Kayıtlar

Lenin ve Sosyalist Hümanizm

Resim
  Sovyetler Birliği'nin kurucusu, Vladimir Lenin'dir. Lenin, 1917'deki Ekim Devrimi'nin lideri olarak Bolşeviklerin iktidara gelmesini sağladı ve ardından Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) temellerini attı. Karl Marx ve Vladimir Lenin, sosyalist düşüncenin iki önemli figürü olup, Marksizm-Leninizm'in temel taşlarını oluşturmuşlardır. Bu nedenle, Lenin'in Sosyalist Hümanizm anlayışı, bireylerin özgürlük ve eşitliğini merkeze alan bir ideolojik çerçeve sunmaktadır. Sosyalist Hümanizm, kapitalist sömürüye karşı işçi sınıfının ekonomik ve sosyal kurtuluşunu hedefleyen bir yaklaşım olarak ele alınmıştı. Marx ve Lenin; antik metinleri, kutsal kitapları ve kehanetleri incelemektense, daha çok dönemlerinin teknolojik ve ekonomik gerçeklerini anlamaya zaman ayırdılar. Toplumların ekonomik altyapılarının, (kültür, siyaset, din) gibi üstyapıları belirlediğinin farkına vardılar. Gördüler ki ekonomik altyapılardaki buhar makineleri, demiryolları, telgraf...

Endüstri Devrimi ve Sosyalist Hümanizm

Resim
  1965 yılı baharında, Ankara Yüksek Öğretmen Okulu'nda; Hitler ile özdeşleşmiş olan Nasyonal Sosyalizmi savunan Milliyetçiler ile Marx ve Engels'in felsefi tabanını oluşturduğu Sosyalizmi savunan grup arasında kalan biri olarak zor durumdaydım. Bir başka deyişle, arafta kalmıştım. Endüstri Devriminin getirdiği hızlı sanayileşme ile birlikte, üretim araçlarının bir parçası haline gelen işçileri özgürleştirmek, sermaye ile işçi kesimi arasındaki çelişkileri (Tez-Anti Tez-Sentez) olarak tanımlanabilen Materyalist Diyalektik yöntemle çözmek için oluşturulan felsefi bir düşünce aracıydı Sosyalist Hümanizm.  Okuldaki Sosyalist arkadaşlarımın bir bölümü bu oluşumu cinsiyet eşitliği ve gelenek ve göreneklerimize biraz da aykırı olacak şekilde değerlendirmişlerdi. Benim gibi arafta kalanların da tepkisini çekmişlerdi. Diğer taraftan, Marxsizme karşı çıkarak ''Komünistler Moskova'ya'' diyen Milliyetçilerin bu sloganlarını da anlamakta zorluk çekiyordum. Oysa Komün...

Evrimsel Hümanizm ve Nasyonal Sosyalizm

Resim
  Ankara Yüksek Öğretmen Okulu'ndaki Milliyetçi arkadaşların, ''Sosyalizm ama Nasyonal Sosyalizm olursa'' ile anlatmak istediklerini kavrayabilmek için, Hitlerin kurduğu Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'ni tanımak ve Evrimsel Hümanizm bağlantısını görmemiz gerekiyor. Parti başkanı olarak kendine ''Führer'' adını uygun bulurken, Parti üyelerine de ''Nazi'' adını uygun bulmuştu kendisiyle özdeşleştirdiği Sosyalist Alman Partisi'nde. Evrimsel Hümanizm, insanlığın evrimsel süreçte daha ileri bir noktaya ulaşmasını hedefleyen bir düşünce akımı olarak ortaya çıkmıştı. Charles Darwin'in doğal seçilim teorisinden etkilenmiş olan bu akım, insanlığın gelişimini biyolojik ve kültürel evrimle ilişkilendirmişti. Birbiri ile sıkı bağlantısı olan Bilgi ve Hümanizm insanlığı daha da ileri noktalara taşıyacaktı. Ne var ki, Hitler'in dünyayı yeniden şekillendirmek için şekillendirdiği Evrimsel Hümanist düşünce akımıyla, Alman Ir...

