Kayıtlar

Nisan, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Stalin ve Gulag Ölüm Kampları

Resim
  Stalin'in Gulag Ölüm kamplarıyla ilgili ilk bilgilerim, Aleksandr Soljenitsin'in Gulag Takımadaları adlı kitabını okuduğumda oluştu. Kitap, Bolşeviklerin, özellikle Stalin'in, iktidara gelmesinden sonra başlayan tutuklamalar, hapishaneler ve zorla çalıştırma kamplarını tarihsel bir perspektifle anlatıyordu. Soljenitsin, kendi hapishane deneyimlerinden ve diğer mahkumların ifadelerinden yola çıkarak bu sistemin acımasızlığını gözler önüne sermişti. Gulag Sistemi, Sovyetler Birliği'nde uygulanan bir çalışma kampı ağıydı. "Islah-Çalışma Kampları ve Kolonileri Genel İdaresi" anlamına gelen Gulag Sistemi Sovyetler Birliği'nin dört bir yanına yayılmıştı. Stalin döneminde bu kamplar rejim karşıtlarını, siyasi mahkumları ve diğer suçluları zorla çalıştırmak için kullanıldı. Sovyet ekonomisine bedava iş gücü sağlamak ve rejim karşıtlarını cezalandırmak amacıyla genişletildi. Sovyetler Birliği tarihindeki en karanlık dönemlerden birini temsil eden Gulag Sis...

Stalin ve Sosyalist Hümanizm

Resim
  Lenin'in ölümünden sonra Sovyetler Birliği'nin lideri olan Stalin ülkeyi endüstriyel ve askeri bir süper güç haline getirmiştir. Ancak bedeli ağır olmuştur. Stalin'in totaliter politikaları ve baskıcı uygulamalarıyla milyonlarca insan zorunlu kolektivizasyon, çalışma kampları ve yargısız infazlar nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Oysa Sosyalist Hümanizm, bireylerin özgürlüğü ve eşitliği üzerine yoğunlaşan bir yaklaşım olarak tanımlanmıştı. Ne var ki Stalin bu kavramı, ekonomik kalkınma ve sınıfsız bir toplum yaratma amacıyla, bireysel özgürlüklerden ziyade kolektif hedeflere odaklanan bir anlayışla yorumladı. Bu yaklaşım, bireylerin haklarının, sosyalist toplumun genel çıkarları için ikinci plana atılmasını içeriyordu. Sosyalist Hümanizm, bireylerin refahını artırmayı amaçlayan bir ideoloji olarak değil, daha çok sosyalist devletin güçlenmesi ve kolektif refahın sağlanması için bir araç olarak yeniden şekillendirildi. Stalin'in politikaları, bireylerin hak ve ö...

Lenin ve Sosyalist Hümanizm

Resim
  Karl Marx ve Vladimir Lenin, sosyalist düşüncenin iki önemli figürü olup, Marksizm-Leninizm'in temel taşlarını oluşturmuşlardır. Bu nedenle, Lenin'in Sosyalist Hümanizm anlayışı, bireylerin özgürlük ve eşitliğini merkeze alan bir ideolojik çerçeve sunmaktadır. Sosyalist Hümanizm, kapitalist sömürüye karşı işçi sınıfının ekonomik ve sosyal kurtuluşunu hedefleyen bir yaklaşım olarak ele alınmıştı. Marx ve Lenin; antik metinleri, kutsal kitapları ve kehanetleri incelemektense, daha çok dönemlerinin teknolojik ve ekonomik gerçeklerini anlamaya zaman ayırdılar. Toplumların ekonomik altyapılarının, (kültür, siyaset, din) gibi üstyapıları belirlediğinin farkına vardılar. Gördüler ki ekonomik altyapılardaki buhar makineleri, demiryolları, telgraf ve elektrik hayal edilemeyecek boyutlarda fırsatlar yaratmaktadır. Ekonomik altyapıların, kültürel ve sosyal üst yapıları belirlemesi, tarihsel değişimlerin sınıf mücadeleleriyle şekillendiğini ortaya koydu. Kapitalizmin, kendi çelişkiler...

