Kayıtlar

Nisan, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

McCarthyism ve ABD'de Komünist avı

Resim
  Şubat 1945'te, ABD Başkanı Roosevelt, Sovyet lider Stalin ve İngiltere Başbakanı Winston Churchill Yalta'da bir araya gelip Avrupa'yı, iki blok olacak şekilde paylaştılar. Doğu Avrupa'daki birçok ülke, Sovyet etkisi altına girdi.  Sovyet etkisinin genişlemesini engellemek için Truman Doktrininin bir parçası olarak Yeşil Kuşak Projesini uygulamaya koydu. M illi ve İslami özellikli devletlerle Sovyetleri çevrelemek için oluşturulan Yeşil Kuşak Projesi yardım alan ülkelere ihraç edildi. İkinci Dünya Savaşı'nda ekonomileri neredeyse çökmüş Avrupa ülkeleriyle, komünist gerillalarla hükümet arasındaki iç savaşı geçirmiş olan Yunanistan ve Türkiye'yi de içine alacak bir yardım Planı, Marshall Yardım Planı oluşturuldu.  Planın amacı, yardım alan ülkelerde de komünizmin k'sına bile katlanmayacak siyasi bir yapı oluşturmaktı. Bir başka deyişle, adı ne olursa olsun, Komünizmle Mücadele Derneklerinin kurulması, yardımın önkoşullarından biridir denilmişti el altında...

ABD'nin Yeşil Kuşak Projesi

Resim
ABD Başkanı Roosevelt, Sovyet lideri Stalin ve İngiltere Başbakanı Winston Churchill üçlüsünün, 1945 yılında, Yalta Konferansı'nda alınan kararlar doğrultusunda Avrupa, bir bakıma dünya paylaşıldı. Sovyetler Birliği, İkinci Dünya Savaşı'nda kritik bir rol oynamış, özellikle Doğu Cephesi'nde Nazi Almayasına karşı verilen mücadele, savaşın dönüm noktalarından biri olmuştu.  Sovyetler Birliği'nin zaferi, Avrupa'nın büyük bir kısmını Nazi işgalinden kurtarmış, Avrupa ülkelerinde, Sovyetlere olan sempati artmıştı. Sovyetler Birliği lideri Stalin, Sovyetlere olan sempatiyi, Sovyet etkisini arttırmak için akıllıca kullandı.  Doğu Almanya, Polonya, Çekoslovakya, Macaristan, Romanya, Arnavutluk, Yugoslavya ve Bulgaristan gibi ülkeler Sovyet nüfuzuna girdi. Bu bölgelerde Sovyet destekli rejimler kuruldu. Nazi işgalinden kurtulan Yunanistan da, 1946-1949 yılları arasında, Komünist gerillalarla hükümet güçleri arasında gerçekleşen iç savaş sonrasında, Sovyet rejimi etkis...

Yalta Konferansı Stalin Boğazlar

Resim
  23 Mayıs 1965 Pazar, AYÖO... Dün akşam, kantindeki Milliyetçi arkadaşlarla, saat 21.00'de başlayan tartışma ve atışma sabaha kadar sürdü sonuç alamadıysak da.  ''Komünistler Moskova'ya'' sloganı üzerine tartışma başlamıştı.  Sovyetlerin kurucusu Lenin Hümanizmi üzerine özet yaptıktan sonra Stalin Gulag ölüm kamplarını da gündeme getirdim. Aslında Stalin'in, Sosyalist Hümanizm üzerine kurulan Sovyetlere ihanet ettiğini, Sovyetlere zarar verdiğini, Yeşil Kuşak Projesi ile çevrelenen Sovyetlerin yalnızlaştığını vurguladım. Ardından da neden bana ve sosyalist arkadaşlara ''Komünistler Moskova'ya'' sloganıyla yükleniyorsunuz, açıklayın lütfen? Dedim. Türk Ocakları ve Komünizmle Mücadele Dernekleriyle ilişkileri olan okul arkadaşlarım, ama ile başlayan bazı yanıtlarından sonra, ''Sovyetlerin ülkemizden toprak taleplerinin yanı sıra Boğazları da denetim altına almak, Demir Perde ülkeleri içine sokmak istiyorlar'' yanıtları...

