Kayıtlar

HALAMIN OĞLU MUSTAFA DAYI

Resim
  22 Ekim 1961 Pazar, Zeytinburnu İstanbul… Perşembe günü ziyaretçim olduğu söylenerek idareden çağırıldım. İstanbul’da tanıdığım hiç kimse yoktu. Kim olabilirdi ki? Müdür yardımcısının odasına girdiğimde, gülümsemesi bütün yüzüne yayılmış, kafasındaki saçların yarısı dökülmüş, yaklaşık benim boyunda, 20-25 yaşlarında biriyle karşılaştım. Bana içten bir gülümsemeyle sarılarak, ''Mehmet ben Halanın oğlu Mustafa…'' Deyince önce şaşırmış, sonra da birden anımsamıştım. Kendisini Tokat İlindeki Mustafa Dayı olarak biliyordum. Öyleydi çünkü Misli Köyünde, ilkokuldayken, babama özenle yazılmış ‘’Dayıcığım’’ girişli mektupları gelirdi. Babam bize okuturdu. Mustafa Dayımı babama gönderdiği mektuplarından tanımış ve sevmiştim. Mektuplarından edindiklerime göre, Türkiye’ye göç sonrasında gönderildikleri Tokat Erbaa’da çocuksuz bir öğretmen sahiplenmişti Mustafa Dayımı. Dayımın manevi babası olmuş, liseyi bitirmesini sağlamıştı. Kardeşimle ben Misli ’de ilkokula başladığımı...

TARİH ÖĞRETMENİM NİYAZİ AKŞİT

Resim
14 Ekim 1963 Cumartesi, Çapa İstanbul... Bugün son iki saatimizde, hem okul müdürümüz hem de Tarih Öğretmenimiz Niyazi Akşit'in dersi vardı. Derslerini seviyorduk. Sınıf ders defterini imzaladıktan sonra bizlere dönerek ''Eğitim biraz da yaşadığımız şehir ya da yöre ile bütünleşmektir.'' diye söze başladı. İvriz’deki Tarih Öğretmenim Hüseyin Seçmen aklımdan geçti bir an. Hüseyin Seçmen de aynı cümleleri yinelemekteydi. İstanbul ile bütünleşebilmek, tarihini ve havasını soluyabilmek için 1500 yıl geriye giderek Konstantinopolis’i tanımamız gerekiyordu. Üç imparatorluğa başkentlik yapmış bu gizemli şehirde, her türlü ticari faaliyetlerin kolaylıkla yürümesini sağlayan, coşkulu törenlere olanak sağlayan yollar ve meydanlardı. Ana yollar ki İmparatorluk yoluydu, ticari faaliyetleri İtalya’daki Roma Forumu’na kadar ulaştırıyordu. Egnatya yolu olarak tanımlanan bu 1120 km’lik yol İstanbul’un can damarıydı. Geleceğimizi bilimsel verilere oturtmak için geçmişimizi...

MATEMATİK ÖĞRETMENİM TEVFİK ARAS

Resim
12 Ekim 1961 Çarşamba, Çapa… Müzik dalındaki ilgi ve başarı şansımdan daha çok Fen Bilimlerinde başarılı olacağımı keşfeden öğretmenlerimden biriydi Matematik Öğretmenim Tevfik Aras. Bir sonraki yıl sömestr tatili dönüşü idareden sınıf defterini almaya gittiğimde ‘’Akıncı Ankara Yüksek Öğretmen Okulu’na gitmek ister misin?’’ Sorusunu sormuştu. İyi ki sormuştu… Matematik ve rakamların dilinden sıkça söz ederdi derslerinde. Tıpkı Anadilimiz Türkçe ve diğer yabancı diller gibi… Bazen daha da ileri gider, Matematiğin bütün dillerin üstünde olan evrensel bir dil olduğunu söylerdi. Yıllar sonra farkına varacaktım. Anadili ve yardımcı dilleri ne olursa olsun bütün bilim adamlarının ortak ve evrensel dilinin matematik olacağını. Büyük medeniyetlerin ve dünya kültür mirasının temellerini atan Sümerlerde bazı dehalar, M.Ö. 3500 ile 3000 yılları arasında, devasa bilgileri beynimizin dışında bir yerde tutmak için uygun bir sistem oluşturmuşlardı. Özellikle mal ve akçeli işler iç...