Endüstri Devrimi ve Sosyalist Hümanizm

Resim
  1965 yılı baharında, Ankara Yüksek Öğretmen Okulu'nda; Hitler ile özdeşleşmiş olan Nasyonal Sosyalizmi savunan Milliyetçiler ile Marx ve Engels'in felsefi tabanını oluşturduğu Sosyalizmi savunan grup arasında kalan biri olarak zor durumdaydım. Bir başka deyişle, arafta kalmıştım. Endüstri Devriminin getirdiği hızlı sanayileşme ile birlikte, üretim araçlarının bir parçası haline gelen işçileri özgürleştirmek, sermaye ile işçi kesimi arasındaki çelişkileri (Tez-Anti Tez-Sentez) olarak tanımlanabilen Materyalist Diyalektik yöntemle çözmek için oluşturulan felsefi bir düşünce aracıydı Sosyalist Hümanizm.  Okuldaki Sosyalist arkadaşlarımın bir bölümü bu oluşumu cinsiyet eşitliği ve gelenek ve göreneklerimize biraz da aykırı olacak şekilde değerlendirmişlerdi. Benim gibi arafta kalanların da tepkisini çekmişlerdi. Diğer taraftan, Marxsizme karşı çıkarak ''Komünistler Moskova'ya'' diyen Milliyetçilerin bu sloganlarını da anlamakta zorluk çekiyordum. Oysa Komün...

Evrimsel Hümanizm ve Nasyonal Sosyalizm

Resim
  Ankara Yüksek Öğretmen Okulu'ndaki Milliyetçi arkadaşların, ''Sosyalizm ama Nasyonal Sosyalizm olursa'' ile anlatmak istediklerini kavrayabilmek için, Hitlerin kurduğu Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'ni tanımak ve Evrimsel Hümanizm bağlantısını görmemiz gerekiyor. Parti başkanı olarak kendine ''Führer'' adını uygun bulurken, Parti üyelerine de ''Nazi'' adını uygun bulmuştu kendisiyle özdeşleştirdiği Sosyalist Alman Partisi'nde. Evrimsel Hümanizm, insanlığın evrimsel süreçte daha ileri bir noktaya ulaşmasını hedefleyen bir düşünce akımı olarak ortaya çıkmıştı. Charles Darwin'in doğal seçilim teorisinden etkilenmiş olan bu akım, insanlığın gelişimini biyolojik ve kültürel evrimle ilişkilendirmişti. Birbiri ile sıkı bağlantısı olan Bilgi ve Hümanizm insanlığı daha da ileri noktalara taşıyacaktı. Ne var ki, Hitler'in dünyayı yeniden şekillendirmek için şekillendirdiği Evrimsel Hümanist düşünce akımıyla, Alman Ir...

Bilginin Temeli ve Hümanizm

Resim
  18 Nisan 1965 Pazar, A.Y.Ö.O. Ankara... Dün 17 Nisan Köy Enstitüleri kuruluşunu anma toplantısından döndüğümde, kantinde karşılaştığım Cezmi Bayram ''Komünist toplantısından mı geliyorsun?'' sorusunu sorunca, Ankara Türk Ocakları grubunda ''Komünist'' olarak damgalandığım iyice anlaşıldı. Ankara Yüksek Öğretmen Okulu'nda, 1965 bahar aylarına girdiğimizde, aynı kökenli öğrenciler olmamıza rağmen düşünce ve eylem bazında iki gruba ayrılmıştık. Bir grup ''Sosyalist Hümanizm'' kavramı ve uygulamalarını savunurken, diğer grup ''Evrimsel Hümanizm'' ve uygulamalarını savunuyordu. Başlangıçta Evrimsel Hümanizmi savunup, bir ölçüde Hitler hayranı olan grup içinde yer almış, Atatürk Devrim ve İlkeleri'ne saldırdıklarını, Laiklik kavramına şiddetle karşı çıktıklarını görünce karşı düşüncelerimi dile getirmiştim. Hitler'in Kavgam adlı kitabını okuduktan ve SS komandolarının, başlangıçta Hitler'in koruma grubu ola...

Komün ve Ataerkil aileler

Resim
Komün ya da Komünist sözcüğünü duyan bazı arkadaşlarımızın, kelime latincede paylaşmak anlamında ''commünis'' kökünden gelse de, tüylerinin hala diken diken olduğunu düşünüyorum.  Sağlıklı bir Komün Hayatı ile ilk kez, Köy Enstitülerinin ardılları olan ilköğretmen okulları ve Ankara Yüksek Öğretmen Okulu'nda karşılaşmıştım. Dostluk, arkadaşlık, paylaşmak, yardımlaşmak ve yurt sevgisini bu dönemde edinmiştim ki 1958 yılında başlayan arkadaşlıklarımızın hala sürdüğünü görüyorum. Komün hayatının daha da iyisi ve mükemmeliyle, 12 Mart 1971 döneminde, Mamak Askeri Cezaevi'nde karşılaşmıştım. Bütün koğuşlar Komün Hayatı uygulamasına geçmişlerdi. Tutuklular, büyüklükleri ne olursa olsun, bütün mali varlıklarını bir hesapta toplamışlardı. Komün Hayatı içindeki bütün bireyler ortak hesaptan eşit oranda yararlanıyorlardı. Komünün ortak hesabından ötürü herkes sağlıklı beslenebildiği gibi, cezaevi dışında ekonomik yönden durumu kötü olan annelere, babalara, eşlerine ve ç...