Karma Ekonomik Sistem ve Atatürk

Resim
  Atatürk'ün ekonomi anlayışı, Türkiye'nin ekonomik bağımsızlığını ve kalkınmasını hedefleyen bir yaklaşıma dayanıyordu. Bu anlayış, "karma ekonomi" olarak adlandırıldı, hem devletin hem de özel sektörün ekonomik faaliyetlerde rol almasını öngördü. Bu öngörünün kökeninde Serbest Piyasa ekonomisi ile Sosyalist Ekonomi sistemini incelemiş olması yatıyordu. Sanayi Devrimi, kapitalist sistemin serbest piyasa ekonomisinin yaygınlaşmasını sağladı, ancak sistemin yarattığı eşitsizlikler ve işçi sınıfı üzerindeki olumsuz etkiler, alternatif ekonomik modellerin tartışılmasına zemin hazırladı. Devlet müdahalesinin yok denecek kadar az olduğu bu sistemde üretim araçları ve kaynaklar bireyler ya da şirketler tarafından sahiplenip işletiliyordu. Yenilikçilik, ekonomik özgürlük, geniş ürün ve hizmet seçenekleri avantaj olurken, gelir eşitsizliği, doğal kaynakların aşırı kullanımı, sosyal refah eksikliği dezavantaj oluşturuyordu. Marx ve Engels'in düşüncelerinden esinlenere...

Atatürk ve Hümanizm

Resim
Atatürk'ün hümanist yaklaşımı ''Yurtta Sulh, Cihanda Sulh'' özdeyişi ile bütün dünya ülkelerini kapsayan felsefi bir görüş olup, dünya barışını hedef alır. Atatürk, bu sözle, barışın yalnızca bir ülkenin sınırları içinde değil, dünya genelinde sağlanması gerektiğini vurgulamıştır. Türkiye'nin dış politikasında yönlendirici bir rol oynamış ve uluslararası ilişkilerde barışçıl çözümleri teşvik eden bir duruş sergilemiştir. Mustafa Kemal Atatürk'ün hümanizm anlayışı, insanın akıl ve bilim ışığında özgürleşmesini ve toplumun ilerlemesini hedefleyen bir felsefi yaklaşımı temsil eder. Atatürk, hümanizmi yalnızca bireysel özgürlüklerin değil, aynı zamanda ulusal bağımsızlığın ve çağdaşlaşmanın temel taşı olarak görmüştür. Cumhuriyet'in kuruluşunda laiklik, eğitim reformları ve kadın hakları gibi devrimlerle bu hümanist anlayışı hayata geçirmiştir. Atatürk'ün hümanizm anlayışı, dönemin ve geçmişin çeşitli felsefi akımlarıyla etkileşim içinde şekillenmiştir...

Stalin ve Gulag Ölüm Kampları

Resim
  Stalin'in Gulag Ölüm kamplarıyla ilgili ilk bilgilerim, Aleksandr Soljenitsin'in Gulag Takımadaları adlı kitabını okuduğumda oluştu. Kitap, Bolşeviklerin, özellikle Stalin'in, iktidara gelmesinden sonra başlayan tutuklamalar, hapishaneler ve zorla çalıştırma kamplarını tarihsel bir perspektifle anlatıyordu. Soljenitsin, kendi hapishane deneyimlerinden ve diğer mahkumların ifadelerinden yola çıkarak bu sistemin acımasızlığını gözler önüne sermişti. Gulag Sistemi, Sovyetler Birliği'nde uygulanan bir çalışma kampı ağıydı. "Islah-Çalışma Kampları ve Kolonileri Genel İdaresi" anlamına gelen Gulag Sistemi Sovyetler Birliği'nin dört bir yanına yayılmıştı. Stalin döneminde bu kamplar rejim karşıtlarını, siyasi mahkumları ve diğer suçluları zorla çalıştırmak için kullanıldı. Sovyet ekonomisine bedava iş gücü sağlamak ve rejim karşıtlarını cezalandırmak amacıyla genişletildi. Sovyetler Birliği tarihindeki en karanlık dönemlerden birini temsil eden Gulag Sis...