TÜRKÇE ÖĞRETMENİM ENVER NACİ GÖKŞEN

Resim
9 Ekim 1961 Pazartesi, Çapa… Daha ilk dersinde sevmiştim Türkçe öğretmenimiz Enver Naci Gökşen’i. 1916 yılında İstanbul’da doğduğunu, İlk ve ortaöğrenimini İstanbul’da yaptığını ve 1935 yılında da, şu anda çatısı altında bulunduğumuz, İstanbul İlköğretmen okulunu bitirdiğini anlattıktan sonra yine bu çatı altında bulunan Eğitim Enstitüsü ile sizlerin Türkçe-Edebiyat derslerinize gireceğim demişti. Sonraki günlerde, ikinci ve üçüncü sınıflardan edindiğimiz bilgilerden, 27 Mart 1891- 26 Mayıs 1944 tarihleri arasında yayımlanmış fen, magazin, sanat ve edebiyat dergisi olarak Servet’i Fünun ve Yarım Ay dergilerinde çıkan yazı ve hikâyeleri ile edebiyat dünyasına giren biriydi Enver Naci Gökşen.  İstanbul’da haftalık olarak yayımlanmış olan dergide 53 yıl boyunca ünlü edebiyatçılar görev yapmışlardı. Üstelik dergi bir edebiyat akımına da adını vermişti. Anadilimiz Türkçe üzerinde önemle duran, ayda bir Ankara Türk Dil Kurumu toplantılarına katılan ve Öztürk’çe sözcüklerle geri dön...

KİMYA ÖĞRETMENİM MÜNEVVER BAÇ

Resim
  2 Ekim 1961 Pazartesi, Çapa… Rulo yapılmış büyükçe bir periyodik cetvel levhasıyla sınıfa giren Münevver Baç ‘’Günaydın Çocuklar, bu gün sizlerle evreni oluşturan maddenin, galaksilerin, yıldızların, gezegenlerin ve doğal olarak yaşamın oluşumunun şifreleri üzerinde konuşmak istiyorum. Bu şifrelerin farkına varabilir ve öğrenebilirsek insanlığın ihtiyacı olan her türlü maddeyi üretebilecek hale gelebiliriz. Dedikten sonra periyodik cetvel tablosunu tahtaya astı. Bir süre sınıfı süzdükten sonra, Sözünü ettiğim şifrelerin anahtarı tahtaya astığım periyodik cetveldeki sembollerdir. Farkına varacağınız sırlar ve şifreler kimya derslerine olan ilginizi arttıracaktır. Dedikten sonra elindeki değnekle tablonun sol üst köşesini göstererek, Periyodik cetveldeki en basit element Hidrojen’dir. Evrenin başlangıç yıllarında sadece Hidrojen atomları vardı. H sembolüyle gösterilen Hidrojen evrenin temel taşıdır. Bu nedenle atom numarası ‘’1’’ dir. Normal basınç ve sıcaklıkta renksiz, ...

FİZİK ÖĞRETMENİM MEZİYET ÇAĞLAYAN

Resim
  2 Ekim 1961 Pazartesi, Çapa… Bayrak merasiminden sonra idareden sınıf defterini almış, yoklamayı bitirmiştim ki Fizik öğretmenimiz Meziyet Çağlayan kapıdan girdi. Ayakta karşıladığımız Meziet Çağlayan, ''Günaydın çocuklar'' dedikten sonra bana dönerek, ''Herkes tamam mı Akıncı?' Dedi.  Tamam, olduğunu öğrenince ''Oturun çocuklar'' Dedi. Ders defterini imzaladıktan sonra bizlere dönüp, ‘’ Geçen iki hafta içindeki derslerimizi de dikkate alarak, neden fizik okumak zorundayız, kim üzerinde konuşmak ister?’’ Sorusunu yöneltti. Bir süre kalkan parmaklara baktıktan sonra, ‘’Sen ne düşünüyorsun Kadir?'' Kadir Karkın arkadaşımız müzik derslerinin favorilerinden biriydi. Müzik ve resim öğretmenlerimizin anlattıklarından etkilenmiş, doğanın bir parçası olan müziğin fen bilimleriyle olan bağlantısı üzerinde sorular sormuştu öğretmenlerimize. Oturduğu sıradan ayağa kalkarak, Fizik derslerinin piyano ve kemanla bağlantısını kurarak anl...