Bilginin Temeli ve Hümanizm

Resim
  18 Nisan 1965 Pazar, A.Y.Ö.O. Ankara... Dün 17 Nisan Köy Enstitüleri kuruluşunu anma toplantısından döndüğümde, kantinde karşılaştığım ABD Yeşil Kuşak Projesi okulunda yetiştirilmiş, kendisini Milliyetçi ve İslam'ı şiddetle savunan biri olarak gören arkadaşlardan biri ''Komünist toplantısından mı geliyorsun?'' sorusunu sordu. Ankara Yüksek Öğretmen Okulu'nda, 1965 bahar aylarına girdiğimizde, aynı kökenli öğrenciler olmamıza rağmen düşünce ve eylem bazında iki gruba ayrılmıştık.  Bir grup ''Sosyalist Hümanizm'' kavramı ve uygulamalarını savunurken, diğer grup ''Evrimsel Hümanizm'' ve uygulamalarını savunuyordu. Arkadaşın sorusuna, belki anlamazdan gelecekti ama, bilimsel bir yanıt verebilmek için  ''Bilginin Temeli ve Hümanizm'' kavramını araştırmam ve hazmetmem gerekiyordu. Yeterli kaynak ve bilgiye ulaşabileceğim yer ''Milli Kütüphane'' idi. Sabah kahvaltısından sonra kendimi orada buldum. Bi...

Komün ve Ataerkil aileler

Resim
Komün ya da Komünist sözcüğünü duyan bazı arkadaşlarımızın, kelime latincede paylaşmak anlamında ''commünis'' kökünden gelse de, tüylerinin hala diken diken olduğunu düşünüyorum.  Sağlıklı bir Komün Hayatı ile ilk kez, Köy Enstitülerinin ardılları olan ilköğretmen okulları ve Ankara Yüksek Öğretmen Okulu'nda karşılaşmıştım. Dostluk, arkadaşlık, paylaşmak, yardımlaşmak ve yurt sevgisini bu dönemde edinmiştim ki 1958 yılında başlayan arkadaşlıklarımızın hala sürdüğünü görüyorum. Komün hayatının daha da iyisi ve mükemmeliyle, 12 Mart 1971 döneminde, Mamak Askeri Cezaevi'nde karşılaşmıştım. Bütün koğuşlar Komün Hayatı uygulamasına geçmişlerdi. Tutuklular, büyüklükleri ne olursa olsun, bütün mali varlıklarını bir hesapta toplamışlardı. Komün Hayatı içindeki bütün bireyler ortak hesaptan eşit oranda yararlanıyorlardı. Komünün ortak hesabından ötürü herkes sağlıklı beslenebildiği gibi, cezaevi dışında ekonomik yönden durumu kötü olan annelere, babalara, eşlerine ve ç...

Atatürk ve Türk Ocakları 2

Resim
  29 Kasım 1964, A.Y.Ö.O Ankara... Ankara Türk Ocağı seminerlerinde, Atatürk ve Laiklik karşıtı söylemlerinden sonra ''Atatürk ve Türk Ocakları'' ilişkisini öğrenmek için geniş çaplı bir araştırma yapma gereğini duydum. Bu nedenle, dün de Milli Kütüphane'de buldum kendimi. Türk Ocakları, 1912’de Osmanlı Devleti’nin son döneminde Türk milliyetçiliğini yaymak ve güçlendirmek amacıyla kurulan bir fikir ve kültür kuruluşuydu.  Cumhuriyet’in ilanından sonra Atatürk’ün desteklediği en önemli kurumlardan biri haline gelmişti.  Saltanat ve Hilafetin; Osmanlıya, giderek yeniden kurulmakta olan, Türkiye Cumhuriyeti'ne de zarar vereceğine inanan Mustafa Kemal'a göre din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması gerekiyordu. Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkelerinden biri de ''Laiklik'' olmalıydı. Osmanlı döneminde devlet yönetiminde etkin ve bütün bilimsel gelişmelere set çeken dini kurumların etkisinin azaltılması gerektiği düşüncesi Türk Ocakları’...

Atatürk ve Türk Ocakları 1

Resim
22 Kasım 1964, A.Y.Ö.O Ankara... Dün Ankara Türk Ocağı sohbet toplantılarından birindeydim. Toplantının ana konusu Türkler ve İslamiyet, İslamiyet ve Laiklik konularıydı. Atatürk Devrim ve İlkeleri'ne karşı yaklaşık bir saat konuşan Ayvaz Gökdemir'in ''Laiklik Düğümü'' sorunu vardı. '' Batı anlamında bir Laiklik Türk İslam Cemiyetinde uygulamaya konuldu mu, bu fiilen İslamiyetin, en azından bazı hükümlerinin, iptali anlamına gelir. Laiklik düğümü çözülmeden Türk’ün Dini ve Manevi, yani İslami gelişmesi mümkün değildir.'' Dediği anda ben bir anda zamanda geriye, bir yıl öncesine, Üniversiteliler Kültür Derneği sohbetlerinden birine gittim. Ayvaz Gökdemir ''Laiklik Düğümü'' sorununu kendince çözmek istiyordu Atatürk düşmanlığı yaratarak.   Geçen yıl pek önemsememiş ve görmezden gelmiştim. Bu yıl görmezden gelemezdim. Görmezden gelemezdim ama, Tanzimat Döneminde ortaya çıkan, İstanbul'un işgalinde askıya alınan ve Kurtuluş Savaşı...

