerin temsilcisi olma iddiasındaydı. Sloganı da “Köylüye Toprak, Herkese İş”ti.
1960’larla birlikte yükselen ve bir sınıf olarak varlığını kabul ettirmeye başlayan işçilerin ve özellikle de sanayi işçilerinin partisiydi.
Üyelerinin üçte biri işçi, yaklaşık %9’u tarım işçisi, %20’si küçük çiftçi, %19’u küçük esnaf ve zanaatkârdı. Toplamda %80’i doğrudan emekçi sınıflardan oluşuyordu. Kurucuların büyük kısmı sendikacılardı.
Türkiye solunun birçok akımının doğduğu yer oldu. 1962'de Mehmet Ali Aybar’ın başkan olmasıyla Behice Boran, Sadun Aren, Yaşar Kemal gibi aydınlar partiye katıldı.
Kürt hareketinden unsurlar da zamanla partide yer aldı. Bu katılımlar TİP’in entelektüel gücünü artırdı ve solun farklı damarlarını bir araya getirdi.
Yeşil Kuşak Projesi çerçevesinde sol düşünceye karşı ciddi bir propaganda yürütülüyordu.
YanıtlaSilCumhuriyet Gazetesi taşımak bile “komünist” damgası yemeye neden olabiliyordu.
“Komünistler Moskova’ya” gibi sloganlar, sol düşünceyi bastırmak için yaygın biçimde kullanılıyordu.
YanıtlaSilReformist bile olsa sosyalist fikirler, dönemin sağcı ve milliyetçi çevreleri tarafından tehdit olarak görülüyordu.
YanıtlaSilÜniversite öğrencileri arasında Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) ilgi büyüktü. Reformist ve parlamenter çizgisi, gençlerin siyasal mücadeleye katılımını kolaylaştırdı.
YanıtlaSil