RESİM ÖĞRETMENİM SELAHATTİN TARAN

Resim
  29 Eylül 1961 Cuma, Çapa… Bu gün ilk iki saatimiz resim seminerinde bulunan arkadaşlarımızla ortak olan resim öğretmenimiz Selahattin Taran’ındı.   Resim seminerinde bulunan Halit Armutlu, Şekip Oğuz, Lütfiye Başer, Ali Özocak, İbrahim Demirel, Gülay Medetgil, Betül Öztop, Erol Güven, Alaattin Harput, Aydın Denizkuş, Nezahat İncesulu, Güler Bahçeci, Sema Tirit ve Nevin Hepşen arkadaşlarımız daha önce tanışmışlardı öğretmenimizle. Müzik seminerinde bulunan bizler ilk kez tanışacaktık. Müzik öğretmenlerimiz Ekrem Zeki Ün ve Halil Bedii Yönetken ’de olduğu gibi asıl adı Selahattin Hüsnü Taran olan öğretmenimiz de bizden önce yerini almıştı resim atölyesinde. Sınıfımızın tamamı yerleştikten sonra ‘’Günaydın çocuklar, güzel sanatların önemli kollarından biri olan resimle haşır neşir olmaya hazır mısınız?’’ Dedikten sonra,   ‘’ Sanat yaşama gülümseyebilmektir. Yaşama gülümseyebilmek de sanattır. Öyledir çünkü gülümseyen birine ne kadar güzel, ne kadar çekici, tıpkı bir ...

PİYANO ÖĞRETMENİM HALİL BEDİİ YÖNETKEN

Resim
  25 Eylül 1961 Pazartesi, Çapa İstanbul… Sınıfça tatlı bir heyecan içindeyiz. Bir haftayı geride bırakmış, Çapa İlköğretmen Okulu’nda ikinci haftaya giriş yaptık. Geçen hafta matematik, fen ve sosyal derslerin öğretmenleriyle tanışarak zamanı doldurmuştuk. Müzik ve Resim semineri derslerimizin nerede, nasıl yapılacağını öğrenmiş ve okulun kemanlarıyla tanıştırılmıştık. Müzik Öğretmenlerimizle Ekrem Zeki Ün'ü tanımıştık. Haftada 10 saat Müzik dersimiz vardı. Bunun iki saati Resim Seminerindeki öğrencilerle ortaktı. Geriye kalan 8 saatin 4 saati piyano, 4 saati de keman dersleri için ayrılmıştı. Keman derslerinin iki saati Ekrem Zeki Ün ile birlikte, diğer iki saati serbest keman çalışma saati olarak ayrılmıştı. Aynı uygulama piyano dersleri için de geçerliydi. Bu gün ilk iki saatimiz resim semineri arkadaşlarımızla ortak olan piyano öğretmenimiz Halil Bedii Yönetken’in dersiydi. Okulun alt katındaki piyano odasında gerçekleşecekti. Bayrak merasiminden sonra idareden sınıf de...

KEMAN ÖĞRETMENİM EKREM ZEKİ ÜN

Resim
27 Eylül 1961 Çarşamba, Çapa… Keman Öğretmenimiz Ekrem Zeki Ün Çapa Öğretmen Okulu Müzik semineri oluşumunu sağlayan kişiydi. Olağanüstü disiplinli olduğunu, en ufak hataları affetmediğini öğrenmiştik eski öğrencilerinden. Haftada 10 saat müzik dersinin 2 saati Resim Semineri öğrencileriyle ortak yapılıyordu. Bugün yalnız Müzik Semineri öğrencilerine yönelik 4 saat dersimiz vardı.   Çok yoğun bir çalışma temposu olduğundan, dersleri Çarşamba sabahına toplanmıştı. İlk iki saat müzik teorisi ve kompozisyon üzerine konuşma yaptığını öğrenmiştik üst sınıflardan. Sonraki iki saat uygulamalı ders olup, keman tutma, yay çekme ve parmakları kullanma üzerine çalışılacaktı.  Resim Seminerindeki arkadaşlarımızın da Selahattin Taran ile 4 saat dersleri vardı. Onların da ilk iki saati kuramsal olup, son iki saati uygulamalıydı. Müzik Seminerindeki 17 arkadaşımla birlikte, alt kattaki müzik odasına girdiğimizde, üzerinde bir keman bulunan piyanonun başına oturmuş bizi bekliyordu E...