Ankara Türk Ocağı ile tanışma

Resim
  30 Ekim 1964 Cuma, Ankara... A.Ü. Fen Fakültesi'nde 5 Ekim pazartesi günü başlayan derslere ısınmaya çalışıyoruz. Diğer taraftan,  benim gibi düşünen bazı arkadaşlara göre, üniversiteli olmak çok yönlü bir eylemdir ve öyle olmalıdır. Çok yönlü bu eylemler içinde sinemalar, tiyatrolar, operalar, resim ve heykel sergileri, düşünce ve kültür dernekleri bulunmaktadır. Ayvaz Gökdemir yönetimindeki Üniversiteliler Kültür Derneği ile geçen yıl, hazırlık lisesi öğrencisi iken tanışmış ve zaman buldukça seminerlerine katılmıştım. Bu kez Ankara Türk Ocağı ile tanıştım Ayvaz Gökdemir müritlerinin yönlendirmesiyle . Kurtuluş Savaşı döneminde, Cuma Namazlarının kılındığı, Namazgah Tepesi'ndeki yerleşkede Türk Ocakları Genel merkezi olarak inşa edilen anıtsal binadaki Ankara Türk Ocağı toplantılarına katılmaya başladım.  Her zaman olduğu gibi, soran ve sorgulayan biri olarak, anıtsal binanın yanı sıra, Türk Ocaklarının geçmişini de öğrenmek istedim. Türk Ocakları Merkez Binası o...

Prof. Dr. Saffet Süray (1914-1983)

Resim
  A.Ü. Fen Fakültesi'ne 1964 yılında kaydımı yaptırmıştım. Yaklaşık 60 yıl sonra, 5 şubat 2025'te, Fen Fakültesine uğradım. Matematik, Fizik, Kimya, Biyoloji, Botanik ve Astronomi derslerinin yapıldığı dersliklerin-amfilerin hangi bloklarda olduğunu bir kez daha görmek istedim. Kışın ortasında olduğumuzdan, A ve B Blokları arasındaki, nilüfer havuzlarıyla ünlü bahçe de kış uykusuna yatmış, havuzlardaki nilüferler de görünmez olmuşlardı. Bahçe ve blokları dolaşırken B Bloktaki 288 kişi kapasiteli ünlü Saffet Süray matematik amfisine uğradım. Haliyle Umumi Matematik ve Analiz derslerimize giren Saffet Süray ve Analiz dersleri de anılarımda canlanıverdi birden. Saffet Süray da, Hayri Dener gibi, az çektirmemişti bizlere. Derslerinde kitaplarını açar, satırı satırına, adeta okuyarak anlatırdı. Bizler de önümüzdeki kitaptan takip ederdik. Hal böyle olunca da anlattıklarından pek bir şey anlamıyorduk.  Bizden önceki ağabeylerimizin önerisiyle, yazdığı Analiz I ve II kitaplarını ...

A.Ü. Fen Fakültesi Kurucu Dekanı Hayri Dener

Resim
Hayri Dener, benim öğrencilik dönemimde , haftada 4 saat, elektromagnetizma derslerine giriyordu. Her Salı ve Cuma günleri, elinde iskambil destesi büyüklüğünde kağıtlar ve kağıtlarındaki notlarından yararlanırdı. Derslerinde ara sıra espriler de yapar ve esprilerine daha çok kendi gülerdi. Fakültenin kurucu dekanlığı, Fizik Bölüm Başkanlığı ve orta öğretim düzeyinde Fizik Kitapları yazarlığı yapmış olan Hayri Dener, belki de zaman darlığından, kavramlara derinlemesine girmek yerine formüller üzerine kurmuştu Fizik derslerini. Oysa sınavları kavramsal sorular içerirdi. Bunun sonucu olarak da, sınav sonuç listelerinin bazıları, ''özür dilerim hiç kimse geçememiştir.'' şeklinde olurdu. Kendimi yeterince hazır hissetmediğimden, 1968 yılsonu sınavına girmemiştim. Sınav kağıtlarını okumadan önce kontenjan senatörü seçildiğinden, sınavına girip adını yazan her öğrenci geçer not almıştı. Hali Biga ve ben Rauf Nasuhğlu'nun öğrencisi olmuştuk. Her ne kadar bir yıl ka...