Stalin ve Sosyalist Hümanizm

Resim
  Lenin'in ölümünden sonra Sovyetler Birliği'nin lideri olan Stalin ülkeyi endüstriyel ve askeri bir süper güç haline getirmiştir. Ancak bedeli ağır olmuştur. Stalin'in totaliter politikaları ve baskıcı uygulamalarıyla milyonlarca insan zorunlu kolektivizasyon, çalışma kampları ve yargısız infazlar nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Oysa Sosyalist Hümanizm, bireylerin özgürlüğü ve eşitliği üzerine yoğunlaşan bir yaklaşım olarak tanımlanmıştı. Ne var ki Stalin bu kavramı, ekonomik kalkınma ve sınıfsız bir toplum yaratma amacıyla, bireysel özgürlüklerden ziyade kolektif hedeflere odaklanan bir anlayışla yorumladı. Bu yaklaşım, bireylerin haklarının, sosyalist toplumun genel çıkarları için ikinci plana atılmasını içeriyordu. Sosyalist Hümanizm, bireylerin refahını artırmayı amaçlayan bir ideoloji olarak değil, daha çok sosyalist devletin güçlenmesi ve kolektif refahın sağlanması için bir araç olarak yeniden şekillendirildi. Stalin'in politikaları, bireylerin hak ve ö...

Lenin ve Sosyalist Hümanizm

Resim
  Sovyetler Birliği'nin kurucusu, Vladimir Lenin'dir. Lenin, 1917'deki Ekim Devrimi'nin lideri olarak Bolşeviklerin iktidara gelmesini sağladı ve ardından Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) temellerini attı. Karl Marx ve Vladimir Lenin, sosyalist düşüncenin iki önemli figürü olup, Marksizm-Leninizm'in temel taşlarını oluşturmuşlardır. Bu nedenle, Lenin'in Sosyalist Hümanizm anlayışı, bireylerin özgürlük ve eşitliğini merkeze alan bir ideolojik çerçeve sunmaktadır. Sosyalist Hümanizm, kapitalist sömürüye karşı işçi sınıfının ekonomik ve sosyal kurtuluşunu hedefleyen bir yaklaşım olarak ele alınmıştı. Marx ve Lenin; antik metinleri, kutsal kitapları ve kehanetleri incelemektense, daha çok dönemlerinin teknolojik ve ekonomik gerçeklerini anlamaya zaman ayırdılar. Toplumların ekonomik altyapılarının, (kültür, siyaset, din) gibi üstyapıları belirlediğinin farkına vardılar. Gördüler ki ekonomik altyapılardaki buhar makineleri, demiryolları, telgraf...

Endüstri Devrimi ve Sosyalist Hümanizm

Resim
  1965 yılı baharında, Ankara Yüksek Öğretmen Okulu'nda; Hitler ile özdeşleşmiş olan Nasyonal Sosyalizmi savunan Milliyetçiler ile Marx ve Engels'in felsefi tabanını oluşturduğu Sosyalizmi savunan grup arasında kalan biri olarak zor durumdaydım. Bir başka deyişle, arafta kalmıştım. Endüstri Devriminin getirdiği hızlı sanayileşme ile birlikte, üretim araçlarının bir parçası haline gelen işçileri özgürleştirmek, sermaye ile işçi kesimi arasındaki çelişkileri (Tez-Anti Tez-Sentez) olarak tanımlanabilen Materyalist Diyalektik yöntemle çözmek için oluşturulan felsefi bir düşünce aracıydı Sosyalist Hümanizm.  Okuldaki Sosyalist arkadaşlarımın bir bölümü bu oluşumu cinsiyet eşitliği ve gelenek ve göreneklerimize biraz da aykırı olacak şekilde değerlendirmişlerdi. Benim gibi arafta kalanların da tepkisini çekmişlerdi. Diğer taraftan, Marxsizme karşı çıkarak ''Komünistler Moskova'ya'' diyen Milliyetçilerin bu sloganlarını da anlamakta zorluk çekiyordum. Oysa Komün...