İSTANBUL ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU İLK HAFTA

Resim
  24 Eylül 1961 Pazar, Çapa İstanbul… Akşam yemeğini yedik, bir süre oldukça uzun koridorumuzda volta attık. İkinci etüt zilinin çalmasıyla birlikte, sınıf başkanı olarak, sessizliği ve düzeni sağladım. Ödevlerimi de bitirmiş olduğumdan, anı defterimi açarak, geçen haftanın özetini yapacağım. 18 Eylül Pazartesi günü başladığımız Eğitim ve Öğretim yılının ilk haftası göz açıp kapayıncaya kadar geçti. Ya da bana öyle geldi. Sınıf başkanı olarak, bir taraftan sınıfımızdaki arkadaşları tanımaya çalışırken diğer taraftan da dersimize giren öğretmenleri tanımaya çalıştım. Resim Seminerinde 18, Müzik Seminerinde 16 olmak üzere sınıfımızda 34 öğrenci bulunuyor. 14 erkek öğrenciye karşılık 20 kız öğrencinin bulunduğu sınıfımız oldukça renkli ve edepli. Kız öğrencilerin çoğunlukta olmalarının yanı sıra 8 kız öğrenci de gündüzlü. Gündüzlü öğrencilerden Gülay Medetgil ve Betül Öztop çabuk ısındığım kız arkadaşlarım oldu. Emel Yıldırım, Lütfiye Başer, Beyhan Ağca, Nezahat İncesulu, Güle...

İSTANBUL ÇAPA ÖĞRETMEN OKULU 1961-62 EĞİTİM YILI

Resim
  18 Eylül 1961 Pazartesi, Çapa… Her geçen gün hayranlığımızın biraz daha arttığı, anıtsal mavi çinili, İstanbul Öğretmen Okulu’nun ön bahçesinde 1961-1962 Eğitim ve Öğretim yılının açılış merasimi için toplandık. İstanbul'da okuma ayrıcalığını elde etmiş biri olarak büyük bir heyecan ve coşku içindeyim. Perşembe günü yetenek sınavları sonlanmış, kazananlar üç yıl süreyle bu çatı altında eğitim görme hakkını kazanmışlardı. Bunlardan biri de bendim. Bayrak merasimine üç sınıf katılmıştı. Birinci sınıfı oluşturan bizler yetenek sınavları nedeniyle geçen hafta gelmiştik. İkinci ve üçüncü sınıflar pazar günü gelmişlerdi. Aynı çatı altında barınmakta olan Eğitim Enstitüsü ve Yüksek Öğretmen Okulu öğrencilerinin eğitime başlamaları daha sonraki günlere denk gelmişti. Birinci sınıfı oluşturan arkadaşlarımızın büyük çoğunluğu değişik öğretmen okullarından gelmiş olmakla birlikte İstanbullu ve gündüzlü olan arkadaşlarımız da vardı. Adana Osmaniye Düziçi Öğretmen Okulu’ndan...

TÜRKİYE'DE YÜKSEK ÖĞRETMEN OKULLARI GERÇEĞİ

Resim
  Yüksek Öğretmen Okulları, lise ve dengi okullara öğretmen yetiştiren eğitim kurumlarıydı. İlklerden biri olan İstanbul Yüksek Öğretmen Okulunun tarihi, Darülmuallimin ya da Öğretmenevi adlı okulun açılış tarihi olan 16 Mart 1848’e kadar uzanmaktadır. Demişti okul müdürümüz ve aynı zamanda tarih öğretmenimiz Niyazi Akşit. Benim çatısı altında okuduğum 1961-1963 dönemlerinde, bu tarihi ve anıtsal binamızda; İlköğretmen Okulu, Eğitim Enstitüsü ve Yüksek Öğretmen okulu barınıyordu. Yüksek Öğretmen Okulu öğrencileri de bizim gibi yatılı olup, meslek derslerini okul bünyesindeki sınıflarda, dönemin en ünlü öğretmenlerinden alırken, kariyer derslerini İstanbul Üniversitesinin Fen Edebiyat Fakültesinden görmekteydiler. Eğitim Enstitüsü öğrencileri de yatılı olup, bütün derslerini, okul bünyesindeki sınıflarda ve devlet kitap yazarı olan öğretmenlerden almaktaydılar. Niyazi Akşit öğretmenimize göre, 1839’da Tanzimat’la başlayan batılılaşma hareketi en çok eğitime ihtiyaç göster...