Prof. Dr. Burhan Cahit Ünal (1930-2022)

Resim
  Burhan Cahit Ünal ülkemizde teorik fizik alanındaki öğretim ve araştırma geleneğinin kurucularından sayılır. Akademik hayatları aynı dönemlere rastlayan Feza Gürsey, Erdal İnönü ve Asım Orhan Barut ile birlikte bu alanda çok önemli ve kalıcı hizmetleri oldu. AÜFF Fizik Mühendisliği Bölümünde eğitim öğretim programının baştan aşağıya modernleşmesini sağladı, kuantum mekaniği başta olmak üzere en gelişmiş ülkelerdeki ders programlarının sistematik bir şekilde izlenmesine önayak oldu. Burhan Cahit Ünal 27 Ocak 1930’da Balıkesir’de doğdu, babası ilkokul öğretmeni Hanili Ali Fehmi Ünal annesi Fatma Saadet’tir. İlk ve orta öğrenimini Malatya’da tamamladı ve 1947’de liseden mezun oldu.  Aynı yıl İTÜ İnşaat Fakültesine girdi ancak bu arada Avrupa’da Yüksek Öğrenim Sınavını kazanarak Elektronik Mühendisliği öğrenimi görmek üzere Fransa’ya gitti. 1948’de girdiği Sorbonne Üniversitesi Fen Fakültesinde önce matematik lisansını aldı. Daha sonra öğrenim planı uyarınca Paris’te Ecol...

A.Ü. Fen Fakültesi Prof. Dr. ENİS ERDİK

Resim
  Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi'nde Tecrübi Fizik derslerimize giren Enis Erdik; Newton'un Hareket Yasaları, Kuvvet ve Hareket, Enerji ve İş, Momentum ve İtki, Dönme Hareketi, Titreşim ve Dalga Hareketi konularını işlemişti 1964-65 öğretim yılı boyunca. Enis Erdik, bu konular hakkında oldukça ayrıntılı kuramsal bilgileri bizim anlayabileceğimiz düzeyde, deneylerle de destekleyerek anlatırdı. Kavrayıp, kavramadıklarımızı da, sohbet havası içinde, soru cevaplarla anlamaya çalışırdı. Laboratuar çalışmaları ve uygulama-alıştırmalarıyla pratik deneyim kazandırırdı. Rauf Nasuhoğlu'nda olduğu gibi, Enis Erdik hocamız da fizik ve matematiği formüller dersi olmaktan çıkarmış olup, kavramlar ve deneysel dersler haline getirmişti. Enis Erdik hocamızın en belirgin özelliği, öğretimde gösterdiği ciddiyet ve titizlikti. İyi bir öğretici olarak derslerini ve pratik çalışmalarını vaktinden önce hazırlar, her şeyi yerli yerinde düzenler, tüm çalışmanın iyi bir düzen içinde eksik...

A.Ü. Fen Fakültesi ilk hafta izlenimleri

Resim
  30 Eylül 1964 Çarşamba, Ankara... Fen Fakültesi öğrencisi olarak üçüncü günümüz. Hangi dersleri alacağımızı ve nerede izleyeceğimizi öğrendik bu süre içinde. Henüz dersler başlamadı, öyle sanıyorum ki önümüzdeki hafta başlayacak. Fen Fakültesi yerleşkesine, Dögol Caddesi'nden, girdikten yaklaşık 100 metre sonra, aralarında muhteşem bir botanik bahçesini andırır alanla iki yanında devasa büyüklükte A ve B Blokları yer alıyordu. Oturma alanları ve bu alanları bahçenin farklı köşelerine taşıyacak taş ve beton yürüme yolları yapılmıştı. Güneş ışığı ve su ihtiyacına göre farklı türdeki bitkilerin bulunduğu bahçede Fen Fakültesi'nin kuruluş yıllarından kalma "kimlik plaketli" ağaçlar, balıklı-kurbağalı-nilüferli iki havuz ve çeşitli heykeller bulunmaktaydı. Derslerden bunalan öğrencilerin huzur bulduğu bu muhteşem bahçenin sağ tarafında Dekanlığın yanı sıra Kimya, Biyoloji ve Botanik derslerinin yapılacağı amfilerin bulunduğu A Blok yer alırken, sol tarafında da Matem...