Evrimsel Hümanizm ve Nasyonal Sosyalizm

Resim
  Ankara Yüksek Öğretmen Okulu'ndaki Milliyetçi arkadaşların, ''Sosyalizm ama Nasyonal Sosyalizm olursa'' ile anlatmak istediklerini kavrayabilmek için, Hitlerin kurduğu Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'ni tanımak ve Evrimsel Hümanizm bağlantısını görmemiz gerekiyor. Parti başkanı olarak kendine ''Führer'' adını uygun bulurken, Parti üyelerine de ''Nazi'' adını uygun bulmuştu kendisiyle özdeşleştirdiği Sosyalist Alman Partisi'nde. Evrimsel Hümanizm, insanlığın evrimsel süreçte daha ileri bir noktaya ulaşmasını hedefleyen bir düşünce akımı olarak ortaya çıkmıştı. Charles Darwin'in doğal seçilim teorisinden etkilenmiş olan bu akım, insanlığın gelişimini biyolojik ve kültürel evrimle ilişkilendirmişti. Birbiri ile sıkı bağlantısı olan Bilgi ve Hümanizm insanlığı daha da ileri noktalara taşıyacaktı. Ne var ki, Hitler'in dünyayı yeniden şekillendirmek için şekillendirdiği Evrimsel Hümanist düşünce akımıyla, Alman Ir...

Bilginin Temeli ve Hümanizm

Resim
  18 Nisan 1965 Pazar, A.Y.Ö.O. Ankara... Dün 17 Nisan Köy Enstitüleri kuruluşunu anma toplantısından döndüğümde, kantinde karşılaştığım ABD Yeşil Kuşak Projesi okulunda yetiştirilmiş, kendisini Milliyetçi ve İslam'ı şiddetle savunan biri olarak gören arkadaşlardan biri ''Komünist toplantısından mı geliyorsun?'' sorusunu sordu. Ankara Yüksek Öğretmen Okulu'nda, 1965 bahar aylarına girdiğimizde, aynı kökenli öğrenciler olmamıza rağmen düşünce ve eylem bazında iki gruba ayrılmıştık.  Bir grup ''Sosyalist Hümanizm'' kavramı ve uygulamalarını savunurken, diğer grup ''Evrimsel Hümanizm'' ve uygulamalarını savunuyordu. Arkadaşın sorusuna, belki anlamazdan gelecekti ama, bilimsel bir yanıt verebilmek için  ''Bilginin Temeli ve Hümanizm'' kavramını araştırmam ve hazmetmem gerekiyordu. Yeterli kaynak ve bilgiye ulaşabileceğim yer ''Milli Kütüphane'' idi. Sabah kahvaltısından sonra kendimi orada buldum. Bi...

Komün ve Ataerkil aileler

Resim
Komün ya da Komünist sözcüğünü duyan bazı arkadaşlarımızın, kelime latincede paylaşmak anlamında ''commünis'' kökünden gelse de, tüylerinin hala diken diken olduğunu düşünüyorum.  Sağlıklı bir Komün Hayatı ile ilk kez, Köy Enstitülerinin ardılları olan ilköğretmen okulları ve Ankara Yüksek Öğretmen Okulu'nda karşılaşmıştım. Dostluk, arkadaşlık, paylaşmak, yardımlaşmak ve yurt sevgisini bu dönemde edinmiştim ki 1958 yılında başlayan arkadaşlıklarımızın hala sürdüğünü görüyorum. Komün hayatının daha da iyisi ve mükemmeliyle, 12 Mart 1971 döneminde, Mamak Askeri Cezaevi'nde karşılaşmıştım. Bütün koğuşlar Komün Hayatı uygulamasına geçmişlerdi. Tutuklular, büyüklükleri ne olursa olsun, bütün mali varlıklarını bir hesapta toplamışlardı. Komün Hayatı içindeki bütün bireyler ortak hesaptan eşit oranda yararlanıyorlardı. Komünün ortak hesabından ötürü herkes sağlıklı beslenebildiği gibi, cezaevi dışında ekonomik yönden durumu kötü olan annelere, babalara, eşlerine ve ç...